İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

8.07.2013

7 gollü bir pazar gecesi

 Bol ataklı bir Tour de France tırmanış etabı üzerine 77 yıl sonra ilk kez bir Britanyalı'nın kazandığı Wimbledon finalinin olduğu günün sonunda Gana - Şili U20 maçı için kardeşim Sezer ile soluğu Arena'da aldık.

Hepi topu 2-3 bin kişinin olduğu maçta biz Ganalıların arasındaydık. Sanki Eurosport'tan Afrika Uluslar Kupası izliyormuşuz gibi bir hava vardı. Sürekli çalan bir davul. İlginç danslar. Neyse ki vuvuzela yoktu. Biz de kendi çapımızda "Haydi Gana, haydi Gana haydiii" diye bağırarak destek verdik.

Çok keyifli bir maç oldu. Maçı anlatmayacağım, gidişatını herhangi bi haber sitesinde bulabilirsiniz. 113'te Gana beraberlik golünü bulunca "hadi artık penaltılara Ganalıların arasına karışalım" dedik. İndik yanlarına tuttuk bayrağın bir ucundan.

Şili'nin zaten Manchester United altyapısında olan bir sol açığı ve iyi bir santraforu vardı. Bunlar sayesinde 3 gol attılar. Buna karşılık o kadar berbat bir savunması vardı ki iki kere öne geçip vakit geçirmek için sürekli kendilerini yere atmalarına rağmen gol yiyecekleri çok aşikardı. Bir türlü savunmada kademeyi oturtamayınca üç gol yemişlerdi ancak 120. dakikada yedikleri dördüncü golü kademe ile falan açıklamanın zaten imkanı yok. Ortada şut yokken top üç kişinin arasından tıngır mıngır içeriye girdiği anda zaten bizim bulunduğumuz tribün yıkıldı. En son baktığımda Ganalı'nın biri kardeşimi kucaklamış, çocuğun ayakları yerden kesilmişti. Benim yamyam kardeşim de fırsat bu fırsat deyip Ganalının elinden nevresim boyundaki bayrağı çekti aldı. Artık Gana finale çıkarsa elimizde bir bayrakla stada gideceğiz.

Sonuçta 7 gollü çok dramatik bir şekilde sonuçlanan çok keyifli bir maç seyrettik bu güzel Temmuz pazar akşamında. Ancak bu güzel maçı seyretmek isteyen futbol meraklısı dediğim gibi toplasan anca 2-3 bin kişi idi. FIFA'nın düzenlediği Dünya Kupası'ndan sonraki en önemli ikinci turnuvanın çeyrek finalinde bu kadar az kişinin olması esasında 10 senedir söylediğim tezi doğruluyor: Biz esasında futbolu sevmiyoruz. Biz futbolda taraf olmayı ve bundan doğan tartışmayı seviyoruz. Yoksa çok az insan kendi takımı dışında futbol seyretmeyi seviyor. Zaten futbol seyretmediğimiz için ortada görüntü olmayan futbol tartışma programları 6 saat sürüp seyrediliyor. Oysa yanıbaşımızda, sadece İstanbul'da da değil 7 şehirde çok güzel bir turnuva var. Biletler satılmadığı için en kral yerler 10 TL'ye düşmüş durumda. Haftaya cumartesi final maçı var. Ben gene oradayım. Gelmek isteyen varsa beklerim.

Bu maçtan 4 gün önce de İspanya - Meksika maçındaydım. Orada da tribünler çok boştu. Gerçi bu durum tribündeyken keyif veriyor. Zira etrafında gerçekten oyunu seven, ondan keyif alan ve kendi tuttuğu takım dışında da oyuncuları bilen insanlar çevrende olunca daha bir zevkli oluyor tribünde olmak. Misal İspanya'nın en büyük yıldızı 1994 doğumlu Atleticolu Oliver Torres. Tribünün sağından solundan "Kanka bu adam var ya ileride İniesta olacak", "Bak bu adam Xavi'den daha iyi topçu olacak" diye fikir beyanı edenlerle maç seyretmek  sahaya sırtı dönük bir şekilde "ölümüneee ölümüneee" diye bağıranlarla izlemek arasında uçurumlar kadar fark oluyor.

Son olarak eski dostlar makamında söylenen bir Gana türküsü ile postu kapatıyorum. Çakmak yakamadık zira stada girmeden topladılar.



Hiç yorum yok: