İki haftasonu önce bir bahaneyle Sofya'yı da portföyüme ekleme fırsatım oldu. Vitoşa dağının eteğindeki Bulgaristan'ın başkentinin hepi topu geniş alandaki nüfusu 1.2 milyon ve gezilip görülmesi gereken alanlar kompakt bir şekilde 2 saatlik yürüyüş mesafesi içinde.
Nüfus az, toprak bol olunca şehir geniş bulvarlardan, kocaman park ve meydanlardan oluşuyor. Bunlardan biri de şu yukarıdaki resimde kalaşnikofunu kaldırmış Rus Askeri Anıtı. 1954 yılında Bulgaristan'ın Alman işgalinden kurtarılışının 10. yılı şerefine komünizmi yaymak adına yapılmış ve komünizm döneminden kalan az eserden biri.
Şehirde Osmanlı döneminden kalan yegane şey resimde gördüğünüz Mima
r Sinan tarafından yapılmış cami. Zaten caminin kapıcısı da Türk! Ruslar ülkeyi Osmanlı'dan aldıktan sonra burada kilise yok deyip sağa sola kilise dikmeye başlamışlar. Şehrin en merkezindeki katedral, Ayasofya'dan esinlenilip de inşa edilmiş.
Şehrin esas görülmesi gereken kilisesi ise şehrin 8 km
dışındaki Boyana Kilisesi. 1259 yılında yapılmış kilisenin içinde 89 tane ikon resim bulunuyor ve kilise UNESCO dünya mirası listesinde yer alıyor.
Şehirde turizm konusunda pek bir cacık yok. Yemek yeme konusunda bir dünya kafe & restaurant var ama gelmişim Bulgar yemeği yiyeceğim diyorsanız seçenekler kısıtlı yine de
Manastrika Magernica bu eksiği fazlasıyla dolduruyor. 25 sayfalık bir menüsü var. Akşam yemeği yediğim iki akşam da soluğu orada aldım. Yemekler enfes. Tek sıkıntı aşırı yağlı yemek yapılması. Sadece buranın menüsünü bitirmek için bile Sofya'da daha fazla kalınabilir.
1 lira = 0,81 leva yapıyor ama hayat ucuz diyebilirim. Oranın İstiklal caddesi olarak nitelendirebileceğim Vitosha caddesinde oturup bir bira içtim 3 leva ödedim. Kamenitza ve Zagorka içtim. İkisi de bizim Efes'e benziyor.
Toparlamak gerekirse Boyana kilisesi ve Manastrika'da bir yemek ile birlikte Sofya en fazla yarım günlük bir şehir. Daha fazlasına gerek yok.