İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

16.10.2004

Formsuz Avrupa

Geçtiğimiz haftanın Dünya Kupası maçlarına baktığımızda konuşacak birçok konunun olduğunu görüyoruz. Gözümüze ilk çarpanlar büyük ülkelerin zayıf ülkelere karşı kazanamamaları ya da zorlanarak kazanmalarıydı. Bu hadise üzerine verebileceğimiz birçok örnek olunca artık bunları “sürpriz” diye adlandıramıyoruz. Bu noktada konuyu hemen “artık milli takımlar arasındaki fark kapandı” klişesine yormayacağım. Kaldı ki, hem yaş,hem de nüfus olarak küçük olan Avrupa ülkelerinin hali hazırda iyi bir futbol kültürü olan ülkelerin imkanlarına ve teknik donanımlarına sahip olamadan, bu ülkeler seviyesine geleceğine de inanmıyorum. Arada bir, birkaç maç kazanabilirler, hatta şansları yaver giderse büyük bir turnuvada da iyi bir derece yapabilirler ama hepsi o kadar. Gelgelim, Hollanda ile berabere kalan, ardından Andorra’ya yenilen Makedonya’nın fazlasıyla dikkate alınması gereken bir takım olduğunu söyleyebilir miyiz? Veya Rusya’yı 7-1 yenen Portekiz ile berabere kaldığı için Liechtenstein’a tümevarım yöntemini kullanabilir miyiz? Ancak, dediğimiz gibi bu tarz skorların çokluğu yüzünden bu maçlara “sürpriz” diyemiyoruz. Hemen topu, “tekniği olmayan ülkeler anti-futbol oynuyor” tezine atsak da alınan skorlar bu tezi de çürütüyor. Yazın gördüğümüz Yunanistan’ın anti-futbolu gol yememe felsefesine dayalıydı. Oysaki bu haftaki maçlarda Portekiz ve Hollanda ikişer gol atmalarına rağmen kazanamadılar.

Gol yemeyle ilgili problemi bulunan bir başka büyük de İtalya. Hafta sonu şanssız bir şekilde deplasmanda Slovenya’ya yenilen İtalya, Beyaz Rusya’yı evinde yenmesine rağmen kalesinde 3 gol gördü ki defansı sanat olarak gören bir ülke futbolu için gerçekten düşündürücü. Gerçi Lippi’nin defansif yeteneklerini Parma zamanından gördüğümüz için çok fazla tereddüt edilmemesi lazım.

Bunun yanında bu maçta İtalya’daki forvet değişimini de çok net gördük.Del Piero sakat ve Vieri de oldukça formsuz. Bunun sonucunda Lippi golcü olarak Gilardino’yu görevlendirdi. Arkasına ise Totti ve De Rossi’yi koydu.

Bundan bir buçuk ay önce “Fransa’da Sancılı Değişim” başlıklı yazıyı yazarken açıkçası Fransa’nın bu kadar kötü oynayacağını, bu kadar zorlanacağını tahmin etmemiştim. İddia ediyorum, Fransa, bizim yerimize, 2. grupta seri başı olsaydı, gruptan çıkamazdı. Ancak, şu an bulundukları grup çok kolay ve hala her şeye rağmen Dünya Kupası’na rahatlıkla gideceklerini düşünüyorum. Fransa’nın sorunu diğer takımların tersine gol atamaması. 4 maçta hal gol yemediler buna karşılık sadece 4 gol atabildiler ki bu goller grubun son 2 sırasında bulunan Kıbrıs ve Faroe Adaları’na karşı kaydedildi. Henry sadece Wenger sisteminde etkili olabiliyor, Fransa milli takımı Henry’i etkili bir şekilde kullanmayı beceremiyor. Fransa’nın gelecek mart ayının sonuna kadar maçı yok. Bu süreye kadar hazırlık maçları ile yeni kuşağı takıma adapte edeceklerdir.

Elemelere kötü başlayan takımlardan İspanya’da ise, teknik direktör Aragones basın tarafından yetersiz bulunuyor. Birçok yazar, İspanya’nın gün geçtikçe daha kötü oynadığını, takımın savaşmadığını söylüyor. İspanya elemelere, Bosna –Hersek beraberliği ile başlamıştı. Bu hafta ise dokuz kişi kalmış Belçika’yı yendiler. Ardından Litvanya ile golsüz berabere kaldılar.

Haftanın en çok konuşulan takımı hiç şüphesiz Liechtenstein’dı. 30.000 nüfuslu ülkenin takımı önce evinde Portekiz ile berabere kalarak Dünya Kupası elemelerinde tarihlerinin ilk puanını aldılar, ardından deplasmanda Lüksemburg’u 4-0 yendiler.

Diğer kıtalardaki elemelerin çoğu birkaç turlu ve daha son turlara gelinmedi. Güney Amerika’daki elemelerdeyse Brezilya, Arjantin ve Paraguay üst sıraları rahat götürüyorlar.

Hiç yorum yok: