İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

31.01.2011

Türkiye'deki Paris Saint-Germainliler



Uzun zamandır yapmak istediğimiz çalışmayı facebook üzerinden yapıyoruz. Eminiz ki bu topraklarda PSG'ye gönül veren birileri var ve biz onları bulmaya çalışıyoruz: http://www.facebook.com/pages/Turkiyedeki-PSGliler-Turkish-PSG-Fans/186458781374646?v=wallhttp://www.facebook.com/pages/Turkiyedeki-PSGliler-Turkish-PSG-Fans/186458781374646?v=wall

Nihayet

Önce eski yazıların linkini vereyim; Hakan Şükür' ün devamlı konuşması, her lafı dolandırıp kendisine haksızlık yapıldığına ve hâlâ oynayabileceğine bağlaması üzerine:


Bir de tabii, konuyla ilişkilendirilebilecek "2000 Ruhu" serisi var; bu acayip işin Hakan Şükür ayağından sonra yönetim ayağını da göstermesi bakımından:


Daha da isterseniz şu linke tıklayarak blogda yazılmış "Galatasaray" etiketli yazılara ulaşabilirsiniz, ki son bir senede yazılanların yarıdan fazlası kulübün içerisinde dönen absürd işlere dairdir:



Efendim nihayet, Hakan Şükür' ün futbola dönüşü ikinci bir ağızdan dile getirildi: Galatasaray kulübü divan kurulu üyesi sıfatıyla Yılmaz Toköz diye biri bir basın toplantısı düzenleyerek Hakan Şükür ile prensipte anlaştığını açıkladı.

Habere göre Hakan önce anternman eksiğini öne sürerek itiraz edecek olmuş, ama Yılmaz Bey' den gelen ve nedense kendisinin aklına gelmeyen 1 aylık çalışmayla açığını kapatma önerisi üzerine teklife ısınmaya başlamış.
Bence devamında ikna çabaları, ısrar, baskı derken Hakan' dan net bir evet de gelmiştir ama camia bu kadar hızlı bir gelişmeyi zor kaldıracağından hadise gündeme ağır ağır pompalanıyordur.

Vallahi, Galatasaray yönetimi o derece zıvanadan çıkmış vaziyette ki, "yok canım bunu da yapmazlar artık" diyecek adam ben tanımıyorum. Sadece heyecanla Hakan Şükür' den bu konu üzerine gelecek tevazu dolu açıklamaları bekliyorum.

Şenol Güneş'in Cesareti


Herhalde hiçbir spor yorumcusu, Trabzonspor’un bu kadroyla Beşiktaş maçına çıkacağını tahmin edemedi. Buna ben de dahil. Hafta içi idmanları takip eden Trabzonspor muhabirleri bile. Şenol hoca neden böyle bir şey yaptı?

Neden yaptıyı az çok herkes tahmin ediyordur. Önemli olan buna cesaret edebilmek. Şenol Güneş, önemli bir maç öncesinde yaptığı kadro tercihiyle, yüksek standartlı bir teknik adam algısı yaratmıştır bende.

Böyle cesaretli kararı ancak büyük düşünen, günlük başarılar peşinden koşmayan, daha ileriye bakan bir teknik adam yapabilirdi.
En basitinden Daum olsa ve yapsa dahi olurdu. Ki öyle de oldu zaten.

Mustafa Denizli bu rotasyonu yapsa, yine ha keza büyük hoca diye manşetler atılırdı.

Ki her ikisinin de bu denli bir cesaret gösterisi yapacağını tahmin etmiyorum.

Trabzonspor medyası, camiası, kupadan elenmenin faturasını Şenol Güneş’e kesmeden önce düşünmeliler.

İnönü’de, cesaret gösterisi yapabilen bir liderleri olduğu için, dünden daha fazla sahip çıkmalılar.

Fark yeseydi, bugünkü eleştirilerin yüz katı eleştiri gelecekti.
Berabere ayrılsa, ‘Helal olsun, rotasyona bak’ denecekti.

O, Türk antrenörlerinde çok az gördüğümüz cesaretiyle, kimsenin kadro beklentilerine kulak asmadan, bildiğini cesaretle okudu.

Bence antrenörlere eğitim verirken Beşiktaş maçındaki Şenol Güneş irdelenmeli.
Vermek istediği teknik adamlık dersi anlatılmalı.

Kore’ye gitti, değişti geldi diyerek Şenol Güneş’i anlamamakta ısrar edenler,
Onu kabul etmemekte ısrar edenlerdir.

O her zaman garantici ve cesurdu. Hedefinin ne olduğunu da cesaretle anlattı.
Trabzonspor camiası umarım anlamıştır. Anlayacaktır.

30.01.2011

3 puanın ötesi

Bu sezon içeride ne Avrupa'da, ne Galatasaray, ne de Beşiktaş maçlarından galibiyet alamamıza rağmen gayet kaygısız girdim stada. Muhtemelen bunda en büyük etki kıçımı donduran soğuğu daha fazla düşünmemdi.

Oyuncuların tribünlere çağırılma sırasına önem veririm. Uzun zamandır stada erken girmiyordum, bu kez yakaladım. Emre, Alex'in önüne geçmiş. Zaten maç sonunda da tribünlerden Emre'nin üçlü çektirmesi istendi.

Goller erken geldi, hem takım rahatladı hem de tribünler. Geçen hafta Aykut; Semih, Alex, Niang üçlüsünü sahaya sürerken bu kez Dia vardı. Böylelikle asimetrik bir 4-3-3 oynadık. Sol açıkta Dia varken, sağ açıksız; kanadı bekten çıkan Gökhan ve göbekten kayan Mehmet ile doldurduk.

Bu haliyle, Ramires - Mikel - Essien tarzı bir göbekle maçı çok ciddi pozisyon vermeden, topun arkasında durarak maçı bitirdik. Aykut'un orta sahadan beklentisini gösteren en belirgin durumdan birisi, Selçuk atılınca oyuna Bekir'in alınıp Gökhan'ın orta sahaya çekilmesidir. Böylece göbekte köpek gibi koşturan orta saha bozulmadı.

Uzun süre sonra maç sonunda ilk defa stad hızla boşalmadı. Taraftar, galibiyet sevinci yaşamaya hasretti. Takım da hasretti. Böylece maç sonunda takım gitti bütün tribünleri gezdi. Trabzon, Galatasaray, Beşiktaş'ın yenildiği haftada bu gaz bizi bir hafta iyi sürükler. Ama halen daha Manisa deplasmanı konusunda herkes gözü kapalı takım kazanır diyemeyecektir.


Almeida, Simao, Fernandes... Derken Yine Abdullah Avcı!




İlk yarıda, ligin ikinci haftasında, sezona müthiş transferleriyle iddialı bir giriş yapan Beşiktaş' ın Büyükşehir Belediyespor' a mağlup olması üzerine yazıdğım yazının başlığı şöyleydi: Schuster, Quaresma, Guti... Derken Abdullah Avcı!

İkinci yarıya 17' de 17 gazıyla başlayan Beşiktaş' ın bu hayaline baltayı ilk vuran elbette yine Büyükşehir Belediyespor oldu.

Belediyespor' un ilk yarının son dört haftasını mağlubiyetle kapadığını ve ikinci yarıyı da Kayserispor mağlubiyetiyle açtığını not olarak düşelim unutmadan.

27.01.2011

Kötü Sonuç


Sahaya yedek kadro ile çıkıp,yetenekli oyuncuları yerine kazmalarını oynatan "karakterli" hocaya çok teşekkür ederiz.
Kupa maçını önemsemediler,ligi düşünüyorlar diyen yalan söyler Trabzonspor için.Çünkü hedeflerini güzel gerçekleştirdiler,takımın bel kemiği bir oyuncuyu tarumar etmeyi başardılar...
Üzgünüm ama Ersan'ın defans hattına getirdiği hareketliliği Sivok,İbrahim ve Ferrari sağlayamayacak.Gelecek sene için şimdiden yerli defans oyuncularının peşine düşmesi lazım Beşiktaş'ın.

Serkan'ı Trabzon'dan koparma ihtimalini severim olsa olsa....

25.01.2011

Yaş Ortalaması

Van Bommel Milan'a hayırlı olsun..

Oyununa haşa lafımız olamaz ama biraz daha gençleşmeye sıcak bakılsa daha sağlıklı olmaz mı,şüphe ediyorum.Bu kafa ile 33'ünde Sabri'yi de transfer ederler diye tahmin ediyorum...

Yok yok etmiyorum...

Devam Koçum

NBA'de ki temsilcilerimizden Semih Erden,bu hafta oynadığı 3 maçta da,ayrı ayrı dallarda kariyer rekorlarını kırdı veyahut egale etti:

11 rebound- Washington maçı
14 sayı - Utah maçı
3 top çalma- Utah maçı
4 hücum reboundu-Washington maçı


Devam aslanım...

21.01.2011

3 Bomba Transfer!


Efendim Galatasaray'ı gelecek yıllara taşıyacak transferler yukarıda.

Kim bunlar yahu?

Galatasaray Taffarel, Popescu, Hagi, De Boer, Kewell, Baros, Neill'den sonra bu adamları mı buldu transfer edecek? Kaleci kendi takımında yedek, forvet dediğin adamın kimse tarafından esamesi okunmuyor, efendim Steaua'nın kurtarıcısıymış da, ümit vaad ediyormuş.. Galatasaray'ın ümit vaat edilmesine mi ihtiyaç var acaba, şu anki durumda?

Yekta'yı da umarım yemezler bu takımda...

Bir kulüp, sürekli aşağı doğru iner mi? Hiç mi ara vermez, silkinmez?

Bence yine Hagi'nin ve o rumen menajer kimdi -Becali?- cebine girecek paralardır, Galatasaray'ın vizyonunu çalan...

"Mourinho'yu Fener'e Ben Getirdim'


Menajer Bayram Tutumlu'dan rakı muhabbetlerini zenginleştirecek yeni sözler (resme gelin ama!!!).

“Evet, Mourinho ile İstanbul’a geldik. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile konuştuk fakat sayın Yıldırım kabul etmedi. Nedenini bilmiyorum. Sonra, Beşiktaş’tan ayrılan Christoph Daum’u takımın başına getirdi. O günlerde Mourinho ile beraber Etiler’deki Hacıdan Restaurant’ta kebap yedik, çay içtik.”

Sami Hyppiä'nın Trabzonspor'da antrenmandan kovulması kadar tatlı bir olaydır bence. Ha haber linkinin altında yapılan yorumlar da doğruluktan uzak değil hani. Eğer Fener'i çalıştırsaydı kesin 1 seneyi çıkaramazdı. Bu sadece Fener için değil tüm 3 büyükler için geçerli. Akıllı adam vesselam. Morinho'yu gönderip Daum'la imzalamak da nasıl bir vizyondur aman Allah'ım!

Helal Olsun !!!!


Aziz Yıldırım'ı hiç sevmem .Yaptığı çok doğru işlere rağmen gösterdiği aşırı kibir yüzünden. Diğerleri olmadan var olamayacağını anlamamasından.

Ama bu noktada hakkını teslim etmek gerek. Yaptığı yatırımların karşılığını özellikle parkelerde bir bir almaya başladı. Önce Voleybol takımının müthiş başarısı, şimdi de Basketbol takımının efsanevi zaferleri.

Söylemesi kolay tam 20 maçtır evinde yenilmeyen bir takım Olympiakos ve bu sene EuroLeague'in en büyük favorisi olduğunu, kadrosunda Dünya Şampiyonasının en parlak yıldızlarından Teodesic ile birlikte Avrupa'nın en iyi 3 kısa oyuncusunu bulundurduğunu söylememe gerek yok sanırım. İşte böyle bir takımı, olası bir ikili averaj durumunda rahatlıkla geride bırakabilecek şekilde, deplsamanda 14 sayı farkla yendi FB Ülker.

Bundan 3 ay önce Barcelona'yı İspanya'da yendiklerinde çok da takip etmediğim için bunun anlık bir süpriz sonuç olduğuna inanmıştım, nitekim Barcelona burda Fenerbahçe'yi yenmesini bilmişti.

Büyük bir mutlulukla dün akşam yüzümü kara çıkardı Fenerbahçeli oyuncular. 3. çeyrekte ritmini bulmaya başlamış Avrupa'nın en önemli kısalarına karşı müthiş bir mücadele, yardımlaşma ve savunma örneği gösterdiler. Geçen hafta seyrettiğim çerezlik BJK-Mersin maçından sonra, Euroleague standartlarında bu mücadeleyi gösterebilmenin önemini bir kez daha anladım.

Tekrar emeği geçen herkese, Ömer'e, Tomas'a, Ukic'e, Oğuz'a, Spahija'ya, Aydın Örs'e ve ismini sayamadığım onlarca insana helal olsun diyorum. Umarım önce Final Four ardından Kupa'ya uzanarak bir ilki gerçekleştiriler de bende büyük bir keyifle FB'li arkadaşlarımın bunu kafama kakmalarını dinlerim.

18.01.2011

Sıra Sende

Artık Nelson'ın kaçıncı maç kaybettiren hatası,ben saymaktan sıkıldım.

17.01.2011

Adnan Polat'ın Haddine mi?


Galatasaray Lisesi'nden ağabeyim Prof. Dr. Süheyl Batum'un şu yazısı için bana düşen sadece altına imza atmaktır:

Sevgili arkadaşlar,

Birinin Adnan Polat'a şunu hatırlatması gerek. O AKP'nin üyesi ya da Başbakan'ın paralı adamı değil, 106 yıllık Galatasaray'ın Başkanı. Bu nedenle, onun haddine değil, 200 kamera ile izlediğini ve protesto edenlerin bir daha stada sokulmayacağını söylemek.

Adnan polat bunları bilmeyebilir, başka bilmediğimiz, bilmek istemediğimiz nedenleri de olabilir, ama şunları mutlaka bilmesinin hatırlatması gerek ona;

1) Türkiye'de yapılan ilk stad Türk Telekom Arena değil, bu nedenle iki lafın birinde "Başbakanımız bu stadı yaptı" demesinin bir anlamı yok.

2) AKP'liler ve yandaşları öyle bir hava yayıyorlar ki, sanki daha önce Galatasaray'ın stadı yoktu, çadırda futbol oynuyorduk, sayelerinde ilk kez bir stadımız oldu. Oysa Arena'nın karşılığında neleri verdiğimizi, onlara ne kadar büyük bir para kazandırdığımızı, daha önce, bırakın bizleri, TOKİ Başkanı'nın bizzat kendisi söylemişti. Şimdi bunları AKP bilmeyebilir, Başbakan bilmeyebilir, ama 106 yıllık Galatasaray'ın Başkanının bilmemesi mümkün değildir, olmamalıdır.

3) TOKİ Başkanının daha söze başlar başlamaz devirdiği çamları duyan bir kişinin, AKP'nin bu açılışı, bir stad açılışından çok kendi propagandasına alet etmek istediğini anlamaması mümkün değildi. Bu nedenle buna tepki göstermeyen birinin, AKP'li olduğu için teki göstermemiş olması haklı görülebilir, ama Galatasaray Başkanı'nın bu sözleri yutması, en azından şu andaki makamı için mümkün değildir. Ve haddine de değildir.

4) Bugüne kadar Türkiye'de kaç stad yapılmıştır. İnönü Stadını Beşiktaş mı yapmıştır, Beşiktaş'ın Ihlamur'daki tesislerini Beşiktaş mı yapmıştır, Ali Sami Yen'i Galatasaray mı yapmıştır, ki bugüne kadar yapılan bu stadların hiç birine "Sayın Başbakanımız bize bunu yaptı" diye saymıyoruz da, ilk kez "Arena" için bu tür konuşmaları dinlemek zorunda bırakılıyoruz. Haydi bugün içinde bulunduğumuz siyasal durum bunu zorunlu kılıyor diyelim, ama yine de Adnan Polat, bulunduğu makam gereği, böyle bir "anlamsızlığı" yapabilir mi? Bir Galatasaray Başkanı'nın, "eskilerden bana ne, ben onları bilmem, bilmek zorunda da değilim" diye düşünmek ve böyle söylemek hakkı var mıdır? Olabilir mi?

5) Adnan Polat, Başbakan'ın yapımında kendisine çok yardımcı olduğu bir gökdelenin açılış töreninde, böyle neden söylendiği açıkça belli olan, mübalağlı takdir ifadelerinde bulunabilir, "Sayın Başbakanımız olmasaydı, ben bu gökdeleni dikemezdim" diyebilir. Ama daha önceki Başkanlar tarafından üst hakkı alınmış, yine başka Başkanlar zamanında yanına yeni yerler katılmış (mülkiyeti alınarak) bir Ali Sami Yen stadının tamamen bedelsiz olarak devredilmesi karşılığı yapılan bir Stadın açılışında, böyle ifadeler kullanabilir mi?

6) Dün TOKİ Başkanının daha söze başlar başlamaz, kullandığı ve "tüm Galatasaray Başkanlarını, yönetimlerini, geçmişini aşağılayan ifadelerine" (her ne kadar maalesef bazıları doğru olsa bile), her şeyden önce Galatasaray'ın şu andaki Başkanı olarak Adnan Polat'ın karşı çıkması gerekirdi. Galatasaray Kulübü'nün onurlu üyeleri ve taraftarları, "sadaka mantığının" kendileri için asla geçerli olmayacağını açıkça ortaya koymuşlardır. Bu mantığa ilk önce karşı çıkması gereken Başkan'ın bunları duymazdan gelmesi, hiç söylenmemiş varsayması, kabul edilebilir bir davranış değildir. Nedeni ne olursa olsun, bir Galatasaray Başkanı, bu sözleri duymazdan gelerek, tam tersine tepki gösterenleri cezalandıramayacağı gibi, böyle bir "yanlışlık içine girmeye" cesaret bile etmemelidir. Dediğim gibi gerekçeleri ve bildiğimiz ya da bilmediğimiz nedenleri ne olursa olsun!

7) Son olarak, dün Arena'nın açılışına gelenlerin tümü, kombine bilet alanlar, üyeler ve Divan üyeleri idi. Hariçten bilet satılmamıştı. Ve onların en azından yarısı protesto etti. Şimdi "Avrupa'ya açılan pencere" diye baktığımız Galatasaray'ımızın üyelerini ve kombine bilet alan taraftarlarını, stadı yakıp yıktıkları, şiddet olaylarına neden oldukları için değil, sadece Başbakan'ı ve anlamsız sözleri arka arkaya anlamsız bir biçimde yuvarlayan TOKİ Başkanını protesto ettikleri için, kameralardan izleyerek cezalandıracaklarını söylemek, Adnan Polat'ın kesinlikle haddine değildir. O, kendisini Başbakan'ın koruması zannedebilir ama unutmasın ki 106 yıllık Galatasaray Kulübünün şu anda Başkanıdır. Ve düşünce ve ifade özgürlüğünün her zaman savunucusu olmuş Galatasaray'ın Başkanı, hiç bir zaman, karşılığı ne olursa olsun, kendini bu duruma düşüremez. Düşürmemelidir. En azından Başkanlık görevi devam ederken...

Sonuç olarak, "Galatasaray'ımıza neden Batı'ya açılan pencere" dendiğini bir kez daha gördük. Son yılların "sadaka mantığına" sırt çeviren onurlu taraftarlarımızla ve üyelerimizle, bir kez daha gurur duydum. Aralarında olmaktan da onur duydum. Ve tüm bu geçmişi, tarihi bilmeyen ve Başbakan'ına tepki gösterildiği için, onları kameralardan izleyip cezalandırabileceğini zanneden bir Başkan'a sahip olmaktan da büyük üzüntü duydum.

Süheyl Batum (106-107)

16.01.2011

Adnan Polat Ne Dediğinin Farkında mı?

Toki başkanı açıklama yapıyor ve diyor ki:

"Ali Sami Yen'de kiracılık hükümlülüklerini yerine getiremeyen Galatasaray yönetimi, ve aynı şekilde bu arazide de aynı şekilde yerine getiremedi. Bu stad olmayacakken, başbakanımız bu stadı yaptırdı"

Bunun üzerine stattakiler yuhalıyorlar. Peki böyle bir açıklamaya kalan Galatasaray Spor Kulübü'nün başkanı çıkıp ne diyor:

"Bunu yapanlar Galatasaraylı bile değil, görüntüleri Emniyetle birlikte izleyip bunu yapanları stada almayacağız"

Herşeyin başında o statta yer alan kişiler biletixten bilet alıp da giden insanlar değildi. 9 bini Galatasaray kulüp üyesi olan Galatasaray Spor Kulübünün davetlisi olan 50 bin kişiden bahsediyoruz. Polat, TOKİ başkanın açıklamalarında kendini savunmak yerine, kendi davet ettiği kişileri stada almamaktan bahsediyor.

Yarın öbür gün "yönetim istifa" diye bağıran kişileri de "kameradan tespit ettik, burası insanların ailesinin gelip maç izlediği yer, stada almıyoruz" da diyebilecek mi? Can, avukat olarak söyler misin, birini ıslıklayarak protesto etmek kanunlara aykırı mı?

Nereye gidiyoruz ya, daha 2 ay önce Melih Gökçek, gecekonduyu stada almamak için biletleri davetiye şeklinde veriyordu. Şimdi de Polat çıkmış "maça gelecek kişileri ben seçerim" diye despotluk yapıyor. Hoş, bahsettiğimiz kişi 2-3 sene önce Sami Yen'deki Fenerbahçe maçından sonra kendi taraftarına "5 liraya çapulcular bilet alıp geliyor, olay çıkartıp saha kapatıyorlar" diyen biri.

Takdiri ilahi işte! Aylardır, yönetim istifa protestolarına sırf şu stadı açabilmek için direnen Polat'ın hevesi böyle kursağında kaldı işte.

13.01.2011

3 Karelik Yaşam Öyküsü


Onu ilk kez 15-16 yaşlarında, Beşiktaş' ın alt yaş grubu takımlarında rakipleriyle dalga geçerken izledik. 19' una gelene kadar oynadığı her seviyede, sırtına üç rakip oyuncu yükleyip rövaşataya kalkabilecek bir görüntü çizdi. Öyle bir doğal fiziği vardı ki; değil ikili mücadelede baskın gelmek, ayağından top almak kendisi müsade etmedikçe mümkün değildi.

İşte bu profil, geleceğin ultra-mega-süpersonik yıldızı olarak palazlanır ve pazarlanırken hep bir şey gözden kaçırıldı: Bütün bunları yapmasını sağlayan fiziğiydi ve bu fizik ona takriben bir 5 sene yeteneklerini geliştirme fırsatı verecekti, o kadar.

15-19 yaş aralığındaki kalitesiyle hatırlanmayı tercih etti Batuhan Karadeniz; belki varacağı kaçınılmaz sonu gören ve ona gösteren olmadı, veya belki gösterenlere kulak asmadı: Her ne kadar profesyonel arenaya çıktığından bu yana ikinci ihtimali doğrulayacak veriler sunuyor olsa da, birinci ihtimalin vukuu da hala mümkün.

Ve dün, takımı Eskişehirspor' un Antalya kampında Schalke 04 ile oynadığı hazırlık maçında öyle bir nane yedi ki, futbol hayatını kısaca özetledi adeta:

Seremonide Schalke' nin, yeteneğinin, futbolunun, başarılarının yanında efendiliğiyle de dünya çapında nam salmış yıldızı Raul ile tokalaştıktan sonra elini şortuna siler gibi bir hareket yaptı ve arkasından suratına pis ve alaycı bir sırıtış yerleştirdi.

İşte bu bir kaç saniye, isminin ilk duyulduğu günden bugüne kadar geçen takribi 5 senelik sürenin 3 karelik özetiydi: Önce geleceğin büyük yıldızları arasında zikredildi ismi, sonra bu payenin ona verilmesini sağlayan yeteneğini şortuna sildiği eli gibi silip attı üzerinden bizzat kendisi ve şimdi de her fırsatta pis ve alaycı bir şekilde sırıtıyor bizlere.


Not: Fotoğraf için kaynak; desportivofutebol.blogspot.com

Bazinga!!

Bu aralar en çok güldüğüm dizi The Bing Bang Theory.Sanırım yayıncı kuruluş da bunun farkında ve bir sit-com için anormal olarak 3 yıl daha garantili olarak uzatmışlar sözleşmesini.

İnanamıyorum



Bu kadar yetenekli bir futbolcunun Beşiktaş'tan sonra Galatasaray'da da tutunamamasını anlayamıyorum. Şanssızlık demek ki...
Ankaragücü'ne hayırlı olsun şimdiden...

Yaaa şanssızlığa bak, Ankaragücü'nün durumu da ayrı bir yazı konusu değil mi?

12.01.2011

Yalancı istatistik



Bilmeyenler için kısaca açıklamak gerekirse ,NBA maçlarında son yıllarda takip edilen bir istatistik de,+/- denilen ve x bir oyuncunun sahada iken rakipleri karşısında ne kadar geri düştüğünü veya fark açtığını gösteren bir veri.Yanlış hatırlamıyorsam ESPN çok önem verir buna

Peki bunu neden yazıyorum.Resmi görülen şahıs Nick Young delikanlısı olup dün gece 14/22 saha içi isabeti,7/10 3 syı isabeti ve 8/9 serbest atış ile 43 sayıyı sallamış ,4 rebound ve 3 asist yapmış adamın +/-'i sadece 2 nasıl olur ya?
Şimdi bu adam bu kadar mı değerli?saçmalık..

11.01.2011

Cem Yılmaz



Griffin Bulvarı'na teşekkürler...

Yeni Başlayanlar İçin Muhasebe #3: Hülle

Hatırlıyorum, Shevchenko' nun, rekor ücretle (40 küsür milyon gayme) Milan' dan Abramovich' in Chelsea' sine transfer oluşunun haftasında kiralık olarak Fenerbahçe' ye geleceğini yazan gazeteler vardı. Hani, yanlış anlaşılmasın, koca transferi atlayıp Shevchenko' nun Milan' dan kiralık geleceğini yazmıyorlar; adama bir hafta önce servet bayılan Chelsea' den kiralık geleceğini yazıyorlar.

Benzer bir haber, "Mazlum' u Getirin Bana" şablonu üzerine bina edilmiş bir manşetle Milliyet' ten geldi bugün:

Manşet ayrı, haberde kullanılan fedailerine manşetteki gibi seslenen Mourinho fotoğrafı ayrı mizah; herhalde editör gazeteye yedirdi ama kendine yediremedi haberi.

9.01.2011

Rönesans

Semih, Ömer, Ersan onun seviyesine gelene kadar, ister sevelim, ister sevmeyelim 10 senedir olduğu gibi NBA'de Türk denince aklımıza gelen bu adamdır. Trade sonrası bir post yazmıştım. Şimdilik Magic ve Hidayet rüzgarı almış görünüyor.

Son 9 maçını kazanan Magic tarihinin en uzun galibiyet serisi rekorunu egale ederken, son 7 maçtır 6 oyuncunun çift haneli sayı üretmesi de NBA'in son 18 yıldır en iyi performansı. Bunun arkasındaki en önemli faktör de Hidayet. Türk'ün taktikle değil gazla oynadığının gene bir kanıtı. 1,5 sezondur ortada olmayan adam kankasını bulunca bir bakmışız bir gece triple-double yapmış, 1 hafta sonra 17 asist ile kariyer rekoru kırmış falan.

Son 10 maça bakarsak, Magic'in rakiplerinin galibiyet yüzdesi ortalaması .541. Yani öyle dandik takımlarla da oynamamışlar. Dediğim gibi rüzgarı arkasına alınca bir kere takım GM Otis Thorpe da çıkıp "Hidayet'i zamanında göndererek hata yaptık" açıklamasını itiraf etmek zorunda kaldı.

Gerçi daha All-Star haftasına bile gelmedik, ama şu an kazanan haklıdır.

Geç oldu,temiz oldu

Koskoca kulübü, dünkü Fulham gibi yönetmeye çalışmak olmadı be usta, yaş 63 ...

Liverpool, 2 yıl önceki Beşiktaş'a benziyor. En az 10 adam alması lazım bu takımın.

Ha bir de abartayım; ben olsam Torres'i de satarım arkadaş. Hazır para ediyorken gidecek.
Nasıl olsa ManU 2-3 sene içinde bitecek (Ferguson emekli olduktan sonra), zaten Chelsea için kapılar kapanmak üzere ki Abramovich neden son 3 yıldır adam gibi transfer yapmıyor anlaşılır gibi değil, Arsenal zaten ne yaparsa yapsın kupayı alamayacak.
Hazır re-building için (NBA terimi oldu ama...) ortam gelmişken bence Dalglish bundan faydalanmalı..

Ne desem?

Kalas desem, güzel ağaca yazık, doğaya saygısızlık olacak

Tez elden sıkı bir forvet adayı Arsenal için.

Hımm, Umut Bulut nasıl?

4.01.2011

Geçmiş Zaman Olur Ki #4


Yıl 2004.Galatasaray Adanaspor'dan 24 yaşındaki genç Necati Ateş'i transfer edi...

Aaaa tesadüfe bakın yıl 2011 ,Galatasaray yine Necati'i transfer edi..

Ben tarihleri karıştırdım.....mı??

GS yönetimine de saygılarımı iletiyorum bu post ile..Bu ne vizyon yahu...

3.01.2011

Geçmiş Zaman Olur Ki #3


Bundan tam 17 sene evvel; 3 Ocak 1994 Pazartesi.

Galatasaray ara transferde İsveç bandıralı sol bek Roger Ljung' u kadrosuna eklemledi.
Muhterem henüz imza atmış değil, fakat kulübü Admira Wacker' a (Avusturya) bugünkü pariteyle yaklaşık 1 milyon gayme tutarındaki bonservis bedeli ödendi; kısmetse kendisi de yarın İstanbul' da olacak.

O zamanlar yeni yabancı transferlerin tanıtım videoları meşhur; internet, youtube gibi kavramlar Avatar İmparatorluğu düzeyinde henüz, ancak televizyonda yapılan haberleri izliyoruz. Nartollo, Atkinson gibi fiyasko transferlerin bu tür videoları en çok ses getirenler olmuş; düşünün işte.
Ljung' un da, transferi şerefine hazırlanan video-haberi, bilhassa da o haberde geçen bir cümleyi oldukça net hatırlıyorum bugün: "ölü toplara yaptığı kafa vuruşlarıyla ünlü". Fonda da sağ taraftan sol ayak içiyle gelen bir köşe vuruşuna, vole gibi bir kafa patlatan kırmızı formalı bir adam.
Daha 15 yaşında değiliz, bugünkü gibi günde 10 maç izleme imkanımız nerde, futbol jargonu ağızlarda sakız olmamış; allahını seversen "ölü top" nedir?
Topun patlak olması imkansız, oyun durduktan sonra kafa vuruyor desen mantıksız, sahanın dışına çıkan toplara kafa uzatmak da oldukça anlamsız... Nihayet ölü top için, "kendisinden ümit kesilmiş pozisyon" tanımında karar kılmış olduğumu hatırlıyorum hayal-meyal.

Ljung sezon sonuna kadar Galatasaray' da kalıp, bankosu olduğu İsveç milli takımıyla beraber 3.' lük elde edeceği 1994 Dünya Kupası arifesinde, maliyetinin takriben yarısı kadar bir bonservis karşılığı Alman ekibi Duisburg' a satıldı.
Dünya Kupası' nda oynayacak bir oyuncu için, en azından kupanın bitimine kadar beklemek gibi basit bir pazarlama hamlesi gerçekleştirememek ciddi bir hataydı Galatasaray yönetimi için. Nitekim İsveç oldukça başarılı bir kupa geçirmiş, Ljung da bu takımın üçüncülük maçı hariç tüm maçlarında eksiksiz oynamıştı.

Adamımız şimdilerde menejerlik yapıyor; Tobias Linderoth' un da menejeri oydu hatta.


2.01.2011

Trabzonspor, olanlar, olacaklar!

Futbol yazarlarına her zaman toleranslı bakmak lazım. Dünyada son on yılda tahminlerin en az tuttuğu konular, finans piyasaları ve futbol. Onun için hisleriyle, öngörüleriyle yazanları biraz daha anlayışlı okumak lazım. (Beni de..)

Altı ay önce Trabzonspor’u, tesislerinde organik hayvan çiftliği kurdu diye eleştiri getirenler, Sadri babanın çiftliği yakıştırması yapanlar, Fenerbahçe futbolcu siz inek alıyorsunuz diyenler şimdilerde herhalde elleri acıyana kadar alkışlayanlardır.

Teofilo’ya dünyanın en iyi 4.golcüsü diye methiyeler düzenlerden de ses seda yok. Manisa yenilgisinden sonra, Trabzonspor’un karanlığa sürüklendiğini ima edenler, bu sezon da gitti diyenler, şimdi neredeler ve ne düşünüyorlar? Ee daha beterlerini de gördük şüphesiz; top çizgiyi geçerse adayım, geçmezse aday değilim gibi yeni bir anlayışa da 2010’da tanık olduk.

Sonra Şenol Güneş diye bir adam geldi. Kimsenin tanımadığı Şenol Güneş..! Adama başkan ol dediler, sen artık başkansın dediler, hiç yüz vermedi. O da biliyordu, teknik direktörünü Kore’ye sürenler, başkanını Alaska’ya kadar kovalardı. Ne olursan ol, başkan ol diyenlere aldırmadı, futbolu seçti. Esnaf kenti, esnaf kafasıyla idare edilen Trabzonspor’un sorunlarını altı ayda halının altına süpürdü. Çok basit bir şekilde sahada kazanan bir takım yarattı.

Sonra zorunlu bir kongre çıktı karşımıza. Tek liste olunca yönetime girmek için sayının 100’leri bulduğu söylendi. Şaşırmamak ne mümkün? Altı ay önce Sadri Baba’nın çiftliği, altı ay sonra ben de ben de. Katılım ve ibra tartışmaları, Trabzon’da güçlü, istediği zaman harekete geçebilen derin muhalefetin varlığını ortaya çıkardı ki, aman ha takım kötü gitmesin!

Geçen yıldan akılda kalanlar hemen hemen bunlar. Tabii bir de nasıl oluyor, Şenol Güneş gibi disiplinli birinin olduğu yerde iki oyuncu kafasına göre ülkelerine gidiyor?

Bunları da o oyuncuların ülkelerine, iklimlerine, bağlayalım ve 2011’e geçelim.

Şampiyonluk: Bursaspor şampiyon olduktan sonra Trabzonspor şampiyon olur demek kahinlik değil, güçlü olasılık. Olasılıkla, olacak ve olan farklı şeyler. Camiası tedirgin. Geçen sezonki Bursaspor vakası bu sene işin kolay olmayacağını gösteriyor. Trabzonspor’un şampiyon olmaması sürpriz olur.

Brozek kardeşler: Umarım Fatih Tekke tezahüratı olmaz. Kişisel olarak Fatih Tekke’yi isteyenlerdenim. Daha garanti bir transfer. Bu saatten sonra golcü Brozek ve ikizine başarılar dileyeceğiz.

Seçimler: Bu yılın sonunda seçimler var. Trabzonspor şampiyon olur, olmaz o başka. Ancak seçimleri, seçilecekleri, yani Trabzon’da siyaset, Mayıs’a kadar belli olmaz.

Stadyum: Şampiyonluğa ve seçimlere bağlı. Her iki durumdan da olumlu ve olumsuz etkilenecek. Bir şampiyonluk kadar (27 yıl) beklenmeyeceğini söyleyebilirim.

Şenol Güneş: Bırakın Trabzonspor’u, Trabzon’a yatırım gelse ondan bilinecek. Eskiye göre daha güçlü ve kredisi iyi durumda. O da bunun farkında. Yönetimden daha çok itibarı var. Yeni yönetimde kim nedir, necidir, ne yapar’a bakmayanlar, biz hocaya güveniyoruz diyor. İtibarı bu sene tavan yapacak.

Yönetim: Varlıkları ve yoklukları belli olmayan bir dönem olabilir. Sıra dışı bir yüz ve beyin, başkan Şener. Ona rağmen, yönetimin varlığı yokluğu belli olmayabilir. Tabii Trabzonspor sahada kazanırsa. Kazanamasa? İşte o zaman yönetime karşı eski defterler açılır –ki- bu hiç de iyi olmaz.

Bursaspor: Trabzonspor’un sahadaki gerçek rakibi. Üstelik, Bursa’nın birlikteliği Trabzon’a göre yukarda. Daha az kavgacı bir kent. Birbirini seven çok. Ortak payda Bursaspor olgusunda birleşmeyi başarıyorlar. Ligi en kötü ikinci bitirir diyenlerdenim.

Fenerbahçe: Bu takımın durumu hem Trabzonspor’un hem de Bursaspor’un ligi nerede bitireceğini gösterecek. Trabzonspor, Fenerbahçe ismi geçince daha bir tedirgin, Bursa daha rahat. Ligi nerede bitireceğini en zor tahmin ettiğim kulüp., Fenerbahçe..!

1.01.2011

Mutlu Yıllar

2011 başlarken her zamanki gibi Eurosport 2010 yılında futbolda olan komik olayları derlemiş. Herkese iyi seneler.