29.09.2010
Milli Takımlar Meselesi
"Futbolcular için kendi takımında ve Milli Takımı’nda oynamak program yoğunluğu açısından sıkıntı yaratıyor. Kulüpler, Milli Takım’a verdikleri futbolcuların sakat veya yüzde 100 geri dönmediklerinden şikayetçi. Dünya Kupası’nda futbolcuların bireysel performansları yüzde 100’ün altındaydı. Dünya Kupası’nda iyi bir futbol izlemedik. Oynanan futbol düşük bir seviyedeydi. Bir sezonun ardından bu kadar yoğun bir tempoda oynayıp, Dünya Kupası’na giden üst düzey futbolcularda üst düzey bir performans görmedim. Bu kadar yoğunluk, futbol için hiç iyi bir şey değil ve sıkıntı yaratan bir olay. Çok maç oynayıp az dinlenme fırsatı buluyorlar. Bayern Münih ve Hollanda Futbol Federasyonu arasındaki Robben sorununda, Bayern Münih’in haklı olduğunu düşünüyorum. Kulüpler, Milli Takım’a gönderdikleri futbolcuları sigortalatmak zorunda. Bayern Münih’in haklı olduğu konulardan bir tanesi şu: Büyük yatırımlar yapan kulüplerin, futbolcuları Milli Takım’a gidiyor, Milli Takım doktoru bakıp "iyi" deyip sahaya sürüyor. Ama muhakkak kulüp doktorunun da orada bulunması, en azından durumu izah etmesi daha iyi olur. Milli maçlar 1-2 haftalık gibi kısa bir periyotta oynanıyor. Futbolcular tabii ki Milli Takım’a gidecek, ama milli maçta oynayan oyuncuların hep sakat dönmesi, o futbolculara çok büyük paralar harcayan kulüplere zarar veriyor. Özellikle Bayern Münih’in şu konudaki yorumları doğru. Milli Takım’a gidip, Dünya Kupası oynayıp dönüp, istirahat yapmadan, ön hazırlık yapmadan direkt milli maçların olması. Bu sponsorların yapmış olduğu bir program. Futbolcuların bu tür milli maçlara yorgun çıkması, henüz düzenini sağlamadan tekrar maç ritmine girmesi büyük dezavantaj oluyor."
28.09.2010
Kısa Kısa
21.09.2010
Madde madde Trabzonspor
BİR: Maçın sonucuna hiç şaşırmadım. Bu mağlubiyet Fenerbahçe maçında da gelebilirdi, Antalya maçında da. Trabzonspor Liverpool’u elese yine şaşırmayacaktım. Eleyecekmiş gibi yaptı, başaramadı. Manisa maçında –miş- gibi bir durum yaşandı ama olmadı. İlk yarım saatte yenecekmiş gibi yaptı, yıkıldı.
İKİ: Teo, Umut, Jaja, Yattara, Colman, Selçuk. Bu oyuncuların hangisi gol atsa kimse şaşırmaz. Demek ki neymiş, bol forvet, bol santrafor, bol gol demek değilmiş. Takım organizasyonu, futbolun gerçekten bir taktik ve sistem ürünü olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
ÜÇ: Bir Türk futbolu yanlışı daha. Takımınız ilk 4 ya da 5 haftada gelene 6 gidene 4 atıyorsa şampiyon olacağına inanıyor, bunu da 8 ay önceden açıklıyorsunuz. “Bu sene en büyük aday Trabzonspor, en iyi futbolu Trabzonspor oynuyor” gibilerinden klişe laflarla yazılar yazılıyor, yorumlar yapılıyor. Fener’e 3, Sivas’a 6 atan, Liverpool deplasmanında bile 2 gol yemeyen Trabzonspor, Manisa gibi ilk 4 haftada sıfır çeken takımdan Trabzon’da 3 gol yiyorsa hangi yorumu yapmak lazım?
DÖRT: Aslında yorum belli; bir Trabzonspor klasiğidir bu. Sezona iyi başlar, kendi kendini över. İlk haftalar bu şekilde bol gollü galibiyetler alırsa şampiyonum der. Diyelim tersi oldu, ya hocasını değiştirir ya da kongre yapar. Size yakın tarihten iki çıplak örnek. 2004-2005 sezonu başkan Atay Aktuğ, teknik direktör Şenol Güneş. Avrupa kupalarında Famagusta mağlubiyetinin ardından, içerde Manisa’ya 2-0 mağlup olan Trabzonspor’da Şenol Güneş daha 4.hafta görevi bırakıyor. Tam bir sene sonra, bu kez başkan Nuri Albayrak, teknik adam Lazaroni. Ligin 4. haftası istifa ettirilip ülkesine gönderiliyor. Budur.
BEŞ: Yönetim kurulundaki istifanın bu maçın sonucuyla hiç mi hiç alakası yoktur. Teofilo, asbaşkanının istifasına üzüldüğü için mi golü kaçırmıştır? Bu düşünceler, ‘Geçen hafta nasıl oluyor da 6 gol atan takım bu hafta kendi evinde 3-1 yeniliyor’ diye düşünüp işin içinden çıkamadığımızda cevap bulup sevindiğimiz cümlelerdir?
ALTI: Öyle ya da böyle maçın olayı sonucu değildir. Makukula’dır. Trabzonspor kendisine her gol atan adamı almak zorunda mıdır? Değildir, olmamalıdır. Ancak, nasıl oluyor da Makukula’yı Trabzonspor değil de Manisaspor transfer edebilmektedir? Futbolcu, parayı çok veren biraz da anlı şanlı bir yer olursa üçe beşe bakmaz, gider. Trabzonspor’da yöneticilik sonuç almadır. Trabzonspor’san, Makukula’yı istersin alırsın. Ronaldinho’yu istersin alamazsın. Yoksa bu işi muhtar Kazım dayı da yapar. O da istedik ama olmadı diyebilir pekala!
YEDİ: Manisa maçı Trabzonspor kazanını kaynatır. Trabzon’da herkesin bir hesabı vardır. Çünkü orası kulisler kentidir. Bu hesapların Kayseri maçındaki 1 golden daha önemli olmadığını bilmem yazmaya gerek var mı? Futbolcunun umurunda olmadığını da. Keşke Trabzon’da herkes en iyi anladığı işi yapsa!
SEKİZ: Kriz kelimesini sanki ilk kez duyar gibi olanlar çok şaşırıyor. ‘Her şey yolunda giderken nereden çıktı bu istifalar? Sanki Trabzonspor çok kurumsal, sanki Trabzonspor dünya kulübü. Asbaşkanı istifa etti diye futbolcusu krize giriyor, hocası demoralize oluyorsa vahh benim Trabzonspor’uma!
DOKUZ: Bursa Beşiktaş’ın eski sağbeki, Trabzonspor’un eski sol beki ve ön liberosuyla şampiyon olabildiğine göre, demek ki iş takım olabilmekte. Havan olmayacak, ‘Biz büyüğüz, Trabzonspor’uz, 6 şampiyonluğumuz var, 7 de Kenan Evren kupamız’ diye ortalıkta dolaşmayacaksın. Kulis, kriz, muhalefet üretip kendi kendinle kavga etmeyeceksin. Başarı üreteceksin. Hem de yeni. Onlarla varolacaksın. Yıl, 1977 değil!
20.09.2010
Güzel Maçtı
17.09.2010
Dolce Vita
Görünce utanıyorum be....
Size çıtır çerez gelir bu paralar.Yapmayın bu çiğlikleri işte..
Belki de ayıplamamak lazım,Türküz işte biz en nihayetinde..
Ne umut edecektik ki ?Ne zaman güzel bir şey başarsak onu pisletmek için daha fazla efor sarf etmiyormuyuz?
Al Süreyya Ayhan nerede ki şimdi?Evde Petek Dinçöz seyrediyordur
16.09.2010
Kazanma Alışkanlığı
Evet tarihlerinde oynadıkları ilk maçta 4 yemiş olabilirler ama bu mağlubiyetin,Bursaspor'un türkiye liginde ileride oynayacağı maçlara inanılmaz pozitif bir etki yapacağına inanıyorum.
Siz ancak sizden daha güçlüler ile oynayarak kendinizi geliştirebilirsiniz.Kişi bazında baktığımızda Bursasporlu oyuncular Valencia'da ki meslektaşlarından daha yeteneksiz değiller ,ama takım olmak ve uluslararası arenada düzenli oynamanın getirdiği tecrübe , sonrasında gelen "kazanma geleneği"'nin önemi,Sercan'ın yukarıda gösterdiği kadar az değildir...
Bunu en iyi GS'dan hatırlamıyormuyuz?2000 yılında UEFA kupası kazanıldıktan sonra kadro kalitesi olarak sürekli aşağı giden takım,5-6 yıl daha Avrupa arenasında çatır çatır mücadele ederek oynamadı mı?
15.09.2010
Biri Bu Adamların Kimliğini Ortaya Çıkarsın!
Maç sonrasında Bahreynli oyuncular ve teknik görevliler karşılarındaki takımın oynadığı aciz futboldan ve zayıflığından şüphe duyuyorlar. Sonrasında federasyon aracılığıyla Togo Futbol Federasyon'uyla temasa geçiyorlar. Ama o da ne? Togo Futbol Federasyonu, böyle bir fikstürden haberlerinin bile olmadığı cevabını veriyor.
Peki Bahreyn'in maç yaptığı takım Togo değilse kimdi? Kimse cevaplayamıyor. Benim şahsi tahminim A) ülkeden kaçmak isteyen çok yaratıcı bir grup Togolu mülteci, B) dünyadaki espri anlayışı en gelişmiş arkadaş grubu, C) Geçtiğimiz Afrika Kupası sırasında takım otobüsü taramalı tüfeklerle taranan Togo Futbol Federasyonu'nun aldığı bir potansiyel saldırı istihbaratına karşı geliştirip test etmek istediği yeni bir yönetm.
14.09.2010
Galatasaray'ın Gerçek Durumu Nedir?
İnanılmaz bir tespit yapmış gerçekten.Sormazlar mı sana be adam Hagi gidiyor,Baliç'i alıyorsun,sonra Ribery'i getiriyorsun,o gidiyor Ilıc'i alıyorsun,yok olmadı sonra Lincoln'u alıyorsun,o gidiyor Arda'yı oraya monte etmeye çalışıyorsun olmuyor,sonra yok şimdi de Misimovic'i alıyorsun oraya.Bakın bunlar inanılmaz güzel hamleler,takdir de ediyorum,vizyon da var.
Bu Hareket Tamamen Bana
13.09.2010
Şampiyonlar Ligi Fantazi Futbol 2011
Kaydolmak için: http://en.uclfantasy.uefa.com/
Önceki senelerde hesap açtırdıysanız, o hesap aynen duruyor. e-mail ve şifre yazmak yeterli.
Ligin kodu: 87031-18604
Buyrun er meydanına...
3.09.2010
Kelinden Öpeyim Galliani
Gelelim Serie A'ya.. Geçen yılki CL zaferinden sonra Inter Jose'yi ve Balotelli'yi kaybetti. Yerine düzgün bir transferleri yok, inatçı Rafa'dan başka. Rafa'nın rotasyon manyaklığı Moratti'nin başına çorap örebilir. Keşke Sinisa Mihajlovic gelseydi kanımca daha uygun olurdu.
Juve'de ise herşey baştan başa değişti. T.D'ye Del Neri, genel direktörlüğe de Marotta geldi Doria'dan. Marotta efendi de eline süpürgeyi alıp takımın yarısını temizledi. Trezegol, Poulsen Diego, Camoranesi, Cannavaro, Zebina hatta Giovinco gibi isimler çeşitli şekillerde kapı dışarı edildiler. Yerlerine de Krasic, Pepe, Quagliarella gibi kaliteli ama az kariyerli adamlar geldi. Bakalım bir yeniden doğuş gösterebilecekler mi?
Başkentin düşman kardeşleri de boş durmadılar. Kırmızılılar son gün boşa çıkan Borriello'yu, alemci Adriano'yu, bir de Simplicio'yu kadrosuna kattı. Lazio ise Kolarov'u iyi bir paraya City'e okutup o paralarla Hernanes Garrido ve Bresciano gibi mühim adamları kadrosuna kattı. Napoli ise Cavani'yi alıp Quagliarella'yı Juveye yolladı. Sezonun transferde kaybedeni ise Simplicio, Kjaer, Bresciano, Cavani gibi önemli isimleri yollayıp takımı ismi duyulmamış pek çok oyuncuyla dolduran Palermo oldu. Ya yeni gelen oyuncularla kasayı doldururlar ya da başkan Zamparini ocakta herkesi kovar.
Kısa bir Serie A değerlendirmesiyle karşınızda oldum. Saygılarımla.
2.09.2010
Yobo - Misimovic - Robinho üçlemesi
Bizim üç büyüklere de son gün piyangosu olarak Misimovic - Yobo - Fatih Tekke çıktı. Transferlerin hepsi kaliteli diyecek laf yok ama Milan ile bizim takımları karşılaştırırken ortada büyük bir problem var.
Milan daha ligde bir maç oynamış, henüz Avrupa'da sahaya çıkmamışken bu transferleri yapmaya hakkı var ancak sezonu temmuz ortasında açmış takımlarımızın Avrupa'dan elendikten sonra şu transferleri yapmasının artık tek anlamı 400 milyon dolar yayın bedelli lig oluyor.
Bütün yıl yattıktan sonra, sınavdan önceki gece kitabı açan öğrenci misali yapılan transferler iyi niyetli ama geçmiş olsun artık iş işten geçti.
Trabzonlu Fatih Tekke!
Trabzon’un ikiye bölüneceği bir gelişme daha. Fatih Tekke’yi Beşiktaş kaptı. Hem de transferin son gününde, son anında. Beşiktaş tarihinin en büyük transferi, övünebilirler. Özelliklerini herkes ezbere biliyor. Onun özelliklerinde çok az forvet oyuncusu var. Santrafor da oynar, forvet de. Orta alanın ortasında da oynar. Nitekim Trabzonspor’un orta alanında da oynadı.
Yaşının geçtiğini düşünenler yanılabilir. Türkiye ligini en az 3 sene daha rahat götürür. İstatistiklere göre, ortalaması 15 gol. Beşiktaş enayi takımı mı, en kritik yerine, en dar zamanda yaşı 33 olan bir adamı alsın? Yaşına itiraz edenlerin sonuna kadar karşısındayım.
Neden? Bir adam alırsın yaşı 23. Genç, enerjik. Bu adama yatırım yapalım dersin, yaşı 28’e gelir, sana yüktür. Gitse de kurtulsak diye bakarsın. Sonuç ne? Beş yıl kaybetmişsin. 23 yaşında hiçbir zaman üst düzey olamayacak bir adam mı, 33 yaşında yeteneklerinden, futbol bilgisinden, futbolculuğundan emin olacağın bir adam mı?
Futbol koşu oyunu değil. Maç ortasında verilen futbol istatistiklerinin de çok önemi yok. Yani belirleyici değil. Liverpool, Trabzon’u koşturdu, sonra 2 gol atıp maçı aldı götürdü. Avrupalı sonuç alıyor, biz ise saha içinde ne kadar çok koşarsak o kadar farklı kazanacağımızı sanıyoruz. Bu yaş mevzuu da buna benziyor. Fatih Tekke iyi ama 33’ünde olmasa diyenler yanlış yolda. Çıktı yarın öbürgün İnönü’ye, ne yapacak? 5 bin metre koşusuna mı hazırlanacak? İşi gol atmak değil mi? Gol attırmak değil mi? Takımına oynamak değil mi? Maçın sonucunu değiştirmek değil mi? Bence hepsini yapar.
Tekke Gaziantep’teyken Beşiktaş yine talip olmuştu ama Özkan Sümer erken davranmış ve onu geri almıştı. Samet Aybaba’nın da katkılarıyla. O da kapris yapmadı, istedi Fatih’i. Zaten Fatih ondan sonra aldı yürüdü. Trabzonspor’a 8 milyon Euro’ya yakın para kazandırdı. Daha ne olsun?
Trabzonsporlular nasıl sınav verecek onu bekliyoruz. Onun Beşiktaş’ta başarısız olmasını isteyen Trabzonsporlular olacak. Sayıları az değil. Benim gibi çok başarılı olmasını isteyecekler de vardır. Trabzonsporlular, Tekke’yi desteklememeliler. Tekke, Beşiktaş’taki Trabzon’dur.
Bir sözüm de Trabzon medyasına;
Trabzon medyası Fatih Tekke konusunda ne bir lobi oluşturabildi ne de bunun için elini oynattı? “Transferler geç kaldı, nerede o adam, nerede bu adam” diye dövünenler, işine geldiği zaman istedikleri oyuncu için baskı kuranlar, gerçek bir Trabzonlu için 3 maymunu oynadı. Vasat yabancılara methiye düzenler, iki senede 4 gol atanları dünyanın en büyük topçusu diye bize yutturanlar, Fatih’in Trabzonspor’da olmamasının sorumlusu olarak akıllarda kalacak. Onu Trabzonspor’a kazandırmayanlar, kulüp kapılarını ona kapatanlar, ‘Biz varken o asla olamaz’ diyenlere Volkan Konak’la cevap verelim:
“Tarihin çektiği fotoğrafta onların bir gözü kapalı çıkacak”