İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

22.04.2008

Şampiyonlar Ligi'nde Yarı Final Zamanı

Şampiyonlar Ligi'nde yarı finale kadar geldik ve geriye sadece beş maç kaldı.

Şampiyonlar Ligi'ndeki yarı final eşleşmelerini değerlendirmeden önce birkaç noktanın altını çizmemiz gerektiğini düşünüyorum:

_ Geriye kalan dört takımdan üçü geçen sezon olduğu gibi İngiliz takımları; Liverpool, Chelsea ve Manchester United. Kaderin bir cilvesidir; Liverpool ile Chelsea yine yarı finalde eşleştiler ve Man Utd'ye de yabancı takım geldi. O yabancı takım geçen sezon Milan idi, bu sezon ise Barcelona oldu.

_ Kalan dört takımın en önemli özelliği ise fazla gol yememeleri. Yarı finalist takımlardan dördü de maç başına bir golden az gol yiyorlar ve Şampiyonlar Ligi'nde en az gol yiyen beş takımdan dördünün yarı finalist olması ilginç değil gibime geliyor.

_ Benzer bir şekilde dört takımın da gol ortalaması 1.5 ve üstü. En fazla gol atan yedi takımdan dördü yarı finalde.

_ Topla oynama yüzdelerine baktığımızda da yarı finalistler genelde topa yarıdan fazla bir oranla hükmediyorlar.

Bu notlardan sonra yarı finallere gelelim...

Liverpool-Chelsea: Baştan söyleyeyim; bu eşleşmede tarafım. Son beş sezonda dördüncü kez yarı final oynayacak olan Chelsea'nin karşısında üçüncü kez Liverpool var. Gönlüm Chelsea'nin final oynamasından yana. Son üç sezonda iki kez final oynayan Liverpool'un geçen sezonlara oranla çok daha güçlü bir kadrosu var. Geçen sezon turun sahibinin son saniyede belli olacağını düşünüyordum ki öyle oldu. Yalnız, bu sezon bence çok önemli bir fark var. Liverpool'un iki kez Chelsea'yi elemesinde en önemli faktörlerden birisi ilk maçın deplasmanda, ikinci maçın Anfield Road'da olması idi. Bu sezon ise şartlar değişti; ilk maç Anfield Road'da, ikinci maç Stamford Bridge'de. Bu eşleşmede çok önemli bir diğer nokta ise Chelsea'nin haftasonunda büyük ihtimalle Premier Lig'in şampiyonunu belirleyecek olan maçta Manchester United'ı ağırlayacak olması. Bu şartlar ilk maçın önemini fazlaca arttırıyor.

Chelsea'yi belki herkes yenebilir ama kimsenin Liverpool kadar zorlayamadığını görüyoruz. Liverpool her şartta Chelsea'ye ters gelen bir ekip. Bu sezon eşleşmenin kaderinin ilk maçta belli olacağını tahmin ediyorum. İlk maçta Essien'siz mücadele edecek olan Chelsea'de akıllar haftasonunda olur mu? Şampiyonlar Ligi'ni bu kadar isteyen bir takımın böyle bir hataya düşeceğini zannetmiyorum.

Karşılıklı kozlara bakalım: Liverpool'un savunmada oynayan futbolcularının durumu çok önemli gözüküyor. Daniel Agger'in yokluğunda Carragher haricindeki savunmacılar çok iyi oynamak zorunda. Orta alanda Gerrard dışında Alonso-Mascherano ikilisinin üst düzey performans göstermesi lazım. İleride ise her zamankinden daha güçlüler. Her an patlama yapabilecek olan Ryan Babel ve büyük maçların adamı Fernando Torres Liverpool'un ligin en golcü takımı olmasında büyük paya sahipler. Chelsea tarafında ise çok yerleşmiş bir kadro var. 4-5-1 ile 4-3-3 arasındaki oyun kurgusunda dinamik bir orta alan, Joe Cole gibi iki kanatta da etkili olan yetenekli bir futbolcu ve Drogba gibi yetenekli bir forvetle sahanın her yerinde etkili olan bir Chelsea var.

Liverpool'un ilk maçta rakibine iki farklı üstünlük sağlayamaması durumunda Chelsea'nin çok büyük favori olduğunu düşünüyorum.

Barcelona-Man Utd: Man Utd geçen sezonki gibi yabancıyla eşleşti ama bu sezon ilk maçı deplasmanda oynama avantajına sahip. Barcelona, Man Utd'den iyi bir takım mıdır? Kesinlikle hayır. Sezon başından beri savunduğum, Man Utd son yılların belki de en iyi kadrosuna sahip ve mücadele ettiği her kupayı rahatlıkla alabilecek bir düzeyde. Bu eşleşmeye gelirken de bu avantaja sahipler.

Futbol kağıt üstünde oynanmıyor. Geçen sezon olduğu gibi, Man Utd şampiyonluk mücadelesinde, rakibi ise zirveden son derece uzak ve elinde sadece Şampiyonlar Ligi kalmış. İşte bu Man Utd için işleri zorlaştırıyor. Barcelona'nın bu kupaya tutunacak olması ve kendine güveni Man Utd'yi yıkabilecek unsurlar. Bu eşleşmenin sonucunun son saniyede belli olacağını düşünüyorum.

Karşılıklı kozlara bakalım: Barcelona kendine güveni çok fazla olan bir takım. Savunma tarafında bireysel hata yapılmazsa Carles Puyol önderliğinde çok düzenliler. Orta alanda Iniesta-Xavi-Toure üçlüsüyle zaten üstünler. Hücumda ise Henry-Eto'o ikilisi takımı sırtlar mı, orada soru işareti var. Malum, Thierry Henry büyük maçlarda pek ortaya çıkmıyor. Barcelona'yı gözümüzde yükselten isimlerden Ronaldinho sakat/kadro dışı, Messi ise belirsiz durumda. Man Utd cephesinde ise çok geniş, çok alternatifli, çok müthiş bir kadro var. Ferdinand'ın önderliğinde çok güçlü bir savunma, Anderson-Scholes-Carrick-Hargreaves'li orta saha, Ronaldo'nun kurgulamalarıyla beraber Rooney-Tevez rüya forvet ikilisi...

Sonucun son saniyede belli olacağını düşünsem de çok ufak bir farkla Man Utd'nin önde olduğunu düşünüyorum.

Tahminime göre; Man Utd ile Chelsea gelecek haftaki Premier Lig finalinden sonra bir de Şampiyonlar Ligi Finali oynayacaklar. Keyifli seyirler...

21.04.2008

Futbol! Biraz Vefalı Ol

Sevgili ortakafagol okurları tekrar karşınızda olmaktan büyük mutluluk duymaktayım. Uzun süredir yazamamamın nedeni daha önce söylemiştim ama bir daha söyleyip affınıza sığınmak istiyorum. Şu anda gençlerimizin hayatını esir alan ÖSS’ye ben de esir olmuş durumdayım. Bu yüzden lütfen beni mazur görün.

Bu sitede bu yazıları okuduğunuza göre futbolu sevdiğinizi düşünüyorum. Peki bu oyunu bize sevdiren ne? Çeşitli cevaplarınız olabilir; gol, mücadele, hareket, heyecan, rekabet, harika hareketler. Bunlar gibi birçok farklı cevabı da kafanızda yaratabilirsiniz. Benimkini sorarsanız ben bu oyunu bize izlettiren ve futboldan zevk almamı sağlayan oyuncuları size gösteririm.

Futbolun hayatımıza girdiğinden beri bir yıldızla karşılaşırız. Bunu yeni doğan çocuk da yaşayacak, benim dedem de yaşadı. Onların zamanında Pele, Zico, Beckenbauer, Rummenige, Tostao, Socrates, Platini, Maradona gibi insanlar vardı. Bende futbolu izlediğimden beri bu tip adamlar yüzünden bu oyunu seviyorum. Zizu, Ronaldo, Rivaldo, Denilson, Henry, C.Ronaldo, Roberto Carlos, Alex, Hagi, Sergen, Nouma, Raul gibi insanlar bu oyunu bana sevdirdi. Ancak futbol, bana kendisini sevdiren oyunculara karşı hiç vefalı davranmıyor. Bende bu yüzden futbola sesleniyorum: ‘’ Futbol!!! Biraz Vefalı Ol’’ .

Çoğu oyuncu bu oyunu sırtladı götürdü. Birçoğu kendi hataları yüzünden oyundan silindi. Onlar konusunda söyleyeceğim hiçbir şey yok çünkü kendi hataları. Birazdan size birkaç oyuncuyu vurgulayacağım. Onların kendi hataları oldu ama ben onların hatalarının yanında futbolun da vefasızlığının olduğunu düşünüyorum. Gelin şu adamların uğradıkları vefasızlıkları inceleyelim.

Luis Ronaldo

Birkaç ay önce Four Four Two dergisi de bu adamın hayatını işledi. İnanın her sayfada futbola olan kızgınlığım biraz daha arttı. Futbol denilen oyun anladık çok zevkli bir etkinliksin ama şu sakatlık belanı böyle adamların üstüne bu kadar gönderme! O insanlar seni omuzlara taşıdı ama sen sadece bir oyun olarak onların hayatını karartıyorsun.Artık biraz kadir kıymet bilir ol.

Ronaldo ilk sakatlandığı zamanlarda bir gazeteci benim çok sevdiğim bir söz söyler: ‘’ Eğer futbol bir dinse, bugün Ronaldo’nun sakatlanmasıyla Tanrısını kaybetti’’. Bana göre de Ronaldo’nun her sakatlanışında futbol çok büyük bir değerini kaybediyor. 98 Dünya Kupası’ nda o futbola her şeyini verirken İnter’ de bir anda dizi sakatlandı. Tam geri döndü derken bir Lazio maçında harika bilek hareketi yaparken bir daha gitti. Bu sezon Milan’da tam döndü derken dizi iflas etti. Ben bas bas bağırmak istiyorum. Futbol Ronaldo’yu bize geri ver.

Rivaldo

Ben yaşımın 18 olması nedeniyle ilk dünya kupası deneyimimi Fransa 98’ de yaşadım. Onun sihirli bilekleri beni benden aldı. Bir sol kanatta rakibin sağ bekini ekarte ediyor, bir sağ açığa gidip rakip sağ beke kalp krizi geçirtiyordu. Ağabeyime hemen sordum bu adamın kim olduğunu hangi takımda oynadığını. Aldığım Barcelona cevabından sonra her cumartesi akşamı TRT’nin başına geçtim. Çünkü o dönemler La Liga’yı TRT cumartesi geceleri veriyordu ve genelde bu gecelerde Barcelona’nın maçları oluyordu.

Ardından bu çikolata renkli arkadaşımız Milan’ın yolunu tuttu. Burada bir oynadı bir oynamadı. Ancelotti ile bir türlü anlaşamadı. Oynadığı maçlarda kötü oyunlar sergilemedi ama o takımda ona yer yoktu. O da buna karşı çıkmadı ve komşu Yunanistan’ın yolunu tuttu. Şimdi nasıl oynuyor bilemiyorum. Ama bildiğim tek bir şey var futbol kendisini yıllarca parlatan bu adama ayıp etti. O, futbolu yıllarca gözlerimize nakşetti ama futbol onu Avrupa’nın uzağında bir lige gönderdi. Yetmedi Seleçao (Brezilya Milli Takımı için kullanılan isim)’ dan uzak tuttu. Onun sol ayak hareketlerini özledim. Daha ona doyamadım.

Rıdvan Dilmen

Ben onu izleyemedim. İzlediğim maçları da hep TRT arşivlerinden oldu. O benim için bir şehir efsanesidir. Ağabeyim onu bana hep anlatır. Kendisi Beşiktaşlıdır ama sevdiği ender Fenerbahçeliler’ den biri ( beni bile Fenerbahçe’yi tuttuğum için çok sevmez) Rıdvan Dilmen’dir. Televizyonda maç izlerken birader adama bak rüzgar gibi dediğimde o bana sen Rıdvan’ı izlesen ne derdin bilmiyorum der.

Geçenlerde TRT3’te izlediğim Efsaneler isimli programda onu işliyorlardı. Kendisinin bir sözü beni çok etkiledi. ‘’ Ben şu an futbol oynasaydım Türkiye Ligi’nde falan oynamazdım. Beni ya Real Madrid ya da Barcelona forması altında görürdünüz’’. Şimdilerde NTV’de Güntekin Onay’la birlikte %100 Futbol isimli bir program yapıyorlar. En çok tercih ettiğim program Rıdvan Dilmen’in programı sayın seyirciler. Çünkü bana göre kendisi Türkiye’nin en iyi futbol yorumcusu. Onun hemen ardından da Ferdi Leflef ve Uğur Meleke geliyorlar. İşte şimdilerde benim en iyi yorumcu dediğim bu adama zamanında futbolu en çok parlatan isimlerimizden biri olmuş. Hatta izlediğim Efsaneler isimli programda bir olay gösterildi: Bir milli maçta 8 numaralı bu oyuncu sol kanattan 18’e giriyor. İçeri doğru topu çeviriyor.Buraya kadar anormal bir şey yok. Anormal olan Rıdvan’ın hızını alamayıp tartar piste girmesi ve orada bulunan fotoğrafçıyı rüzgarıyla yere sermesiydi. Futbol Rıdvan’a yaptıklarını yapmaya devam ederse ileride öksüz kalacak.

Sözün Özü

Yukarıda bahsettiğim oyuncular gibi daha nice oyuncular gelip geçecektir gözlerimizin önünden. Bazılarını seveceğiz, bazılarından hiç haz etmeyeceğiz ama şu kesin ki böyle adamlar olmadan futbol genelde çekilmez bir oyun olacak. Çok insan tanıyorum bu kötü Trabzon takımını sadece Yattara için seyreden. Futbol vefalı olmalı. Yoksa insanlar için ilgi görmeyen sporlardan biri olacak. Cristiano Ronaldo’yu ilgi görmeyen bir sporda düşünsenize.

Sağlıcakla kalın.

6.04.2008

Allah Nasip Ederse Düşücez!

Belediyeler kanununun 14. maddesi belediyelerin görev ve sorumluluklarını net olarak açıklamış ve demiş ki, “..... kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, evlendirme, ........ hizmetlerini yapar veya yaptırır”. Yani su kesintileri başka hiçbir ülkenin başkentinde olmazken, su kesintisinin doruğa çıktığı dönemde orta kaldırım sulamayı ihaleyle başka şirketlere yaptırabilen belediyelere, git sen kendi takımını kur, oğlunu başkan yap, Ankaralının parasına kıy, kim ligde başka takımlarda gol atıyorsa al kendi takımına getir dememiş.



Bahsedilen takım Ankaraspor. Ankara’nın meydanlarının en kalabalık olduğu bir gün çıkıp sokakta Ankaralılara rengini sorsanız bilemeyecekleri takım. Gökçek’in şımarık oğluna eğlence olsun diye dünyanın en pahalı doğalgazını bize satarak, bizim vergilerimizle Necati’leri, De Nigris’leri alıp hafta sonları takım elbisesini giyerek, “ya ne güzel yaptık Ankaralının spor ihtiyacını da ne güzel giderdik bu takımı zapt ederek aklımı seveyim” muhabbetlerine konu olan takım. Şimdi bu takım küme düşme potasında ve birçok Ankaralının hislerine tercüman olduğumu düşünerek “belki hiç haddim olmadan” Gökçek’in kendi üslubuyla söylüyorum, “Allah izin verirse” küme düşecekler.



Şimdi birçok futbolsever gibi bende hiç bir takımın küme düşmesini ve bu takımda oynayan futbolcuların mağdur olmalarını istemem. Ama bu durum artık bir futbol meselesi olmaktan çok öte geçti. Çünkü İ. Melih Gökçek bu durumu övünülesi ve başka belediye başkanlarına laf atılası bir durum haline getirdi. İ. Melih Gökçek, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’i, Eskişehirspor’a yardım etmemekle eleştirdi. Eleştiren kim? İ. Melih Gökçek. Yani “ben böyle sanatın içine tükürürüm” diyebilecek kadar sanattan anlayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı. Eleştiriye konu olan kim? Türkiye’nin tek balmumu heykeltıraşı, Anadolu Üniversitesi Eski Rektörü ve yerel seçimlerde AKP dışındaki partilerden Büyükşehir Belediye Başkanı seçilebilen nadir insanlardan biri. Seçim döneminde kendi destekçilerinden gelen Eskişehirspor’a yardım etmesi konusundan önerilere, benim görevim değil, benim görevim spor sahaları açmak, halkın spor yapmasını sağlamak, Eskişehirspor’un sponsora ihtiyacı varsa bulmalarına yardım edebilirim diye önerilere kulak asmayan, bu yüzden oy kaybeden ama neticede tekrar belediye başkanı seçilebilen Büyükerşen. Peki, İ.Melih Gökçek, sanat anlayışından daha kötü bir spor anlayışı olduğu Ankaraspor’un halinden anlaşılan, üslubu neredeyse sayısız kere bir belediye başkanına yakışmayacak değerlendirmeler yapmasına yol açan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı. Bu durumu hangi anlayışla eleştiri konusu yapabiliyor. Çünkü İ. Melih Gökçek, kendisini Büyükerşen ile kıyaslayan bir gazete haberine çok kızmış ve kendi üslubunca Büyükerşen’e saldıracak yer arıyor. Buna da, Ankaraspor’u alet ediyor.



Ben bir Ankaralı olarak, Ankaraspor’un derhal küme düşmesi için dua ediyorum. Çünkü İ. Melih Gökçek artık kendi asli görevlerini hatırlamalı ve ismini anarken, saygı göstermesi gereken, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’i bu gibi yersiz eleştirilerle yıpratmamalı. Popülistliği en azından bir kereliğine bırakıp, yapması gereken hizmetlere yönelmeli ve orta kaldırım sulamayı sol şeritten bir kamyon yardımıyla yapmanın mantığını biz Ankaralılara açıklamalı. Ne zaman bir Müslüman hakkın rahmetine kavuşacak ve bu uygulamanın mantığını anlayacağız onu bilmiyorum ama dünyanın hiç bir yerinde görmediğim sol şeritten giden bir kamyon yardımıyla orta kaldırım sulamak herhalde İ. Melih Gökçek’in son buluşudur herhalde.



Spor mantığı içinde hiç bir önemi olmayan, kimsenin ilgilenmediği, desteklemediği ve umurunda olmayan bir takımın ligde bulunmasının da kimseye bir yarar sağlamayacağını düşünüyorum ve bütün futbol alemine hayırlı olacağına inandığım bu olayın gerçekleşmesi için dua ediyorum. Belki o zaman, bazılarının da hevesi kaçar ve ikinci lige düşen Ankaraspor’u da huzurlu ve hırstan uzak altyapı günleri bekler.

3.04.2008

Şampiyon kim olacak?

Premier League’de lider hala Arsenal ancak iki haftada aldığı iki beraberlikle yakaladıkları 5 puanlık avantajı koruyamadılar. Van Persie’nin yokluğuna zaten alışan Wenger; Rosicky, geçen hafta Eduardo ve bu hafta içinde de Toure’nin sakatlanmasıyla Senderos ve biraz da Walcott ve Bendtner hariç yedeklerinin yeterli olmadığını gördü. Hele ki Manu’ya 4-0 kaybedilen maçta Traore ve Hoyte’yle çıkması Manu kanatlarının arı gibi çalışmasına neden oldu. Ayrıca Eduardo’nun sakatlığının takımı derinden etkilediğini söylememek mümkün değil. Tam iyi bir çıkış yakalamışken böyle talihsiz bir olay yaşaması hakikaten üzücü.Yalnız bunlardan ayrı olarak bana göre en önemli sorun Fabregas’ın son haftalarda performansının düşük olması. Takımın şu anda beyni olan Fabregas atakları yönlendirmede çok etkili değil ne yazık ki son haftalarda. Bunda yaşının daha genç olması muhtemelen en önemli etken ama Gerrard’ın yıllardır Liverpool’un kaptanlığını ve şampiyonlar ligini kazandırmasını düşündüğümüzde kulüpte beşinci yılını dolduran ve şampiyonlar ligi finali tecrübesi bulunan Fabregas’ın da Arsenal’i bu sene şampiyonluğa taşıyacak performansı gösterebileceğini düşünüyorum. Yanlış anlaşılmaktan öte tek oyuncunun değil, başarının tüm takımın performansı sayesinde geldiğini düşünüyorum ama lider oyuncular olmadan başarının gelebileceğine pek ihtimal vermiyorum açıkçası.



Manu’ya geçersek denecek çok şey yok açıkçası, her maçta kim oynarsa oynasın makine düzenindeler. Örneğin bu hafta Ronaldo’suz, Vidic’siz, Rooney’siz oynadılar ama Fulham’ı çok rahat geçtiler. Kadroları çok geniş ve hepsi kaliteli ve skoru değiştirebilecek çok fazla oyuncuları var. Her ne kadar Liverpool, Arsenal ve Chelsea’yle de karşılaşacak olsalar da oynadıkları futbolla şampiyonluğun şu andaki en büyük adayı olarak gözüküyorlar.



Chelsea, Lampard ve Drogba’nın dönüşüyle iyi bir çıkış yakaladı ama League Cup’ı da Tottenham’a kaybetmekten kurtulamadı. Ballack, Joe Cole, SWP’le sonuca gitmeyi biliyorlar. Makelele’yi oynatmama yanlışından dönmesi Grant’ın önemli bir hamlesiydi. Hem Manchester hem de Arsenal’le maçları şampiyonluk yolundaki kaderlerini önemli bir biçimde etkileyecek. Ayrıca Chelsea’nin önemli bir avantajı da Manu ve Arsenal’in aksine Liverpool’la karşılaşmayacak olması.



Açıkçası kağıt üzerinde Manchester avantajlı gözüküyor olsa da Arsenal’in bu hafta aldığı beraberlik çok önemliydi diye düşünüyorum. Bu beraberlik onları kendilerine getirecektir ve kalan maçlarda daha istekli oynayacaklardır. Şampiyonlar liginde Milan’a eleneceklerini düşünüyorum çünkü genç ve tecrübesiz bir kadroya sahipler(hele ki Milan’a kıyasla). Bu durum tamamen lige asılmalarını sağlayacaktır çünkü FA cup’tan da elenmeleri dolayısıyla yapabilecekleri çok şey yok açıkçası. Paralel bir şekilde Manchester’ın da şampiyonlar liginde devam etmesi durumunda lige Arsenal kadar asılamayacak olması ve FA cup’ta da çeyrek finalde bulunması hatta 5.turda Arsenal’i elemesi belki de işlerini beklediklerinden daha fazla zora sokacak.



Tüm bunlardan ayrı olarak Chelsea’nin iyi bir çıkış yakalayacağını ve şampiyonluk yarışına beklenildiğinden daha fazla ortak olacağını düşünüyorum. Terry, Drogba ve Lampard’ın takıma dönmesi inanılmaz bir katkı yapacaktır takıma. Ballack ve Joe Cole’un performanslarının yanısıra dünyada mevkisinin bir numarası olduğunu düşündüğüm ve hayranlıkla izlediğim Makelele’yi de Grant’ın oynatmaya başlaması çok önemli adımlar.



Son olarak Arsenal’in şampiyon olarak 2003-04 ruhunu yakalayacağını düşünüyorum. Manchester muhtemelen ikinci olacaktır ancak Chelsea de ikinci olursa hiç şaşırmam açıkçası. Tahmin yapmayı sevenler için;



http://news.bbc.co.uk/sport2/hi/football/eng_prem/predictor/default.stm