İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

21.09.2009

Temuri Ketsbaia ve Zico

Görülen o ki, kısa zamanda teknik direktör göndermek sadece Türkiye'ye has birşey değil. Kısa zamanı bırakın, çok başarılı bir teknik direktörü göndermek de Şampiyonlar Ligi'ne katılan bir takımda bile olabiliyor. Evet, Ketsbaia'nın takımı Olympiakos'tan gönderilmesi beni fazlasıyla rahatsız etti.

Gürcü Ketsbaia'yı ilk olarak FIFA'nın bir oyununda gördüm sanırım. Newcastle'ın parlak zamanlarında sol kanatta oynayan bir dazlak vardı. Kendisiyle iyi maçlar çıkardım ki, aklıma kazındı. 1994-2004 arasında AEK, Newcastle, Wolves, Dundee Utd. ve Anorthosis'te forma giydikten sonra 2004'te Anorthosis'in futbolcu/teknik direktörü oldu ve iki yıl da böylece devam etti. 2006'da ise futbolu bırakarak tam zamanlı işine başladı.

Ketsbaia Anorthosis ile 2005 ve 2008'te Güney Kıbrıs şampiyonluğu yakaladı ama daha da önemlisi Avrupa'daki mücadelesi oldu. Tamam, Avrupa'da olağanüstü işler yapmadı ama 2005'te Şampiyonlar Ligi üçüncü turuna çıkmaları -Trabzonspor'u elediler-, sonraki sezon da UEFA Kupası'nda birinci turda elenmeleri; en önemlisi ise 2008-09'da Şampiyonlar Ligi grubunda önemli işler başarmaları bana göre çok önemlidir. Anorthosis, Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne ilk eleme turunda başladıktan sonra Pyunik, Rapid Wien ve Olympiakos'u eledikten sonra grupta Inter, Werder Bremen ve Olympiakos ile eşleşti. İlk dört maçında Pana'yı yenip, Bremen ile deplasmanda, Inter ile iç sahada berabere kalan Anorthosis gruptan çıkmaya çok yaklaşmıştı ama son iki maçta grubun dibine çöktüler.

Sezon sonunda ise Başkan görevden ayrılacağını belirtti, bunun üstüne Ketsbaia da ''Başkan yoksa ben de yokum.'' dedi ve kenara çekildi. Ketsbaia Mayıs ayında Yunanistan şampiyonu Olympiakos'un başına geçti. Olympiakos bu sezon çok iyi bir hazırlık dönemi geçirdikten sonra lige de iyi başladı ve Avrupa'da da Sheriff'i eleyip gruplara kaldı. Ketsbaia takımı ile ilk beş maçını kazandıktan sonra altıncı maçta 0-0'lık bir beraberlik aldı ve görevinden alındı.

İşte bu durum çok sinir bozucu birşey. Bir teknik direktörün kendisine zaman verilmeden görevinden alınmasını geçtim, nasıl olur da 6 maçta 5 galibiyet alan ve toplamda hiç gol yemeyen bir takımın teknik direktörü görevinden alınır? Ayrıca, bu takım Şampiyonlar Ligi'nde de mücadele etmektedir. Ketsbaia'nın yerine göreve Brezilyalı Zico getirildi.

Zico da bir hafta öncesine kadar bir diğer Şampiyonlar Ligi takımı CSKA Moskova'nın başındaydı. Görülen o ki, bundan sonra her Avrupa takımında görev değişikliği olduğunda Zico'nun adı anılacak. Zico Fenerbahçe'ye geldiğinde 'Kendisini ispatlamak isteyecek' yorumlarını duymuştuk ki, bunlar da haklıymış. Fenerbahçe ile Avrupa'da çeyrek final oynayan Zico önce CSKA, şimdi de Olympiakos'un başında. Bir sonraki takımını da merakla beklemekteyiz.

Bu arada, Ketsbaia'nın da kısa sürede yeni takım bulacağına ve başarılı olacağına inanmaktayım...

17.09.2009

Cesc Fàbregas

Arsenalli genç İspanyol’un futbol ve Barcelona sevgisini anne ve babası şöyle anlatıyor: “Yürümeye başladığı ilk günden beri oynamak istediği tek şey futbol topuydu. Özel günlerinde O’na farklı şeyler hediye etmeye çalışsak da en sonunda elimizde yine futbolla, özellikle de Barcelona ile ilgili bir şey oluyordu. Belki de bizi hediye derdinden kurtardığı için Barça Store’a bir teşekkür borcumuz var.”

Francesc Fàbregas Soler 4 Mayıs 1987 yılında İspanya’nın Katalunya Bölgesine ait Arenys de Mar’da dünyaya geldi. İlk maçına futbol aşığı dedesi ile birlikte henüz 9 aylıkken giden küçük Cesc, her Katalan çocuk gibi koyu bir Barcelona taraftarıydı. Bir süre CE Mataró’nun genç takımıyla antrenmanlara çıktıktan sonra, hayallerini süsleyen Barcelona’nın genç takımına transfer oldu. Burada defansif orta saha olarak görev yapmasına rağmen, sezonda 30’dan fazla da gol atıyordu. Genç takımda gösterdiği iyi performansa rağmen yaşının küçük olması sebebiyle Barcelona A Takımına yükselemeyen Fàbregas, kendisine yakın zamanda A Takım’da şans vermeyi planlayan Arsenal’e 2003 Eylül’ünde 2.25 milyon pound karşılığında transfer oldu.

Londra’daki ilk günlerinde oldukça zorlandığını belirten genç futbolcu sözlerine şöyle devam ediyor: “Her günüm birbirinin aynıydı. Antrenman veya İngilizce dersimin olmadığı zamanlarda bütün günü odamda geçiriyordum. Kaldığım odada sadece biraz kıyafetim, bir bilgisayarım ve PlayStation’ım vardı. O zamanlar en büyük eğlencem PlayStation’dı dersem yanlış olmaz. Senderos da benimle aynı yerde kalıyordu ve İspanyolca bildiğinden bana yardımcı olmaya çalışıyordu.”

Fàbregas, Arsenal A takımında forma şansını ilk kez 2003 Ekim’inde bir lig kupası maçında buldu ve böylece Arsenal’in tarihi boyunca A takımında oynamış en genç oyuncusu oldu. Bütün bir sezonu sadece lig kupası maçlarında oynayarak geçiren genç futbolcu, 2003-04 sezonu boyunca ligde yenilgi yüzü görmeyerek şampiyonluğu hak eden Arsenal adına madalya alamadı.

İlk lig maçına Manchester United karşısında 2004-05 sezonunda çıktı. Sonrasında Vieira, Edu ve Gilberto Silva’nın ardı ardına sakatlanması sebebiyle hem FA Cup’ta hem de Premier Lig ve Şampiyonlar Ligi’nde daha fazla forma şansı buldu ve aynı sezon FA Cup Finali’nde Manchester United’ı penaltılarla eleyerek şampiyon olan Arsenal’le birlikte kupa kaldırmanın heyecanını yaşadı.

2005-06 sezonunda Vieira’nın Juventus’a gitmesinin ardından gözler genç İspanyol’un üstündeydi. Vieira’nın aksine Fàbregas’ın daha dar bir alanda etkili olması ve sakin oyunu kimilerinin kafasında soru işareti yaratıyordu. Ancak O, özellikle Şampiyonlar Ligi maçlarında Real Madrid ve Juventus’a karşı ortaya koyduğu üstün performansla Fransız oyuncunun yerini hakkıyla doldurabileceğini göstermiş oldu ve özellikle İspanyol kulüplerin dikkatini üzerine çekti. 2006 Yaz transfer döneminde Fàbregas’la ilgilendiğini resmi olarak açıklayan Real Madrid’e Arsene Wenger’in cevabı gayet netti: “Cesc kesinlikle satılık değil; O, bu takımın geleceği. Bu yüzden gelen ve gelecek olan hiçbir teklifi değerlendirmeye almayacağız.”

Arsenal’deki ikinci yılında bu derece parlayan genç yıldızın İspanya A Milli takımında da değerlendirilmesi gerektiğine kanaat getiren Luis Aragones, Fàbregas’ı bir hazırlık karşılaşması kadrosuna dâhil etti. Maç sonrasında genç futbolcuyla ilgili yorumlar gayet olumluydu. Aragones tarafından 2006 Dünya Kupasına da çağrılan Fàbregas, böylece İspanya’nın dünya kupalarındaki en genç oyuncusu oldu. Bu kupadaki performansıyla Gillette’in sponsorluğunu yaptığı “En İyi Genç Oyuncu” ödülüne aday gösterildi ancak ödülün sahibi Lukas Podolski oldu.

Genç Arsenal’in yavaş yavaş tecrübelenmeye başladığı 2006-07 sezonunda ise Fàbregas, artık takımın kilit oyuncularından biri haline gelmişti. Tüm Premier Lig maçlarında forma giymiş ve yaptığı 13 asistle ligin en çok asist yapan 2. oyuncusu olmuştu. Her ne kadar Arsenal bu sezonu yine kupasız tamamlasa da, Fàbregas bireysel olarak TuttoSport tarafından verilen “Golden Boy” ödülüne layık görüldü. Bunun dışında UEFA tarafından hazırlanan “Yılın Takımı” kadrosunda yer aldı ve Arsenal taraftarları tarafından % 60’lık oy oranıyla “Sezonun En İyi Futbolcusu” seçildi.

Thierry Henry’nin Barcelona’ya gidişi ve Wenger’in de takımdan ayrılacağı yönündeki söylentiler sebebiyle 2007-08 sezonuna belirsizlik içinde giren Arsenal adına Fàbregas artık her zamankinden daha önemliydi. Beklentilerin farkında olan genç futbolcu ise zorluklarla en iyi şekilde mücadele edebileceğinden emin olduğunu belirtiyor ve Barcelona’ya transfer olacağı yönündeki söylentilere şöyle cevap veriyordu: “Bir Barcelona taraftarı ve eski bir Barcelona oyuncusu olarak bu transfer teklifinden gurur duydum ancak şu an tek isteğim Arsenal’de tüm kupaları kaldırabilmek.

13 gol ve 24 asistle Arsenal’deki en iyi sezonunu geçirmesine rağmen yine kupa kaldıramadan tamamladığı 2007-08 sezonun ardından Fàbregas, İspanya’nın şampiyonluğuyla sonlanan Euro 2008’in yolunu tuttu. Genç İspanyol Rusya’ya attığı golle A Milli Takım’daki ilk golünü kaydetti ve attırdığı goller ve turnuva boyunca gösterdiği çaba sayesinde “Turnuvanın En İyi Takımı” kadrosunda yer aldı.

Futbolunu geliştirmenin yanı sıra akademik hayatına da önem veren Fàbregas, boş zamanlarında mümkün olduğunca ders çalıştığını söylüyor: “İngiltere’ye geldiğimde henüz 16 yaşındaydım. Dersleri bir yana bırakıp futbola ve İngilizce’ye odaklanmak zorunda kaldım. Ancak şu an her şey kafamda daha net. Ne kadar antrenman yapmam ve dinlenmem gerektiğini biliyorum. Böylece matematik ve edebiyat çalışmaya da zaman ayırabiliyorum. Dürüst olmak gerekirse, PlayStation oynamayı tercih ederim ama bazen hoşlanmasanız da bazı şeyleri yapmak zorunda kalıyorsunuz. Bunu kendim ve ailem için yapmam gerektiğine inanıyorum. Henüz 20 yaşındayım ve futbolda her an her şey olabiliyor. Futbolculuk kariyerinin de çok uzun sürmediğini göz önünde bulundurmak lazım. Küçükken Ronaldo’yu izlemek için Barcelona’nın maçına gittiğimi hatırlıyorum. O zaman daha henüz 20 yaşındaydı. Şimdi ise neredeyse kariyerinin sonlarında. Zaman biz futbolcular için çok hızlı ilerliyor.”

2008-09 sezonuna sakatlığı nedeniyle iki hafta geç başlayan Fàbregas, yeni sezonla ilgili umutlu ve iddialı konuşuyor: “Kimseden korkmuyoruz. Bundan önceki sezonlarda her takımı yenebileceğimizi gördük. Bir daha yenebileceğimize inanmamamız için de herhangi bir sebep yok. Kalitemiz ve deneyimimiz ortada. Artık yeni kupalar peşindeyiz.”

Futbol Extra dergisi 2008/10 Sayı: 43'te yayınlanmıştır.