İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

11.04.2012

Şike Soruşturması, Fenerbahçe ve Galatasaray

                                       


Şike soruşturması başladığından beri yazmıyorum, aslında dava netleşene kadar da yazmasam daha iyi olabilir ama bugün yazacaklarım davanın sonucundan bağımsız tespitler olacak.

Önce Fenerbahçe açısından bakalım olaya.. Bir çok kulübün de kabul ettiği gibi Fenerbahçe camiası Türkiye'nin en büyük camiası. Taraftar sayısı Galatasaray'dan az olabilir, sportif açıdan da Avrupa'da Galatasaray'ın gerisinde kalmış olabilir ama İslam Çupi'nin tespiti doğru: Bu başka bir büyüklük.

3 Temmuz'dan beri sağlanan dayanışma ve tekseslilik muazzam. Bu Fenerbahçe'nin özellliği. Başka bir açıdan bakarsak demokrasi yok diyebiliriz. Aziz Yıldırım ve arkadaşları ne derse, ne düşünürse peşindeki 25 milyon aynı şeyi söylüyor, düşünüyor. Kendi iradesi de yok Fenerbahçe taraftarının. Örneğin Yıldırım Demirören başkanlığa adaylığını koyuyor, bir çok Fener taraftarı Demirören'den nefret ediyor olmasına rağmen kulübün açıklama yapmasını bekliyor. Kulüp onaylınca onlar da onaylıyor. Aslında bir cemaat Fenerbahçe camiası. Aziz Yıldırım da önderi. Hiçbir Fenerbahçeli kendi camiasından birine kolay kolay toz kondurmaz. Futbolcusu en kötü futbolcu da olsa onun arkasında durur. Vefalıdır, Alex'in heykelini diker vs.

Bunların hiçbirisi Galatasaray'da yoktur. Galatasaray bu süreci yaşasa yönetim istifa ederdi, taraftar kulübe sırtını dönerdi ve hiç bir direniş olmadığı için federasyon çok rahat hareket ederdi. Galatasaray taraftarı iyi günde de kötü günde de takımına fazla sahip çıkmaz, takımını çok da sevmez aslında. En iyi olduğu senelerde boş tribünlere oynadığını biliyoruz Galatasaray'ın. Taraftar, oyuncusunu çok rahat yuhalar, efsanelerine sahip çıkmaz, hatta kulüpten kapı dışarı eder. Ancak başka bir açıdan bakarsak da demokrattır Galatasaray. Örneğin, Adnan Polat'ı ibra etmeyerek devirir, hiç bir zaman tek adam anlayışı olmaz, herkesin eleştiri ve söz hakkı vardır vs.

Şimdi camiaların yapısını bir kenara bırakalım. Olayın bir de siyasi boyutu var. AK Parti ülkede öyle bir hava oluşturdu ki, pek çok insanın yargıya güveni sıfır. Hemen her davada mahkemelerin kurgu olduğunu, yargının bağımsızlığını tamamen yitirdiğini ve AK Parti'nin emrine çalıştığını düşünen tonla insan var. Bu insanlar bu soruşturmanın da kurgu olduğunu ve Aziz Yıldırım'ı bitirme operasyonu olduğunu düşünüyorlar, belki de haklılar. Sonuç olarak ortada hiç bir şekilde suçlu olduğunu düşünmeyen, verilecek en ufak bir cezayı dahi kabul etmeyen, kendisini suçlayanları suçlu gören, çok güçlü, zengin ve kalabalık bir camia var, üstelik bu camia ülkedeki futbol ekonomisinin belki de yarısından fazlası. Türkiye gibi hukukun şartlara göre uygulandığı bir ülkede bu şartlar altında eğer Fenerbahçe suçluysa dahi ceza vermek zor gözüküyor. Şike sahaya yansımamış, bir defalık es geçelim, özel kişiler ayrı - tüzel kişilik ayrı vs. tarzında komik demeçler de Fenerbahçe'nin bu gücünden kaynaklanıyor. Tabii Federasyon başkanının tek derdinin dekoder satmak olduğunu ve vizyonunun "Gerekirse Avrupa'ya gitmeyelim" den ibaret olduğunu unutmayalım. Bu noktada Fenerbahçe taraftarının başkanının arkasında durması ve "cezadan yırtmak için başkanını feda etmememesi" de tebrik edilmeli

Peki Galatasaray'ın suçu nedir? Bence sıfır. Ama medya ve federasyon tarafından kamuoyunda öyle bir hava oluşturuldu ki bu soruşturmanın takipçisi olmak, " hukuk neyse uygulansın" demek, suç oldu. Galatasaray her çıkış yaptığında "mağdur" olan Fenerbahçe'yi sırtından vurmakla, yangına körükle gitmekle, fırsatçılık yapmakla suçlanıyor. " Galatasaray çok mu temiz? " deniliyor vs.

Ortada şöyle bir çelişki var haliyle. Eğer Fenerbahçe'nin mağdur olduğu düşünülüyorsa ki çoğu kişi böyle düşünüyor Fenerbahçe zaten suçsuzdur. Yok eğer Fenerbahçe suçluysa mağdur falan değildir. Ama kamuoyunda oluşan algı Fenerbahçe suçlu da suçsuz da olsa yakalandığı için mağdur olduğu yönünde. Bu algının oluşmasının nedeni de futbolumuzun temiz olmadığına dair olan yaygın inanç. Yani "Sanki Fenerbahçe şike yaptı da diğerleri çok mu temiz?" bakış açısı Fenerbahçe'yi bu soruşturma çok yerinde bile olsa mağdur durumuna getiriyor.

Ayrıca ben Galatasaray'ın da bu süreç sonunda Fenerbahçe'nin küme düşmesini falan istediğini sanmıyorum. Çünkü Yıldırım Demirören deyişiyle "Galatasaray da bu geminin içinde" ve gemiyi taşıyan en önemli güç malesef Galatasaray değil, Fenerbahçe. Fenerbahçe'nin gemiden atılması, Galatasaray'ın da gelirlerini düşürecek. Ayrıca bir de bu işin duygusal tarafı var. Hangi Galatasaraylının bu sene 3-1 lik Fenerbahçe galibiyetinden daha fazla keyif aldığı bir galibiyet var? "Galatasaray olmadan Fenerbahçe, Fenerbahçe olmadan Galatasaray olmaz" dememişler boşuna.

Galatasaray'ın şu an gelinen noktada biraz da kamuoyunda oluşan ve hakim gelen "ceza verilmeyecek ve en doğrusu budur" algısı sonrasında tek derdi gelecek yıl Şampiyonlar Ligi'ne gitmek. Çünkü Galatasaray'ın burdan gelecek paraya çok ihtiyacı var ve taraftar 6 yıldır gidemediği bu ligi çok özledi. Federasyon Fenerbahçe'ye ceza verir mi, vermeli mi açıkçası beni çok ilgilendirmiyor, bizi Şampiyonlar Ligi'nden mahrum etmesinler bize yeter.

2 yorum:

momos dedi ki...

Oben kardeş,
Objektif olma çabanı takdir ederek bir kaç itirazım olacak görüşlerine.

1 - FB camiasının demokratik olmadığını iddia etmek haksızlık. Ancak şu söylenebilir, FB başkanları her zaman güçlü karakterlerden veya mevki sahiplerinden seçildi. Bu da kendilerine bir dernek başkanından öte bir saygı duyulmasına yol açtı. Bunun gerisinde yatan sebep taraftarın kulübe şartsız bağlılığı, bu şartsızlık başkana bağlılıkta da geçerli. Öte yandan tanık olduğum hiçbir FB başkanlığı seçiminde ciddi bir anti-demokratik uygulama görmedim, duymadım. Var olduğu iddia edilen bazı zorlamaların, adam kayırmaların, korkutmaların, seçimi etkileyecek derecede olduğuna inanmıyorum. Şunu unutmayalım Aziz Yıldırım iki kez istifa etti ve bu birilerinin yazdığı gibi oyundan değil harbidendi ikisinde de taraftarın baskısıyla geri döndü ki bu da bir kesimin yönlendirdiği değil gerçek taraftar sevgisiydi.
2 - Malum süreçte sahip çıkılan aziz yıldırım değil sadece. Bizzat kulübün kendisidir. Ortada görmezden gelinemeyecek derece açığa çıkmış bir kurgu sahnelenmektedir ve bu kurgunun önceliği aziz yıldırım sonraki hedefi ise kulübün kendisidir. Taraftarın tepkisi ve sahiplenmesi de bu gerçeğin farkında olmasından ötürüdür. Davanın şike davası olmadığı sürecin akışından iyice belli olmakta, en son gelinen nokta kulüplerden bağımsız şahsa ceza verme noktasıdır ki bu bile saçmalığın kanıtıdır, şahıs kendi şahsi çıkarı için, kendi adı namına mı şike yapmıştır? Yapılan faaliyetten kulüp değil de kendi mi faydalanmıştır? Varsa eğer bir mağduriyet karşı tarafı bir şahıs mıdır, kulüp mü? Diyelim ki FB aklandı, aziz yıldırım ceza aldı, TS kime dava açacak peki mağduriyeti için? Eğer aziz yıldırıma şike değil de çetecilikten hüküm verirlerse o zaman bu çete ne amaçlı kurulmuş? Sahaya yansımayan dolandırıcılık yapmak için mi? sanki şu sonuca getirmeye çalışıyorlar, sözde bir çete var ve bu çete tüm çabalarına rağmen sahaya şikeyi sokamamış bu yüzden kulüp masum, çete üyeleri ise çabalarından ötürü ceza çekmeliler. Gerçek şu ki hiçbir şike iddiası kanıtlanamıyor ve kanıtlar yetersiz bile değil, neredeyse uydurma diyebileceğimiz nitelikte saçma. Bu da cezanın verilmesini güçleştiriyor. tabi ki FB’nin futbol ekonomisine katkısı da bir etken ancak asıl sebep suçun ortaya çıkarılamaması.
3 - Aziz Yıldırım kendi suçunu örtbas etmek için değil bizzat kendi inandığı suçluları ifşa etmek için savunmasına diğer kulüplerin uygulamalarından bahsetmiştir. Bugün aziz yıldırımı şikeden değil örgüt yöneticiliğinden yargılıyorlar, çünkü böylesi daha uzun tutuklu kalmasına el veriyor ancak sorulan tüm sorular şike ile ilgili. Sebep? örgüt yöneticiliği ile ilgili sorulacak soru yok!! çünkü ortada çok başarılı bir şekilde izlerini silmiş görünmez neredeyse yok diyeceğiniz bir örgüt var!?! Varlığını hissedemediğiniz ama inandığınız bir örgüt. Bu örgütün uydurma üyeleri uydurma faaliyetler içinde ancak birbirleriyle bağlantıları yok. Biri giresunda yaşıyor biri kalamışta. biri ömründe karabük’e gitmeden maç ayarlıyor öbürü yüzünü görmediği adamların talimatıyla adam dövdürüyor. şike suçunun cezasının indirilmemesini en çok isteyen bu sorulara muhatap kalan aziz yıldırım!! Sözün özü yarıştığınız bir kulvarda türlü oyunlar içinde olan rakiplerinizi alt etmek için oyunlarını bozmak için yaptığınız faaliyetler önünüze suçlama olarak gelirken rakipleriniz ahlak bekçiliği yaptığında ben yapmadım demenin yanında şunu deme hakkınız da olmalı bence, onlar ne yaptıysa ben yapmadım. Onlar yaptı ben de değildir bu, ben bu bataklığın içinde batmamaya çalıştım demektir. ve bu savunmaya getirilebilecek tek eleştiri, neden bataklığı terk etmedin? dir kanımca.

momos dedi ki...

4 – GS camiası ile ilgili söylediklerine katılıyorum ancak şu bence hep unutuluyor GS değerlendirmelerinde, bu takım 2000sonrası ülkenin en çok taraftara sahip kulübü ve tahminim aradaki fark iddia edilenden bile fazla. Bence temel sorun bu kalabalık. Taraftar sayısı dengesiz büyüdü, birincisi bir bölgeye bağlı değillerdi, daha genişti büyüme, ikincisi profil olarak da her kesimden taraftar aldı camia. Şu an ciddi bir kırılma var aslında kulübün kuruluş zamanındaki profiliyle şu anki arasında. Aristokrasinin takımından halkın takımı olma yolunda kulüp ve bu özellikle liseli camiasının hiç hoşuna gitmiyor. Polat demokrasi gereği değil tamamen bu sebepten dolayı uzaklaştırıldı. Vitrindeki demokrasinin arkasında uzlaşmaz bir liseli hegomanyası yatmakta. Mevcut yönetim de liseli değerlerini muhafaza etme amacıyla seçildi. Bu liseli sözde etik değerlerin ne kadar etik olduğu da tartışmalıdır bana sorarsanız. Taraftara gelince, yönetimin kontrol edemediği bir kalabalık oldu. Başarılı olduğu takdirde benim fikrimce 100bin kişilik stadı bile doldurabilecek bir potansiyeli var GS’nin. Ancak yazık ki bu kalabalık homojen olmaktan çok uzakta. Gelir dağılımı çok farklı seviyelerde taraftarı var GSnin, 100bin seyirci ortalamayı 50-60 tl bilet fiyatlarıyla yakalayamaz. Bu farklı taraftar grupları farklı tepkiler veriyor, biri hiç stada gitmiyor, biri zırt pırt floryayı basıyor, biri ardaya küfrediyor, biri başbakana, biri Hıncal biri teketek. FB giderek bir zümre kulübü olma yolunda ilerlerken GS akp seçmeni üzerinde etkili olmaya başladı. ve günümüz Türkiye’sinde akp seçmeni çoğunluğu temsil ediyor.

4 – GS nin 3temmuz sonrası tavrının eleştirilme sebepleri ise tutarsız ve hesapçı olması. En başta takınan dışarıda kalma tavrı, süreç ilerledikçe, medyadaki manipüle edilmiş haberlerin ışığında tff’yi bir karar almak zorunda bırakmaya itti. Ve tff’nin aldığı bekleme kararı da kabul edilmedi, illa ceza beklendi. neyin cezası? Suç ne? Kimse bilmiyor. Sadece içinden geçeni söylüyordu herkes o zaman. Hatırlayın o günleri, bu ateş üfleyerek sönmez diyenleri, yavaş yavaş gerçekler ortaya çıkıyor ki ortada şike ile kazanılmış bir kupa yok, FB’nin rakiplerinin maç sattığına dair kanıt yok, sadece söylentiler var. Ve ne olduğu yorumlanan yarım yamalak dinlemeler. O zaman küme düşürülseydi ki FB nin talebi bile olmuştu bu yönde, bu adalet mi olacaktı? Futbol temizlenmiş mi olacaktı?

5 – Mevcut şike davası fenerin davası olmaktan çıktı, ülkemizdeki yargının nasıl işlediğine dair çarpıcı bir vaka oldu. Bu vakayı iyi analiz etmek ve çevremizdeki adaletsizliklerin farkında olmak, elimizden geldiğince karşı çıkmak, herkese dilimiz döndüğünce anlatmak hepimizin görevi diye düşünüyorum. tff FB’ye ceza verdi zaten, yine verecektir belki, bunu hukuk değil çıkarları belirleyecek ancak kim olursak olalım, hangi takımın taraftarı olsak da gözünü kapattığımız hukuksuzluk bir gün dönüp dolaşıp bizi bulur hep, adalet hepimiz içindir işi düşen için değil sadece.