İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

2.06.2005

85'li Yetenek: Cristiano Ronaldo

Gerek futbol tarzı, gerekse dış görüntüsüyle sahada kendini belli eden bir futbolcu Cristiano Ronaldo.

Cristiano Ronaldo dos Santos Aveiro, 5 Şubat 1985'te, Portekiz'e bağlı Madeira adasında Funchal'da dünyaya geldi. Yeteneği küçük yaşlarda keşfedildi ve kariyerine Nacional'de başladı. Henüz 17 yaşındayken Sporting Lisbon tarafından alındı ve Eylül 2002'de Sporting'teki ilk maçına çıktı.

Burada oynadığı futbolla, Portekiz'de adından söz ettirmeye başlayan genç futbolcu için Sporting Lisbon'un yeni stadyumunun açılması şerefine Manchester United'la düzenlenen dostluk maçı bir dönüm noktası oldu. 2003 Haziran'ında oynanan bu maçta Ronaldo hem Manchester'lı oyuncuların hem de yöneticilerin dikkatini çekmeyi başardı. Genç yetenekleri keşfetmekte adeta bir usta olan Sir Alex Ferguson, genelde keşfettiği bu yetenekleri takımına katmadan önce bir süre bekler. Ancak kendisinden önce Newcastle'ın Ronaldo'ya talip olması, huysuz İskoç'un adımlarını hızlandırmasını sağladı ve Eylül 2003'te Cristiano Ronaldo, kendisini Manchester United'lı yapan imzayı attı.

Old Trafford’da 7 Numaralı formasıyla çıktığı ilk maçta, Bolton’a karşı ortaya koyduğu performansla United’lı seyircilerin büyük sempatisini kazandı. Bu etkileyici başlangıca rağmen Ronaldo, United’daki ilk sezonunda kendisinden beklenen futbolu oynayamadı. Ancak bu sezon attığı goller, yaptığı ortalar, duran toplarda takımına hazırladığı pozisyonlar ve top oyunlarıyla takımın aranan isimlerinden biri ve tüm önemli maçların ilk 11’inde olmayı başardı.

2004 yazında düzenlenen Avrupa Şampiyonasında Portekiz’in finale kadar yükselmesi , genç Ronaldo’nun seyirciler tarafından daha iyi tanınmasını sağladı. Ancak bu şampiyonada, İngiltere’nin en büyük star adaylarından biri olan Wayne Rooney’nin varlığı ve ileride oynadığı etkileyici futbol, Portekizli genç futbolcunun geri planda kalmasına neden oldu. Ancak yine de izleyenleri eğlendiren futbolu ile kumaşının iyi olduğunu gösterdi.

Cristiano Ronaldo çok ama çok yetenekli. Topla oynamayı çok seviyor. Hızlı bilekleri sayesinde çok iyi top saklıyor. Ancak henüz top cambazlığı mükemmel seviyede olmadığı için kendine özgü top kaybedişleri, sıradışı futbolunun bir parçası olmuş durumda. Ayrıca bazen topla giderken topu ayağından fazla açıyor. Nitekim Arsenal’le oynanan bazı maçlarda Ashley Cole, onun bu özelliğinden yeterince faydalandı.

Sürati Ronaldo’nun en büyük artısı. Örneğin maça sol açık başlar. 5 dakika sonra sağ kanattan bindirir. Klasik hareketlerinin üstüne 2-3 hareket daha ekleyip zaten ters tarafa yatırdığı defans elemanının toparlanmasını beklemeyip 2-3 fantastik hareket daha yapar. Fuleli koşar, ceylan gibi seker. Ancak onca adamı geçtikten sonra ayağındaki topu dağa taşa fırlatır. Her benim diyen futbolseveri çileden çıkartır. İşte bu genç yeteneğin en büyük noksanı son vuruşlarıdır. Lakin kanımca profesyonel bir futbolcu için giderilmesi çok basit bir eksikliktir.

Ronaldo dış görünüşünde ve özel hayatında da futbolunda olduğu gibi farklı olmayı ve dikkat çekmeyi seviyor. Basitçe, her maça çıkmadan önce jölelediği saçlarına ve taktığı pırlanta küpelere bakarak bunu söylemek mümkün. İngiltere’ye ilk gittiği günlerde aldığı son model BMV, milyon poundluk ev ve kendisiyle beraber olduklarını iddia eden 3.sayfa kızlarıyla ilgili haberler İngiliz magazin gazetelerini doldurmuştu. Gün geçtikçe azalsalar da, genç yaşında elde ettiği servet ve ünün onu bu tür manşetlerden indirmeyeceğe benziyor.

Her ne kadar Ronaldo kendisine örnek olarak eskilerden Maradona’yı, şimdilerden ise Thierry Henry ve Luis Figo’yu aldığını söylese de, ben onun özel hayatında kendisine örnek olarak David Beckham’ı aldığını düşünüyorum. Çünkü Beckham’ın en çok alışveriş yaptığı mağazadan alışveriş yapıyor, düzgün fiziği sayesinde Pepe Jeans’e mankenlik yapıyor, reklâmlarda oynuyor, belirli aralıklarla saç şeklini yeniliyor. Belki bunu “örnek almak” olarak değerlendirmek yanlış ama en azından Beckham’ın yolunu izlediği söylenebilir. Ki bence doğru yolda.

Ronaldo’nun futbolu agresif değildir. Bir sonraki adımını karşısındaki oyuncuyu düşürmek için değil, topla oynamak için atar. Fiziki güçle düşürmediği elemanı, koşarken aniden yön değiştirip verdiği paslarla, attığı çalımlarla ve tik haline getirdiği, topu her ayağına gelişte öne alıp 360 derece döndürme hareketiyle maymuna çevirir. İngiliz hakemlerle olan diyalogu ise zaten vahim durumdadır. Tarzanca diyebileceğimiz kırık İngilizcesiyle hakemlere ancak “YELLOW, YELLOW” diyerek tepkisini gösterir. Ayrıca merak edenler için söylüyorum, Ronaldo balık burcu. Balıkların duygusal olduğu söylenir. Açıkçası Ronaldo’nun çok duygusal bir futbolu olduğunu söyleyemem; üst üste kaçırdığı toplar, pozisyonlar onu demoralize etmek yerine tam tersine daha da hırslandırır. Ancak yine de istisnalar yok değil. Örneğin Portekiz-Yunanistan final maçı. Bu maçta genç arkadaşımız bir türlü maça adapte olamamış, bulduğu pozisyonları heyecanına yenik düşerek değerlendirememişti. Özellikle de maç sonrası akıttığı gözyaşları benim ve Scolari’nin olduğu gibi, eminim tüm izleyenlerin gözlerini doldurmuştur.

Birkaç detay daha vermekte fayda var. Her ne kadar ben pek alaka kuramasam da, Cristiano Ronaldo’yu küçükken Hollandalı futbolcu Patrick Kluivert’e benzetirlermiş. Ronaldo’nun en çok tanışmak istediği sporcu Mike Tyson, en sevdiği filmler “The Sixth Sense” ve “The Rock”; en beğendiği aktör Jean Claude Vandamme, aktris ise Angelina Jolie’ymiş. Dans müziğini, yürüyüşe çıkmayı, sinemaya gitmeyi ve bazen de tek başına kalmayı severmiş. Boyu 1m 84cm, kilosu ise 78kg’mış. İki kız bir erkek kardeşi varmış ve her ne hikmetse, çoğu genç futbolcunun olduğu gibi kız arakadaşı yokmuş.

Bazıları Cristiano Ronaldo’nun futbol dünyasındaki gelip geçici yeteneklerden biri olduğunu iddia etseler de, ben Ronaldo’nun eksiklerini kapatarak, bizleri daha uzun yıllar sıradışı ve sahaya renk katan futbolundan mahrum etmeyeceğine inanıyor ve kendisine şükranlarımı sunuyorum.

Hiç yorum yok: