İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

28.02.2005

Ara Transferler

Bilindiği üzere İngiltere’de, bu sene nedense oldukça hareketli geçen ara transfer dönemi sona erdi.
Bu ara transfer dönemiyle bir gerçek açığa iyice çıktı: Roman Abramovich’in Chelsea’yi satın alıp bu takıma önemli dünya yıldızlarını kazandırması yavaş yavaş dünya futbolunun merkezinin tekrar İngiltere’ye kaymasını sağladı. Hatırlayacaksanız 2000’li yıllara girerken Serie A, bir yıl öncesine kadar da La Liga benzeri bir “Rönesans” yaşamışlardı. Hatta bu iki ligin yükselişi, ünlü haber dergisi TIME’ın Avrupa sayısının kapağı dahi olmuş, haber dosyasında, bu liglerin yükselişiyle futbolcuların aldıkları paralardaki inanılmaz artışın paralel olduğu savunulmuştu. İşte bu inanılmaz ve hesapsız artış yüzünden bugün Lazio, Roma, Parma, Real Madrid, Atlético Madrid gibi kulüplerin nasıl ekonomik darboğaza düştüklerini biliyoruz. Temennimiz İngiltere’de de benzeri bir felaketin olmaması. Zaten futbolda kayıt dışı ekonominin en az olduğu ve en fakir kulübün bile şirketleşme sürecini tamamlamış olduğu Premiership’te yakın zamanda böyle bir finansal çöküşün gerçekleşmesine pek ihtimal vermiyorum.
Şimdi ara transferlerle beraber değişen güç dengelerine bir göz atalım.
Chelsea:
Ara transferde, yine Abramovich’in sahibi olduğu, “kardeş kulüp” CSKA Moskova’dan Çek defansif orta saha oyuncusu Jiri Jarosik’i aldılar. Jarosik, izlediğim birkaç Chelsea maçında bana hem fiziği hem de oyunuyla Vieira’nın beyazı ve sarışını olarak gözüktü. Tabii ki taklit hiçbir zaman orijinali kadar iyi olamaz ama Jarosik, Chelsea’nin orta sahasının göbeğine Tiago ve Smertin’den daha iyi oturacaktır.
Arsenal:
Wenger, alışılagelmiş çizgisini bozmadı ve yine transfer yapmadı. Takımın yoğun maç trafiği ve dar yedek kulübesi göz önünde bulundurulduğunda Arsenal taraftarlarının ligin ikinci yarısı için endişelenmek için her türlü nedeni var. Ama Arsenal bu, sağı solu belli olmaz diyoruz.
Hem zaten Arsenal’i bu yazıya koymamın asıl amacı bu değildi. Bilindiği üzere, Can Evren ve İlker’le Taksim’deki the Irish Centre’de has İngiliz holiganlarla izlediğimiz Arsenal-Man Utd maçı sonrası alınan 4-2’lik ağır yenilgi İngiliz medyasında büyük yankı buldu. Wenger “Takımın takviyeye ihtiyacı var” dedi, ancak Arsenal chairman’i Peter Hill-Wood’un cevabı tokat gibi sertti: “Biz sezon öncesinde Wenger’in önüne çok sağlam bir bütçe koyduk. Üstelik yaptırmakta olduğumuz Emirates Stadium dolayısıyla bu transfer parasından bir miktar bile kısmadık. Haberler asılsızdır.” Anlayacağınız Arsenal daha çooook karışacak.
Tottenham Hotspur:
Jacques Santini’yi kovup yerine Dick Jol’ü getirdikten sonra müthiş bir çıkış yakalayan Londra takımı, uzun vadeye yönelik önemli yatırımlar içinde. Nottingham Forest’tan 21 yaş altı stoper Michael Dawson’a 8 milyon pound harcayarak niyetlerinin ciddi olduğunu kanıtladılar.
Yetmiyormuş gibi, Ajax’ta oynarken 18 yaşında Hollanda Ligi gol krallığına oynayan ancak sonrasında gittiği Marsilya ve Roma’da sürekli teknik kadroyla sorun yaşayan Mısırlı genç golcü Mido’yu aldılar. Mido, çok ilginç bir futbol figürü. Mısır’da gençliğin ilahı konumunda. Düğünü, Mısır’ın tüm zamanlarda en çok reyting alan televizyon yayını olmuş (Bir an Fethullah Gülen’li Hakan Şükür düğünü gözümün önünden geçti). Gerek pazarlama gerekse futbol potansiyeli çok yüksek, güçlü ve teknik bir forvet. Ancak en az Anelka kadar sorunlu. Kimyası Londra’ya uyuşursa Tottenham büyük güç kazanır.
Liverpool:
Can Evren’in pek sevdiği “özel kulüp” Liverpool, Benitez önderliğinde İspanyolları toplamaya devam ediyor. Artık Liverpool taraftarının bile “Nereye kadar?” dediği bir dönemde sadece eski takımı Valencia’dan diye Pellegrino’yu alması ne akla hayır bilinmez. Gel gör ki, 1.80 küsürlük Pellegrino maçlarda tek bir kafa topu alamaz, Liverpool böyle giderse adam olamaz…
Ancak Morientes’in transferine ayrı bir parantez açalım. Cissé’nin ayağının kırılmasıyla beraber “powerful striker” mevkiinde büyük eksiklik çeken Liverpool, sonunda aradığı kanı bulmuştur, derim. Futbol tarihinde Morientes kadar hakkı yenen adam yoktur herhalde. Morientes – Real aşkı aşırı derecede platonikti. Morientes, hiç hak etmediği halde yıllarca Real’de yedek bekledi, kiralık gittiği Monaco’ya Avrupa’da final oynattı, yetmedi, bir de üstüne Owen’ı aldılar. Real, Morientes’in yokluğunda hiçbir zaman o Raul-Morientes ikilisinin banko oynadığı yıllardaki en parlak dönemini yakalayamadı.
Morientes şimdi kendisini kesen Owen’ın eski takımında ve kanıtlayacak bir şeyleri var. Benitez’in onu almakla ne kadar doğru bir seçim yaptığı bu hafta ortaya çıktı. Morientes’in attığı kafa golüne bakın, akıllara zarar, müthiş bir güç-teknik bileşimi.
Everton:
Liverpool şehrinin artık “öteki takımı” olarak anılmak istemeyen Everton, ligdeki müthiş atağını transferlerle pekiştirip ilerisi için büyük oynamak hevesinde. Rooney’nin Man Utd’a gidişinden aldıkları 27 milyon paundu (üstüne üstlük bu transfer Rooney’nin bundan sonraki bonservis ücretinin %35’inin Everton’a bırakılması maddesini içeriyordu!) akıllıca harcayacaklardır. Onlar da beni yanıltmayarak, So’ton’dan kült striker James Beattie’yi, ve Sociedad’dan Arteta’yı aldılar. Takımın maestrosu Gravesen’i ise 3 milyon €’ya Real Madrid’e kaptırdılar, zira Gravesen sezon sonu Everton’la sözleşme yenilemeyeceğini basın aracılığıyla duyurmuştu. Bu transferlerin analizini “Everton Mucizesi” adlı yazımda detaylarıyla okuyabilirsiniz.
Birmingham:
Steve Bruce’ün Mavileri de transferin hızlı ekiplerinden. Gerçi onların paraları yok, bu yüzden kiralama yöntemini seçiyorlar.
Birmingham’ın Deportivo forveti Walter Pandiani’yi kiralaması hem İngiltere hem de İspanya basınında şok etkisi yarattı. Pandiani, la Coruna’daki teknik kadroyla sorun yaşadığından İspanyol takımında gözden düşmüş ve transfer listesine konulmuştu. Uygun bir bonservis teklifi alamayan Deportivo da, oyuncularının sezon sonuna kadar vitrin yapması için Birmingham’ın kiralama teklifine sıcak bakıyordu. Bu transferden en mutsuz çıkan da Pandiani oldu, çünkü o İngiltere yerine İtalya ya da İspanya’da başka bir kulübe gitmek istiyordu. Ancak Pandiani kusursuz bir profesyoneldir. Transfer olduktan bir gün sonra Birmingham formasıyla ilk çıktığı maçta da golünü attı zaten.
Birmingham’ın ikinci kiralama hamlesi Arsenal altyapısının yetenekli mezunlarından Jermaine Pennant oldu. Arsenal’deki sağ kanat oyuncusu bolluğundan dolayı Londra’da forma şansı bulamayan ancak Wenger’in de bir türlü satmaya kıyamadığı bu genç yetenek, Birmingham’da büyük olasılıkla kendini kanıtlayacaktır.
Kısacası, Birmingham, bu iki kiralık oyuncuyla kısa vadede sorunlarını çözüp UEFA kupasına katılma hakkını kazanabilir.
Newcastle:
Newcastle az ama öz transfer yapar. Bu ara transferde de Glasgow Rangers’tan Kamerun asıllı Fransız stoper Jean-Alain Boumsong’u alarak büyük iş yapmış oldular. Boumsong, bence inanılmaz potansiyele sahip, güçlü ve sağlam bir stoper. Takımın Titus Bramble yüzünden yaşadığı karın ağrısının devası niteliğinde. Genç bir oyuncu. Otoriteleri yanıltmazsa, kısa sürede eskiden Auxerre’den takım arkadaşı Mexes’le beraber Fransız milli takımının değişmez stoper ikilisini oluşturacaktır.
Aston Villa:
1.35 milyon paunda, Alex Ferguson’ın gözden çıkardığı Kamerunlu orta saha oyuncusu Eric Djemba-Djemba’yı aldılar. Djemba-Djemba, Manchester United’daki gençleştirme operasyonunda kendine yer bulamamıştı. Eğer United’a gitmeden önce vaat ettiği potansiyele hala sahipse Gavin McCann ve Hitzlsperger ile güçlü bir Aston Villa orta sahası oluşturabilir.
Southampton:
6 milyon paunda Beattie’yi Everton’a satan, “Azizler,” Newcastle’da gözden düşen sol bek/kanat Olivier Bernard’ı renklerine kattılar. Bernard atağa çıkmayı çok seven kaliteli bir bek. Faydalı olacaktır.
Bolton Wanderers:
Parlak bir sezon geçiren Bolton, efsane Fransa’nın kadrosunda da yer alan Vincent Candela’yı transfer etti. Candela’nın yaşı kemale erdi ve gelmeden önce Roma’da da çok oyamıyordu. Ancak futbolu hatırlarsa tecrübesiyle Bolton’a çok şey katabilir.
Blackburn:
Beklenen oldu ve uzun zamandır Rangers’a geri dönmek istediğini belirten İskoç orta saha oyuncusu Barry Ferguson, 4.5 milyon paund karşılığında eski kulübüne geri satıldı. Artık iyice kan kaybeden Blackburn nasıl kümede kalacak merak ediyorum
.

Hiç yorum yok: