İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

18.12.2013

Örümcek Adam: Walter Zenga


Rezalete bakın... İki gündür bir gazla Yashin'i yazarak 20. yüzyılın en iyi 20 kalecisini hatırladığımız seriyi sonlandırmaya çalışıyorum. Hatta Yashin'in hikayesinin ilk bölümü 10 dakikalığına siteye bile kondu ama sonradan farkettim ki serinin Yashin'den önceki son halkası olan Zenga yazılmış ama hiç yayınlanmamış... Bu durumda önce hemen kendisine yapmış olduğum bu saygısızlığı telafi ediyorum. Yarından itibaren de Yashin tefrikasının yayımına başlarız. Dört seneyi geçen tembellikten sonra görkemli bir final yapmak lazım...
 

Bir başka efsane olan Dino Zoff’u anlatırken, İtalya’nın savunma ağırlıklı futbol ekolünde kalecilerin önemine değinmiştik ve Catennacio’nun 1960’larda yerleşmesinden bu yana Zoff’la başlayarak bugün Buffon’a kadar uzayan bir zincirden bahsetmiştik. Bu zincirin Zoff’tan sonraki ikinci büyük halkası Zenga olmuştur. 

  Tarih: 28 Nisan 1960. Milano’da bahar kendisini bütün güzelliğiyle hissettirmektedir ve bu türizm-kültür ve moda şehrinde yaşayan şanslı faniler, yorucu bir günün akşamında bir fincan cappucinonun tadını çıkartacak şansı bulabilmeye başlamıştır. Şehrin o tarihte henüz 1.5 milyona ulaşmış nüfusuna bugün katılan küçük Walter daha sadece 10 yaşındayken gençler liginde oynadığı bir maçta yetenekleriyle Internazionale’nin altyapı sorumlusu Italo Galbiati’nin dikkatini çeker. Kendini bildi bileli tutmakta olduğu Inter’den davet aldığı gün tahminen ufaklık için çok mutlu geçmiştir. Ancak bazen San Siro’daki maçlara top toplayıcı olarak çıkmaya ve idolü Ivano Bordon’un kalesinin arkasında onu izleyerek hayaller kurmaya başlamasına rağmen lacivert-siyahlı formaya ulaşması için biraz beklemesi gerekecektir. Öncelikle Inter’in altyapısında oynamaya başlar ve bu arada boyu 1.88’e kadar ulaşır. Zenga, 1978’de biraz pişmesi için kiralandığı C1 Ligi (bize göre eski 3., şimdiki 2. lig) takımlarından Salernita’da sezon boyunca sadece 3 defa forma şansı bulabilir. Genç Walter 1979-80 sezonunu C2 ligi takımı Savona’da geçirdikten sonra 1980-82 arasında ise yine C1’de Sambenedettese takımında oynar. Hatta 1981-82 sezonunda ligi ikinci tamamlayarak bir üst kümeye geçmeye hak kazanmış takımının ismini tam da takılmadan söylemeyi öğrenmiştir ki, Milano’dan dönüş çağrısı duyulur. Bordon’a yeni bir yedek gerekmektedir ve Zenga sonunda yedek de olsa hayallerini kurduğu formaya kavuşur. 1982-83 sezonunda ligde hiç oynamasa da İtalya Kupası süresince 5 maçta şans bulur. Sonraki sezonda ise Bordon, 13 yıllık Inter macerasının ardından Sampdoria’ya transfer olur (burayı aklınızda tutun). O zaman takımın yöneticileri arasında olan efsane oyuncu Sandro Mazzola, Zenga’ya o kadar güvenmektedir ki Avellino’da kiralık olarak oynayan ve Zenga’dan üç yaş büyük olan Stefano Tacconi’nin serbest bırakılması için yönetimi ikna eder. Hatırlayanlar olacaktır; Tacconi ise aynı yıl Juventus’e transfer olur ve Platini’li, Boniek’li Tardelli’li, Scirea’lı efsane takımın önemli bir parçasını oluşturur. Tacconi hakkında heralde pek kimsenin bilmediği (ve benim de yeni öğrendiğim) bir not ise; klüpler bazındaki bütün kupaları (1984 Kupa Galipleri ve Süper Kupa; 1985 Şampiyon Klüpler ve Kıtalararası Kupa ve 1990 UEFA Kupası) kazanan sadece 5 oyuncudan birisi ve tek kalecidir.

Bugün hayal meyal hatırladığım Tacconi’yi anmış olmak hoşuma gitmedi değil ama konumuzu dağıtmayalım. Zenga sonunda Inter’in 1 Numaralı formasıyla Seria A’daki ilk maçında 11 Eylül 1983 günü San Siro’nun çimlerine adım atar. Inter o sezon Juventus ile Roma arasında son haftaya kadar süren mücadeleyi geriden takip eder ve ligi 4. bitirebilir. Inter ve de Zenga 1988-89 yılına kadar Serie A’da şampiyonluk göremeyecek ve bu dönemde 3.’lükten de yukarı çıkamayacaktır. Ancak Zenga yavaş yavaş bütün ülkenin ismini ya da akrobatik kurtarışlar yapma merakı nedeniyle verilen “Örümcek Adam” lakabını bildiği bir kaleci olacaktır. Tabii ki başarısı ona Milli Takım’ın da kapısını açacaktır.
Dünya Kupası’nın son sahibi İtalya, Meksika 86’ya da favorilerden birisi olarak gider ancak henüz ikinci turda Platini ve arkadaşlarının Fransa’sına 2-0 yenilerek eve erkenden döner. Zenga ise, kupa öncesi hazırlık maçlarından itibaren 3. kaleci olarak geçirdiği Dünya Kupası’nın ardından milli formayı ilk defa, 8 Ekim 1986’da Yunanistan’a karşı oynanan özel maçta giyer. İtalya’nın 2-0 kazandığı maç ayrıca yeni teknik direktör Azeglio Vicini’nin de ilk maçıdır. Vicini ile İtalya, Euro 88’e katılma hakkını rahatça kazandıktan sonra 8 takımlı turnuvanın A grubundan, ev sahibi Batı Almanya’nın ardından ikinci olarak çıkar. Yarı finalde ise, o zamanın ağır toplarından olan Sovyetler Birliği karşısında Litovchenko ve Protasov’un ikinci yarıdaki golleriyle alınan 2-0’lık mağlubiyet eve dönüş biletini keser.
Aslında İtalya için daha önemli olan 1990’da ev sahibi olduğu Dünya Kupası’nı kazanabilmektir. İtalya 90, Meksika’nın aksine saat farkının da büyük olmamasının da yardımıyla gerçek anlamda seyrettim diyebileceğim ilk dünya kupasıdır. Ev sahibi kontenjanından kupaya doğrudan katılması nedeniyle İtalya, eleme grupları dönemini özel maçlarla geçirir. Zenga ise, yukarıda anlattığımız maçtan itibaren sadece bir defa Tacconi’nin yedeği olarak sahaya çıkar.
İtalya’daki Dünya Kupası daha ilk maçtan sürprizle başlar ve son şampiyon Arjantin, Kamerun’a 1-0 yenilir. Sürprizler neredeyse İtalya’nın neredeyse ikinci gün yaptığı Avusturya maçında da devam edecektir. Maçın kesin favorisi olan azzuri (neden azzuriler olmadığını hatırlıyoruz değil mi?), galibiyeti ancak 75. dakikada oyuna giren yedek forvet Salvatore Schillaci’nin 3 dakika sonra attığı golle kurtarabilir. Sonraki iki maçta İtalya, Çekoslovakya ve ABD’yi de geçmeyi başarır ancak oynanan oyun pek tatmin edici değildir. Zaten B grubunda Arjantin ve Sovyetler Birliği gibi iki devi turnuva dışına iten Kamerun ve Romanya şimdiden herkesin dikkatini çekmiştir bile. İtalya ise ikinci turda Uruguay ve çeyrek finalde İrlanda’yı geçerek yarı finale kadar uzanır. Bu arada Zenga da turnuvanın başından bu yana gol yemeyerek (ilk turdaki Çekoslovakya maçında bir gol yemişti ama bu gol yanlış bir ofsayt kararıyla iptal edilmişti) bir rekor kırmakla meşguldür. Yarı finaldeki Arjantin maçında İtalya, artık ilk 11 çıkan Schillaci’nin 17. dakikadaki golüyle öne geçer, ancak özellikle ikinci yarıda Arjantin bastırmaya başlar. Kaderin bir cilvesi sonucu Napoli’de oynanan ve bu nedenle taraftar desteğinin İtalya’da değil Arjantin’de olduğu maçın 67. dakikasında, ikinci turda Brezilya’yı da yıkan kadife bilekli fırtına tanrısı Caniggia beraberliği sağlar ve İtalya için sonun başlangıcı olur. Bu gol Zenga’nın, Dünya Kupası finallerinde 518 dakikalık gol yememe rekorunu da mühürlemiştir. Uzatmada da başka gol olmaz ve penaltı atışlarında hiçbir kurtarış yapamayan Zenga yerine, İtalya’nın 4. ve 5. penaltılarını kurtaran Goycochea yıldız olur. Ev sahibi ise teselliyi, İngiltere’yi 2-1 yenerek 3. olmakta bulur. İtalyanlar bugün 1990 Dünya Kupası’nı sadece “Toto Schillaci’nin büyülü geceleri” olarak hatırlayacaktır. Zenga ise, kupanın en iyi kalecisi seçilerek aynı yıl kazandığı Avrupa ve dünyada yılın kalecisi ödüllerini perçinleyecektir.
Zenga’nın milli takım kariyeri İtalya 90’dan sonra takımın kendisiyle birlikte gerilemeye başlar. Takım eleme gruplarında, daha sonra Bağımsız Devlet Topluluğu’na dönüşecek olan Sovyetler Birliği’nin geride kalarak 1992 yılında İsveç’de düzenlenen  Avrupa Şampiyonası’na katılamaz. Bu Teknik Direktör Vicini’nin de sonu olurken, yerine geçecek olan Arrigo Sacchi yavaş yavaş kaleyi Zenga’dan alarak Marchegianni ve Pagliuca’ya teslim etmeye başlar. Walter Zenga, İtalya formasını 58. ve son defa 4 Temmuz 1992 günü İrlanda’ya karşı giyer.
Zenga’nın klüp kariyerine döndüğümüz zaman ise Inter ile sadece bir defa 1988-89 yılında Serie A şampiyonu olabildiğini görüyoruz ama bu arada 1989-91 yılları arasında 3 yıl boyunca dünyada yılın kalecisi ödülünü kimselere kaptırmaz. 1990’ların ilk yılları ise lacivert-siyahlılar için daha çok Avrupa’da başarılı olunan bir dönemdir ve 1991 ile 1994 yıllarında iki defa UEFA kupasını müzelerine götürürler. 1994 yılının UEFA şampiyonluğu Zenga için de çok anlamlıdır çünkü 11 Mayıs tarihinde San Siro’da oynanan finalin ikinci maçı onun da Inter’deki son maçı olacaktır. Inter maçı, ilk maçtaki skorla 1-0 kazanarak kupaya uzanırken maç içerisinde birçok kurtarış yapan Zenga kaptan olarak kaldırdığı kupayla 12 yıl ve 328 maçın ardından taraftarlarına veda eder.
1994/95 sezonu için yerini Pagliuca’ya bırakan Zenga, Sampdoria’ya transfer olur (Zenga’nın idolu Bordon’un da Inter’in ardından aynı klübe gittiğini hatırlıyoruz). Sampdoria’da iki sezonun ardından bir yıl da Padova’da geçiren Zenga, kariyerinin son durağı olarak ABD’yi seçer. New England Revolution takımında 1997 sezonunda oynadıktan sonra 1998’de kız arkadaşıyla birlikte bir İtalyan dizisinde oynamak için ara verir. 1997 sezonunda takımının attığı bir golü tribünlere gelerek kutlamak istediği aynı kız arkadaşı yüzünden rakip Tampa Bay Munity neredeyse santradan gol atacaktır. 1999 yılında bu defa menajer-oyuncu olarak ABD’ye geri dönen Zenga aynı yıl aktif futbol hayatına nokta koyar.
Ancak şimdiye kadar anlattığımız 19 (Schumacher dahil) efsane kalecinin çoğunluğunun aksine Zenga, futbolu bıraktıktan sonra köşesine çekilmeyi seçmez. Artık Inter’e teknik direktör olmak gibi yeni bir hayali vardır ve bunun için yola çıkar. Bu yol çok daha zorlu olacaktır ve 2002 yılından bu yana görev yaptığı ve arasında Gaziantepspor’un da olduğu 10 takım ve 6 ülke gezer. Teknik Direktör Zenga, bu takımlardan sadece Kızılyıldız, Catania ve Al Nasr’da tam bir sezon geçirebilirken, diğerlerinden ya kovulmuş ya da istifa etmek zorunda kalmıştır. Aslında en başarılı dönemlerini de bu iki takımla geçirir ve Kızılyıldızla Sırbistan’da lig ve kupayı kazanarak duble yaparken, Catania’yı da tarihinde Serie A’da topladığı en yüksek puana ulaştırır. Bu arada 2008 yılında birkaç aylığına RAI’de yorumculuk yapan Zenga son olarak Ocak 2011-Temmuz 2013 arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nin Al Nasr takımını çalıştırır.
Zenga, İtalyan milli takımında 1960’ların sonundan itibaren Zoof ve Albertosi’nin başlattığı gri kaleci kazağı geleneğini hakkıyla taşıyan ve 1980’lerin sonu ve 1990’ların başında dünyanın en iyileri arasında yer alan bir kaleci olmuştur. Gri kazak ise daha sonra gelecek Pagliuca, Toldo ve Buffon gibi çok iyi kaleciler tarafından yavaş yavaş terkedilerek futbolun kaybolan güzel gelenekleri arasına katılmaya doğru yol almaktadır ki fakir yazarınız gibi internetten eski formaları alabileceği siteleri araştıran birisi için bu pek de hoş bir haber değildir (bu arada reklam gibi olacak ama bu konuda ideal adreslerden birisi için http://www.toffs.com/). 
Bu da böyle biter efendim... Yarından itibaren 20. yüzyılın en büyük kalecisi olan Yashin'in hayatını ve kariyerini anlatmaya başlıyoruz...

Hiç yorum yok: