İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

21.10.2007

Bir Milli Maç Sonrası

Bir milli maç arasını daha geride bıraktık. Kimse kimseyi öldürmeden, basın toplantısında kavga olmadan atlattık bu maçları bunun için sevinçliyim. Aslında birçok ülkeye göre çok şanslıyız. Milli(yoksa Kazım Kanat gibi ulusal mı desem?) maç aralarımız çok zevkli geçiyor. Birbirine hareket çekenler, küsmeler, gergin suratlar, çocuk gibi kızmalar, basın toplantısından sinirlenerek gitmeler ve bunun gibi birçok olay. Düşünebiliyor musunuz; spor yazarları bir futbolcu için pankart yaptırıyor. Hangi ülkede var bu?

Sapla samanı birbirine karıştırmada, elma ile armutları bir araya getirmede üstümüze yok! Doğu kültüründen olsa gerek sadece konuşuyoruz. Hiçbir şey yapmıyoruz. Sadece futbolda değil yanlış anlamayın. Çorum kadar bir Ermenistan toplasan nüfusu 5 milyon bile değildir; Amerika’da soykırım tasarısını geçirebilirken biz konuşuyoruz. “yapmadık, olmadı, tarihçilere bırakalım” ama sadece konuşuyoruz. Mahallenin devamlı topu, bisikleti alınan dayak yiyen sümüklü ve ağlak çocuğu gibiyiz. Amerikalılar’ın dediği gibi looser’ız sanırım. Ve bu haleti ruhiyattan çok memnunuz. Looser olunca gazetelerimiz çok satıyor, yazarlarımız çok okunuyor. Biz daha bir fazla konuşuyoruz.

Futbolda da aynı; Fatih Terim’in sistemi yerine kızının ilişkisi konuşuluyor. Kimse demiyor ama “abi sana ne!” Ya kız gelmiş 20 yaşına yaşar yaşamaz sana ne? Bakın bende daldım buna! Üstelik bunu diyen kişi TSYD eski başkanı. Arkadaşlar sizde sürünün forumlarda yazı yazacağız diye! Her neyse artık futbola bağlamalıyız sanırım.

Ne oldu bize? Neredeydik? Nerelere geldik? Bir İmparator’umuz vardı onu da mı yitirdik? Fatih Terim’e ne oldu? Peki; Fatih Terim ne yapsın? Bunlara geçmeden önce şunu hatırlatmak isterim ey millet! Bundan 10 sene kadar önce, evet evet sadece 10 sene önceye kadar Türkiye’nin yeri 5.torbaydı. EuroXX’ler, World Cup’lar bize çok uzaktı. Ne zaman havalandık? Sanki tüm dünya kupalarına katılmışız da ilk defa bu şampiyonayı kaçıracakmışız gibi davranıyoruz. Biz bu kadarız beyler bunu bir kavrarsak her şey daha güzel olacak. Yerini bilmek, büyürken küçülmek gibi tabirleri iyi harmanlamamız gerekiyor. Bu ligden savunma oyuncusu çıkmıyor. Sebebini sorgulayan var mı? Ya da medyada tartışan var mı? Nasıl çıkartalım? Şöyle yapalım diyen var mı? Sen bir takımın başındaki hocayı devamlı tartışırsan hoca bu takıma ne verebilir? Devamlı koltuğunu düşünürse bir oyuncuyu ne kadar geliştirebilir?

Gelin hep beraber gözümüzün önünde duran Beşiktaş’a bakalım. Lucescu gittiğinden beri gelenleri düşünün. Del Bosque, Rıza Çalımbay, Jean Tigana ve Ertuğrul Sağlam. Bu dört adamın ortak özellikleri savunma hatlarında hepsinin Gökhan ve İbrahim ikilisi ile oynamaları oldu. Araya bir Çağdaş Atan ve Adem Dursun felaketleri girdi ama onları saymazsak iyi olur! Peki; Gökhan neden hala yıldız adayı genç oyuncu? Geleceğin yıldızı dediğimiz adam 26 yaşına geldi bu arada bunu kaçırdık. Servet? Rio Ferdinand naraları ile ortaya çıktı. Sonucu yazmama gerek yok sanırım. Shevcehnko faciaları ile hatırlanıyor. O da hala geleceğin yıldız adayı!

Kısaca öncelikle sistemimizi değiştirmemiz gerekiyor. Sorunu “önce teknik direktör”den “önce futbolcuya” çevirmemiz gerekiyor. Adama bu formaların ağırlığını hissettirmemiz gerekiyor. Bunu da yıllarca çalışan Alex Ferguson, Arsene Wenger’ler yapabiliyor. Samet Aybaba çok iyi kurduğu bir kadroyu 2.hafta da bıraktı. Hatta kaçtı. Orada oynayacak genç bir savunma oyuncusuna bu kısa sürede ne katabilirdi? Ya da yerine gelen Saffet Susiç koltuğunu düşünürken ne öğretebilir? Ve biz bu şekilde bir futbol ekolü oluşturmaya çalışıyoruz.

Hadi şimdi vurun Fatih Terim’e! Hatta vuralım, bende yapıyorum. Vurun Ertuğrul Sağlam’a! Ya da diğerlerine! Kabul ediyorum, Fatih Terim’in hiç mi hatası yok? Mutlaka var. Güvendiği adamı ne olursa olsun –hatta ve hatta yaptığı ahlaksızlığa rağmen- her zaman takımına alıyor; güvenmediği adamı ise göstermelik alsa bile yanında oturtuyor. Evet, en büyük özelliği takım yaratmak olan, ileride çok iyi pres yaptırmak olan Fatih Terim’i bile öyle bir hale getirdik ki; adam medya ile kavga etmekten, kadroyu da medya ile hesaplaşmak amaçlı kurmaktan kendini yitirdi. Dünya çapında diyebileceğimiz 3’ü apoletli 4 hocamız var. Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş ve Ersun Yanal. Ve bu dördü saçma sapan kulüpçülükten, federasyonun kavgalarından, medyanın şuursuzca baskısından hiçbir kulübümüzü çalıştırmıyor. İkisi dışarıda, biri boşta, diğeri kaçmak üzere ve bu dört hocaya biraz sabredebilsek ligimize neler katabileceklerini hiçbir zaman konuşamıyoruz. Tek düşündüğümüz kendi istediklerimizi neden oynatmadıkları. Bir de Emre’nin Fatih Terim’in kızı ile ilişkisi! Emin olun dördünden biri Gökhan Zan’a geriden gelen adamı kimin tutacağını bilmesi gerektiğini öğretebilir, ya da Servet’e çift dalmanın kırmızı kart olduğunu! Ya da İbrahim Üzülmez’e “sen Beşiktaş’dasın ama burada oynayabilmen için iyi orta yapman gerekli! İdmandan sonra yarım saat çalış” diyebilir.

Çok sevdiğim bir reklam var. “Geçen maç bitti. Uzaktan ufak tefek esmer kavruk bir tip! Kim? Pele! Yok artık! Bizde abarttık” diyor. İşte o adamın genel versiyonuyuz. Brezilya, Almanya, İtalya, Arjantin değiliz biz. Bundan önce birçok turnuvaya gidemedik, buna da gidemeyebiliriz. Ve bu sefer gidememek için öncekilere göre çok daha fazla sebebimiz var.

Hiç yorum yok: