İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

28.04.2015

Bologna

10’dan geriye saymadan, Cnbc-e’de Victoria Secret’ı izlemeden ya da başka herhangi bir yılbaşı klişesini yapmadan uyuyarak 2015’i karşıladık. Böylelikle yeni yılın ilk sabahında insanlar daha kutlamalarından dönerken sabahın ilk ışıkları bile doğmadan Bologna’ya doğru yola çıktık.

Genelde klasik İtalya turu, Venedik – Pisa – Floransa – Roma olarak çizilirken, esasında İtalya, elli ile dünyanın UNESCO mirası bölgesine sahip ülkesi. Bu sebeple İtalya kolay kolay gezerek bitmeyecek bir coğrafya. Biz de bu tatilde daha ufak, bir günde bitirilecek şehirlerle bezeli bir rota çizdik kendimize ve soluğu Kuzeydoğu İtalya'da aldık.

Shuttle ile havalimanından, tren garına varıp eşyalarımızı gara bıraktıktan sonra kendimizi Bologna sokaklarına bıraktık. Kıta Avrupa’sının en eski üniversitesini barındıran şehir bir önceki gecenin kutlamaları sonrasında sabah saatlerinde tabiki bomboş.
Roma’nın Papalıktan alındığı ve böylece İtalya’nın birleşiminin tamamlandığı 20 Eylül tarihi bu sebeple neredeyse İtalya’da her kasabada bir yer ismi olmuştur. Burada da XX Settembre garın karşısındaki, şehir merkezine giriş kapısının olduğu meydana isim olarak verilmiş. Zaten bu kapıdan geçtikten sonra tarihi merkeze götüren, iki tarafı restoran ve mağazalarla bezenmiş caddenin ismi de Bağımsızlık.  Caddenin sonunda da esas merkezi meydan Maggiore’ye çıkıyoruz. Meydan, büyük katedralin yanı sıra zamanında soylu ailelerin konutları olan, bugün devlet dairesi olarak hizmet veren palazzolar ile çevrili.

Bologna’nın tarihi, Roma İmparatorluğu’nun öncesine dayanır. İmparatorluk sonrasında bir ara soylu ailelerin yönetiminde olsa da yaklaşık 6 yüzyıl boyunca Papalık Devleti’nin kontrolünde kalır. Bu sebepledir ki 14. Yüzyılda Roma’daki San Pietro kilisesinden bile daha büyük olması amacıyla, San Petronio kilisesinin yapımına başlanır. Amma velakin buraya ayrılan kaynak sonrasında başka yerlere aktarılınca ortaya koskoca ama hiçbir estetiği olmayan bir bina çıkar. Tanıdık geliyor mu?
Papalık şehri olunca şehirde birçok kilise, katedral var. Yılbaşı olduğu için her yer kapalı, hava soğuk. Isınmak için bol bol katedrallere sığınıyoruz. Noel’in hemen sonrası olduğu için İsa’nın doğumunu sergileyen sahne düzenekleri tüm kiliselere kurulmuş.

Bologna deyince akla gelen ilk şey sanırım bolonez sos olur. Foursquare ve tripadvisor’da puanları yüksek olan tüm resoranlar yılbaşı sebebiyle kapalılar. “En iyi aşçı açlıktır” düsturu ile artık açık bulduğumuz neresi varsa oraya girip bolonez soslu taglietelle yiyoruz ama parmaklarımı ısırdım diyemeyeceğim.
Şehrin ana sembolleri ise Asinelli kuleleri, 5 tane sokağın kesişiminde yer alıyor. 11 ve 12. Yüzyıllarda şehrin zenginleri tam sebebi bilinmemekle birlikte, tahminen gösteriş amacıyla şehrin orasına burasına yaklaşık 180 tane kule dikmişler. Zamanla bu kulelerin büyük bir kısmı yer açmak için yıkılırken bu Asinelli kuleleri yamulsalar da ayakta kalmışlar. 97m yüksekliğindeki kuleye çıkmak mümkün. Tabi 498 tane basamak çıkmayı göze alıyorsanız, şehre kuş bakışı bakabilirsiniz. Açıkçası bize yemedi.

İlk başta da bahsettiğim gibi üniversitesi Bologna'nın meşhur yerlerinden birisi. Ancak tabiki yılbaşı tatili olduğu için öğrenciler de memleketlerine gitmiş durumda ve ortada cıvıl cıvıl bir üniversite şehri havası da kalmamış.

Öğleden sonra insanlar yavaş yavaş tekrar sokaklara çıkmaya başlasalar da ne mağazalar açık ne de restoranlar. Biz de akşam hava kararmaya doğru bu yılbaşı yorgunu şehri bırakıp Ravenna'ya doğru yola çıkıyoruz.

Hiç yorum yok: