İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

31.07.2009

Yiğidonun Avrupa'yla İmtihanı

Maçı İlker Dalgıç’ın evinde, kendisinin Kanadalı bir arkadaşıyla izledik. Futboldan çok anlamadığını iddia eden yabancı arkadaşımızın bile Sivas’ın halini izlerken içi burkuldu.

Açıkçası İlker de ben de bu kadar büyük bir fark oluşacağını beklemiyorduk. Tamam, Sivas Avrupa’da tecrübesizdi, bir-iki yiyebilirdi ama beş çok ağır kaçtı. Fatura kime kesilmeli ya da esasında kesilip kesilmemeli mi bilemiyorum. Fakat Yiğido’nun bu tarihi hezimeti ile ilgili sizlerle paylaşmak istediğim birkaç tespit olacak.

Sivassporlu oyuncuların tecrübesizliği ve telaşı:

İyi-kötü, uzun yıllar çeşitli seviyelerde takım sporları ile uğraştığımdan, sahada bir şeyi çok net gördüm: Sivassporlu oyuncuların yüzündeki korku ve heyecanı. Maçın özet görüntülerini bir yerden izlerseniz siz de fark edebilirsiniz. Üçüncü golden sonra bile iyi niyetle mücadele eden Sivasspor oyuncuları, sahada nerede konumlandıklarını unuttular, hezeyan içinde takım arkadaşlarına bağırdılar, rakibe kontrolsüz girdiler ve kendi takım arkadaşlarıyla çarpıştılar (ki özellikle bu kendi takım arkadaşlarıyla çarpışma, her tecrübesiz çaylağın mutlaka karşılaştığı bir durumdur). Bu anlattığımı daha iyi anlamak için, herhangi bir Milan, M. United ya da Barcelona maçına, bu takımlardaki oyuncuların yüzündeki farkındalık ve serinkanlılık ifadelerine dikkat edin. Dün geceki Sivassporlu oyunculardan ne kadar farklı olduğunu görürsünüz.

Uygun’un taktik hatası ne kadar belirleyiciydi?

Dün geceki hezimette, teknik açıdan bakıldığnda, Bülent Uygun’un çok suçu yok. Sonuçta, öyle ya da böyle Sivas’ı istikrarlı bir şekilde Süper Lig’de zirveye oynar hale getirdi. Üstelik takım, geçen seneki formda kadrodan Bilica, Balili gibi iki anahtar isim kaybetti. M. Yıldız ve Sezer ise sakattı. Genç ama potansiyel vaat eden Yasin-Sedat stoper ikilisinin de hemen birbirleriyle kaynaşmasını bekleyemezsin. Kısacası, dün gece teknik hatalar yerine teknik direktörün taktiğini sahaya uygulayamayan bir Sivas izlediğimizi düşünüyorum.

Sivas’ın dağlarına...

Öte yandan, Uygun’un, takımını mental açıdan hiç de iyi hazırlayamamış. Aslına bakılırsa, “4, 5, 6 yeriz, 8 yemeyiz,” “Sivas’ta Reina yok, o yüzden çok başarılıyız” gibi demeçler veren bir teknik adamdan da daha iyisi beklenemezdi zaten. Kaldı ki, o demeçlerin kurbanı Beşiktaş, Sivas Şampiyonlar Ligi’ne katılayacağı için, kariyeri düşüşe geçmiş 30 yaş üstü oyunculara harcayacak ekstra bir 5 milyon € daha kazanmış olacak. Ne mi demeye çalışıyorum? Oyuncuları asker gibi motive etmek artık Avrupa’da işe yaramıyor. Fatih’in Aslanları ekolü, 2000’lerin başında çöktü. Sivas sınıf atlamak istiyorsa “Gözümü kaparım, vazifemi yaparım” zihniyetini daha farkında ve akıllıca bir oyun mentalitesiyle değiştirmek zorunda. Gerçi Uygun’un bu köt itaate dayalı motivasyonu, daha 16 sene önce önemli sayıda ülke aydının polis ve belediye kontrolü altında canlı canlı yakılabildiği bir kentte bir süre daha işe yarayabilir (şimdi anlıyor muyuz, bu kentte niye Reina yok?). Ancak kimse sonra o şehre kaliteli yabancı gelmiyor, oyuncularımız 3 büyüklere gitmek istiyor diye sızlanma hakkına sahip olamaz.

Özetlemek gerekirse, Anderlecht maçı gösterdi ki, Sivas’ın ülkemizi Avrupa’da aslanlar gibi temsil edebilmesi için daha on fırın ekmek yemesi lazım. Ama Uygun’a ve adamlarına karşı da çok sert girmeyelim. Çoğu Anadolu kulübünün yakalayamadığı bir istikrar yakaladılar ve bunu sürdürüp Trabzonspor gibi ikinci bir Anadolu mucizesi yaratmak ellerinde.

Hiç yorum yok: