29.04.2013
Galatasaray'ın Yapması Gerekenler
Uzun zamandır yazmıyordum. Zaten bu yıl futbolu da doğru düzgün takip ettim diyemem. Bir tek her zamanki gibi Galatasaray'ı iyi takip ettim ve bazı analizler yapmak istiyorum. İyi giderken bazı şeylerin farkına varmak zordur. Galatasaray ligde üst üste ikinci kez şampiyon olmak üzereyken ve Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynamışken bunu söylemek ne kadar mantıklı bilmiyorum ama Galatasaray eğer 2 sene içinde çok zor durumlara düşmek istemiyorsa sene sonunda yeni bir yapılanmanın içine girmeli.
Yeni yapılanma derken idari ve mali yapılanmadan bahsetmiyorum. O konuda zaten Özhan Canaydın döneminden beri ciddi işler yapıldı. Galatasaray bugün son derece profesyonelce yönetiliyor. Şirket birleşmesi gerçekleşti, stadına kavuştu, gelirlerini arttırmayı başardı, borçlarını ödenebilecek duruma getirdi vs. Her ne kadar iktisat mezunu olsam da bu işler daha uzman kişilerin değerlendirmesi ve konuşması gereken işler. Ben futbol takımından bahsedeceğim çünkü futboldan herkes anlar.
Galatasaray'ın şu an çok yaşlı bir kadrosu var. Ve geçmiş yılların aksine takımın çekirdeğini yabancılar oluşturuyor. Öncelikle eldeki yabancılarda bir operasyona gidilmeli. Çünkü malumunuz önümüzdeki yıldan itibaren yabancı sınırlaması kademeli olarak düşecek. Bu nedenle bu sezon sonunda sözleşmesi biten ve otuzunu devirmiş Melo ve Ujfalusi ile kesinlikle yollar ayrılmalı. 2014'te sözleşmesi bitecek olan Elmander, Riera ve Drogba muhtemelen bir sene daha kalacaktır, kalsınlar ama 2014'te sözleşme yenilemek bence hata olur. Riera ve Elmander ile zaten yenilenmeyecektir ama Drogba gelecek yıl çok iyi performans gösterse bile bence bir sene daha tutulmamalı. Eboue'nin ise sözleşmesi 2015'te bitiyor ve bu sene düşen performansı ve göze batan disiplinsizlikleri ile bu süre Galatasaray için çok uzun. Ancak burada aldığı ücreti ona Avrupa'da kimse vermez. Bu nedenle önümüzdeki iki yıl Eboue'nin iyi oynaması çok önemli. Muslera, Dany, Amrabat ve Sneijder'in ise sözleşmeleri en az 2015'e kadar sürüyor ve zaten bir yatırım projesi olan Sneijder mutlaka tutulacaktır. Dany ve Amrabat ise Avrupa'da bir üst seviyeye çıkmak isteyen Galatasaray için yetersiz kalacaktır. Dany çok yetenekli bir stoper ama her maç en az bir hata yapıyor ve stoperin yeteneklisi değil güveniliri makuldur. Amrabat ise bu sezon bir türlü istenen performansı veremedi ve daha kötüsü ışık da vermedi. İki oyuncunun da Galatasaray'dan aldığı ücret makul, yaşları normal ve Avrupa'da orta seviye takımlar için çok rahat piyasaları var. Ben Galatasaray'ın bu oyuncularla yollarını ayıracağını düşünüyorum. Muslera ise eğer Barcelona gibi büyük bir takımdan teklif alırsa kendi gitmek isteyecektir ve bu durumda kadroda tutmaya çalışmanın bir anlamı yok.
Türk oyunculara gelirsek. Burak Yılmaz değeri varken satılmalı. Burak da Avrupa'da orta sınıf bir takıma gitmeyi kabul etmeli. Yaşı 28, muazzam bir golcü oldu ama gol dışında oyuna katkısına bakarsak hala çok eksikleri var. Hiç bir büyük Avrupa takımı Burak'ı transfer etmez. Ama orta sınıf bir takıma gidip oralarda iyi işler yapması da hem kendisi için hem Türkiye için çok iyi olur. Selçuk ise takımın kilit noktası. Onun olmadığı maçlarda Galatasaray'ın oyun kurmaktan aciz olduğu ortada. Sistemin merkezinde olan ve karakteri ile de örnek bir sporcu olan Selçuk kendi gitmek istemediği sürece mutlaka tutulmalı. Semih Kaya ve Hamit Altıntop kalacaktır. Sabri, Hakan Balta ve Gökhan Zan ise defans için çok ideal Türk oyuncu alternatifleri ve önümüzdeki yıl kadroda olacaklardır. Sabri'nin sözleşmesi devam ediyor, Hakan Balta ile de sözleşme yenilendi zaten. Gökhan da bu yıl çok iyiydi ve sözleşme yenilenecektir. Yine çok iyi bir Türk forvet alternatifi olarak Umut Bulut'un da bonservisi alınmalıdır. O da hem karakteri ile hem de profesyonelliği ile tam bir "abi" olacaktır. Maalesef istikrarlı katkı veremeyen Emre Çolak, Yekta, Engin Baytar, Aydın Yılmaz, Ufuk Ceylan ve Çağlar Birinci ile yollar ayrılmalıdır. Zaten sözleşmesi biten Engin, Çağlar ve Aydın ile hala sözleşme yenilenmedi.
Kadronun durumu özetle(!) böyle. Peki Galatasaray transferde ne yapmalı? Bir kere Ünal Aysal taraftarın gazına gelip "çilek" hevesinden vazgeçmeli. Galatasaray'ın ihtiyacı çilek falan değil. Bir kere madem yabancı sınırlaması var, piyasada ne kadar gelecek vaat eden Türk oyuncu varsa peşinden koşulmalı. Ömer Toprak, Alper Potuk, Kerim Frei gibi isimler akla hemen geliyor. Gönül ister ki bu isimler kariyerlerine Avrupa'da devam etsin ve ülkemizi temsil etsin ancak yabancı sınırlaması bunu engelliyor.
Yabancı transferine gelince. Melo'nun gideceğini var sayarsak o bölgeye bir yabancı gerekecektir. Çünkü Türk oyuncu olarak pek alternatif yok, en iyisi Fenerbahçe'de(Mehmet Topal). Alper Potuk tam o bölgenin adamı değil. Bir de mutlaka sol bek alınmalı. Hakan Balta yetersiz, transfer edilebilecek Türk oyuncu da yok. Yukarıda da söyledim, Galatasaray hedef büyütmek istiyorsa iyi bir stopere de ihtiyacı var. Ancak yabancı sınırlaması nedeniyle şu an bu mümkün değil. Sene sonunda iki yabancının (Ujfalusi ve Melo) sözleşmesi bitiyor ve eldeki isimlerden herhangi biri elden çıkarılmazsa yabancı stoperi gerçekleşmeyecektir. Muhtemelen Galatasaray da yaz boyunca Dany ve Amrabat'ı gönderip yerlerine iki yeni isim peşinde koşacaktır.
Sonuç olarak Galatasaray kadrosunun sözleşme yapısı ve takımın çekirdeğinin uyruklarına baktığımızda 2014 yazından önce Galatasaray kadrosunun yeni bir çehreye kavuşması zor. Yapılacak iş bu yıl yeniden yapılanmanın temellerini atmak, 2014 yazında tamamlamak olmalıdır. Ve Galatasaray bunları yaparken boyundan büyük hedeflerin peşinden koşmamalı, uzun vadeli düşünmelidir. Yoksa bu isimleri gönderip yine yüksek ücretlerle yeni yabancılar getirilecekse sonuç değişmez. Artık başta Galatasaray olmak üzere tüm takımlarımız şöyle bir hangi ligde oynadıklarını görmeli, gelirlerine iyice göz atmalı ve harcamalarını ona göre yapmalıdır.
27.04.2013
Yetmez ama evet..
Önce başlığı açıklayayım. Üç önemli sporda(Futbol, basketbol, voleybol) güzel bir sezon geçiriyoruz. Tabii ki önemli olan daha da iyi işler yapmak. O nedenle bir dönem epey popüler bir söz olan bu başlık zannedersem ülke sporumuz için çok anlam ifade ediyor.
Voleybolu çok takip etmem ama kadınlar voleybolda epeydir çok iyiyiz, bunu biliyorum. Bu sene de voleybolda final-fourda iki takımımız vardı (Vakıfbank ve Galatasaray Daikin) ve Vakıfbank şampiyon oldu.
Erkek basketbolda Pınar Karşıyaka Eurochallenge Kupası'nda finale kaldı. Final pazar günü oynanacak ve Karşıyaka kazanırsa bu kupayı üst üste ikinci kez ülkemize getirmiş olacağız.(Geçen yıl Beşiktaş Milangaz kazanmıştı) Eurochallenge, Avrupa'nın üçüncü kupası olduğu için çok önem verilmiyor ama Karşıyaka bütçesinde bir kulüp için alınan netice son derece başarılı. Eurocup'ta Galatasaray MP yaşadığı zamansız şanssızlıklar(Hawkins-Domercant) nedeniyle belki de en güçlü adayı olduğu kupada çeyrek finale kalamadı. Banvit ise yıllardır istikrarlı ama bir ileri adımı atamıyor, bu sene de atamadı. Euroleague'de Beşiktaş bütçesine göre iyi bir iş başardı ve TOP 16'ya geçen yılki gibi üç takım sokmayı başardık. Fenerbahçe Ülker ve Anadolu Efes ise kurdukları yüksek bütçeli kadrolara rağmen doğru takım kimyasını oturtamadıkları için yine F4 göremediler. Efes'in çeyrek final 5. maçına kadar gelmesi yine başarısız olmadığını gösterir ancak Fenerbahçe tam anlamıyla skandal bir sezon geçirdi.
Kadınlar basketbolda ise birinci kupada Fenerbahçe, ikinci kupada Kayseri Kaski final oynadı. Kadın basketbolunu da pek takip etmediğim için yorum yapmıyorum.
Gelelim en önemlisine, futbola.. Bu sezon yıllardan beri üstümüzdeki ölü toprağını sonunda attık. 2002'den beri ülke futbolu 2008'deki Fenerbahçe çeyrek finali ve Avrupa Şampiyonası yarı finali dışında hiç bir şey görememişti. Daha iki yıl önce Galatasaray, Karpaty Lviv'e; Fenerbahçe Young Boys'a, Paok'a eleniyordu. Bu sezon ise Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynadı ve çeyrek finalde Real Madrid'i yendi, Fenerbahçe UEFA Kupası'nda finale çok yakın. Tabii bazılarını bu da tatmin etmiyor. Galatasaray ve Fenerbahçe'nin kolay kuralar çektiklerini ve şanslı olduklarını söyleyen sayısı epey fazla. Tamam iki takımımız da şanslıydı, bunu kabul edelim. Ama gerek kura şansı, gerek maç içinde yaşanan şans ve şanssızlıklar oyunun doğasında var ve futbolu güzelleştiren öğeler. Bugün Manchester United Avrupa'nın ilk sekizine giremezken Galatasaray'ın ilk sekize girmesi garip ama güzel. Ayrıca biz bu konularda her daim şanslı olan bir ülke değiliz ki. Şanssız maçlarımız, hakem hataları yüzünden yaşadığımız kayıplar ve şanssız kuralarımız çok fazla. Ben hep şu örneği veriyorum, yine vereyim: 2001-2002 sezonunda Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nde 6 maçta 0 puan aldığında grubunda Barcelona, o sene final oynayan Leverkusen, ve yakın zamanda Fransa ve Avrupa futbolunda fırtınalar estirecek Lyon vardı. Aynı sezon Galatasaray Şampiyonlar Ligi ikinci turunda Barcelona, Liverpool ve Roma ile eşleşmiş(Liverpool ve Roma o zamanlar bugüne göre çok daha güçlüydü) ve çeyrek finali kaçırmıştı. Tüm bunlar olduğu zaman bu takımlarımıza şanssız demiyorsak biraz şans yardımıyla ilerlediği zaman "bu başarı şanstır" dersek ayıp olur, oluyor da. Takımlarımız Real Madrid'i, Barcelona'yı, Manchester'ı yendiğinde "Tek maçlık zaferler bir şey getirmez, önemli olan yukarılara çıkmak" diyenler önemli başarı kazanınca da "Cluj'la, Bate Borisov'la, Braga'yla oynasam ben de tur atlarım, daha güçlü takımlarla eşleşse bunları yapamazdı" diyorlar. Bizim insanımız istiyor ki Galatasaray-Fenerbahçe sırasıyla Real Madrid, Manchester, Bayern ve Barcelona'yı geçip Şampiyonlar Ligi şampiyonu olsun. Ama şunu unutmayalım, yukarıda da belirttiğim gibi Galatasaray iki yıl önce Karpaty Lviv'i, Fenerbahçe de Young Boys'u eleyemiyordu.
24.04.2013
Takımı Suarez Üzerine İnşa Etmek
Liverpool oyuncusu Luiz Suarez, Chelsea maçında İvanoviç’in
kolunu ısırdığı gerekçesiyle FA tarafından 10 maçlık bir cezaya çarptırılmış. Ajax’taki
günlerinde rakibinin kulağını ısırdığı için, Liverpool kariyerinde ise Patrice
Evra’ya ırkçı küfürler sarf ettiği ve hakemi aldatmaya yönelik hareketlerde
bulunduğu için benzeri disiplin cezalarına çarptırılan Uruguaylı forvetin adı,
son zamanlarda Bayern Münih adının geçtiği transfer dedikodularında anılıyordu.
Suarez bu sezon 33 maçta 23 gol 8 asist kaydetmiş. Tabii ki
de etkileyici bir oyun. Fakat İnternet çağıyla beraber iyice önem kazanan
pazarlama, halkla ilişkiler gibi öğelerin futbol kulüpleri için hayati önem
taşıdığı günümüzde, Liverpool gibi köklü bir kulübün şu belgeselde görüldüğü gibi
takımı Suarez gibi bir kişiliğin üzerine inşa etmeye çalışmasını anlamsız
buluyorum. Hele hele Barcelona’yı hezimete uğratıp “Avrupa’nın en büyüğü biziz”
beyanında bulunan Bayern’in de oyuncuyu transfer etme teşebbüsünü daha da
yadırgıyorum. Sadece yetenek bu kadar pahalı olmamalı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)