İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

31.08.2011

Bir zamanlar firtinalar estirirdim


Manu yenilgisini duydugumda (izlemeyi 60.dk`dan sonra biraktim, skoru sonradan ogrendim) sonra aklima gelen ilk saskinlik ve kufur iceren ifadelerden sonraki ilk cumle (sarki) bu oldu desem yalan soylemis olmam zannediyorum. Arsenal`in yillardir daha da kotuye giden durumunun bariz bi sekilde daha da kotuye gidemeyecegini gosterdi sanki bu yenilgi. Wenger`in ogrenmesi gereken ilk seyse, mazeret bulmak yerine yenilgiyi kabullenmek. Cunku hala 8 oyuncum eksikti gibi sacma sapan bahanelerle 8-2lik yenilgiye mazeret bulma cabasi icerisinde.

Bana gore ilk yaptigi hata Vieira`yi gondermekle ya da gonderdiyse bile onun yerini doldurmamakla yapti. Cunku bariz bi sekilde Vieira bu takimin belkemigiydi ve o gittikten sonra bariz bi bocalama donemi gecirdi Arsenal, ta ki Gilberto Silva biraz cekip cevirene kadar. Aslinda Vieira`nin gidisi o donemin bittiginin gostergesiydi ve "Dokunulmazlar" cetesinden ondan sonra birer birer oyuncular kopmaya basladi, tabii yeri dolmamak sartiyla. Wenger`in gecenlerde "Dogru oyuncu icin 40 milyon pound dahi veririm" ve "Ortalama bi oyuncu icin abarti rakamlar vermek istemiyorum" demesi de ayrica gulunc bi olay olsa gerek. Cunku su anda futbol yorumcularina sorulsa cogunlukla Arsenal`in ortalama oyunculardan kurulu oldugunu soylerler ki katilmamak mumkun degil. 

Wenger`in son 6-7 senedir yapmaya calistigi sey aslinda cok basit bi sey: Protesto. Chelsea`yle baslayan ve su zamanlarda City`le devam eden para babalarini futbolu cirkinlestirdigini dusundugu icin protesto ediyor ama metodu yanlis secmis gibi. Arsenal, hala ucuz miktarlara kaliteli oyuncular bulabilir ama Wenger nedense hala Fransiz marketinden istifade etmeye calisiyor. Ingiliz futboluna da garezi var mi yok mu tartisilir. Eger Koscielny, Squillaci, Eduardo, Adebayor... gibi futbolculara degil de Ingiliz oyunculara yatirim yapsaydi eminim daha basarili olurdu. 

26.08.2011

it's the football from KÜF Project on Vimeo.

PL ücüncü hafta tahminleri


27 Aug 12:05Aston VillaAston Villa2v1WolvesWolves
27 Aug 12:30WiganWigan1v0QPRQPR
27 Aug 15:00BlackburnBlackburn1v0EvertonEverton
27 Aug 15:00ChelseaChelsea2v0NorwichNorwich
27 Aug 15:00SwanseaSwansea1v2SunderlandSunderland
27 Aug 17:30LiverpoolLiverpool3v0BoltonBolton
28 Aug 13:00NewcastleNewcastle0v1FulhamFulham
28 Aug 13:30TottenhamTottenham0v2Man CityMan City
28 Aug 15:00West BromWest Brom2v0Stoke CityStoke City
28 Aug 16:00Man UtdMan Utd4v0ArsenalArsenal



Wolves ikide iki yapti ama yine de ciddi bi rakip tarafindan sinanmadi. Villa`nin hucum hatti cidden korkunc: Bent, Agbonlahor, N`Zogbia ve Heskey. Wolves kontraatak takimi olsaydi sonuc farkli olabilirdi ama oyun Wolves`un sahasinda gececek ve bu kadar hucumcuyla sonuca gideceklerini dusunuyorum.

Wigan yine guzel futbol oynamaya devam ediyor ve sonuc almasi lazim. Qpr, ciddi manada cikanlarin arasinda en kotu futbol oynayani. Rodallega`nin ilk 11 cikip sonrasinda Di Santo`yla degistirilmesi daha mantikli duruyor.

Blackburn yillardir evinde yenilmesi guc bi rakipti ta ki Kean gelene kadar. Yine de Samba`nin donusu ve yeni transferlerin uyumu Everton karsisinda yeterli olacak dusuncesindeyim.

Norwich goze hos gelen futbol oynamaya calisiyolar ama Chelsea`ye karsi hele ki deplasmanda hic sanslari yok gibi. Defans hattinda genc ve yeni oyuncularin olmasi da Norwich`in puan almasini zorlastiran sebeplerden.

Swansea gol yollarinda sikinti cekecek gibi cunku ciddi manada hedef adam yok. Sunderland Cattermole duzenli oynamaya devam ederse bu tur deplasmanlardan onemli puanlar alabilir. Gyan`in bi an once gol atmasi lazim.

Liverpool evinde deplasman manyagi Bolton`u rahat gecer diye tahmin ediyorum. Gecen sezon sadece 2 deplasman macini kazanabilmis Bolton, bu sene ilk hakkini Qpr`la doldurdu zaten. 

Bu haftanin surpriz sonucu bence bu mactan cikacak. Newcastle`in puan almasina kesin gozuyle bakiliyor ama hakikaten hala duzgun bi forveti yok takimin. Ameobi`nin yillardir PL`de nasil oynadini anlayamadim zaten yanina gelen Ba da kontraatak topcusu. Jol`un puana ihtiyaci var ve Dembele`ye daha cok sans verirse ve Johnson`un yukselen formu ve caliskanligiyla puanlari alacagi kanaatindeyim.

West Brom Long transferiyle ne kadar isabet tutturdugunu gosterdi. Defansi da yavas yavas cozecektir diye dusunuyorum Hodgson`un. Walters`in formssuzlugu Stoke`u puanlardan edecek.

Tottenham ilk yari Manu`ya iyi dayandi ama ikinci yari icin bence yenilgi kacinilmazdi. Modric`in belirsizligi ve sakatliklar butun kulubu olumsuz etkilemis sekilde ve cabuk toparlanacaklarini zannetmiyorum. City icin bu macin erken olmasi buyuk sans.

Sonucu cok acik maclardan biri. Artik 4 buyuklerden biri olarak gormedigim Arsenal`in bi koy takimi havasinda oldugunu dusunuyorum. Newcastle`da resmen denk takimlarin mucadelesini izlemistik. Manu`nun gencleri icin yine kendilerini gosterme firsati. Rvp icin cok yazik.

25.08.2011

Reste Rest!


Mehmet Ali Aydınlar federasyonu çok kaotik bir ortamda geldikleri görevde sınıfta kalmaya devam ediyor. UEFA'nın "sen el atmazsan, ben el atarım. Birşey bulursam tüm federasyonu yakarım" tehdidi karşısında "Aman abi yapma" deyip Fenerbahçe'yi, Şampiyonlar Ligi'nden alan MAA'nın kararları hep günü kurtarmaya yönelik kişiliksiz kararlar.

Fatih Altaylı: Milan'ın şike yapıp kendi ligine eksi başladığı sezon Şampiyonlar Ligi'nde şampiyon oldu. Şimdi niye Fener'i almıyor?
M.Ali Aydınlar: Bu soruyu bana değil, UEFA'ya sorun.
F.A: Siz niye sormuyorsunuz?
MAA: Ben Fenerbahçe yöneticilerine yarın gidin Zürih'e derdinizi anlatın dedim.
F.A: Siz niye "hadi arkadaşlar kalkın yarın Zürih'e gidiyoruz" diye organize etmediniz?
MAA: ıgh mıgh !?!
Bugün Ali Koç'un çıkıp "madem bizim suçlu olduğumuzu düşünüp Avrupa'ya göndermiyorsunuz, o zaman lige de almayın" demesi önemli bir resttir. Muhtemelen TFF, bunu uygulayabilecek elinde bir delil olmadığı için bunu kabul etmeyecek. O zaman da Fenerbahçe'nin elinde "madem suçumuz yok bizi ligden düşürmüyorsunuz, niye Avrupa'dan aldınız?" deme şansına sahip olacak.

Beşiktaşlılar ya da diğer takım taraftarları kusura bakmasın ama bu ligin yarısı Galatasaray'dır, diğer yarısı Fenerbahçe. Fenerbahçe'yi küme düşürmek kimseye yemez, eksi puanla başlatırsın. Play-off sistemi de getirdiler ya Fenerbahçe'yi böylece sezon boyu şampiyonluk potasında tutarlar. Digitürk de işin kaymağını yer.

Fener kendi isteği ile ligden çekilemez. Birincisi bunun için genel kurul kararı çıkması lazım. Velev ki çıktı. Çekilirse takım bir daha lige amatör kümeden girer ve suçsuz çıkarsa federasyona tazminat da açamaz. Bunun tek yolu var. Sezonun ilk iki maçına çıkmaz, hükmen yenik sayılır ve küme düşürülür.

Futbolcuların durumu, takımın diğer maddi yükümlülükleri var ama şu yapılanı bir Fenerbahçeli olarak sineye çekmek istemiyorum. Madem bu federasyon bizi kaosa sokup 25 milyon euromuzu elimizden alıyor, reste rest çekmelidir. Fenerbahçe, Digitürk tarafından sağılacak inek değildir. Fenerbahçesiz bir lig oynansın bakalım. Artık döndürür döndürür play off oynatırsınız. Digitürk kaç decoder satacak? 400 milyon doları nasıl ödeyecek? Ödeyemezse diğer takımlar ne yapacak? Ligin zaten marka değeri yoktu, maddi değeri de olmayıversin.

23.08.2011

Geleneksel Everton senlikleri basladi!


Senlik diyorum cunku diger takimlar icin sezon basinda Everton`la oynamak hele ki yeni cikan takimlar icin, tam bi senlik. Normalde Goodison Park`ta Qpr yuz macin kacini alir diye sorsaniz belki en fazla on diyen cikar ama iste o yuzde onluk ihtimali Everton`un artik geleneksellesen lige kotu baslangici baya bi yukseltiyor. Benim tahminim beraberlikti bu mac icin ama Beckford`un cok kotu oyunu ve Cahill ve Baines`in sanssizligi gelenegi bozmadi. Moyes macin ardindan yine hemen beklentileri dusurecek aciklamalar yapti ve ilk ona girmenin bu sene onlar icin cok zor olacagini belirtti. Aslinda hakli cunku Everton disindaki butun takimlar yuksek meblaglarda transferler yapti. Aslinda Everton da yapti ama tek transfer; Sporting`den kiralik Eric Dier. Bu noktada Moyes`e hak vermek lazim ama yine de Everton ilk on icinde rahat bitirir diye tahmin ediyorum.

Manu Tottenham` i rahat gecti gerci ilk yarida zorlandilar ama beklenen sonuc cikti mactan. Cleverley ve Anderson ikilisi Fletcher ve Carrick`i baya zorlayacak gibi. ManU defansindaki problemler ve De Gea`nin tecrubesizligi sampiyonluga mal olabilir cunku karsilarinda cok guclu bi City var.

Wolves ve Fulham bence bu sezonun surpriz iki takimi olacak ama sonraki icin biraz daha zaman lazim. Murphy artik yaslandigini iyice belli ediyor ve Jol`un bi playmaker`a bariz ihtiyaci var, Sidwell Etuhu`nun yedegi olabilir. Ayrica yeni bi sag bek transferi de gorursek sasirmamak lazim cunku Hughes`u sagda deniyor ama ne kadar verim aldigini veya alabilecegini tahmin etmek zor degil. Belki de defansi saglam tutup kendisine kredi kazandirmak istedi ama iki macta 1 puan simdilik isini zorlastiran seylerden biri, kaldi ki Avrupa Ligi`nde de devam etmesi kafasinda buyuk bi soru isareti olusturuyodur muhtemelen.

Villas-Boas bana gore futbol adina dogru ne varsa hepsini yapmaya calisiyor. Bosingwa`yi sag bekte tercih etmesi, Kalou(Anelka)-Malouda ve Torres-Drogba tercihleri tamamen dogru. Cunku bahsedilen bu ikili canlari ne zaman isterse oynayan oyunculardi ve bunlari caliskan, takim oyununa daha fazla katkida bulunan ve disiplinli isimlerle degistirmesi yakin zamanda guzel bi Chelsea izleyecegimizin habercisi.

Arsenal bu sene ciddi manada ilk 5 icerisinde bitiremeyecek gozukuyor benim gozumde. Liverpool karsisinda siradan bi takimdilar ve Newcastle karsisinda ciddi manada iki denk takimin mucadelesi goruntusundeydiler. Wenger`in en az 4 transfer yapmasi lazim, zaten bu sezonun onun son sezonu olduguna dair de bicok spekulasyon var.

Son olarak Villa`dan bahsetmek gerekirse McLeish klasik 4-4-2siyle basarili olacak gibi duruyor. Hele ki elinde Bent, Dunne, Collins ve Petrov gibi tecrubeli oyuncular olunca ilk 11 sakatlanmadigi surece ligi iyi goturecekler ama yedek kulubesi o kadar guclu degil ve bu da Villa`nin bu sezon yine ust siralari zorlayamacaginin onemli bi gostergesi.

Ikinci haftayi da geride birakirken sampiyonlugun City ve United arasinda gececegini soylemek cok da zor olmasa gerek. Yine de City`nin hala kisisel yeteneklere dayandigini soylemek yanlis olmaz sanirim. Silva ve Dzeko sakatlaninca Balotelli ve Johnson`a ne kadar guvenilebilir bilmiyorum acikcasi. Yine de Barry`nin golu ve Milner`in asistleri bu degisimin oldugunu gosterir nitelikte.

Not: Yazinin Ingilizce versiyonu ayni olmamakla beraber kendi blogum olan su adresten okunabilir:
http://waitforthewhistle.blogspot.com/



22.08.2011

İmza Töreni

Haber geçen aydan kalma ama ben anca geçen hafta gördüm. Görmeyen varsa siteye taşıyayım istedim. İmza törenlerinin fotoğraf kısmında çok büyük klişeler vardır. Mesela forma, arma ya da bayrak öpülür. Yabancı futbolcu kesin olarak yumruğunda baş parmağını kaldırarak tamam işareti yapar.
Birkaç oyuncunun toplu anlaşması varsa hepsinin aynı anda sözleşmeyi imzalıyormuş gibi yapar. Sonra komple forma giyilir, stadda topla pozlar verilir vs.

Ama böylesini ilk defa görüyorum. Neden Gökhan İnler, imza törenine kafasında aslan maskesiyle gelir? Neden De Laurentiis ve Gökhan; Mehmet Ali Erbil misali parmaklarıyla birşeyler gösterir, bilen varsa bana da haber versin.


21.08.2011

City bu sene ne yapar?

Öncelikle senin en ezeli rakibin kırmızı rengi ve forması ile özdeşleşmişken neden kırmızı forma giyersin?

Neyse konuya dönelim. United maçından sonra bu sene izlediğim ikinci City maçı Bolton'a karşıydı. İki maç sonucundaki görüşüm City geçtiğimiz yıl averajla aldığı üçüncülük ve FA Cup'tan daha azını almaz.

Dzeko sezona çok iyi başladı. Andy Carroll gibi çakma 40 milyonluk değil harbi parasının değerini gösterecek. Swensea karşısında son 20 dakika oyuna girip 2 gol atınca haliyle Mancini bu maçta Agüero'yu ilk 11'e koydu ancak henüz Agüero hazır diyemeyiz. Transfer sezonunun sonu yaklaşırken Tevez'in kalacağı belli olunca kadroda yerini aldı. Silva olmaydı belki üçü yanyana oynayabilir derdim ancak şu anda takım dördünü birden kaldıramaz.

Zaten hal böyle olunca daha önce Aston Villa'da daha ofansif izlemeye alıştığımız Barry ve Milner çok daha defansif görevdeydiler. Yaya Toure ile birlikte göbeği iyi tutuyorlar. Bu, City'nin çok rahat maçı rakip sahaya yıkmasını sağlıyor ancak kanatlar iki beke kalmış durumda.

Her ne kadar iki maçta iki asist yapsa da Richards bir sağ bek olarak Önder Turacı'dan hallice. Swensea karşısında Clichy ile çıkan Mancini bu kez Kolarov'u oynattı. Halen daha arayış var görünen o ki.

Takım iyi yolda. Tek sıkıntı olabileceğini düşündüğüm yer güvenilir bir orta saha yedeğinin olmayışı. Adam Johnson'dan fazla şeyler beklemek yanlış olur.

Tutuşan Digitürk Saçma Sapan İşlerin Peşinde

Şu 2 aydır yaşananlardan sonra herkes futbol ve liglerden soğuduğunda kabağın en çok senelik 321 milyon dolar veren Digitürk'ün başına patladığını çözmek için kahin olmaya gerek yok. Tam rakamlara ulaşmak mümkün değil ama liglerin de bir ay ertelenmesiyle LİG TV'nin epey bir kullanıcı kaybettiğini söylemeye gerek yok.

Ligin kalitesinin, marka değerinin yerlerde süründüğü böyle dönemlerde para kazanmak için en kestirme çareyi hep daha fazla maç oynatmakta buluyorlar. Türkiye Kupası'nda da böyle olmuştu. Bu kupadan daha çok TV geliri sağlamak için maç sayını artırabilmek adına abuk sabuk grup sistemini getirdiler. Ocakta soğuğun ortasında kimsenin umrunda olmayan maçlar çıkardılar piyasaya. Şimdi "kaldıralım biz bu grupları" konuşmaları yapılıyor.

Şimdi de son icraat ligin sonunda dört büyükler daha fazla maç yapsın, daha fazla heyecan olsun, daha çok para kazanalım. Böylelikle 9 ayını kimsenin umursamadığı, seyretmediği son 1 ay baktığı bir lig oluşturacaklarının farkında değiller. Şampiyon son ay kendi aralarında yapacakları maçlarla belli olacaksa niye ligi izleyeyim, niye digitürk'e diğer maçlar için para ödeyeyim?

Son 6 hafta ortada keyif olsun diye 34 hafta boyunca keçi boynuzu tadında bir lig çıkacak. Aynen NBA'de normal sezon ile play-off'lar arasındaki fark gibi. Madem öyle, neden oyuncularımı yorayım, neden sakatlık tehlikesine gireyim? Dahası neden sırf son 6 haftada 2-3 şanssız sakatlık ile bütün bir sezonun emeği boşa gitsin?

İşin sportif boyutuna gelirsek zaten saçmalıkların içinden çıkamıyoruz. Herşeyin başında puanların yarıya bölünmesi nasıl bir saçmalıktır? Bundan 20 sene önce takımlar beraberliğe değil galibiyete oynasın diye 3 puanlık sisteme geçilmişken puanın etkisini düşürmek neden?

İlk dördün şampiyonluk şansı olsun diyenler son on sezonda birinci ile dördüncü arasında ortalama 20,4 puan fark olduğunun bilincindeler mi acaba? Play-off'un ilk iki maçını kaybettikten sonra hiçbir iddiası kalamayan takımla şampiyonluk için oynayan takım maç yaptığında nasıl bir heyecan, nasıl şike söylentisiz maç oynanacak?

8'nin de Avrupa Kupaları'na katılma şansı olsun deniyor? Burası Premierleague değil, 8. olan takım da Fulham değil. Ligi geçen yıl dördüncü bitiren takım çoktan elenmiş, üçüncü bitiren de muhtemelen daha lig bile başlamadan Avrupa defterini kapatacakken sekizincinin Avrupa'da işi ne?

Digitürk tutuşmuş durumda ve TFF'yi baskı altına almaya çalışıyor. Ola ki bu gerçekleşirse ortaya son derece keyifsiz bir lig çıkacağını düşünüyorum.


Shawcross'tan kasaplığa devam

Shawcross kasabına Ramsey'in bacağını iki yerinden kırdığı yetmemiş, şimdi de Fernando Torres'e dadanmış


szólj hozzá: Torres - www.1Goals.com

Lebron Barcelona'da

Şu videonun ardından klasik bir internet gazeteciliği haberi şöyle olurdu sanırım:

"Lockout süresince Avrupa'da oynamak isteyen Lebron James, Barcelona ile anlaştı. Ardından futbol takımının antrenmanına çıktı."

İşin özü Lebron, Nike için Barcelona'daydı. Gazetecinin, "Messi ile tokalaşarak fotoğraf çektirsenize hacı" demesi aklıma 90'lı yılların başındaki klişe yeni futbolcu transferi fotoğraflarını aklıma getirdi.

16.08.2011

"Adam Gibi Adam Charlie Adam"

 
Günün iğrenç esprisi ismini vermeyeceğim bir bloga yapılan anonim bir yorum. ,

Premier Lig başladı, iyi de oldu. Hem bu sene daha heyecanlı geçecek gibi. Ama hazır Adam'dan girmişken, Liverpool'un orta sahası da nasıl şişti belli değil:
Adam, Kuyt, Lucas, Merieles, Maxi, Shevley, Joe Cole, Henderson, Downing bi de bütün bunları yönetmesi beklenen Gerrard...


Artık sezon içinde 1-8-1'i bile rahat çıkarabilirler. Guardian da boş durmamış hemen bu durumu fotoşopla makaraya almış. İlgilenenler şuradan şettirebilirler.

14.08.2011

Umut Toulouse'da İlk Golünü Atarken


Umut dün Toulouse formasıyla ilk golünü atarken ben de bu vasıta ile 2 haftaki Toulouse ve çevresine değinme fırsatı bulayım. 2 hafta önce ligler daha başlamamış iken 5 günümü Toulouse çevresinde 8 tane kasaba - şehir gezip 815 km yol yaparak değerlendirdim.

Bir ortaçağ meraklısı için Toulouse çevresi gayet ilgi çekici. 13. yüzyılda gerek İspanya sınırında olması sebebiyle çok önem verilen kaleler ve aynı zamanda protestanlardan önce, Vatikan'a baş kaldıran Katarların yaşadığı memleket. O dönemde Fransa'da merkez bir devlet yerine toprak ağları olduğu için aşağıdaki haritada görebileceğiniz bölgede bu mezhep hızla yayılıyor.

Sonrasında Papa, Fransa kralına "git şunların kafasını ez" diyor ve Güney Fransa'ya haçlı seferi düzenlenerek 20.000 kişi; yaş, cinsiyet falan gözetmeksizin kılıçtan geçiriliyor. Sonrasında bölge İspanya sınırında olduğu için 4 yüzyıl boyunca önemini koruyor ancak 17. yüzyılda İspanya sınırı nihai şeklini alınca bölgenin pek bir önemi kalmıyor.

Bu bahsettiğim bölge 3 adet UNESCO Dünya Mirası listesi içeriyor. Bunlardan biri aşağıda resmini gördüğünüz ve zamanında Robin Hood filminin de çekildiği Carcassonne. Bir diğeri, dünyanın en büyük kırmızı tuğladan yapılmış St. Cecile katedralini içeren Albi şehri. Son olarak da 17. yüzyılda Atlas okyanusu ile Akdeniz'i birbirine bağlamak için yapılmış Canal du Midi adındaki kanal. Kanal 17. yüzyılda insan elinin yapmış olduğu en önemli yapı kabul ediliyor.

Oralara kadar gitmişken, Dünya Kupası elemelerindeki rakibimiz Andorra'ya da bir geçtim. Pirenelerin göbeğindeki bu mikro ülkenin üç özelliği var. 1) Bol bol kayak merkezi. 2) Avrupa'nın en büyük SPA'sına sahip olması. 3) KDV diye birşey olmadığı için 16 avroya 2 litrelik J&B alabilme şansı. Mevsim sebebiyle birinciyi yapamasam da 1000 m'den daha yüksek bir noktada açık havada havuza girmek güzel bir deneyim oldu.

Son olarak yönümüzü Akdeniz'e doğru, İspanya sınırındaki 3000'den az nüfuslu Collioure'a çevirdik. Daha önce Fransa Bask'ını duymuştum ama, Fransa Katalanya'sını ilk defa buraya gidince duymuş oldu. Bölge, katalanya diye geçiyor ve tüm tabelalar Fransızca ve Katalanca olmak üzere çift dilde. Ben bölgeyi ziyadesiyle Alaçatı'ya benzettim. Keyifli bir gece ve gün geçirdik.

Bayramda yönümüz Kuzey İtalya. Kısmetse sezonun açılış haftasında San Siro'da İnter - Lecce maçını izlemeyi umuyorum.

11.08.2011

Gurbetçi


Geçen sezon Bundesliga'nın tozunu atan Borussia Dortmund'un şüphesiz en göze batan oyuncusuydu Nuri Şahin; veya internet milliyetçilerinin pek sevdiği tanımlamayla "Real Madrid'deki İlk Türk". Milli takım tercihini çok önceden yapmış, alt yaş gruplarından itibaren Türk milli takımlarında oynamış ve son raddeye kadar her kategoride oynadığı takımın lideri olmuştu; son raddede, yani A milli düzeyde, gerçi henüz Real Madrid etiketiyle şansını deneyemedi ama, formayı zor giyiyor.

Mesut Özil'in Alman milli takımı tercihi, tıpkı Schalke'den Bremen'e transfer oluşu gibi bir kariyer planlaması ürünüydü; Real Madrid'e transfer oluşu da, şüphesiz, Almanya milli takımıyla 2010 Dünya Kupası'nda gösterdiği performans sayesinde... Bir milli takım iskeleti oluşturmaya çalışan Löw'ün, Mesut'un oynadığı pozisyonda bir oyuncuya ihtiyacı vardı ve Mesut da bunun farkındaydı. Alt yaş gruplarında da Alman milli takımları forması giymesine, hatta 21 yaş altı düzeyinde bir Avrupa Şampiyonası kazanmış olmasına rağmen, yine de karar vermesi neredeyse bir yılı buldu.

Hamit Altıntop, ikizi Halil ile bareber, yine Nuri gibi alt yaş gruplarından itibaren tercihini Türk milli takımı lehine kullanan bir isim; o da Real Madrid'e transfer oldu. Transferi, belki bir sene kadar evvel Şampiyonlar Ligi finalinde Mourinho'nun takımına karşı ilk 11 oynaması ve takımı Bayern'in 90 dakika boyunca yegane olumlu hareketini yapmış olması sayesindedir veya belki salt bir menejer başarısıdır; her iki halde de Real Madird'in sözleşmeli futbolcusu olduğu müddetçe, sadece bir kaç ciddi maçta sonradan oyuna dahil olması kuvvetle muhtemel.

İlkay Gündoğan, Dortmund'un Nuri'nin yerine transfer ettiği bir başka Türk asıllı Alman; Brezilya ile oynanacak hazırlık maçı için Löw tarafından Alman A milli takımına davet edildi, doğal olarak daveti kabul etti. Kendisine bizim yetkililer tarafından herhangi bir teklif iletilmiş midir, bilmiyoruz; bir kaç sene içinde daha büyük bir kulübe transfer olursa Müfit Erkasap muadilleri açıklar da öğreniriz: "Hiddink İlkay'a forma garantisi bile verdi"!