İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

4.12.2004

Bundesliga'da Naklen Yayın Sorunları ve Bayren Tekeli

Geride bıraktığımız hafta Almanya’da bana göre çok önemli bir tartışma yaşandı. Taraflar Bundesliga’nın iki büyük takımı ve görünüşe göre bu senenin şampiyonluk adaylarıydı. Konu ise birçok ligde değişik boyutlarıyla tartışılan naklen yayın sorunlarıydı. Hikaye şöyle, Schalke yönetimi ikinci yarının ilk maç gününde yayınlanmak için seçilen maçın Schalke - Werder Bremen maçı yerine Bayern Münich - Hamburg maçı olmasına tepkisini açık bir şekilde göstermiş. Buna karşılık Bayern Münich yönetimi “ Bizim kadar şampiyonlukları olsaydı onların maçı gösterilseydi” gibisinden bir laf etti. Ayrıca maç için para almadıklarını bu yüzden Schalke yönetiminin konuşmadan önce dersine iyi çalışması gerektiğini söyledi.

Bu olay bence sadece Bundesliga ile sınırlı bir olay değil. Naklen yayın büyük bir endüstri haline gelen futbolda önemli bir konu. Dönen paranın büyük olmasının dışında naklen yayın oynanan futbolun sunulmasında, taraftarı etkileme yani takımların reklamının yapılmasını sağlıyor. (Tabi futbolun gerçeği statta seyirci olarak görülür ama malum herkesin her maça gitmesi birçok etkenden dolayı olanaksız.) Burada Bayern para almadıklarını bu yüzden olayın büyütülmemesi gerektiğini söylemiş ama bence yanlış. Bu olay sadece para ile ilgili değil. Naklen yayın ülkemizin de içinde bulunduğu bazı yerlerde “büyük” kulüplerin tekelinde görünüyor. Tabi havuz sistemi çok az maçı gösterilen(sadece büyük kulüplerle oynanan maçlar) kulüplere de belli bir pay veriyor ama tabi büyük takımların aldığının yanında devede kulak kalıyor. Büyük takımların bu olayda tabi çok güçlü bir argümanları var. En çok taraftara sahip oldukları ve bu yüzden de maçlarının gösterilmesi gerektiğini söylüyorlar haksız da değiller. Ancak zaten yazılı medyanın ilgisi ve gün gittikçe artan merchandising avantajları bekledikleri!! ekonomik avantajı onlara sağlıyor. Bu sorun bence esas sorun olan futbol liglerinde tekelleşmeye yol açıyor. Bundesliga’da Bayern (son senelerde tökezlese de) bizim ligimizde üç büyükler buna örnek olarak verilebilir.

Bir de bizim “Anadolu” takımları diye isimlendirdiğimiz daha az taraftara sahip takımların gözünden bakalım. Takım diyince yönetimiyle, teknik kadrosuyla, taraftarıyla ve oyuncularıyla bir bütün olarak bahsediyoruz. Teknik kadro ve futbolcular kendilerini kanıtlamak adına bir şansları olmadığını onun için paramı alırım gerisi önemsiz diyerek büyük hedeflerden yani daha büyük kitlelere kendilerini kanıtlamaktan bahsediyorum, uzaklaşıyorlar. Bu da “küçük” kulüp dediğimiz bu kulüplerde istikrarsızlık isteksizlik gibi sorunlara yol açıyor. Sadece televizyonda gösterilen maçlarda kazanılan hava diğer maçlara yansımıyor ve benim hep arzuladığım ve herhalde daha çok uzun süre arzulayacağım futbolumuzda ve Dünya futbolunda geniş çaplı bir rekabet olanaksız hale geliyor. Taraftar ise bu istikrarsızlık ve hırs eksikliği sonucu maçlardan soğuyor ve takımını futbolun en önemli oyuncusu olan taraftardan yoksun bırakıyor.

Tabi bu Türkiye de zaten birçok diğer alanda görülen bir eşitsizlik. Sitemizin yazarlarından Metin Kocael’in son yazısında bahsettiği ülke şartlarıyla futbol şartlarının paralelliği burada da görülüyor. Ancak ben bunun bir kısır döngü gibi görülse de bazı konuların çözülebileceğini düşünüyorum. Tabi şimdi Annan Planı gibi 10000 sayfalık bir öneriyle çözüm önermeyeceğim ancak beni çözülebileceğine inandıran Türkiye de ve Avrupa da çözülmeyi bekleyen bazı ekonomik ve politik sorunların futboldaki paralellerinin özgünlerinden daha önce çözülmüş olması. Örnek olarak Avrupa Birliği’nin “unity in diversity” yani farklılıkta birleşim sloganının önerisini (bu farklı kültürlerden ülkeleri bir çatı altında toplamak oluyor) Avrupa Birliği’nin futboldaki paralelinin (UEFA) aslında uyumlu bir şekilde uygulamakta olması. Yerel takımların daha yüksek düzeye ulaşmaları ve egemen takımlarla başa baş mücadele etmeleri bundan farklı bir konu ama dediğim gibi futbol yoluyla bazı şeyleri kanıtlamak mümkün.

Bundesliga’dan çıkıp çok farklı bir konuya girdim. Ben bütün yazılarımda Bayern’i hep tepeye ayrı bir kategori olarak koydum. Geçen senenin kupa ve lig şampiyonu olsa da Werder Bremen’i oraya koyamıyorum. Almanya ligi tabi güçlü ekonomik bir ortamda geliştiği için bizim çok daha önümüzde ama yine de güçsüz doğu ve güçlü batı olarak ayrılması açısından bize benziyor. Ayrıca Bayern’in diğer takımlara olan ekonomik eziciliği de Bundesliga’nın kaçınılmaz gerçeği. İtalya’da Juventus ve iki Milan devi tekelleşmenin örneği. Bunun İngiltere’de farklı olduğunu düşünüyorum. Geniş tarihinde çıkardığı şampiyon sayısı olsun Avrupa’da başarı yakalamış takım sayısı olsun İngiltere’deki futbol organizasyonunu Avrupa’nın en tepesine yerleştirmek için yeterli. Yerel taraftarı tribüne çekmek, sürekli yeni güçler yaratabilmek çok iyi başardıkları bir olay. 2000 2001 Leeds, yaşım yetmiyor ama 1980 lerde Nottingham Forest gibi örnekler ve şimdi onların yerinde esen yeni takımlar İngiltere Ligi’nin bu tekelleşme sorununu aşan bir lig olduğunu kanıtlıyor. Biz tabi lig tarihi olarak İngiltere Ligine göre çok yeniyiz. Bundesliga gibi bizim ligimiz de 1963 de kuruldu ve ama tekeli kırmak için önemli çıkışlar görünüyor. Başta bahsettiğim olay bir örnek ve ben destekçisiyim.

Uzattım galiba sıkıcı ve dağınık olmuşsa okuyanlardan özür dilerim. Farklı bir şey yazmak istedim. Okuyanlardan ricam olumlu olumsuz tepkiniz olursa mail atmanız.

BUNDESLIGA DA ARAYA DOGRU

17 maçlık ilk maç serisi bitmeden önceki iki maçtan ilki bu hafta sonu oynanacak. Devre arasına nasıl bir formla ve kaç puanla girileceği önemlidir. Duruma göre devre arası beklentiler daha kesinleşecek ve ona göre transferler ve düzenlemeler yapılacak. O açıdan bakarsak son iki hafta çok önemli maçlara sahne olacak.

Haftanın maçlarına şöyle bir bakalım:

Cumartesi

Freiburg – Bremen : Werder bu maçı alıp devre arasına şampiyonluk iddiasını kanıtlamak isteyecektir.
Hamburg – Hannover: Formda Hamburg bu maçı almayı çok isteyecek. Sene başındaki Avrupa Kupalarına katılma amacı yolunda önemli bir maç.
Bielefeld – Rostock: Bielefeld kendi sahasında birçok puan kaybetti. Bu sefer favoriler ama bence ortada bir maç olacaktır.
Stuttgart – Bochum: Kötü gidişe dur demek ve devre arasına biraz daha formda girmek Stuttgart için çok önemli. Bochum ise Lokvenc’ ten yoksun olacak.
Leverkusen – Wolfsburg: Wolfsburg’ da Hofland yok Petrov şüpheli. Oynamazsa Leverkusen için iyi bir hafta olabilir.
Nürnberg – Bayern: Bayern yenip uzun süre sonra elde ettiği liderliği devam ettirmek isteyecek ve karşılarında bu isteğe cevap verebilecek bir takım yok.
Hertha – M’Gladbach: Gladbach kötü gidiyor ve küme düşme potasının bir üstündeler. Hertha formda ve bu maçı da alıp yukarı yanaşacaklar gibi.

Pazar

Dortmund – Schalke: Sezonun müzmin inişte olan takımı ve çıkışta olan takımı oynuyor. Schalke hafta içi kaybederken bazı yıldızlarını dinlendirdi.
Kaiserslautern – Mainz: Evine daha başarılı bir performansı olan Slautern bu maçta kazanmayı her zamankinden fazla isteyebilir.


BOMBA HABER: ILHAN HERTHA’YA ÇOK YAKIN

Hertha Berlin sakatlıkları atlatan İlhan’ı ara transfere kadar deneyecek ve büyük ihtimalle ara transferde kadrolarına katacaklar. Eğer olursa Marcelinho, Yıldıray ve İlhan dan oluşan hücum hattı zevk verebilir. Bence başarılı bir transfer olacaktır. Almanya’ya pek yabancı olmayan İlhan uyum sorunu da çekmez diye düşünüyorum.

Hiç yorum yok: