Bu hafta temsilcilerimizin Avrupa haftasıydı. Biri üzülürken, diğeri sevindi.
Arkadaşın evinde oturmuş Fener-Arsenal maçını beklerken, tv kanallarını dolaşıyordum. Tesadüfen izlememiş olduğum Kocaeli maçının özetini yakaladım. Maçın 90 +6ncı dakikasında gol atan Fenerbahçe’de gol atan Semih dahil kimsede ciddi bir sevinç yoktu. Sanki uzatmanın son anlarında gol atıp maç kazanan bir takım değil de 15. dakikada deplasmanda öne geçen bir takım gibi sevindi Fenerli oyuncular.
Bu tabloyu gördükten sonra kafamdan verdiğim “Arsenal karşısında Fenerbahçe’nin kazanma ihtimali” daha da düştü. Kadroları gördükten sonra biraz olsun belki dedim. Çünkü ileride Alex – Semih – Guiza üçlüsünün varlığı arkalarında ise Uğur Boral’ın önlibero gibi başlaması ile orta sahanın biraz daha dirençli tutulması Fenerbahçe’nin kendi sahasındaki bu maçta şansının olabileceğini düşündürdü bana.
Fakat maç başladıktan sonra anladım ki Fener’in sorunları çok farklı. Aurelio, Deivid, Aziz Yıldırım’ın transfer politikası, Aragones vs. tabii ki önemli ama öncelikle Fenerbahçe’nin Kocaeli maçında son dakikada gelen galibiyet golüne sevinmesi gerekli.
Kan değişikliği şart gibi. Camianın içinden gelen ve taraftarın sevgilisi olacak bir teknik adam(Rıdvan) veya ünlü bir başka yabancı isim tekrar takıma hava getirebilir. Belki sistemde yapılacak bir değişiklik, üçlü defans oynamak da olabilir bu kan değişikliği.
Fener’in elinde iyi bir kadro var. Tek sıkıntı(ki o da çok büyük bir sıkıntı) kadronun darlığı. Rotasyon imkanı yok. İlk onbir oyuncuları ile yedekler kesin çizgilerle ayrılmış durumda. Sanki farklı takım oyuncuları gibi. Devre arasında Türkiye liglerinden ve lejyonerlerden yapılacak birkaç ekleme ile kadro güzel bir hale getirilebilir. Yoksa geçen sene kahraman olan Volkan, Gökhan, Lugano, Uğur vs. gibi oyuncular birden kötü oyuncu olmadı.
İş işten geçti mi? Avrupa’da evet diyebiliriz. Ligde ise ilk yarı sonuna kadar Fener ne kadar kötü olursa olsun herhangi bir takım farkı açamayacak gibi. Fenerbahçe’nin lig şampiyonluğunda tekrar güçlü bir aday olması yönetimin bir an önce gerekli hamleleri yapmasıyla olacaktır.
Taraftarın ise şu tablodaki tutumu gerçekten çok başarılı. Az kişiden gelen “I love you Zico” sözleri dışında pek bir tepki yok gibi. Samandıra falan basılmıyor. Daha önce Fenerbahçe dahil olmak üzere birçok takımımızda gördüğümüz tepkileri artık Fenerbahçe taraftarının göstermemesi bence alkışlanmalı. Bu sıkıntılı ortamda Fenerbahçe taraftarı bence camianın parlayan yüzü. En çok kombine alan taraftar, en çok forma alan taraftar, en az küfür eden taraftar, sahaya en iyi etki yapan taraftar. Ve takım rezalete doğru gitse de sahip çıkmaya çalışan taraftar. Maldonado, Volkan ve Burak’a yapılan ufak tepkiler de son derece normal. Her zaman belli başlı günah keçileri vardır. Bunlar genelde medyanın sürekli ezdiği adamlar ya da tarzıyla antipatik gelen isimlerdir. Volkan, Maldonado ve Burak da maalesef günah keçisi oldular. Stadda falan değildim ama tvden anladığım kadarıyla onlara gösterilen tepki de çok abartılı değildi. Her maç Maldonado ile başlayıp fark yiyince Maldonado’yu 50. dakikada oyundan çıkaran ve taraftara yuhalatan Aragones düşünsün bunları biraz.
Perşembe günü ise Galatasaray’ın maçı vardı. Galatasaray Olympiakos’u çok ezici bir oyunla yendi. Skorun 1-0 olması kimseyi yanıltmamalı. Galatasaray 5 yapabilirdi bu maçı.
Takımın istekli ve baskılı oyunu, taraftarın coşkusu, Olympiakos’un 1-0 mağlupken bile Galatasaray kalesine gelememesi uzun zamandır özlenen tablolardı.
Bu maç şunu anlamak açısından iyi oldu ki Galatasaray yaptığı yatırımların karşılığını bir parça da olsun almış. En azından Olympiakos gibi Avrupa’nın sıradan takımlarını rahatlıkla yenebiliyor.
Galatasaray takımında bu sezon yabancılar öne çıksa da asıl kahramanlar yine Türkler. Servet, Sabri, Ayhan, Arda gibi oyuncuların takıma kattığı enerji yadsınamaz. Özellikle Arda gibi bir süper yeteneğin saha içindeki ekstra mücadelesi gerçekten herkesi şaşırtıyor ve sevindiriyor.
Bu isimlere Hakan Balta ve şu an sakat olan Barış ile Mehmet Topal’ı da ekleyebiliriz. Eğer Galatasaray bu harika Türk oyuncu iskeletini koruyabilirse ileride çok başarılı olacaktır.
Takımın artan performansındaki bir başka etken de Lincoln. Ben dahil herkes ona karşı güvensiz olduğumuz için söyleyemiyoruz ama Lincoln hakikaten çok iyi oynuyor. Ve direkt skora etki yapıyor.
Fakat yine de Galatasaray’da sıkıntılar var. Meira ön libero değil. Olympiakos maçında böyle değildi ama 4-2-3-1 oynayan takım saha içinde çoğu zaman “6 defans 4 hücum” gibi oynuyor. Gerideki oyuncular ile ilerideki oyuncular arasında koordinasyon problemi var. Kewell formsuz ve sanki Arda ve Lincoln’ün varlığında 35 yaşındaki bu yaşlı vücut kenardan gelen bir koz olsa daha etkili olacak gibi. Kaldı ki kendisi sağ açık değil ve o ya da Arda sağda oynadı mı verimleri düşüyor. Barış ve Hasan sakat olduğuna göre takıma Aydın monte edilebilir.
Kimse bahsetmiyor fakat Uğur, Hasan, Mehmet Topal ve Barış’ın sakatlıkları da çok önemli bence. Bu isimler sakat olmasaydı Galatasaray’ın şu an bulunduğu yer farklı olurdu. Çok daha dirençli bir takım haline gelirdi.