İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

26.11.2014

Kuzey İrlanda

Öncelikle Kuzey İrlanda’ya gitmeden önce buranın politik durumunu iyi anlamak lazım. Burası örneğin bir bask bölgesi gibi “işte halk İngiltere’den kopmak istiyor, bunun da terör örgütü IRA’dır” diye düşünüyorsanız, sınıfta kaldınız, oturun önce biraz tarih çalışalım.

İrlanda tarihini bir sonraki yazıda İrlanda’dayken daha detaylı anlatacağım o yüzden tarihte biraz ileri sarıyorum ve 1922’ye İrlanda’nın bağımsızlık savaşını kazanmasından sonraki anlaşma kısmına geliyorum.  İrlanda’daki herkes; İrlandalı, katolik ve bağımsızlık yanlısı değil. Protestan ve Kraliyetçiler de var. İşte İrlanda adası bağımsız olurken, çoğunluğun Protestan ve Kraliyetçi olduğu kuzeydeki 6 vilayet daha sonra gerekirse referandumla kendi kaderlerini tayin etme hakkını saklı tutacak şekilde Birleşik Krallığa bağlı kalıyorlar. Daha sonraları, 1960’larda Kuzey’deki katolikler ise protestanlar tarafından ayrımcılağa maruz kalıyorlar, iş bulamıyorlar vs. İşte bu şartlar altında IRA filizleniyor ve terör saldıları gerçekleştiriyorlar. Yoksa daha Belfast havalimanından çıkar çıkmaz geçtiğimiz irili ufaklı tüm köylerde elektirik direklerinde bir Birleşik Krallık, bir Kuzey İrlanda bayrağı dalgalandırarak, buradakiler açık ve net bir şekilde taraflarını belli ediyorlar.


Şehre gitmeden önce, yine atlıyoruz arabaya ve ülkenin en kuzeyine Giant Causeway’e ya da Türkçe’ye çevrilmiş haliyle Devler Kaldırımı’na gidiyoruz. Burası Kuzey İrlanda’nın tek UNESCO Dünya Mirası. Volkanik patlamalar sonucunda oluşmuş bu boyları 12 metreyi bulan kayalar gerçekten elle kesilmiş arnavut kaldırımları gibi duruyorlar. Buraya gidecek olan varsa ufak bir tüyo. Taşlara gitmek ücretsiz ama visitor center’a girmek 8 pound. Visitor center’da shop ve tuvalet dışında hiçbir şey yok. Lüzumsuz yere buraya para vermeyin.

Bir zamanlar Beyrut, Bağdat ve Bosna ile birlikte gidilmemesi gereken dört B’den biri olan Belfast görece yeni bir şehir. 1800’de 20.000 kişilik ufak bir köyken Sanayi Devrimi sonrası açılan tekstil atölyeleri ile birlikte şehrin nüfusu I. Dünya Savaşı öncesinde 400 bini buluyor. Hatta 1912’de Titanic bile  burada yapılmış. Şehrin liman kısmında bir Titanic Tour’u var ancak ben katılmadım, nasıl olur bilmiyorum. Şehir terör dolayısıyla anca yeni yeni turist çekmeye çalışıyor bu açıdan fiyatlar da Birleşik Krallık içinde görece çok daha ucuz.
Belediye binası şehrin merkezi sayılıyor. 1880 yılında Klasik rönesans stilinde inşa edilen binanın ön bahçesinde, dönemi hatırlatmak için olsa gerek kocaman bir Victoria heykeli endam ediyor. Belediye binasını diklemesine kesen yayalaştırılmış yol ise ana gezme caddesi diyebiliriz.

Belfast’ın haliyle en ilgi çeken tarafı siyasi tarihi. Bunun için yolumuzu Falls Road’a çeviriyoruz. Burası daha çok katoliklerin yaşadığı ve aynı zamanda IRA’nın siyasi kanadı Sinn-Fein’ın binasının bulunduğu cadde.  Cadde boyunca özgürlük üzerine boyanmış birçok duvar bulunuyor. Aynı zamanda buradaki çatışmalarda hayatını kaybedenler adına yapılmış bir anma bahçesi bulunuyor. Bunun yanı sıra modern zamanlı duvarlarda günümüz siyasi konjenktürüne uygun boyamalar var. Bunlar arasında Bask, Katalan, gibi etniklerin özgürlüklerine yönelik duvarların yanı sıra “Öcalan’a özgürlük” temalı bir boyama da bulunuyor.  Cadde şehrin biraz dışında kalıyor. En kolay geliş yolu dolmuş taksiler. Evet ilk defa bir Avrupa şehrinde dolmuş taksi görüyorum.

Bunun dışında turist guide’da şehrin görülecek yerleri arasında büyük bir kısım ayrılmış Crown Liquor Saloon akşam soluğu almanız gereken yerler arasında. 1885 yılında yapılan bu barın oturma alanları bölmelere ayrılmış. Kapitalist ekonomik şartlarda bu şekilde bir yer kaybına tahammül yokken demek ki 130 sene önce insanların gizliliğine çok daha fazla önem veriyorlarmış.

Yıllarca terör ile boğuşmuş bu 150 yıllık endüstri şehrinden turistik anlamda çok da fazla birşey beklememek lazım. Bir gün burası için yeterli olur. Benim gitmeye vaktim olmadı ama eğer yeterli vaktiniz olursa kuzeydeki Derry’e yolunuz düşebilir. Burası 70’lerde İngiliz askerlerinin pasif yürüyüş yapan katolikleri öldürükleri Kanlı Pazar’ın yaşandığı şehir. Bizim Gezi Park’ında yaşananların tıpatıp aynısının yaşandığı olaylar ile ilgili olarak aynı isimli 2002 yılı yapımı filmi izlemenizi öneririm.

Hiç yorum yok: