İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

13.04.2006

Son Dönemeç

UEFA Kupası ile ilgili geçen yazının son cümlesi, bir sonraki yazının Şampiyonlar Ligi'nden gelecek sekizliyi konu edineceğiydi.

Ama küçük bir takvim hatası, yarısı tamamlanmış bu yazıyı rafa kaldırdı; sözkonusu bir önceki yazı yayınlanması için gönderildiğinde Round of 32'nin başlamasına bir hafta, yayınlandığında ise bir kaç gün vardı..

Netice beklenenin ve rafa kaldırılan yazının muhteviyatının çok aksine olmadı tabii, Şampiyonlar Ligi'nden gelen sekizlinin yarısı (Brugge, Thun, Artmedia ve Rosenborg) bu turda, kalanlardan Schalke dışındakiler de bir sonraki turda elendiler..

Bize kalan da artık, geride bıraktığımız üç turun bir değerlendirmesini yapmak..

O sıralar bizim için henüz korkulu rüya olmayan Basel'in Monaco'yu, Rapid'in de Hertha'yı elemesi dışında öyle pek sürpriz sayılabilecek bir sonuç yoktu bu turda. Ha bir de bizim perde arkası favorilerden Shaktar'ın Lille'e elenmesi diyelim, artık ne kadar sürpriz sayarsanız.. İlaveten Basel ve Lille'in maçları dışında turu geçen takımların, ilk maçlarda eşleşmelerin rengini belli edecek skorları aldıklarını da hatırlatalım..

Round of 16'nın en dikkat çekici tarafları, Fransızların yeniden doğuş sinyali verircesine üç takımla birden bu turda yer almaları ve Slav futbolunun yükselişini ispatlarcasına iki Romen, bir Bulgar ve bir Rus takımının Kupa İki'de son 16'ya kalmasıydı..

Velhasıl, Fransızların yeniden doğuşu yalan oldu ama (Üçü de elendi), Slavlar'ın beşi de bu turu geçip çeyrek finale adını yazdırdı.

Turun en renkli eşleşmesi şüphesiz imrendiren kadrolarıyla Roma ve Boro arasındaydı. Roma için büyüklüğünü ispat, Boro için bu sezon kötü gidişe ciddi anlamda dur diyebilme şansıydı bu eşleşme. Belki bu kupada sezonun en iyi maçları değil ama mücadele yönünden izleyenleri tatmin eden bir seri sonunda Roma, Totti'sizliğin ve topsuz alanda diri bir takım olmayışın faturasını ödedi.

Rapid - Hamburg eşleşmesinin ilk ayağında Rapid, her iki devrenin son dakikalarında bulduğu iki golle yakaladığı avantajı, deplasmandaki maçın önce ilk yarım saatinde kaybetti, sonra biraz da Hamburg'un sabırsızlığından, yeniden yakaladı. Hamburg'un üçüncü golü sonrası, Hamburg forvet hattı ile Rapid kalecisi Coman arasında geçen son yarım saat küçük Lucescu'nun çekirge felsefesinin devamı ile neticelendi..

Bir diğer Bükreş ekibi Steau, turu kağıt üzerinde kaybederek çıktığı Betis karşısında ilk maçı da kendi evinde kazanamayınca deplasmana pek ümitli gitmedi şüphesiz. Ama ikinci yarının başında bulduğu şok gole ilaveten rakibin yıldızı Joaquin de oyundan atılınca maçı 3-0 kazandı..

Schalke Palermo karşısında, Sevilla da Lille karşısında ilk maçları 1-0 kaybetse de, ikinci maçları daha iyi skorlarla kazandılar ve kupanın kalan iki favorisi olarak yollarına devam ettiler.

Turun diğer gülenleri; Strasbourg karşısında Basel, Marseille karşısında Zenit ve bir sürpriz, Udinese karşısında 0-0 'ın rövanşında kendi evinde, ilk yarıyı yenik kapasa da Levski Sofya oldu..

Çeyrek final, iki Romen'in eşleşmesi dışında seri başı uygulaması varmış gibiydi.

Sevilla ilk maçta kendi evinde , daha önce aynı grupta yer aldığı (Beşiktaş da buradaydı) ve deplasmanda oynayıp yenildiği Zenit'i 4-1; Schalke de Levski'yi deplasmanda 3-1 yenince turu bir nevi garantilemiş oldular. İkili ikinci maçlarını fazla zorlamadan 1-1 bitirip yarı finale çıktılar.

İki Romen'in ve hatta iki Bükreş ekibinin eşleşmesi kağıt üzeri malzemeleriyle doluydu, başlarken de, biterken de.. 1-1 ve 0-0 'lık maçlar sonunda gülen deplasman golü avantajıyla, yerel ligde daha iyi konumda olan Steau oldu. Bir başka ilginçlik, ikilinin kendi liglerinde oynadığı maçın da 0-0 bitmiş olmasıydı (Evsahibi güya Rapid'di bu maçta).

Basel - Boro eşleşmesi ilk maçın sonuna kadar en rahat seri gibi görünüyordu ve Türk futbolu için de hayırlıydı. Ama ilk maçı Basel 2-0 kazanınca kabus haline geldi. Kaç senedir yatmakta olduğumuz yerden temennimiz, şöyle veya böyle bu noktaya kadar gelen Basel'in, Boro karşısında ilk maçtaki 2-0 'lık avantajını koruyamamasıydı. Nitekim Boro, biraz talihin, biraz da bizzat Basel'in kendisinin yardımıyla, 1-0 geriye düştüğü maçı, sonuncusu 90+ 'da gelen dört golle kazandı ve biz de 2007-2008 sezonunda Şampiyonlar Ligi'ne yine iki takımla katılma hakkımızı korumuş olduk.

Futbol dünyamızın yapısı gereği, Avrupa futbolunun son 15 yılında olmayan bir ülkenin Milli Takımı'na (Skora aldanmayın) kolayca elenişimizin ve UEFA Kulüpler sıralamasında bu ülkenin gerisine düşmekten son saniyede kurtuluşumuzun sebepleri üzerinde durmuyoruz. Önümüzdeki yıllarda da bizimle doğrudan alakası olmayan takımların oynayacağı maçların sonuçlarının da işimize geldiği gibi bitmesi dileğiyle..

Gelelim yarı final eşleşmelerine.

Steau - Boro ve Schalke - Sevilla arasında oynanacak maçlar 20 ve 27 Nisan'da..

Basel deplasmanı dışında kupada bu sezon şok skor almayan Boro elbette daha avantajlı görünüyor; Basel maçına kadar kupadaki altı maçta yedikleri gol sayısının da sadece iki olduğunu ekleyelim..

Schalke - Sevilla eşleşmesinde ilk maçı deplasmanda oynayacak olmak Sevilla için ciddi bir avantaj olabilir. Sevilla, oyun sistemi olarak iyi bir deplasman takımı ve şansı yaver gittiğinde (Ki bu oran hiç de az değil) kendi sahasında kendisine lazım olan skor neyse maçı ona bağlayabiliyor. Mukabil Schalke'nin de bu sezon oynadığı futbolun semeresini bir şekilde alması lazım. Keşke finalde eşleşebilseydiler.

Ve bir not, eğer Schalke turu geçerse, UEFA'nın Şampiyonlar Ligi'nden bu kupaya kaydırdığı takımlar içerisinde final gören beşinci takım olacak. Diğer dördü; 1999 - 2000 sezonu finalistleri (Galatasaray - Arsenal) ve 2001 - 2002 finalistleriydi (Feyenoord - Dortmund)..

Hiç yorum yok: