İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

30.10.2011

The Two Escobars


'94 Dünya Kupası'nda 9 yaşındaydım. Hayatımda takip ettiğim ilk futbol turnuvası olmuştu ama ne Kolombiya'nın favori olduğunu ne de Milan'a transfer olmaya hazırlanan Andres Escobar'ı tanıyordum. Benim yaşlarımda olan ve küçükken 94 ile 98 Dünya Kupaları'nda Kolombiya'yı izledikten sonra bir daha Kolombiya'yı dünya sahnesinde neden göremediğimizin sebepleri bu belgeselde yatıyor.

ESPN'in 30. yıl sebebiyle çekilen 30 belgeselden futbolla alakalı olan tek bölüm. Bir yandan uyuşturucu karteli Pablo Escobar'ı; diğer taraftan ABD maçında kendi kalesine gol attığı için öldürülen Andres Escobar'ın hikayesini kendini bir buçuk saat boyunca soluksuz bir biçimde bağlıyor. Her futbolseverin izlemesi gereken bir belgesel.

Oradan Buradan

 Eve 10 dakika mesafede WTA championship oynanıyorsa en azından bir gün gitmek lazımdı. Hayatımda ilk defa tenis maçına gittim. Muhtemelen pahalı bir organizasyon olduğu için birçok sponsor almışlar ve Sinan Erdem'in için fuar alanı gibiydi. Hadi Wilson'un standını anladım ama halıcı ya da PTT stantları baya absürd olmuş.

Maçlara gelirsek: İki yarı finali arka arkaya izledik. Epeydir bir süperstarın olmadığı kadınlarda iki maçı izlemek epey yorucuydu. Hele ki Kvitova - Stosur maçı hiç rally olmadan, sürekli basit hatalarla geçen bir maç oldu. 5 saat kıçının üstüne oturarak maç izlemek zor işmiş. Bir insanlar yazın bunu açık havada nasıl yapıyorlar anlamıyorum.

***
Yusuf Namoğlu; kendini Erman Toroğlu ya da Ahmet Çakar falan mı zannediyor? Nasıl olur da Merkez Hakem Kurulu başkanı her hafta televizyona çıkıp da "bu hakem kötü yönetti, orada penaltı vermeliydi" diye açıklamalar yapabilir? 

***
Fener iyi top oynuyor. Epeydir bu kadar çok kaleyi yoklayan bir Fenerbahçe hatırlamıyorum. Emenike'nin Moskova'da yaptıklarını görünce iç geçirmemek elde değil. Bienvenu'den pek de bir numara olmayacakmış gibi geliyor. Caner de yeteneksiz oyuncu ama dikine gittiği sürece Aykut'un oyun sisteminde epey  iyi oyunlar sergileyebilir. 

***
City için sezon başında çok iyi hücum hattı falan demiştik ama 10 maçta 36 gol çok abartı olmuyor mu?

***
Son not futbol dışı. Florya'da yapılan İstanbul Akvaryum çok güzel olmuş. Baya büyük, bir sürü değişik deniz canlısı var. Çok keyifli bir 2 saat geçirdim. Tavsiye ederim.

26.10.2011

United pastalari 1, City pastalari 6 pounda!



Derbideki beklenmeyen sonuc tabii ki herkesi sasirtti ve firsatci sirketler yine durumdan en iyi sekilde faydalanmanin yolunu buldu. Adanin unlu perakendici sirketlerinden Tesco, United ve City pastalarini piyasaya surdu ve United pastalari 1 pounddan, City pastalari da 6 pounddan satisa sunuldu. United pastalarindan belki de zarar edecektir sirket bilinmez ama ulke capinda yanki uyandiran bi kampanya ortaya koydugu bariz bi gercek.

Maca gelecek olursak acikcasi United'in kotu dahi gittigi sureclerde derbi veya onemli maclarda gayet iyi oynadigini bilerek City icin beraberligin gayet ideal ve iyi bi puan oldugunu dusunuyordum. Aslinda, Balotelli'nin golune kadar da United cidden abluka almisti City yari sahasini. Ancak golden sonra ozellikle United'in oyunu genelde yaptigi gibi genis alana yayamamasi ve ustune Nani ve Young'un etkisiz oyunu eklenince United ataklari saman alevi gibi parlayip, sonuverdi. Fletcher'in oyuna cok geriden dahil olmasi ve Anderson'u orta sahada yalniz birakmasi Rooney'in topu almak icin ortasahaya gelmesine neden oldu ve dolayisiyla da Welbeck de forvette kaybolup gitti. Tabii ki bu oyun duzenini bozan City'nin ortasahasiydi ve ozellikle Milner sahanin her yerindeydi. Sag kanatta basladi ama golun pasini sol taraftan verdi, sonrasinda da 18in icerisinden top cikartti. Kanatlarin defansa yardim etmelerinin takim savunmasinda ne kadar etkili oldugunu bu macta bi kez daha gorduk. Silva dahi hatirladigim kadariyla en az 2-3 top caldi sag kanadi savunurken. Ikinci yari Johnny Evans'in gereksiz kirmizi kartindan sonra olay iyice koptu zaten ve macin kalani hakikaten tarihi oldu.

City 5 puan farkla onde ve United'in hemen ensesinde Chelsea, Newcastle hatta bi mac eksigini sayacak olursak Tottenham var. Ferguson, Everton karsisinda ciddi degisiklikler yaparsa hic sasirmam acikcasi ama Sir'un mac sonu aciklamasinda daha onemli noktalar var bence. Hatta bu yenilgileri bazen bilerek yaptigini dahi dusunuyorum paranoyak bi sekilde. Cunku Ferguson futbolun her zaman psikolojik yonuyle daha cok ilgilenen bi antrenormus gibi geliyo bana. "Biz fiksturun ikinci yarisinda daha iyi oynayan bi takimiz ve bu senenin de oyle olmasi gerekiyo. Ayrica etrafimizdaki butun takimlarla oynadik ve daha kolay bi fikstur var onumuzde". Gayet hakli oldugu iki nokta var cunku yeri geldiginde cok iyi motive ediyo takimini ve fiksturun ikinci yarisindaki formlarini buna baglayabiliriz ama bu sene gecen senelere oranla karsisinda cok ciddi bi rakip var. Bu noktada City'nin Ada kokenli oyuncularini lig maclarinda daha fazla kullanmasi gerektigi dusuncesindeyim. Ozellikle Milner, Barry, Lescott, Hart, Johnson ve Richards sakat olmadiklari surece lig maclarinin hepsinde oynamalilar cunku her ligin basarisinin sirri o ulkenin oyuncularinin kadroda daha fazla sans bulmasi ve oynamasindan gectigini dusunuyorum. Son olarak:




23.10.2011

Fenerbahçe - Samsunspor

Maç öncesinde Manchester derbisi ile başladık güne. Forumun diğer Citylisi Cuma Ali maç hakkında birşeyler karalayacaktır diye tahmin ediyorum. Daha 30 hafta var belki ama artık ciddi ciddi şampiyonluktan konuşabiliriz. Maçkolik Complex 6. golden sonra "kulakları çınlasın" tezahüratı ile inliyordu. David Silva ne top oynadı be kardeşim? Rio Ferdinand, acıların cocuğu filminin başrol oyuncusuydu.

Bu haftaki diğer maçlar gibi maçın şehitler ile ilgili geçeceği belliydi. Belki Bursa - Ankaragücü ya da bunun muadili maçlarda oluyordur ama ben Fenerbahçe stadında ilk defa rakip takım tribünü ile karşılıklı tezahürat yapıldığını gördüm. Keşke bu tezahürat " Vatan sana canım feda!" olmasaydı. İki tribünde dev Türk bayrağı açıldı. İnsanların elinde bayraklar vardı, 10. yıl marşı çalındı. Tüm bunların onda biri Almanya maçında yoktu. Vatanseverliği hatırlamamız için illa gencecik çocukların ölmesi mi gerekiyor? Saygı duruşunda, slogan ya da alkışı duymuştum ama ilk defa dua okunduğunu da gördüm.

Maça gelirsek:

- Senelerce Luciano, Edu ve Lugano ile duran toplardan tomarla gol attıktan sonra artık bu vazifeyi görecek bir stoperimiz yok.

- "Genç" Semih senelerce bu takımın esas forveti olmak için bekledi, şimdi ise hiçbir çaba sarf etmiyor.

- Stoch'un oyundan alınmaması gerekendi. Stoch yerine Caner ile oynamak, attan inip eşeğe binmeye benziyor. Caner'in ne işi var bizim takımda ya? Bir sol ayaklı adam yetişmez mi memlekette?

- Kim kaç puanda bilmiyorum bile! Nasılsa play-off var. Ama Kayseri ve Kiev karşısındaki Beşiktaş'ı çok rahat yeneriz.

22.10.2011

Euroleague ilk hafta

NBA'deki lokavtın uzamasıyla NTVspor'da gözünü bu alana çevirmiş ve diğer yayını yaptığı her organizasyonda olduğu gibi bunun da hakkını veriyorlar. İlgiyi artırmak için sürekli ilgili programlar, sosyal medyayı işin içine katıp bir anlamda "user content" yaratma çabaları, hele ki final - four'un İstanbul'da olduğu senede organizasyonun değeri baya bir yükseliyor.

Sağolsunlar ilk haftadan 6 maç yayınlayarak topyekün bir giriş yaptılar. CSKA geçen pazar yazdığım gibi çok açık ara favori. Teodosic - Şişkauskas - Kirilenko - Khryapa - Kristic beşinin önünde durabilecek tek takım NBA'de sezon iptal edilir de dönerlerse Gasoller ve Calderonlu bir Barcelona olur. Yoksa şimdiden kupayı CSKA'ya verebiliriz.


Fenerbahçe'nin maçına gidecektim, son dakikada yalan oldu. Görünen o ki, şu kadroyla geçen sene yaptığımızdan daha iyisiniz yapamayız. Gerek Cumhurbaşkanlığı Kupası, gerek Caja Laboral gerekse de Antalya maçları gösterdi ki Fenerbahçe en azından şu anda geçen yıla göre zayıf bir takım. Gist, Jerrells eyvallah da, bu adamlar Partizan'ı nereye taşımışlar ki, Fenerbahçe'yi bir üst kademeye taşısınlar?

Hele ki Jerrells geldiği için Kinsey'nin gittiğini ve dahası Kinsey'nin Efes'te yaptıklarını görünce içim acıyor. Ukic bir point guard için yeterince bencildi, bir de yazın Eurobasket'te iyice pohpohlanınca bir tarafları kalkan Prezldic'in bencilliği eklenmiş. Sonuç: Bütün maçı sadece 5 asist ile maçı tamamlayan bir takım.

Efes ise çok sağlam olmuş. Çok sert savunma yapabiliyorlar. Fenerbahçe'nin tersine Vujacic ve Ersan çok rahat Efes'i bir kademe yukarıya taşıyacak hatta kanımca final-four'a sokacak hale getirmişler.Dahası bench de yeteri kadar kuvvetli bu da Efes'i 25-30 dakika değil 40 dakika üst düzeyde top oynayabilecek seviyeye getirmiş.

Galatasaray burada oynayarak önemli bir iş başarmış durumda ve şu anda Fenerbahçe'den çok daha iyi durumda. Zaten Cumhurbaşkanlığı Kupası ve ilk euroleague maçları bunun iyi bir göstergesi. Prokom, Kazan ya da Olimpia'dan ikisini geçmek zaten ana hedef olacak. Lokavt devam edip takım korunduğu sürece bunu yapabileceklerini düşünüyorum.

21.10.2011

Salak bi kırmızı kart

Zamanında Galatasaraylı Berkant bir maçta biri elle oynama, diğeri de hakemi aldatmaya yönelik hareketten iki sarı kart görüp oyundan atılmıştı. Epeydir böyle salak bir kırmızı kart görmemiştim.

18.10.2011

Hersey biraz daha netlesiyor



Bu senenin su ana kadarki bariz surprizi Newcastle dersem yanlis birsey demis olmam herhalde. Ozellikle formda olan Tottenham`a karsi kaybetmelerini bekliyordum ama gayet direncli bir takim olarak gozukuyorlar su anda. Cabaye`nin kisa surede uyum saglamasi cok buyuk avantaj onlar icin ve ayrica her ne kadar cok bu formunu koruyacagini dusunmesem de Ba gollerine devam ediyor.

Sampiyonluk yarisinin Manchester sehri icinde gececegini soylemek de bu sene icin cok olasi. Iki takim da cok iyi basladilar lige ve ozellikle City`nin bir adim onde oldugunu soyleyebilmek benim acimdan gayet sevindirici. Bu haftaki derbiyi sabirsizlikla bekliyorum. Chelsea`nin de ucunculugu benim gozumde garanti gibi. Zirveyi bariz bi sekilde zorlayabilecek kapasiteleri yok belki ama oradan da cok kopmayacaklar gibi

Arsenal de yine beklenildigi gibi Nasri ve Fabregas`in yoklugunu cok arayacak gozukuyor. Hele ki transfer sezonunu cok kotu gecirmelerinin acisini da baya bi cekecekler gibi. Sakatliklar her zamanki gibi takimin belini kiriyor. Bana gore Arsenal bu seneyi ilk 6 icinde tamamlayabilirse yatip kalkip sukretmeli. Gecen sezon beklentileri karsilayamayan Liverpool ise Adam`iyla Suarez`iyle iyi bi cikis yakalamis durumda. Stevie G`nin de super donusu ilk dort icin Tottenham`la kapisacaklarinin onemli bi sinyali. Bu arada Redknapp`in da yilin bana gore en iyi transferini Parker`la yaptigini soylemek cok buyuk bi iddia degil. Hatta Parker-Modric ikilisi aralarinda iyi bi uyum yakalayabilirlerse ciddi manada bana gore ligin en iyi ortasaha ortasini olusturacaklar.

Yeni cikan takimlardan Norwich ise su ana kadar alkislamaya deger performanslar sergiliyor. Ozellikle ManU`ya karsi cikardiklari oyun takdire sayandi. Bunda en buyuk pay sahibi tabii ki Paul Lambert`in. Yazin yaptigi kadromdan memnunum aciklamasi acikcasi beni Norwich hakkinda cok heyecanlandirmamisti ama bu kadar iyi cikacaklarini cogu kisi tahmin etmiyordu bence. Hoolahan cok onemli bi isim ve Norwich`in bu performansini surdurmesi benim gibi bircok futbol taraftarini da mutlu edecektir.

16.10.2011

Güzel Bir pazar: Maraton ve D-will

 İki senedir kayıt yaptırıp gitmedikten sonra bu sene kesin be kesin katılıp boğaz köprüsünü yürüyerek geçmeyi ve köprüde kahvaltı etmeyi kafaya koymuştum. Melih pazar sabahın köründe kalkıp eşlik etmeyi kabul etti. Köprüde kahvaltı yapıp kahve içtikten sonra yağmur bastırınca en nihayetinde amaca hizmet edip Yıldız'dan sonrasında koşmaya başladık. Yarışı 1 saat 40 dakikada bitirdiğimize göre sanırım epey bir köprünün üzerinde takılmışız. Pazar sabahı uykumdan feda etmeye kesinlikle değdi. Herkesin hayatında bir kere yapması gerekli.
Sonrasında dönüp kurunduktan sonra 13.30'da Deron Willams'ı izleyelim dedik. Salona girene kadar Beşiktaş'ın kiminle oynadığını, dahası ligde Banvit Kırmızı diye bir takım olduğunu bilmiyorduk. Olur ya lokavt biter, Deron Williams döner; gitmeden bir an önce canlı gözle izlemek tek hedefimizdi. Pek rağbet yoktu maça. Belki 2000 kişi salonda anca vardır. Hakemler sağolsun bir hücum bir de teknik faul çalarak Deron'u maçın önemli bölümünde kenarda tuttular. Oynadığı sürede belli ki Deron hakikaten iş ahlakıyla buraya oynamaya gelmiş. Bunu görmek güzel. Semih'in ise götü kalkmış. Daha 2 sene evvel Fenerbahçe'de çömez muamelesi göre Semih, böyle bir abilik taslamalar, bir hakemlere itiraz sormayın gitsin. Belli ki amacı sakatlık ardından form tutmaya çalışıyor ama ortada bariz bir arıza var.

Banvit Kırmızı'da yaşları 17 ila 21 arasında değişen çocuklar oynuyor. Zaten koçları da "NBA'deki lokavt umrumuzda değil. 6 oyuncumuzun lise talebesi olduğunu düşünürsek eğitim müfredatı bizi daha çok ilgilendiriyor" demiş. Bugün 50 sayı fark yediler. Belki bütün sezon böyle farklar yiyecekler ama yaşıtları altyapı maçlarına çıkarken bu çocukların birinci ligde Deron Williams'a karşı oynaması bulunmaz nimet. Ama bu kadar bireysel oynayarak bir yere varamazlar. Maç bittiğinde takımın yaptığı toplam asist sayısı 8 idi.

 Maçın genci ise Beşiktaş'tan çıktı. Isınmalarda bir baktık daha yeni bıyık tüyü biten bir çocuk var. Dedik bu çocuk olsa olsa en fazla 16 yaşındadır. Nitekim dönünce baktım hakikaten 1995 doğumluymuş. Oyuna girer girmez iki asist yaptı. Ne büyük şans ki böyle bir dönemde çok şey öğrenebileceği Deron var.

Şu NBA yönetimi de fazla naz yapmasa da sezonu komple iptal etse de bizim Fenerbahçe de sadece sakatlanan Marko Tomas'ın yerine adam almakla kalmasa şöyle Ömer Aşık'ı falan da geri getirse. Salı Euroleague başlıyor. CSKA şu an itibariyle en büyük favori. Tabi Barça'da antrenmanlara çıkmaya başlayan Gasollerin takıma resmen katılması tüm düzeni değiştirebilir.

Telekom Arena & Milli Takım taraftarlığı

Cüneyt Tanman'ın "Milli takım taraftarlığı kendini buldu" demesinin hemen bir ay sonrasında "bizde milli takım taraftarlığı yok, insanlar milli maça kulüp formasıyla geliyor; kendi futbolcusunu alkışlıyor" açıklamaları zaten içinde bulunduğumuz kişiliksiz futbol ile çok örtüşüyor. Kafalarda daha oturmuş bir fikir yokken ayaklardan da pek hayır gelmiyor.

Bizde milli takım taraftarlığının bir dönemi vardır. Eğer finaller dönemindeysek ve futbol ilgisinin başka bir yere kaymayacağı bir dönemde milli takım taraftarlığı vardır. Ancak liglerin arasına serpiştirilen eleme maçları pek de ilgimizi çekmiyor, konsantrasyonu sağlayamıyoruz. En nihayetinde vizeleri sallamayıp, finalleri beklemek gibi bir mentaliteye sahip bir toplumuz.

***
Türk Telekom Arena, işyerime yürüyerek 10 dakika mesafede. Fırsat bu fırsat, Almanya maçına gittim. Bonjovi konserinde de gitmiştim ancak futbol için yapılan bir complexi esas işlevinde görmek çok farklı. Şunu çok rahat söyleyebilirim - diğer şehirlerdeki stadyumları görmediğim için - İstanbul'daki açık ara en iyi stadyum. Bir kere akustiği çok iyi. O beğenilmeyen seyirci skor 2-1 olunca acayip bir gürültü çıkardı. Bir Galatasaray - Fenerbahçe maçından durumu düşünemiyorum bile.

Amma velakin, Adnan Polat'ın bir an önce yol yordam yokken yapılan stadyum açılışında başbakan ıslıklanınca, o stadın dışına devlet daha sonra bir çivi bile çakmamış. Staddan çıkış tam bir işkence. 50 bin kişi 10 tane metro kapısından çıkmaya zorlanıyor. Bunun tek alternatifi tellerden tırmanıp kendiniz şantiyeye atmak oradan da TEM'e çıkmak -ki çokca yapılan bir durum -

***
Doğru düzgün top oynamadan ikinci olup Hırvatistan ile eşleştik. Modric, Kranjcar, Klasnic, Petric derken elbet favori değiliz. Tabiki Euro 2008'e bağlayacağız. Tabi ki Bilic çıkıp "4 senedir bu maçı bekliyoruz" diyecek. Ama...yapmıştık be!

14.10.2011

Ibrox Bar



Marmaris'li büyük OrtaKafaGol'cü Melih Özenç'e selamı çakıyoruz.

Ha bu tür mekanlara kimler gidiyor, hiç olay çıkıyor mu diye merak ediyorsanız bir de şu var:



0:26'da MMA'ye başlayan elemana dikkat!