İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

16.02.2009

Kadro Mühendisliği

Sevgili ortakafagol okurları, uzun zamandır aranızda değilim. Bu hasretlik döneminde sizden uzak kalınca futbolu kültürlü bir ortamda tartışmanın özlemini çok çektim. Yazıları okuduktan sonra sizlerin yapacağı yorumları heyecanla beklemenin tadı hiçbir şeyde yok. Bu siteye çok sıkı bağlanın ve hiç bırakmayın.



Gelelim konumuza. Bu yazımızda sizlerle birlikte Uğur Meleke’nin dillerimize eklediği “ Kadro mühendisliği “ konusunu tartışacağız. Bir antrenör oyuncularına göre mi sistem kurmalı yoksa sisteme göre oyuncuları uydurmalı veya kadroyu bu doğrultuda revize mi etmeli tarzı sorulara cevap bulmaya çalışacağız. Nasılsa önümüzde Del Bosque ve Aragones örnekleri mevcut.



Biz bu kadro mühendisliği işini gelen kelli felli yabancı antrenörlerden sonra anlamaya başladık. Çünkü bizim alıştığımız düzen antrenörün oyunculara göre sistem kurmasıydı. Bir antrenör takımlarımızın başına gelirdi ve elindeki malzemelere göre pasta, çörek, un helvası yapardı. Ama bu yaşlarına ve tecrübelerine hürmet ettiğimiz adamlar geldikten sonra kendi sistemlerini oturtmak için çok sayıda puan kaybını göze aldıklarını gördük. Koskoca Beşiktaş Sergen’i ön libero gibi oynatıp puan kaybediyordu ama Del Bosque’nin kafasında sadece sistemi oyunculara ezberletmek vardı.



Bu sezon başında ise Alex’in Selçuk’un yanında can siperane bir ön liberoya dönüştüğünü gördük. Herkes şu an Alex’in form düşüklüğünden bahsediyor ama sezon başı ön libero oynamasına rağmen o zayıf takımda nasıl iyi oynadığını hatırlamıyor. Alex o dönemler çok iyi oynuyordu ama takım ona ayak uyduramıyordu. Bir de üstüne Semih’in sakatlığı gelince Alex’in yaptıkları puan kayıplarına çare olamıyordu. Tam takımda sakatlar düzeldi derken bu seferde Alex’in ön liberoda yıpranması nedeniyle yıldız oyuncunun sakatlığı geldi ve sakatlık sonrası Alex’e formsuz yaftası yapıştırıldı. Bu takımda kimse oynamıyorken Alex oynuyordu ve herkes sakatlıklardan dem vuruyordu. Kimse o dönem Alex’in iyi oyununu ön plana çıkarmıyordu. Alex de insan bir yere kadar ön libero oynayabilir ve optimum performansı verebilir. Şimdi Alex’e formsuz demek Aragones’in onu yanlış yerde oynatmasına şapka çıkarmak demektir.



İşte asıl olmak ya da olmamak yazısı burada yatıyor. Eğer bir yönetim ilk planda başarısızlığa göğüs gerebilecekse antrenörünün sistemi oturtmasına izin verebilir. İlk 10 hafta galibiyet alınamayabilir örneğin. Yada kendi sahasında ezeli rakibe maç kaybedilebilir. Ama en geç bir sezon sonra sistemin meyveleri toplanmaya başlanabilir. Fatih Terim Galatasaray’ın ilk başına geçtiğinde 4’lü savunma ve ileri basmalı sistemi oturtana kadar akla karayı seçti. Hatta Fenerbahçe’ye Ali Sami Yen’de 4-0 maç verildi. Ama sonrasında da UEFA Kupası alındı. O yüzden olayın tılsımı burada.



Eğer gerçekten bir sistem takımı olmak istiyorsanız antrenörünüz sistemi oturtana kadar her türlü üzüntüye ve kalp krizine hazırlıklı olacaksınız. Ama sabırsız bir taraftara ve kısa sürede yakalanacak bir başarıya ihtiyaç duyuyorsanız elinizdeki malzemeye göre sistem kuracak bir hoca ile anlaşmanız gerekmektedir. Bu denklemin sonucu bu kadar basittir. 4-4-2, 4-3-3 gibi numaralı sorunlara girmeye gerek yoktur. Futbol basit bir oyundur. O an ki konjonktüre göre planınıza yapmalısınız. Ankaraspor gibi orta kademe bir takımsanız Aykut Kocaman’ın bol paslı sistemi için puan kayıplarını göze alabilir yerine başka bir antrenör getirip sonrasında ona geri dönebilirsiniz. Ama Fenerbahçe gibi her daim başarılı olması gereken bir takımsanız Aragones gibi sistem tutkunu bir antrenörü değil Daum gibi elindeki malzemeden sistem çıkaran bir antrenöre ihtiyacınız vardır.



Evet sevgili ortakafagol okurları uzun zaman sonra yine hasret giderdik. Bu uzak kaldığım uzun dönemden sonra sizlere bir öğütte bulunmak istiyorum. Eğer beni yazar yapan bir etken varsa bu sitedir. Çünkü burada güzel tartışmalarda ve fikir atışmalarında çok şey öğrendim. Seviyemi en üst kademeye çıkarttım ve bir yerlere geldim. Bu sitenin kıymetini çok iyi bilin ve uzak kalmayın. Benden bu kadar. Haydi eyvallah…

Hiç yorum yok: