İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

18.11.2005

Bundesliga'da Neler Oluyor - 2: Başaltı Takımları. Ne Demekse!

İlk olarak Dortmund geliyor. Ligde üçüncü, dördüncü olabileceğinden değil tabi. Bundesliga’nın tarihine, kulübün gerçek anlamdaki gücüne(bunun başında taraftar gelir) bakarak bir değerlendirme yapsam, Dortmund’u 2. seviyeye koymak büyük bir ayıptır. Hatta herhangi biri Bundesliga’yı değerlendirirken Dortmund’u en üst seviyeye koymasa sağlam bir “siktirgit” i hakeder. Bu açıklamayı başta Delorean arkadaşımız olmak üzere Dortmund severleri kırmamak için yapıyorum. Sitenin takipçilerinin yaş profilini de göz önünde bulundurursak, Dortmund’u 90’lardaki ihtişamlı performansıyla tanıyanımız sayıca çok. Bu değerlendirmeyi, şu an geçerli olan kadro kalitesi, mali durum gibi etkenleri göz önünde bulundurarak yapıyorum ve Dortmund belki de başaltı? sayılabilecek bir durumda bile değil. Yine de futbola gözünü 90’larda açmış biri olarak Westfallen takımını daha aşağıya itmem olanaksız.

Sadede gelirsek Dortmund çok acılı günler geçirmesine rağmen bence “şükür buradayız” diyebilecek bir konumda. Geçen sene unutamayacağım bir haber yer almıştı gazetelerde. Dortmund, çok masraf olduğu gerekçesiyle oyuncuların maç sonrası formalarını dağıtmasını yasaklamıştı. Bence ne kadar acınası bir durum olduğu ortada. Sezon başında Ewerthon’u kaybetmeleri, daha sonra sezon başladıktan kısa bir süre sonra Koller’in sakatlanması(ve sezon sonu ayrılacak olması tabi) Dortmund’u bir kez daha sarstı. Son iki seneye bakarsak Dortmund adına olumlu şeyler söylemek de mümkün tabi. Bir kere yönetim geçen senenin ortasında Hollandalı teknik adam Bert van Marwijk’i yollamak yerine istikrarı seçti. Ne kadar doğru bir karar olduğunu geçen senenin ikinci yarısı göstermişti bizlere ve 2. yarının en başarılı takımı oldular. 70000 civarı ortalama seyirciyi hiçbir zaman kaybetmeyeceğine inandığım bu efsane takım, bu sene de Smolarek ve Odonkor’dan tam performans alarak gururunu koruyor. Koller ve Ewerthon’un eksikliğini daha iyi kapatamazdı bu ikili. Delron Buckley ise geçen seneki performansından uzak. Bielefeld’den birkaç gömlek yukarıda bir kulüp Dortmund. Bizde Anadolu’da parlayıp 3 Büyüklere gidip orda sönen yıldız adaylarına benziyor bir nevi. Teknik direktörü, ortasahası ve defansının bir süredir fazla değişmemiş olması en büyük avantajı Dortmund’un. Ben onların geçen seneki gibi sonradan açılacaklarını ve şu an bulundukları 10.sıradan çok daha iyi bir yerde sezonu tamamlayacaklarını düşünüyorum. Biz 90’ların çocuğuyuz daha kötüsü de kalbimize iner valla.

Ordan geçiyoruz bir başka post-ihtişam periyodu yaşayan Leverkusen’e. Onlar da 21.yüzyıl’a iyi giren ama girmekle yetinen bir takım. Daum’un başlattığı yukarı trend, Topmöller döneminin sonunda bitti diyebiliriz. Geçen sene olduğu gibi bu sene de UEFA’ya katılmak yapabilecekleri en iyi derece. Kadroları hiçbir zaman ahım şahım olmadı ama bu sefer o yakaladıkları havadan da uzak duruyolar. Berbatov – Voronin Doğu Avrupa ikilisi bu takımı izlemekten hoşlanmam için tek neden açıkçası. Kadrolarında bulunan genç yıldızlar onların iyi bir yapılanmayla yeni bir yükselişe geçebileceklerinin sinyalleri. Kaleci Adler, orta saha oyuncusu Castro, Barnetta(dün Türkiye’ye karşı izledik), Dum gibi oyuncular genç yaşta takımda yer buluyolar.(Adler oynamadı ama Hazirandaki U20 turnuvasından hatırlayacaksınız yeteneklerini). Özellikle İspanyol Castro, 87 doğumlu olmasına rağmen şu ana kadar 12 maçın 11’inde sahadaydı. Geçen sene devre arasında kontrat imzalayarak A-takıma geçen genç İspanyol’un adından ileride sık sık bahsedeceğiz. Onun dışında savunmadaki Brezilya’lı bolluğu ilgi çekici. Athirson, Juan ve Roque Junior 3’lüsü geride teknik kapasiteyi arttırıyor. 21 gol atıp 21 gol yemeleri ve oynadıkları maçların hepsinde gol atıp, hepsinde gol yemeleri düşündürücü ve kanımca savunma hattı hakkında şüphe uyandırıcı.

Geldik Stuttgart’a. Bence biraz şanssızlar. Daha doğrusu film karakterlerini hatırlatıyorlar bana. Fakir ama gururlular, zenginler tarafından sömürülüyorlar.(Magath’ın Bayern tarafından çalınışı.) Bu arada ellerine bir miktar para geçiyor.(Sene başında Hleb ve Kuranyi’nin satışından gelen 20M avro üzeri para) Ama bu para onların daha önce görmediği büyüklükte bir para. Ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Sonra bir ermişe gidip parayı ona veriyolar.(Trappattoni gelir.) Cahil ne bilsin, ermiş ne derse yapar bu parayla. (Tommasson, Gronkjaer ikilisine yatırılan paralar.) Her neyse bu kadar zırva yeter. Hleb ve Kuranyi gibi sırtlarını dayadıkları iki oyuncuyu kaybetmek Stuttgart’ın mecburi bir yeniden yapılanmaya gitmesine neden oldu. Bence Tomasson ve Gronkjaer iyi oyuncular ancak esas olay, maddi olarak yeterince güçlü olmayan takımın iyi teklifler karşısında direnememesi. Aslında transfer sezonunun hemen başında toplam 500.000 avro bonservis bedeli harcayarak, Hitzlsperger, Bierofka ve Magnin’in transfer etmişler, takımımız bu, başka transfer de yapmayacağız demişlerdi. Sonra Hleb ve Kuranyi’nin satılması her şeyi altüst etti ve sezon başladığında bu yapılanma hala bitmiş değildi. Bence onun sıkıntısını yaşamaya devam ediyorlar ve sezon arasına daha iyi bir yerde gireceklerine eminim. Hatta sezon sonunda ilk 5 te olmalarına garanti gözüyle bakıyorum ben.

Yıldıray’ın takımı Hertha Berlin ise bu kategorideki bir başka takım. Onlar iyi başladılar. Geçen sene son maçta Şampiyonlar Ligi’ni kaçırmışlardı. Takımda geçen seneden değişen hiçbir şey yok. Kadro aynı desek yalan olmaz. En büyük avantajları bu istikrar. Kadroları ligin en iyilerinden değil ancak bu istikrar, onların daha iyi kadroların üzerine çıkmalarına yardım edebilir. Teknik direktör Falco Götz, tanıdık ve sempati duyduğum bir isim. Yıldıray’ın da bu takımda olması onları desteklemem için zemin hazırlıyor. Başlarında da HSBC ismi olmasa tam olacak valla. Her neyse takıma bu sene katılıp da gerçekten iyi işler yapan bir isim var. O da Pantelic. Transferin son günü geldi Berlin’e. Takımın eksik noktası olan forvette yer buldu ve gollerini de attı. Sırp oyuncu oynadığı 9 maçta 4 gol atarak Berlin takımının “istikrarlı santrafor” eksikliğine çözüm olacak gibi duruyor. Falco sarkık liberoydu ve zamanında o pozisyonda oynayan bir çok teknik adam gibi o da vazgeçmiyor bu sistemden. Van Burik bu yüzden kritik bir oyuncu. Friedrich, Simunic gibi iyi ve de kanat savunmasına iyi kademeye giren iki stoperin de varsa benim seni bu sistem öldü diye eleştirmeye hiç hakkım yok. Hele Otto ve Yunanistan’dan sonra asla. Herta bu sene, geçen yıl bitirdiği noktada; 5.sırada duruyor. Şampiyonlar ligine kalırlarsa hiç şaşırmam.

Çok uzamasın diye burda kesiyorum. Wolfsburg, Gladbach’ı içeren kaygısızlar diye bir chapter açabilirim.

Hiç yorum yok: