İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

31.08.2007

Haddinizi Bilin

Bu yazıya hiç öyle “Her şeyden önce, iyi bir kuraydı ve umarım Türkiye’miz adına 2 takım da geçer.” diye başlamayacağım. Niye mi?



1) Takımlarımız iyi kuralar çekmediler. Sadece, bir halt olmamalarına rağmen kendilerini dev aynasında görüyorlar.



2) Ben bir Beşiktaş taraftarıyım. Son yıllarda takımımın kirli bağlantıları ve mafya kırması yönetimi yüzünden fanatiklikten iyice soğumuş olsam da Beşiktaş’ın geçmesini, Fener’in de geçememesini istiyorum.



Ama lütfen bu 2 antipatik fikrimden dolayı benden nefret etmeyin. Şimdi,

fanatiklikten gayet uzak bir şekilde, objektif olarak takımlarımızın tur şansını değerlendireceğim.





A Grubu:

Liverpool

Porto

Marsilya

Beşiktaş



Beşiktaşlı yöneticiler iyi bir kura çektiğimizi söylüyorlar. Neresi iyi bunun Allah aşkına? Liverpool, son 3 senede 2 kez bu kupada Milan’la final oynadı. 3 sene önce de yine aynı kupada şampiyon oldu. Üstelik bu sene Fernando Torres gibi dünya futbolunun en önemli yıldızlarından birini aldılar. Menajer Rafa Benitez, takıma her sene daha iyi ısınıyor ve özellikle Premier Lig’e geçmiş sezonların aksine çok pozitif bir başlangıç yaptılar. O finalist takımın tek sorunu hücum deniyordu, Kuyt ve Torres ikilisi bu sene İngiltere’de terör estiriyor. Kaldı ki, İngiltere’de zaman zaman istikrarsız bir grafik sergileseler de Avrupa’da hep çok başarılı oldular. Çok söze gerek yok diyorum

.

Porto ise 4 sene öncesinin Şampiyonlar Ligi, 5 sene öncesinin de UEFA Şampiyonu. Neredeyse her sene Şampiyonlar Ligi’ne katılıyorlar; yani ligin demirbaşlarındanlar. Gerçi bu iki şampiyonluğu da getiren, bugünkü Chelsea’nin hocası José Mourinho’ydu ve Mourinho sonrası aynı başarıları tekrarlayamadılar. Fakat bu art arda gelen iki önemli başarı ve müteakibindeki Euro 2004 Avrupa Şampiyonası (Portekiz’de yapılmıştı) sonrası gelen devlet yatırımı sonrası ciddi miktarda para kazandılar ve bu parayı stada ve altyapıya harcadılar. Sonuç olarak, özellikle Güney Amerika’dan zehir gibi oyuncuları alıp Avrupa’nın daha büyük kulüplerine astronomik fiyatlara satan, sağlam bir ekol takımı oldular. Beşiktaş, bu sene Anderson’la karşılaşmayacağı için şanslı, çünkü kendisi artık Man United’da. Brezilyalı stoper Pepe de Avrupa transfer rekorunu kırarak Real Madrid’e gitti. Fakat Cristiano Ronaldo’dan sadece fizik olarak biraz daha zayıf olan Quaresma gayet de yerinde duruyor. Anlatmak istediğim şu, bu takım her sene 30 milyon €’luk satış gerçekleştirebiliyorsa siz düşünün kadroda daha neler var. Belki de gelecek senenin rekor transferi BJK maçında parlayacak ve vitrin yapacak. Hiç de kolay lokma değil.



Marsilya, açıkçası çıkabilecek en iyi takımdı. Marsilya da süper köklü bir takım ve dünya kadar Avrupa ve UEFA ve Kupa Galipleri Kupası şampiyonlukları filan var. Fakat, o da biraz İngiltere milli takımı ya da Fenerbahçe gibi. Özellikle Fransa’nın göçmen nüfusu tarafından çok sevilen kulüp, yine bu yüzden sadece bir kulüp değil. Bir sosyal sembol... Bu yüzden hep vitrinde, hep kendini dev aynasında görmesi lazım, hep kapasitesinden çok şeyler bekleniyor ve mütemadiyen karışık. Krizlerin takımı... Geçen sene kiralık oynayan süperstar, orijinal Cissé’yi bu sene bonservisiyle aldılar. 2 sene üst üste 2 farklı ayağı da kırılan Cissé’nin artık sakatlık korkusuyla daha ezik bir oyun oynamasını ümit ediyorum. Zira, kendisi sağlıklı haliyle izlemekten en zevk aldığım oyunculardan biriydi. Bir de, Marsilya atletik özellikleri çok güçlü oyunculardan oluşuyor. Afrika kökenli ne kadar sprinter bozması zenci varsa takımda toplamışlar. Tam da Beşiktaş’ın en çok sorun yaşadığı takım tipi... Kontraya çıkmayagörsünler. İyi haber, Fransa’da lige çok kötü başladılar.



Tahminimce Beşiktaş bu gruptan çıkamaz. Hatta 3. olması da çok zor. Liverpool’la Porto ilk 2 sırayı paylaşır gibime geliyor. Diyeceksiniz, “Beşiktaş her Şampiyonlar Ligi’ne katıldığında dev bir takıma fena patlar.” Akla ilk 3-0’lık Barça galibiyetiyle, deplasmandaki 2-0’lık efsanevi Chelsea maçı geliyor. Fakat o Barça, son 10 senedeki en vasıfsız Barça’ydı. Chelsea’nin başında da Mourinho değil, Ranieri vardı ve Chelsea daha dev olma aşamasındaydı; bugünkü Chelsea’den çok uzaktı. Bu iki takımın da Beşiktaş’ı çok küçük gördüğünü söylememize gerek yok tabii ki. Rafa Benitez ise dünyanın en temkinli hocası olabilir ve Beşiktaş’ı asla küçük görmeyecektir, o yüzden sevinmemek gerek. Kaldı ki Beşiktaş, Ertuğrul’la beraber tam bir azim lise takımı havası yakalamış olsa da, defansta saçma sapan açıklar veriyor ve zaman zaman çok amatör bir takım görüntüsüne bürünüyor. Bir takım, bir senede tamamen değişemez ve geçen seneki takımın Tottenham’la oynadığı maçı İngiltere’de bir pub’da izlerken utancımdan yerin dibine girmiştim; İnönü’de 2-0 geride olmasına rağmen 85. dakikada skora razı bir şekilde, kişiliksiz hazırlık pasları yapan bir takımı tutuyordum. Etrafımdaki sarhoş İngilizler ise bu durumla dalga geçiyorlardı.





G Grubu:

Inter

PSV

CSKA Moskova
Fenerbahçe



Inter son iki sezonun Serie A şampiyonu. Forvetinde İbrahimoviç, Adriano ve Suazo var. Orta sahasında Vieira, Cambiasso, Recoba ve Figo ve Stankoviç var. Defansında Materazzi filan var. Daha ne istiyorsunuz? Bir spor otoritemiz “En iyi seribaşını çektik” gibi bir şey söylemişti de... Avrupa’da Milan kadar istikrarlı olamasalar da hiç fena gitmiyorlar. Üstelik içimdeki bir ses, arada bir dellenip saçma sapan kırmızı kartlar görme adeti bulunan Kezman’ın, bu işin profesörü Materazzi’yle bir maçta didişeceğini söylüyor. Allah kerim...



PSV’den her zaman korkacaksın. Bu sene defanstaki kaleleri Alex’i ve kıpırdak forvetleri Kone’yi satmış olabilirler ama yıllardır bu ligdeler, alyapıdan sürekli besleniyorlar ve ne yazık ki bir ekol oluşturmuş durumdalar. Gerçi Fener, geçen seneden tanıyor PSV’yi. İstanbul’daki maçta da galip gelmeyi bilmişlerdi. Fakat aynı maçta Hesselink cahil bir şekilde kırmızı kart görene kadar tablo çok da iç açıcı değildi.



CSKA Moskova ise bence grubun en tehlikeli takımı. Bırakın Inter’i, PSV’yi... Bu sene Şampiyonlar Ligi finali Moskova’da oynanacak. Yani CSKA ekstra motive olacak. 2 senedir UEFA Kupası’na ambargo koyan Sevilla’dan önce kim almıştı o kupayı? Bildiniz! 2 sene önce de finalde kaybettilerdi. Abramoviç’in Chelsea’den sonraki 2. takımı... Finansal olanakları sonsuza yakın. Rusya liginde oynamasalar daha kaliteli oyuncular çekecekler. Çok akıcı ve güzel futbol oynuyorlar. Fener’le Moskova’da oynayacakları maçın tarihi: 12 Aralık. O tarihlerde Moskova’da sıcaklık -20 ºC. Fenerbahçe’nin Brezilyalıları buz kesecekler.



Bütün bunlara rağmen, ben Fener’in tur şansının daha yüksek olduğunu iddia ediyorum. Fenerbahçe, özellikle bu 3 ekipten de Kadıköy’de puan çıkaracak kapasitede. Kadrosu oturmuş. Her şeyden önemlisi de yüzüncu yıl hezeyanı içerisindeler. 100. Yıl balosuna Beyonce’yi getiren Fener, gruptan niye çıkamasın? Bir de, Zico’nun, modern Avrupa futboluyla uzaktan yakından alakası olmayan garip ve sistemsiz futbol anlayışı, çoğu Avrupa takımını şoke ediyor. Şaka gibi, fakat fark ediyor musunuz bilmiyorum, Fenerli oyuncuların artık iyice Brezilya-Japonya ekolüne kaçan dağınık, bireyselliğe dayalı oyunu, hep yüksek tempolu takım oyununa alışık Avrupa takımlarını şaşırtıyor, onlar da dağınık oynamaya başlıyorlar. Bu iddiamın doruk noktası, geçen seneki Schalke, AZ ve Newcastle maçlarıydı. Zico, biraz daha sağduyulu oyuncu değişiklikleri yapsaydı Fener 3 maçı da rahat götürecekti. Buna ek olarak, Fenerbahçe’nin yan toplarda ve duran toplarda, klasik Türk takımı cehaletinden uzak olduğu da apaçık ortada. Bu topları iyi savunan bir takım Fener. Üstelik, hücumda ise Alex sayesinde ciddi bir frikik tehdidi var. Ben, bir sürpriz olmazsa, Fener’in bu grubu, yüksek ihtimalle 3. bitireceğini öngörüyorum.





İki takımımız için de çok ağır konuştuğumu düşünen arkadaşlar, zahmet olmayacaksa Avrupa’dan futbol, Eurogoals, Premier Lig, La Liga, Serie A, Bundesliga maçlarını filan izlesinler. Hatta bir deney yapsınlar. 1 ay boyunca kontrollü bir şekilde sadece Avrupa futbolu izlesinler. Erman Hoca, lig özetleri bile yok. Sonra hemen bizim ligi izlesinler. Futboldan soğuma etkisinin yanında, bizim ligimizin ultra yavaş bir lig olduğu. Temponun hak getirdiği, en ufak şeylere faul çalındığını ve defans denilen şeyin, özellikle takım savunmasının Türkiye’ye aşırı yabancı bir kavram olduğunu fark edeceklerdir. Yan top, duran toplar mevzularına hiç girmeyelim daha iyi...



Hoş olmayan şey ise, bütün bunlara rağmen halen medyamızın takımlarımızı dev aynasında gömre isteği ve halkımızı buna göre gazlaması. Rakiplerimizin hepsi de zamanında bu kupayı müzesine götürmüş ekipler. Beşiktaş’ın en iyi Avrupa derecesi UEFA’da çeyrek final, Fener’in ise öyle bir olayı bile yok. Ön eleme maçlarında Anderlecht’in 2 topu direkte patladı, Zürih’in zenci forvetleri, Hakan Arıkan’la kanka oldular. Hayal görmeyelim. Fatih Terim de hayal görmüyordu. O kendini çok iyi biliyordu, kendini çok iyi bildiği için çok çalışıyor ve realist kararlar alıyordu. Onun sayesinde Galatasaray Avrupa ve Süper Kupa’yı kazandı. Haddini bilmek, ona göre hazırlanmak çok da zor bir şey değil. Kayseri Erciyes bile yapabiliyor. Takımlarımızın yapacağı en akıllı iş, bütün Avrupa’nın kendilerini ezik rakip olarak gördüğü, Fener’i ve BJK’yi çekmekten çok mutlu olduklarını görmek ve hazırlıkarını buna göre yapmak. İşte o zaman, belki ezik takım olmayı, hor görülmeyi, tanınmamayı avantaja çevirip başarlılı olabilirler.

30.08.2007

Fallece Puerta!

Dün akşam eve gidip, interneti açtım. Marca’yı, As’ı açtığımda karşımda duran bir haber vardı. Fallece Puerta diyordu bu haberde. Neydi bunun anlamı? Puerta öldü diyordu. Kritik saatleri atlatamamış ve genç oyuncu yaşamını yitirmişti.

Yeşil sahalar daha önce de Foe, Feher, Dos Santos, Cunha gibi isimlerin hayatına mal olmuştu. Bundan önceki saha içi ölüm olayları beni etkilemişti elbette ama bu kadar değil. İnsan tanıdığı, bildiği bir oyuncunun ölmesini tuhaf karşılıyor biraz. Foe öldüğünde epey üzüldüğümü hatırlıyorum ama Antonio Puerta’nın ölümü gözümde yaşlanmaya sebep olmadı değil. Eminim, Puerta’yı bilen herkes benzer duygular yaşıyor olmalı. İnsanı sarsan, üzen başka bir şey de Puerta’nın henüz 22 yaşında olması kuşkusuz.

22 yaşında ve İspanyol futbolunun parlayan isimlerinden biriydi Puerta. Savunmanın ve orta sahanın solunda oynayabiliyordu. Benim ümit bağladığım yeteneklerden biriydi. Sol kanadı oldukça iyi kullanıyor, çok kolay adam geçebiliyordu. Çok iyi bir tekniğe ve vuruş kabiliyeti vardı. İspanya milli takımında görmeyi beklediğimiz zamanlarda O hayata veda etti.

Yazım ne öyle bilgilendirme yazısı, ne de bir tahlil yazısı. İspanyol futbolunu çok sevdiğini bildiğiniz birinin, çok beğendiği bir futbolcunun ani ölümü karşısında sarsılması sonucu ortaya çıkmış bir yazı. Bundan evvel bazı futbolcuların biyografik tahlillerini yaparak çeşitli yazılar yazmıştım. İsterdim ki Puerta için yazacağım yazı da böyle bir yazı olsaydı. Maalesef, olmadı. Bu yazı Puerta’nın yaşamını yitirmesi nedeniyle yazıldı.

İspanyolların, Sevilla’lıların ne derin bir acı içerisinde olduğunu anlamak zor değil. Kaybettikleri sıradan bir futbolcu da değil çok önemli bir yetenekti. 26 Kasım 1984’de Sevilla’da doğmuş, Sevilla alt yapısından yetişmiş bir oyuncuydu Puerta. İki sezondur Sevilla A kadrosunda yer alıyordu. Son iki sezondur harikalar yaratan, Sevilla takımının önemli bir parçasıydı.

Eğer cumartesi gecesi oynanan Sevilla-Getafe maçındaki o talihsiz olay meydana gelmemiş olsa, futbol hayatına devam edebilmiş olsaydı, eminim uzun yıllar İspanyolların önemli yıldızları arasında adını zikredecektik.

Söylenecek aslında pek fazla söz yok. Sıcaktı, Yeterli önlemler alınmalıydı, falandı filandıları geçmek lazım şu saatte. Benzer olayları yılda en az bir kez yaşar olduk. Alıştırmaya da başladı bu ölümler bizi kendisine. Artık Antonio Puerta isminde bir futbolcuyu izliyor olamayacağız. Futbolu da bıraktık bir kenara artık O yaşamıyor. İnsanın futboldan iştahını kopartıyor böyle haberler. Elde değil ne yapalım!

Toprağın bol olsun, Adios Antonio!

28.08.2007

Belçika'da Kaldığımız Yerden

Sonunda Avrupa ligleri başlayış düdükleriyle start verdiler. Bütün yaz futbolsuzluk yüzünden kışın yüzüne bakmayacağım nostalji maçlarını bile izledim. Ama sonunda başlıyoruz. Avrupa’nın çoğu ligi gibi Belçika Ligi de start verdi. Geçen sezon uzun yıllardır olduğu gibi Anderlecht ipi göğüslemişti. Onları takip etmesini beklediğim Standard veya Brugge’ ün yerine Genk takip etmişti. Bu sezon Genk için oldukça önemli. Geçen sezonki performansları geçtiğimiz sezonlarda yaptıkları gibi bir tesadüf mü yoksa onlarda 3 büyüklerin ardından bu ligin söz sahibi takımı mı?

Transfer döneminde son şampiyon kadrosuna Nurnberg takımından Çek orta saha oyuncusu Jan Polak’ ı dahil etti. Polak son Dünya Kupası’ nda milli takım bünyesinde bulunmuş ve maçlarda da dakika bulmuştu. Özellikle Gana maçında takımı kaybetse de oldukça iyi bir performans göstermişti. Polak, Galatasaray’ın transfer ettiği Linderoth tarzı bir oyuncu. Çok top çalan çaldığı topları da oyuna olumlu sokan bir oyuncu. Ancak oyunun hücum bölümünde çok etkili olamadığı için büyük takımların transfer listesinde bulunmuyordu.

Geçen sezonun ikinci sıradaki ekibi Genk transfer borsasında ismi çok geçmeyen bir takımdı. Takımlarından gönderdikleri oyuncular da aldıkları oyuncularda çok duyulmamış isimler. Bu sezon Genk takımı futbolseverler için tam bir kapalı kutu. Takımdan giden Pocognoli ve Pellegriti’nin yerine Malatyaspor’dan tanıdığımız orta saha Toth Balasz Hapoel Tel Aviv’den, Igor Lolo Metalurg Donetsk’ ten, Mohammed Dahmane Bergen’den ve Elyaniv Barda Hapoel Tel Aviv’den kadroya dahil edildi.

Geçen sezonu üçüncü sırada bitiren takım olan Standard Liege bu sezon fazlasıyla kan kaybetti. Bir dönem Inter’ de forma giyen sağ açık Sergio Conceicao Katar’a, Belçikalı milli oyuncu Karel Geraerts ise Club Brugge’e gitti. Kadroya ise Newcastle United’ dan Oguchi Onyewu dahil edildi. Bu sezon onlar için oldukça zorlu geçecek ve geçen seneden daha kötü bir yerde ligi bitirmeleri oldukça güçlü bir olasılık.

2006-2007 sezonunun en büyük hayal kırıklığı takımı ligi 6. sırada bitiren Club Brugge ise geçen sezonun acısını çıkarmak için bütçesini yaz döneminde oldukça zorladı ve iyi oyuncuları kadrolarına kattılar. Forvet oyuncuları Bosko Balaban’ ı Dinamo Zagreb’e gönderen mavi siyahlı takım geçen sezonun gol kralı ve benim oldukça beğendiği Francois Sterchele’ yi kadrosuna kattı. Bunun yanında kadrolarından Matondo Roda’ya, Roelandts Zulte Waregem’ e , Ishiaku Duisburg’a gitti. Sterchele başka takıma dahil olan oyuncular ise üstte belirttiğim Standard’ dan Geraerts , Kızılyıldız’ dan Dusan Djokic ( bu oyuncuya bu sezon boyunca dikkat etmenizi öneririm çünkü oldukça gelecek vadeden bir oyuncu), Beira Mar’ dan ismini çok beğendiğim Antolin Alcaraz, Sparta Prag’ dan Stepan Kucera,

ve Sint Truiden’ den Jiroen Simaeys. Bu sezon bu takımdan çok şeyler bekliyorum ve bu sezonki şampiyonluk adayım geçen sezonki başarısızlığın vereceği motivasyon nedeniyle Club Brugge.

Herkese bol gollü günler

La Liga Sezon Öncesi Analizi 2: Avrupa'da Olmayanlar

La Liga Analizi II : Avrupa’da Olmayanlar

La Liga’nın 2007-2008 yılı değerlendirmesinin ilk yazısında, ligi geçen sezon ilk sekiz sırada bitiren ve Avrupa kupalarına katılan takımları incelemiştik. Bu yazıda ise geriye kalan 12 takıma göz atacağız.

RECREATIVO HUELVA

La Liga’ya geçen sezon yükselen ve büyük sürprizlere imza atan Recreativo bu yıla teknik direktör değişikliğiyle giriyor. Geçen yıl takımın başarısında büyük katkısı olan teknik direktör Marcelino Garcia Toral görevinden ayrıldı ve O’nun yerine Zaragoza’da da uzun süre görev yapmış Victor Munoz getirildi.

Geçen yıl ki başarıda büyük katkıları olan oyuncular bu sezon takımda yer almayacaklar. Villarreal’den kiralık olarak gelen ve önemli katkılar yapan üç isim; Lopez Vallejo, Cazorla ve Arzo bu yıl olmayacaklar. Bu üç ismin dışında yine attığı gollerle büyük katkıları olan Uche ve savunmanın önemli isimlerinden Mario takımdan ayrıldı. Merino futbolu bırakırken orta sahanın önemli ismi Viqueria’da Levante’ye transfer oldu.

Villarreal’in Recreativo’ya katkıları bu yıl da sürdü. Kaleye Vallejo’nun yerine Villarreal’in bir başka yetenekli kalecisi Barbosa transfer edildi. Savunmaya Quicke Alvarez ve Caceres’de aynı takımdan alındı. Geçen yıl başarılı maçlar çıkaran İspanya U-20 takımının da önemli isimlerinden Marcos Garcia’da Villarreal’den kiralandı. Nastic’den Calvo, Xerez’den Camunas, Sporting Lizbon’dan Javier Neto, Setubal’dan Varela, Jaen’dan Joselito, Ciudad Murcia’dan Xavi ve AEK’dan İtalyan kaleci Sorentino diğer transferler oldular.

Çok fazla değişim yaşadığını düşündüğüm Recreativo kapalı bir kutuyu andırıyor bu sezon. Geçen yıl ki başarılarını yakalamaları kolay gözükmüyor.

RACING SANTANDER

La Liga’da geçtiğimiz yılın son bölümü haricinde çok önemli bir performans gösteren Racing Santander takımı da tıpkı Recreativo gibi teknik direktör değişikliğiyle sezona giriyor. Yeni teknik direktör, Recreativo’nun geçen yıl ki teknik direktörü Marcelino Garcia Toral.

Santander takımının kadrosunda önemli değişiklikler dikkati çekmiyor değil. Birçok oyuncusu takımdan ayrılan Santander’de gidenler arasında kuşkusuz en önemlisi geçen yıl takıma büyük katkı yapan Sırp futbolcu Zigic. Tüm hücum planlarını üzerine kurdukları bu isim artık yok. Savunmanın başarılı ismi Ruben’de Celta’ya gitti. Felipe Melo Almeria’ya, Scaloni Lazio’ya, Balboa Real Madrid’e gitti. Bu oyuncular dışında Neru, Cristian Alvarez, Matubuena, Juanjo ve futbolu bırakan Alfaro gelecek yıl Racing takımında olmayacak isimler.

Racing dış transferde ise çok Ciudad’dan Ayoze, Malaga’dan Valle, Sporting’den Samuel, Deportivo’dan Duscher ve Valencia’dan Jorge Lopez, Sao Paolo’dan Alex Silva ve Mallorca’dan Jordi Lopez alındı. Kadrolarının güçlendiğini söylemek zor. Geçen sezon ki Santander takımını bu yıl aratmaları kuvvetle muhtemel görünüyor. Aganzo, Garay ve Munitis takımın en etkili üç ismi olarak ön plana çıkıyor.

MALLORCA

Geçen yılın ikinci yarısında büyük bir yükseliş gösteren Mallorca takımı bu sezon da kaldığı yerden devam edecek gibi görünüyor. Yapılan transferler bunun ibarelerini veriyor. Mallorca’da takımdan ayrılan isimler; Crespi, Tristan, Maxi Lopez, Prats, Rafita, Delisabic ve Palermo’ya giden Bosko Jankovic. Jankovic’in gidişi Mallorca için çok önemli bir kayıp.

Mallorca’nın bu sezon ki transferleri ise Getafe’de geçen yıl çok iyi bir sezon geçiren Guiza, Atletico’dan Molinero, Valencia’dan David Navarro, Osasuna’dan Webo, Real Madrid Castilla’dan Borja Valero, River Plate’den Lux ve Uruguaylı Chori Castro.

Genel hatlarıyla iyi bir takım olduklarını söyleyebiliriz. İyi bir savunmaya, iyi bir hücuma ve yabana atılmayacak forvetlere sahipler. Mallorca bu sezon sürpriz yapabilir.

ESPANYOL

Geçtiğimiz sezon ligi önemsemeyen ve UEFA kupasında finale kadar giden Espanyol bu sezon Avrupa Kupalarında olmayacak. Espanyol’da bu yıl olmayacak en önemli isim UEFA kupası gol kralı Pandiani. Edu Costa, Ito, Robuste, Biel, Fedo, Velasco, Julian ve Iraizoz takımdan ayrılan diğer isimler.

Espanyol kadrosuna kattığı isimler ise bu yıl Osasuna’dan Valdo, Spartak Moskova’dan Clemente Rodriguez, Athletic’dan kaleci Lafuente, orta sahaya Partizan’dan Smilijanic ve kiralık süreleri dolan Jonathan ve Sergio Sanchez.

Geçen yıl ki oturmuş ve genç kadrosunu muhafaza eden Espanyol’un iki kulvarda yarışmakta zorlandığını görmüştük. Bu sene ise UEFA kupası yok. Sadece asılmaları gereken bir lig var. Bu nedenle ligde geçen yıla oranla daha başarılı olmalarını bekleyebiliriz. De La Pena, Tamudo, Luis Garcia yine takımın en önemli üç ismi olacak.

DEPORTIVO

Kötü bir sezonun ardından Deportivo takımında Caparros görevi bıraktı yerine ise Miguel Angel Lotina getirildi. Caparros ile birlikte gençleşen ve geleceğin takımını yaratmaya çalışan Deportivo’nun teknik direktör değişikliğini anlamak kolay değil.

La Coruna takımında bu sezon önemli kayıplar meydana geldi. Savunmanın önemli ismi Andrade Juventus’a, takımın önemli isimlerinden Capdevila Villarreal’e, Arizmendi Valencia’ya, Estayonoff Valladolid’e, Juanma Tenerife’ye, Dushcer ise Racing’e transfer oldu. Takımdan ayrılan altı oyuncu da önemli isimler.

Takıma gelen isimler ise kaleye alınan Sporting Gijon’dan Manu önemli bir kaleci olmaya aday. Savunmaya Las Palmas’dan Aythami, Recreativo’dan Pablo Amo ve Almeria’da geçen sezon kiralık oynayan Rodri alındı. Orta sahaya alınan en önemli isim Copa America’nın yıldızlarından Meksikalı genç oyuncu Guardado, Zaragoza’dan Lafita, Sporting Gijon’dan Jairo, Santander’den Tomas ve Momo. Forvete ise kiradan dönen Ruben Castro ve genç golcü Xisco.

Alınan oyunculara ve kadroya genel olarak baktığımızda çok genç bir takım olarak görüyoruz Deportivo’yu. Bu sezon işlerinin kolay olacağını söylemek zor. Güçlü La Liga’da bu kadrolarıyla ligin orta sıralarında yer almaları onlar adına başarı olacaktır.

OSASUNA

Tıpkı Espanyol gibi geçen yıl ligde başarılı olamamasına karşın UEFA kupasında başarılı bir sezon geçiren ve son dört takım arasına kalan Osasuna bu sezon kadrosunda önemli bir takım değişiklikler yaşadı. Bu sezon da takımın teknik direktörlüğünü Ziganda yapacak.

Ziganda’nın Osasuna’sında giden önemli isimler var. Raul Garcia, Soldado, Webo, Valdo, David Lopez, Munoz, Romeo, Milosevic gibi önemli isimler takımdan ayrıldı. Özellikle takımın hücum hattı tamamen yenilendi. Forvet bölgesine; Nastic’den Portillo, Espanyol’dan Pandiani, Şilili Medina, Arsenal’den Meksikalı genç yetenek Carlos Vela ve Belenenses’den Portekizli Dady transfer edildi. FC Zurich’den Margairaz ve Valencia’dan Hugo Viana ise orta sahaya yapılan takviyeler oldular. Savunmada ise takımdan ayrılan Cuellar’ın yerine herhangi bir takviye yapılmadı.

Giden önemli oyunculara rağmen kaliteli transferler yaptıklarını söyleyebiliriz Osasuna’nın. Özellikle yepyeni bir hücum hattına sahip olan Osasuna’nın orta sahada bazı sorunlar yaşaması akla gelen ilk durum. UEFA kupasında mücadele etmeyecek olmaları da lige asılmalarını sağlayacaktır.

LEVANTE

La Liga’ya geçen sezon yükselen ve oldukça kabarık bir transfer listesi oluşturup, 13-14 futbolcu transfer eden Levante ligde kalmayı son haftalardaki oyunuyla başarmıştı. Valencia takımı bu sezon da kaldığı yerden devam ediyor. Yine çok sayıda oyuncuyla anlaştılar bu yaz döneminde.

Bu sezon da şu ana kadar 13 oyuncu transfer eden Levante’de takımdan ayrılan oyuncular şunlar; Nino, Dehu, Kapo, Salva, N’Diaye, Javi, Diego Camacho ve Reggi.

Levante’nin transferleri ise; Messina’dan Rigano, Milan’dan Storari, Sporting Gijon’dan Javi Fuego, Murcia’dan Pedro Leon, Real Sociedad’dan Savio, Recreativo’dan Viqueira, AEK’dan Cirillo, Sevilla’dan David Castedo, Roda’dan Kujovic, Xerez’den Geijo ve Espanyol’dan Robuste.

Yapılan çok sayıda transfer arasında Pedro Leon gibi çok önemli bir yetenek, Viqueira gibi önemli bir orta saha oyuncusu, Savio gibi çok tecrübeli bir isim dikkati çekiyor. Geçen yıl da kaliteli transferler yapılmasına karşın takım olmayı bir türlü becerememişti Levante takımı. Bu sezon bunu daha evvel başarabilirlerse iyi sonuçlara imza atabilirler.

REAL BETIS

Geçtiğimiz sezon ligin son maçında, son on dakikada buldukları golle ligde kalmayı başaran Real Betis bu yıl aynı sıkıntıları yaşamak istemiyor. Takımın başına Arjantinli teknik adam Hector Cuper getirildi. Cuper’in Mallorca ile önemli başarıları vardı geçtiğimiz yıllarda.

Cuper’in Betis’i Sporting Lizbon’un kalecisi Ricardo, Estudinantes’in golcüsü Pavone, Leverkusen’den Sırp savunmacı Marko Babic, yine bir başka savunmacı Brezilyalı Lima, Liverpool’un Şilili sol kanat oyuncusu Mark Gonzalez ve Villarreal’den Arjantinli Somoza’yı kiraladı. Juanlu, Maldonado, Robert, Romero, Benjamin, Oscar Lopez, Contreras ve Dani ise takımdan ayrılan isimler oldular.

Betis hazırlık maçlarındaki performansıyla yeni sezonda farklı olacağının sinyallerini verdi. Kadro kalitesi yabana atılmayacak bir takım olan Betis’in Cuper’le birlikte yeni sezon sürpriz adaylarından birisi olmasını bekleyebiliriz.

ATHLETIC BILBAO

Yine geçen yıl ligde kalmayı son maçta başaran Athletic Bilbao bu sezon takımın başına Sevilla’nın mimarı Caparros’u getirdi.

Transferde ise Athletic takımı ligin en sessiz takımı olarak dikkat çekiyor. Sevilla’dan Ocio, Osasuna’dan David Lopez ve Munoz, Espanyol’dan Gorka İraizoz ve Nastic’den alınan Cuellar şu ana kadar yapılan transferler. Sarriegi, Urzaiz, Iturriga, Javi Gonzalez, Tarantino, Alba ve Lafuente takımdan ayrılan isimler oldular.

Bu haliyle geçen seneden çok farklı bir görüntü çizmesi zor görünen Athletic’in tek umudu bence Caparros olacak. Genç oyuncuları çok sevdiğini bildiğimiz ve bunları iyi işleyebilen Caparros’un Athletic’in alt yapıdan gelen çok sayıda oyuncuyla beraber ligin orta sıralarında bir takım yaratmaya çalışacağını düşünüyorum ama işleri gerçekten zor görünüyor.

VALLADOLID

La Liga’nın yeni takımlarından Valladolid uzun aradan sonra döndüğü ligde kalıcı olmak için çok sayıda transfer yaptı. Mor-Beyazlılar Alaves’den Ogbeche, Deportivo’dan Estayonoff, Getafe’den Dorado, Levante’den Diego Camacho, Cadiz’den De La Cuesta ve Sisma, Valencia’dan Butelle ve Sisi, Sociedad’dan ise Alberto ve Cifuentes’i transfer etti. Ivan Hernandez, Jacobo, Chema, Alberto, Gonzalo ve Toche ise takımdan ayrıldı.

Geçen yıl başarılı olan kadrosunu Valladolid takımının koruduğunu ve özellikle orta sahaya tecrübeli isimlerle katkı yaptığını görüyoruz. Valladolid’in geçen yıl Recreativo’nun yaptığı sürprize benzer bir sürprizi yapması da Nastic gibi alt sıralarda kalmasını da bekleyebiliriz.

ALMERIA

La Liga’nın en yeni takımı diyebileceğimiz, Akdeniz kenti Almeria bu sezon ligde tutunmaya çalışacak. Kadroyu güçlendirmek adına Almeria çok sayıda fazla oyuncu transfer etti. Kaleye Sevilla’dan Cobeno ve Atletico Mineiro’dan Diego Alves transfer edildi. Savunmaya Getafe’den Pulido, Sociedad’dan Juanito ve Lopez Rekarte. Orta sahaya Racing’den Melo, Bayern’den Paraguaylı Dos Santos, Villarreal’den Şilili Vidagonsy ve Poli Ejido’dan Juanma alındı. Forvete ise Castellon’dan Natalio ve Real Madrid Castilla’nın genç golcüsü Alvaro Negredo’yu transfer ettiler.

Aralarında Vesterveld’in de bulunduğu, Rodri, Larrea, Molo gibi on bir oyuncu takımdan ayrıldı. Almeria’nın iyi oyuncular aldığını söyleyebiliriz ama La Liga için tecrübesiz bir takım olduklarını ve lige nasıl adapte olacaklarının soru işareti yarattığını belirtmemiz lazım. Kırmızı-Beyazlı takımın lige renk katacağını umuyorum.

REAL MURCIA

Ligin bir diğer yeni takımı Murcia’da Almeria’dan farklı davranmadı ve çok sayıda oyuncu transfer etti. Real Murcia geçen sezondan çok sayıda oyuncuyu da kadrodan gönderdi. Yepyeni bir Murcia olacağı kesin.

Murcia, Valencia’dan Curro Torres ve Regueiro, Celta’dan Brezilyalı golcü Baiano, İtalyan kaleci Carini, Ciudad’dan İsveçli 1.95’lik forvet Goitom, Villarreal’den Cesar Arzo, Sevilla’dan Gallardo, Alaves’den De Lucas, Real Madrid’den Pablo Garcia ve Mejia, Eibar’dan İnigo, Celta B takımından Matias ve Deportivo B takımından Madrigal’i transfer ettiler.

Ramon, Aranda, Juanmi, Williams, Acciari, Emerson, Lledo, Ruiz, Samuel, Antonito, Nacho Garcia gibi oyuncuların yanı sıra Pedro Leon gibi önemli bir yıldızı takımdan ayrıldı.

Diğer iki yeni takıma oranla çok daha büyük bir değişim yaşayan Murcia’nın oldukça iyi transferleri var ama Levante’nin geçen yıl yaşadıklarını düşündüğümüzde ne kadar takım olabilecekler bu çok önemli.

27.08.2007

Çıktı Yiğitler Meydane

Çıktı Yiğitler Meydane



Geçtiğimiz sezonu özetledikten sonra gelelim yeni sezona. Bildiğiniz gibi İtalya’da transfer dönemleri eskisi kadar hareketli geçmiyor. Yinede takımlar bu transfer sezonunda kadrolarını güçlendiremeye çalıştılar. Zirveden aşağı doğru inip herkese tek tek bakalım.

Inter:Geçtiğimiz sezonu uzak ara şampiyon kapatan kadroyu bozmak gibi bir hatada bulunmayan Inter yönetimi kadroda ufak değişiklikler ve eklemelerde bulundu.Roma’dan alınan Chivu gerek sol bek gerekse stoper mevkisinde oynayabilen çok kaliteli bir futbolcu.Grosso’nun gidişiyle boşalan sol bek mevkisini Maxwell ve Burdisso ile birlikte doldurmaya çalışacaktır.Takıma katılan diğer önemli isim ise Cagliari’den alınan forvet Suazzo.O da hücum bölgesinde varolan zenginliği(Adriano,Crespo,İbrahimovic,Cruz,Recoba) daha artıracak ve bu bölgedeki rekabeti artıracaktır.

Roma:Önceki sezonu başarılı geçiren ancak zaman zaman kadro darlığının sıkıntısını çeken başken ekibi bu yıl mevcut olan kadrosunu genişletme yolunu seçti.Inter’e giden Chivu’nun yerini doldurmak için alınan Juan, Brezilya Milli takımında sürekli oynayan kaliteli bir stoper.Sağbekte yaşlanan Panucci yerine alınan Cicinho’da oyun yapısıyla Roma’nın eski oyuncusu Cafu’yu andırıyor kuşkusuz o da çok faydalı olacaktır.Hücum bölgesine alınan Giuly ve Esposito da gerek orta sahaya gerekse forvete yardımcı olacak kadro genişliği sağlayacak önemli futbolcular.Takımdan kiralık oynayan Wilhelmsson ayrılırken geçen sene Fulham:’a kiralık gönderilen Montella bu yılda Sampdoria’ya kiralık gönderildi.Gelen giden oyuncular göz önüne alındığında Roma’nın geçen yıla göre kadro genişliği sağladığı ve güçlendiğini düşünüyorum.

Milan:Transfer dönemini neredeyse sonu olan 15 Ağustos’a kadar İbrahim Ba dışında birini almayıp dalga konusu olan Milan son 10 günde hareketlenmeye başladı.İnternacional’den alınan genç Pato gelecek vaat eden bir oyuncu görünümünde.İleriki yıllarda yeni bir Kaka olabilir.Geçtiğimiz günler alınan Emerson ise Milan’ın zaten zengin olan orta sahasını daha da zenginleştirdi.Artık Brocchi formayı ancak İtalya Kupası maçlarında görür.Takımdan Oliviera ve Storari ayrılırken Costacurta futbolu bıraksa da Milan’dan ayrılamadı Ancelotti’nin yardımcısı olan sacayağının bir üyesi oldu.(Merak edenler için sacayağını oluşturan diğer iki şahıs Mauro Tassotti ve Leonardo)

Lazio:Başkent ekibi açıkçası bütün yazı kaleci problemini çözmekle uğraşarak geçirdi.Sonuçta River Plate kalecisi Carizzo’da karar kıldılar ancak onun da AB pasaport sorunu çıktı.Şimdi Carizzo ve bütün sülalesi fi tarihinde İtalya’dan Arjantin’e göçen bir akraba arıyor,ara ki bulasın durumu söz konusu.Ayrıca İspanya’dan alınan Scaloni’de önemli bir transfer.Kaleyi ise şimdilik 43 yaşındaki Ballotta koruyor.

Fiorentina:Mor menekşelerde transfer sezonunun en önemli olayı kesinlikle Luca Toni’yi kaptırmaları.Ancak bu kayba rağmen güç kaybettiklerini söyleyemeyiz.Takıma katılan Vieri formda olduğu zaman yararlı olacaktır,halihazırda kadroda bulunan Pazzini ve Mutu da yararlı olacaktır.Savunmaya takviye olarak alınan Balzaretti ve Vanden Borre da takım savunmasının güçlenmesinde önemli pay sahibi olacak.Chievo’dan gelen Semioli’de bu yıl takıma önemli katkılar sağlayacaktır.

Sampdoria:Transfer döneminde tüm hücum hattını komple değiştiren Blucerchiati’ler geçen yıl zaman zaman çektikleri gol sıkıntılarını bu yıl yaşamayacak gibi gözüküyor.Cassano Montella,Bonazzoli,Caracciolo gibi bir forvet hattına sahip olan Sampdoria bu yıl ligi ilk altı içerisinde bitirmeye aday.Takımın bu yılki T.D ise Walter Mazzari.

Livorno:Ülkemizde de pek çok seveni olan bu küçük İtalyan kulübü bu yıl önemli transferler yaptı ancak giden Lucarelli’nin yeri dolar mı bilinmez,Bu oyuncu yerine hücum bölgesine alınan Tavano ve Tristan bakalım ne derece faydalı olabilecek.


Gerisini de bir ara inceleriz artık...

23.08.2007

Futbol Tarihinden Eğlenceli Notlar 4

Gemide filminin en efsanevi sözüyle devam

Nerede kalmıştık…

Yanılmıyorsam en son Don Fabio ve evlatlarından bahsetmiştim.Demek ki en son Çizmedeydik.Çizmeden devam edelim.

Bobo Vieri… O kadar çok takım değiştirdi ki futbol dünyasının Veron ve Crespo ile birlikte sayılı göçebelerinden oldu.Bu arada bu üç garibanından zamanında Lazio oyuncusu olması tesadüf değil Sergio Cragnotti isimli alıp satma meraklısı bir dallamanın kurbanı olmalarının sonucudur herneyse geçelim biz Bobo’ya

Efendim her yerde söylenegelir Vieri futbolu sevmez diye doğrudur futbolu sevmez bu yarma gül favori sporu krikettir, karnını doyurmak için inşaata çalışan amele ile hiçbir farkı yoktur yeşil sahadaki Bobo’nun.

Asıl anlatacağım meseleye gelirsek Euro 2004 zamanında Vieri ile Buffon’un birbirine tekme tokat girdiği İtalyan basınında yazılır çizilir.Vieri bu haberlere çok sinirlenir basın mensuplarına haber gönderir yarın şu saatte basın toplantısı yapacağım diye tabi neler olacağını bilmeyen gariban basın mensupları da toplanırlar koyun gibi.Vieri karşılarına geçer ve uzun süre unutulmayacak şu nutuğu çekmekte hiçbir beis görmez.

Sizinle son kez konuşuyorum. Buffon ile kavga ettiğimi yazıyorsunuz. Size tek birşey söyleyeceğim; siz teknik anlamda konuşabilir, iyi oynadı, kötü oynadı, kondisyonu iyi idi; kötü idi diyebilirsiniz. Gol kaçırabilirim; bu benim için problem değil. Sizin hiçbir düşünceniz beni bağlamıyor çünkü ben sizin için yaşamıyorum. Ne zaman iyi ne zaman kötü oynadığımı biliyorum. Fakat iş karakteri, insanlığımı eleştirmek ise, şunu bilin ki sizin hepinizin toplamından daha fazla adamım ben. Ben saygın bir adamım ve siz, sizden ne kadar daha saygın bir adam olduğumuz konusunda bir fikriniz bile yok. Futbol konuşulacaksa, fikirlerinizi söylemeye devam edin. Buna saygı duyarım. 20 gündür burada beraberiz, işinize saygı gösteriyoruz fakat hiçbirinize adamlığım hakkında laf söyletmem. Bu kadar yeter size..."

Bu basın açıklaması sonrası İtalyan basını uzun bir süre bir şey diyemez ancak intikamları Vieri Milan’dan kovulurken olur.Bobo’nun ardından bir tef çalmadıkları kalır.

Trapattoni’nin de buna benzer bir açıklamayı Almanya’da yaptığını görürürüz.Orada Trapattoni o kadar sinirlenir ki diyeceği sözü kullanacağı fiili bile karıştırır yıllarca dalga konusu olmaktan da kurtulamaz.Yıllar sonra Stuttgart’a gittiğinde Kadir Tapucu misali gidişim sessiz olmuştu dönüşüm muhteşem olacak demiştir ama dönüşü pekte muhteşem olmamış sezon sonunu görememiştir.

Bugünlük bu kadar değerli okurlar sonraki yazılarda görüşmek üzere…

22.08.2007

Yunanistan 2007 Yaz Transfer Sezonu

Geçen sene bu vakitlerde yaptığım gibi sezonun ilk yazısını yine transfer gündemine ayırıyorum. Bu sene ÖSS denen ilginç şeyle uğraşacağım için her zamankin den daha az yazı yazacağım, yani daha pasif olacağım, şimdiden siz sevgili okurlardan özür diliyorum.

Öncelikle bu senenin ufak tanıtımını yapalım, Yunan 1. Ligi (Alpha Ethniki) bu sezon her zamanki gibi 16 takım ile oynanacak, 26 Ağustos’ta başlayacak olan ligde bu sene Ionikos, Kerkyra ve Aegaleo takımları Beta Ethniki’nin yolunu tuttular, bu sene çıkan takımlar ise Asteras, Levadiakos ve Veroia oldular. Bu sene Yunanistan’ı Avrupa arenasında temsil edecek takımlar şöyle; Olympiakos (Şampiyonlar Ligi-Gruplar), AEK (Şampiyonlar Ligi-3.Tur-), Panathinaikos, Aris, Panionios ve Larisa(UEFA Kupası)…

Gelelim 2007 yazının transferlerine; İşte transferler bunlar, bu yazın en pahalı transferi Lomana Lua Lua. Olympiakos bu adam için Portsmouth’a tam 3.5 m€ verdi.

Bu senenin ufak bir değerlendirmesini yaparsak son 11 yılda 10 kez şampiyon olan Olympiakos bu sene de fire verebilir, kadrosu baştan aşağı yenilenen Olympiakos’un yeni oyuncuları uyum sorunu yaşayabilir. Öte yandan AEK ve Panathinaikos bu sene iyi kadro kurdular, benim tahminim şampiyonluk ipini bu iki takımdan biri göğüsler yönünde…

Yorumlarınızı bekliyorum,şimdilik bu kadar,sağlıcakla kalın…

AEK:

Gelenler: Ismael Blanco(Colon Santa Fe), Marcelo Moretto(Benfica), Charilaos Pappas(Olympiakos), Federico Azcarate(Atletico Madrid B), Geraldo(Pacos Ferreira), Tamandani Nsaliwa(Panionios), Rivaldo(Olympiakos), Edson Ramos, Gustava Mendonca(Benfica), Rodolfo Arruabuerna(Villareal)

Gidenler: Bruno Cirillo, Martin Pautasso, Leonidos Kampantais, Dionysis Chotsis, Vaggelis Moras, Emerson, Stavros Tziortzsopoulos, Elias Kyrikiadis, Vassilis Lakis, Stefano Sorrentino, Giorgos Paliergos, Ifıanyi Udeze

Aris:

Gelenler: Siston(Santa Clara), Toni Calvo(Barcelona B), Felipe(Hospitalet), Neto(Santos), Ronaldo Guiaro(Santos), Athaniasios Prittas(Iraklis), Anderson(Dinamo Zagreb)

Gidenler: Paulo Costa, Petros Passalis, Nacimendo Belem, Tinga, Alexandre Negri, Jimeno Preda, Jose Luis Reyes, Aaron Escudero, Pablo Coira, Tuta, Alejandro Perez

Asteras:

Gelenler: Xenofon Moschoyiannis, Leonidas Argryopoulos, Manolis Psomas, Mauro Ramiro Milano, Flavio Pinto de Souza, Nikos Troiris, Roman Balbosjan, Christos Aritzis, Akis Stratakis, Giorgos Amparis, Jean Carlos Dode, Gaston Enrique Martina, Cirille Kali, Horazia Cardozo, Lucio Filomeno, Daniel Cezarek

Gidenler: Encuzi Fritz Emerson, Yarek Mazurkievic, Zolt Baranjos, Michalis Krokidis, Kostas Kaloyiannidis, Giorgos Tsakalidis, Ivo Ricardo Sa, Dimosthenis Papathanasiou, Vasilis Mpanthis, Yiannis Christakos, Xaridimos Mixos, Steve Teofile, Michel Allen, Patrick Dibala

Atromitos:

Gelenler: Sergio Silio Olivares, Jose Luis(Aris), Georgios Anatolakis(Olympiakos), Miguel Prada(Barcelona B)

Gidenler: Giorgos Kotsis, Alan Raquel, Lima Freitas Anderson

Ergotelis:

Gelenler: Venizelos Anifanatakis(Aegaleo), Grigorious Athanasiou, Dimitrious Grammozis(Rot Weiss Essen), Yiannis Koliarias, Vasilis Koutsianikoulis

Gidenler: Oleg Iaschuk, Alekos Kaklamanos, Nikos Zapropoulos, Paschalis Melissas, Nikos Soumoulidis, Tasos Thanos

Iraklis:

Gelenler: Kostas Giannoulis, Alan Raquel(Atromitos), Nikos Nikolopoulos, Yurai Cinige, Aggelos Komvolidis, Marco Antonio, Emerson de Andrade Santos, Alex Leandro de Souza, George Mirada Santos Binio

Gidenler: Sakis Prittas, Kostas Diamantidis, Miroslav Filitko, Kostas Kapetounos, Marian Aleiuta, Mirnes Sisic, Giorgos Amperis, Marina Biliskov, Idrid Fortuzzi, Miroslav Sznaucner

Kalamaria:

Gelenler: Manolis Spiridakis(Kalamanta), Georgios Lanaris(Veroia), Yiannis Zapropoulos

Gidenler: Dimitris Orfanos, Xenofon Mantzios, Christos Kalegorakis

Larissa:

Gelenler: Alexandros Vergonis(Olympiakos Volos), Evangelos Staurnaras(Nea Salamina Larnaca), Elias Kotsios(Panathinaikos), Marcio Sarmiento(Atletico Racing Cordoba), Andres Lampropoulos(Patras), Elias Kyriakidis(AEK)

Gidenler: Philippe Da Costa, Henry Anjo Ansue, Spiros Vallas, Zisis Ziagkas, Statis Aloneftis, Stefanos Skentos, Christian Armel Basila, Aggelos Digkozis, Alexis Gavroloupoulos

Levadiakos:

Gelenler: Patrick Dibala(Asteras), Fritz Emerson(Asteras), Sebastian Schindzielorz, Yero Dia(Ethnikos), Samuel Pietr, Srerjan Blasic, Girogos Paraskevaidis

Gidenler: Panayiotis Machairas, Nikos Dimitropoulos, Loukas Karakatsanis, Christos Maladenis, Nikos Zafeiropoulos, Vasilis Kotsou, Kostas Kalimannis, Dimitris Pliagas, Vladimir Gandzev

OFI Crete:

Gelenler: Zdravko Popovic(Crotia Sesvete), Giannis Taralidis(Olympiakos), Fabian Gerber(Mainz), Tristan Peersman(Willem II), Dimitrios Pliagas(Panathinaikos), Cosmin Barcauan(Shakhtar Donetsk), Alexanderos Tzovras(Panathinaikos), Georgious Vourexakis(Ionikos)

Gidenler: Kostas Konstantinidis, Mariano Gonzales, Makis Mpelevonis, Damiano Wellington, Gvetomir Gipev, Pedro Ednilson, Stavros Mamoulakis, Giorgous Kotsoupolis, Orestis Karnezis, Minas Tzanis, Yiannis Foukourakis, Rasid Alabi, Michalis Sfakis

Olympiakos:

Gelenler: Lomana Lua Lua(Portsmouth), Michalis Sfakis(OFI), Cristian Ledesma(San Lorenzo), Raul Bravo(Real Madrid), Paraskevas Antzas(Xanthi), Darko Kovacevic(Real Sociedad), Luciano Galletti(Atletico Madrid), Leonel Nunez(Argentinos Juniors)

Gidenler: Rivaldo, Grigoris Georgatos, Erol Bulut, Yiannis Okkas, Haruna Babangida, Xaris Pappas, Giannis Taralidis, Giorgos Anatolakis, Milos Maric, Spyros Vallas, Nery Alberto Castillo, Felix Borja

Panathinaikos:

Gelenler: Jose Sarriegui(Athletic Bilbao), Panagiotis Fyssas(Hearts), Joseph Enakarhire(Dynamo Moscow), Marcelo Mattos(Corinthians), Orestis Karnezis(OFI), Dame N’doye(Academica Coimbra), Georgious Karagounnis(Benfica), Elini Dimiotsous(Ilisiakos), Arkadiousz Malasz(Xanthi)

Gidenler: Zradan Andric, Pierre Ebede, Kostas Charalampdis, Giorgous Theodoridis, Elias Kotsios, Igor Biscan, Ricardo Bovio, Michael Andonson, Alexanderos Tzorvas, Victor Sanchez

Panionios:

Gelenler: Michael Delura(Schalke), Dimitrious Siovas(Xanthi), Ivica Majstrovic(Unterhaching), Bennard Yao Kumordzi(Aegaleo), Konstantinos Kapetanos(Iraklis), Manolis Skoufalis(Kerkyra)

Gidenler: Tamondani Nsaliwa, Carlos Carneiro, Alexandros Mparis, Levan Tskitsvili, Drazen Zezel, Mario Breska, Savvas Exouzodis

PAOK:

Gelenler: Ivica Iliev(Messina), Panagiotis Glykos(Olympiakos Volos), Miroslav Sznaucner(Iraklis), Ifıanyi Udeze(AEK), Vassilis Lakis(AEK), Zisis Vryzas(Xanthi), Dimitrious Orfanos(Kalamaria)

Gidenler: Nenand Stojakovic, Theodoras Zagorakis, Marcin Miecel, Yasemaki Yasemi

Veroia:

Gelenler: Dimitris Mpalafas, Luis Guadalupe, Stefano Seedorf, Jost Terol

Gidenler: Christos Mikes, Fereira King, Christos Pipinis, Giorgous Lanaris, Giorgous Nasiopoulos, Bartosz Tarahulski

Xanthi:

Gelenler: Aggelos Digkozis(Larissa), Mauro Poy(Atletico Mendoza), Partice Noekeu(Gent), Piero Alva(Universitario), Spyros Vallas(Olympiakos)

Gidenler: Levan Mahradze, Damian Manso, Thomas Visio, Entrisa Sonko, Bruno Fogasa, Zisis Vryzas, Emmanuel Olisadebe, Arcadiusz Malarz, Roman Bolbosian, Paraskevas Antzas, Paschalis Melissas, Charalampos Pittakas, Dimitris Siovas, Mariano Messera

20.08.2007

Copa America Dosyası - III

YARI FİNALLER:

BREZİLYA – URUGUAY : 2-2 (5-4)

Herkes biliyor ki Brezilya bir futbol ülkesi. Ama Uruguay içinde aynı şeyler söylenebilir. İlk Olimpiyat Şampiyonu, İlk Dünya Şampiyonu, ilk Copa America Şampiyonu hep aynı; Uruguay. Kulüp takımlarında da en büyük başarıları yakaladılar. Nacional ve Penarol defalarca Libertadores Şampiyonu ve Dünya Kulüpler Şampiyonu oldular. Son yıllarda milli takım bazında çok büyük başarılar kazanamasalar da Avrupa’nın pek çok büyük ligine ihraç ettikleri yıldız oyuncular, bu 3,5 milyon nüfuslu küçük ülkenin hala futbolun nabzının attığı yerlerden biri olduğunu gösterir bence. İki ülke arasında oynanan karşılaşmalar her zaman ayrı bir öneme sahiptir. En unutulmaz maç ise Brezilya futbol tarihinin en dramatik gününe işaret eder. 1950 Dünya Kupası finalinde ünlü Maracana Stadı’nda tribünleri dolduranların tamamı emindir Brezilya’nın kupayı kaldıracağına. Ama Uruguay geriden geldiği maçta bir kez daha Dünya Şampiyonluğu’nu kazandığında Maracana üzerine sanki ölüm sessizliği çökmüştür. Yine iki ülke arasında yine aynı statda oynanan bir karşılaşma Copa America maçları içinde özel bir öneme sahiptir. Çünkü Maracana Stadı tribünlerinde tam 170.000 kişi maçı izlemektedir. Copa America 2007 de ki maçta dolu tribünler önünde oynandı. Ancak Jose Pachencho Romero Stadı’nın kapasitesi ne yazık ki bu maçı kaldıracak büyüklükte değildi. Sadece 40.000 kişi bu havayı soluyabildi. Karşılaşmanın ilk yarısındaki tek gol 12. dakikada bir türlü uzaklaştırılamayan pozisyonda Maicon ile geldi. La Celeste 48. dakikada Doni’nin yumrukladığı topu kaleye gönderen Forlan ile eşitliği yakaladı. Beş dakika sonra sağ kanattan serbest vuruş kullanan Maicon’un ortasında kale alanı içinden Julio Baptista Brezilya’yı tekrar öne geçirdi. Ama maçı bırakmayan Uruguay 70. dakikada tekrar eşitliği yakaladı. Soldan Fucile ortaladı, Forlan’ın kafa ile arka direğe aktardığı topu yakın mesafeden Abreu filelere gönderdi.Turnuvanın ilk ve tek penaltılara taşınan maçında ibre iki takım lehine de döndü. Brezilya Robinho, Juan, Gilberto Silva ile ilk üç vuruşu kayıpsız geçerken, Uruguay’ın en büyük kozu Forlan’ın kullandığı ilk penaltıy birazda şansının yardımıyla ayakları ile önleyen Doni Brezilya’ya büyük avantaj sağladı. Uruguay sonraki penaltıları Scotti, Ignacio Gonzales, Cristian Rodriguez ve Abreu ile değerlendirdi. Afonso Alves topu yan direğe nişanlayınca penaltılara eşitlik geldi. Son penaltıyı Diego ters köşeden ağlara bıraktı. Artık sıra yapılan hatanın telafisinin mümkün olmadığı penaltılara gelmişti. Fernando topu sol yan direğe nişanlayınca Uruguay finalin kapısına gelmişti. Ama Pablo Garcia’da topu sağ yan direğe nişanlamasaydı. Sonra Gilberto Seleçao’yu öne taşırken kaptan Lugano’nun penaltısını kurtaran Doni takımının finale çıkma sevincini fazlasıyla yaşadı. Tabii burada hemen bir dip not basınımız için. Final şansının kaçırılmasının bütün yükünü Lugano’nun omuzlarına yüklemesine. Lugano penaltıyı kaçırdı ve final şansı uçtu gitti. Buraya kadar her şey tamam. Lugano penaltıyı gole çevirseydi bir sonraki penaltılara geçilecek iki takımın eşit şansı olacaktı. Ama aynı düşünceyle bir önceki penaltılarda takımını finale taşıyacak vuruşu gol yapamayan Pablo Garcia’nın hiç suçu yok mu? Yada ilk penaltıyı kaçıran Forlan daha mı masum? Bu oyuncuları idam sehpasına göndermek her şeyi çözümlüyor mu? Halbuki bana göre Uruguay’ın yarı finale kadar gelmesinde bu üç oyuncunun büyük emekleri var. Siz ne dersiniz?

ARJANTİN – MEKSİKA: 3-0

Aslında turnuvadaki performansları incelendiğinde bu iki takımın 1993 yılında olduğu gibi finalde karşılaşmalarını isterdim. Sonuçta tipik olarak elenene yazık oldu diyeceğimiz bir eşleşme. Karşılaşmada Arjantin ilk yarı boyunca iyi top çeviren ve özellikle Messi’nin giriş çıkışlarıyla etkili olan ekipti. İyi alan daraltan Meksika’da zaman zaman önemli ataklar geliştirdi. Ama ilk yarıdaki tek gol son dakikada geldi. Kendisine yapılan faulden kaynaklanan serbest vuruşu kale alanına indiren Riquelme’nin ortasında arka direğe hareketlenen Heinze, kaleci sanchez’in hatalı çıkışını cezalandırarak takımını öne geçirdi. 55. dakikada kaleci ile karşı karşıya kalan Castillo’nun üst direkten dönen şutu maçın kader anlarından biriydi. Zira altı dakika sonrası Arjantin nefis bir golle rahatladı. Tevez’in ani pasıyla ceza alanında buluşan Messi, hiç kimsenin beklemediğini yaptı ve harika bir aşırtma ile skoru perçinledi. 65. dakikada Tevez Rafael Marquez tarafından engellenip düşürülünce mavi beyazlılar penaltı kazandı. Usta ayak Riquelme sık sık izleme şansına sahip olamadığımız nefis bir aşırtma vuruşla penaltıda estetik dersi verdi. Son anlarda oyuna dahil olan Palacio’nun etkili ataklarından gol çıkmayınca Albicelestes 3-0 lık galibiyetle finalde Brezilya’nın rakibi oldu.

3. LÜK – 4. LÜK MAÇI:

MEKSİKA – URUGUAY: 3-1

Karşılaşmanın 22. dakikasında Ignacio Gonzalez’in derinleme pası ile buluşan Pereira soldal güç pozisyonda güzel ortaladı. Arka direkte iyi yükselen Abreu, defansa rağmen güzel bir kafa golüyle Uruguay’ı öne geçirdi. Ancak ilk yarım saat sonunda önce oyunda dengeyi yakalayan Meksika, 36. dakika da skoru da dengeledi. Morales’in serbest vuruşunda üst direkten top geri döndüğünde Uruguay barajının hemen önündeki Torrado kendini yerde buldu. Ekvadorlu hakem Mauricio Reinoso penaltı noktasını gösterirken Lugano’yu da saha kenarına gönderdi. Daha önce tek golünü penaltıdan atan Blanco ikinci golünü de penaltıdan atarak maça eşitlik getirdi. Üstelik diğerinde olduğu yine toptan bir hayli uzaklaşarak ve yine çok sert bir şutla. Bu gol sonrası Uruguay oyundan düştü ve Meksika topa hakim olmaya başladı. Ama belirtmem gerekir ki hem penaltı hem de kırmızı kart oldukça ağır kararlardı. İkinci yarıda gerçekten güzel iki gol izledik. Önce 68. dakikada Omar Bravosürdüğü topu Carini’nin ileri çıktığını görünce sert bir vuruşla ağlara gönderdi. Sekiz dakika sonra Blanco sağ taç çizgisi kenarından uzun pasıyla ters kanatta bomboş durumda olan Guardado’yu gördü. Genç yıldız öyle sert vurdu ki üst direğin altına çarpıp çizgiyi geçen topun gol olduğunu anlamak kolay olmadı. Sonuçta Meksika Copa America 2007’nin üçüncülüğünü haklı bir şekilde alırken Ekvadorlu hakemin hatalı kararları olmasa sonuç değişik olur muydu sorusu kafaları karıştırdı. Misafir takım olarak turnuvaya davet edilen Meksika’nın turnuvaya en fazla oyuncu veren lig olması ilginç bir not olarak gözümüze çarptı.