İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

3.09.2004

Kiev'in Fener'e Kıyağı

Şampiyonlar Ligi, Avrupa futbol endüstrisinde öyle bir yere geldi ki kupaya katılıp katılamamaya ve orada alınan sonuçlara göre takımlar ya çok daha elit bir kademeye yükseliyorlar, ya da iflas ediyorlar.

Genel olarak gazetelerimizde Şampiyonlar Ligi’nin gruplarda elde edilen sonuçlara göre dağıtılan fiks ödemelerinden bahsedilir.Bunun yanında UEFA’nın dağıttığı bir de medya ve televizyon yayın hakları gelirleri vardır ki bu gelirlerin dağılımı bir standarda bağlanmamıştır, değişkendir. O kadar değişkendir ki bir kulübün toplam Şampiyonlar Ligi gelirlerinin %5 ila %75’i arasında bir değer belirtir.

UEFA’nın Şampiyonlar Ligi’ndeki yapısına baktığımız zaman, UEFA’nın arabulucu bir şirkete benzediğini görüyoruz. Bu şirket, televizyon kuruluşlarından gelen parayı sadece katılan kulüplere değil aynı zamanda üyesi olan 52 federasyon arasında da bölüştürür.

Peki bu paralar nerelere nasıl gider? Kulüplerin bu havuz sisteminden alacağı para, ülkesinin yayıncı televizyon kuruluşunun ödediği ücrete göre değişir. Kulüplerin alacağı ödeneğin yarısı bir önceki sezon takımın kendi ligini kaçıncı sırada bitirdiğine bağlıdır. Takımın, Şampiyonlar Ligi’nde ne kadar ilerlediği de diğer yarısını etkiler. Şimdi bu karmaşık görünen formülü örneklerle açalım.

Son 4 yıla baktığımız zaman bu yayın hakları havuzundan en çok geliri 122 milyon euro ile Bayern Münih’in aldığını görüyoruz. Bunun sebebi sadece Münih’in kupada başarılı olması değil aynı zamanda Alman yayıncı kuruluşun geçtiğimiz sezona kadar yayın hakları için en yüksek ücreti ödeyen kuruluş olmasıydı. Bu havuzdan alacağınız parayı belirleyen bir diğer faktörde ülkenizden kaç takımın kupada oynadığı ve ne yaptığıdır. 2001 yılında Münih Şampiyonlar Ligi şampiyonu olduğunda kupaya katılan diğer iki Alman takımı Hamburg ve Leverkusen ilk turda elenmişlerdi. Bu sayede Münih o sezon UEFA’dan 46 miyon euro alırken onun arkasındaki takım Münih’ten 10 milyon euro daha az almıştı.

Alman yayıncı kuruluşunun ödediği paranın etkisini gösterdiği bir diğer örnek de Borussia Dordmund. 2002/03 sezonunda 34 milyon euro alan Dordmund o sezon şampiyon olan Milan’dan daha fazla para almıştı. Ancak ertesi sezon takım Club Brugge’e ön elemede elenince kulüp tahmini 14 milyon eurodan oldu. Bunun sonucunda kulüp yöneticileri oyuncuların ücretlerinde %20’lik bir kesintiye gittiler ve bu paraları bir havuzda topladılar. Havuzdaki paranın geri dağıtılması için üç kriter belirlendi: UEFA Kupası’nda final oynamak, Almanya Kupası’nı almak, ya da doğrudan Şampiyonlar Ligi’ne kalma hakkını elde etmek. Takım bu üç hedeften hiçbirine ulaşamayınca oyuncular paralara elveda demek zorunda kaldılar.

Geçtiğimiz sezonla birlikte finansal dengeler Fransa, Almanya ve İtalya’dan, İspanya ve İngiltere’ye doğru kaymaya başladı. Yeni televizyon anlaşmaları ile birlikte 2006’ya kadar İngiliz ITV ve Sky kanalları UEFA’ya en büyük parayı verecek kurumlar oldular. Yeni sözleşmeyle İngiliz kuruluşların ödediği ücret %33 arttı. Böylece geçen sezon Arsenal, Manchester United ve Chelsea üçlüsü toplam 55 milyon euro aldılar ki bir önceki sezon ödenen ücret 42 milyon euro idi. Bu 55 milyon euronun dağıtımının belli bir oranı var. Bu oran takımlar bir önceki yıl ulusal liglerinde aldıkları sıraya göre değişiyor. 2002/03 sezonun şampiyonu United bu paranın %45’ini alırken, lig ikincisi Arsenal paranın %35’ine, lig dördüncüsü Chelsea ise %20’sine sahip oldu. Lig ücüncüsü Newcastle United ön elemeyi geçemeyince tüm para dört yerine üç takım arasında bölüşüldü. Buradan çıkartacağımız sonuçla başlığı çözebiliriz. Trabzonspor’un elenmesiyle Fenerbahçe, Star’ın bu yıl kulüplere ödeyeceği paranın tamamını tek başına alacak.

Dediğimiz gibi UEFA sadece katılan kulüplere değil aynı zamanda federasyonlara da para ödeyerek futbolun gelişmesine katkıda bulunuyorlar. Lige takım gönderemeyen takımlar 6.5 – 12 milyon euro arası bir para alırken, takımı olan federasyonlar 21 milyon euro alıyorlar.

Şampiyon Ligi’nden alınan paralarla yazılan birçok başarı ve başarısızlık öyküsü mevcut. Şampiyonlar Ligi’nde çok başarılı olamasa da yıllardır Norveç’i tek başına temsil eden Rosenborg bugüne kadar 43 milyon euro kazandı. 29 milyon euroya 21000 kapasiteli tamamı kapalı tribünlerden oluşan yeni stadını inşa ederken bu parayı kullandılar. Şampiyonlar Ligi havuz sisteminden 34 milyon euro gelir elde eden Olympiakos yeni bir antrenman tesisi inşa etti. Bunun tam tersi istikamette de Şampiyonlar Ligi’nden gelecek paraya güvenip de bol para saçan ancak başarılı olamayan kulüpler var. Bunların en büyük örneği Leeds United. David O’Leary yönetiminde transfere 134 milyon euro harcayan kulüp Avrupa’nın en büyük kupasında başarılı olamayınca 98 milyon euroluk bir borca girdi. Yine 2000/01 sezonunda lige katılma başarısı gösteren Fiorentina başarılı olamayınca iflas etti. Son bir örneği de kendi ülkemizden verelim: Şampiyonlar Ligi’ne en çok katılan takımlardan biri olan Galatasaray bu sayede günümüze kadar 48.5 milyon euro kazandı. Peki Rosenborg ve Olympiakos örnekleri ile karşılaştığında ne yaptı? Gitti paraları Jardel, Bülent Akın ve Serkan Aykut’a yatırdı ve şu an içinden kolay kolay çıkılamayacak bir borç batağında.Şapkların öne konup düşünülmesi gereken bir durum.

Hiç yorum yok: