İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

11.03.2005

UEFA Kupası'nda Rakipler: Sevilla

Güney İspanya’da, Endülüs mirası, Rossini’nin bilindik operası (Sevil Berberi) sayesinde berberleriyle de meşhur olmuş bir şehir Sevilla.. Gerçi İspanya, tarihi açıdan Avrupa’nın geri kalan kısmına taş çıkartacak bir seviyede ama insan Sevilla’nın Avrupa tarihinde en önemli dönemlere tanıklık etmiş kültürel yapısına değinmeden geçemiyor.. Bugün bile Sevilla’da mimari açıdan değişik kültürlerin izlerini kolaylıkla farketmek mümkün..

Bir şehir olarak Sevilla ile ilgili söylenebilecek bir başka şey; sıcak, çok sıcak oluşu.. E, insanları da sıcakkanlı tabi, bu tür tanıtımlarda sıkça kullandığımız bir tabiri tekrarlayalım, şehre bir kasaba psikolojisi hakim..

Şehrin bir diğer takımı da Real Betis.. Her ne kadar gerek İspanya’da, gerekse Avrupa’da yaygın olan, aynı şehir takımları arasındaki rekabet, Sevilla’nın kültürel yapısı sebebiyle olsa gerek, benzerleri kadar ön planda değilse de, yine de yok da değil.. Hatta bu iki takım arasında enikonu yönetim ve taraftar yapısı farklılıklarından da bahsetmek mümkün; hani Boca fakirlerin, River zenginlerin takımıdır gibisinden.. Ama bu farklılık şehirde terör estirecek boyutlarda kesinlikle değil tabi..

İşin ilginci, her iki takım da La Liga’nın orta seviye takımlarından, ve son yıllarda ligi, biri diğerinden çok yukarda veya aşağıda bitirmiyor haliyle (Burada şunu belirtelim; her ikisinin de bir La Liga şampiyonluğu var, birbirlerine ne kadar benziyorlar değil mi?)..

Yine son yıllara bakıldığında, Betis, Sevilla’ya nazaran daha fazla para harcayan, daha çok sansasyonel işler yapan bir görüntü içinde.. Sevilla genellikle arada bir parlattığı yıldızlarla dikkat çekiyor (Mesela seneler öncesinden Suker, yakın zamandan Reyes) ama aynı şey Betis’te de var (Yakın zamandan Joaquin), ihtimal bu, aynı şehrin takımı olmaları gerçeğiyle ilintili.. Betis’in arada yüksek rakamlı transferleri (Denilson) bu sezon ilk defa Sevilla’da göze çarptı. Bir başka deyişle, Sevilla genellikle kadrosunu nadiren biri parlayan, ama çoğu ismini yerel anlamda bile duyuramayan oyunculardan oluştururken, ilk kez bu sezon kendini ispat etmiş oyunculara yöneldi (Saviola, Kanoute, Maresca, Fabiano). Bunda tabi Ramos ve Baptista’nın Real’e satışından gelen yüklü paranın da payı büyük (Sanırım 30 Milyon Euro civarında)..

La Liga’da orta halli bir takım olan Sevilla, son iki sezondur istikrarlı bir biçimde ligi 6. bitiriyor. Ondan önce de 9-10. sıralarda seyrediyordu. Maçlarını 45.500 kapasiteli, 1958 yapımı Ramon Sanchez Pizjuan Stadı’da oynuyor..

Joaquin Caparron’un Deportivo’nun başına geçmesi sonrası takımın başına bu sezon, Malaga teknik direktörü Juande Ramos’u getiren Sevilla, tapusu halen Barcelona’da bulunan Saviola’yı kiraladı.. Ayrıca Tottennam’dan Kanoute (4,5 M), Juventus’tan Enzo Maresca (1,7 M), Standard Liege’den Dragutinovic (1 M), Porto’dan Fabiano, Valencia’dan artık Canizares’in arkasında illalah diyen kaleci Palop (Bosman) transfer edilerek sezona girildi..

Sezon başından beri La Liga’da istikrarlı bir gidişat tutturan Sevilla’nın kendisini ciddiye alan takımlara karşı oynadığı maçlar epey ksır geçiyor.. Zaten Sevilla’nın sezon başından bu yana Celta’ya 2-1 mağlup oldukları deplasman maçı dışında, oynadığı hiçbir maçta toplam 3 gol atılamadı; maçlar genellikle 1-0, 1-1, bazen de 2-0 bitiyor..

10. hafta geride kalırken Sevilla, 4 galibiyet, 4 beraberlik, 2 de mağlubiyetle 7. sırada..

Sevilla, kadrosu ve oyun sistemi ile tam bir deplasman takımı. Bunun sahaya yansıyan en açık örneği de; UEFA Kupası 1. Turunda, Alman Mainz ile kendi sahalarında 0-0 berabere kalmalarına rağmen, Almanya’daki maçı 2-0 kazanıp turu geçmeleri.

Yeri gelmişken, UEFA’ya bildirdikleri kadro şöyle:

Kaleci

1 Andrés Palop (İspanya)

13 Antonio Notario (İspanya)

26 Pablo Vargas Pérez (İspanya)

Defans

2 Javi Navarro (İspanya)

3 David Castedo (İspanya)

4 Daniel (Brezilya)

19 Ivica Dragutinović (Yugoslavya)

20 Aitor Ocio (İspanya)

22 Fernando Sales (İspanya)

23 Pablo Ruiz (İspanya)

24 Pablo Alfaro (İspanya)

27 Antonio Puerta (İspanya)

28 David Prieto (İspanya)

31 Manuel Blanco (İspanya)

Orta Saha

8 Jordi López (İspanya)

11 Renato (Brezilya)

15 Jesús Navas (İspanya)

18 José Luis Martí (İspanya)

21 Antonio López (İspanya)

25 Vicenzo Maresca (İtalya)

Forvet

7 Javier Saviola (Arjantin)

9 Ariza Makukula (Portekiz)

10 Luis Fabiano (Brezilya)

12 Frédéric Kanouté (Mali)

14 Carlitos Domínguez (İspanya)

16 Adriano Correia (İspanya)

17 Jesuli (İspanya)

21 Antonio López (İspanya)

30 Kepa Blanco (İspanya)

Sevilla’ nın oyun stili, benzerini bir çok İspanyol takımının tatbik ettiği, özellikle orta sahada ve kendi yarı alanında alan daraltan bir yapıya sahip. Zaten teknik direktör Ramos da bu sistemin önemli tatbik edicilerinden biri.

Sevilla özellikle kalabalık orta sahasıyla ve bu orta sahanın desteğiyle ayrıca kalabalıklaştırdığı savunmasıyla da dikkat çekiyor. Bu yukarıda bahsettiğimiz iki husus, daha yukarıda bahsettiğimiz Sevilla maçlarındaki gol kısırlığının açıklayıcısı.. Evet, Sevilla maçları (Üçüncü kez bahsettiğimiz üzere) gol yönünden kısır, ama Sevilla’ nın hücum ve savunma stratejisi sayesinde de hareketlilik yönünden (topun hareketliliği) hayli zengin: Hücuma fazla oyalanmadan (o kalabalık orta sahaya rağmen) çabuk ve doğrudan çıkmayı oyun karakteri haline getirmişler ve hücum hatları da haftalar ilerledikçe beklenen doğrultuda şekillenmeye başladı. Saviola ve Fabiano’ nun takıma ve forma girmeye başlamasıyla oyuncu tercihi onlardan, diziliş tercihi de 4-2-3-1’ den yana..

Bu doğrultuda sağ kanatta Daniel – Kanoute, sol kanatta da David – Adriano tercihleri ağırlıkta. Savunmanın ortasında sıklıkla Ocio – Navarro veya çok yönlü Dragutinovic oynuyor. Orta saha ikili veya üçlü, tercihlerde Maresca – Navas – Marti – Renato (nadiren de Jordi) üzerine yoğun. Sahada orta sahadan hücuma dönük bir yarı forvet varsa, bu Fabiano. Santrfor ise sezon başlarında Kepa iken, artık iyiden iyiye Saviola..

Barcelona’nın tutmayan Arjantinli kumarlarından biri olan Saviola (Diğeri Riquelme) Monaco seferinin ardından, Riquelme ve (veya) Eto’o gibi bir kendini ispat çabası içinde La Liga’ya geri döndü. Bu dönüşü de ligin istikrarlı takımlarından (Unutmamak gerek ki Fransa gibi bu ligde de istikrar bir sorun, elimizde Sociedad, Celta, La Coruna gibi taze örnekler var) Sevilla’yla yaparak, bir nevi küçük takımda büyük oyuncu rolüne soyundu..

Gitgide yer bulmaya başladığı takımda şimdilik bu rolün hakkını verecek bir görüntü çiziyor. Dahası, takımın oyun sisteminin bu bücürün meziyetlerinden istifade edecek şekilde kurgulanacağına dair ipuçları var..

Ama hala tam verim sunabileceği bir pozisyonda değil. Çalışkan bir santrforun yanında, üretkenliğiyle etkin olabilecek şekilde oynaması, onun çıkış noktası olan 2001 Dünya Gençler Şampiyonası performansına dönmesini sağlayabilir..

Sevilla’nın Avrupa geçmişine bakarsak; 1 kez Şampiyon Kulüpler Kupası’na (6 maçta, 2 galibiyet, 2 beraberlik, 2 yenilgi), 1 kez Kupa Galipleri Kupası’na (2 maçta 1 galibiyet, 1 mağlubiyet ve ilk turdan veda), 6 kez de UEFA Kupası’na (30 maçta 13 galibiyet, 8 beraberlik, 9 mağlubiyet) katıldıklarını görüyoruz.

Beşiktaş’ın Sevilla karşısında şöyle bir avantajı söz konusu; Sevilla iç saha maçlarında bile hayli defansif sayılabilecek bir oyun oynuyor (Dilimiz varsa liberosuz Catenaccio diyeceğiz). Ama yemesini bilene (Buraya bir gülümseme efekti yakışır) adeta uyutarak gol atıyorlar, ve Beşiktaş da buradaki tabirle uyumayı seven bir takım..

Hiç yorum yok: