Bugün Avrupa’nın en büyük 5 liginden biri kabul edilen Bundesliga; esasında La Liga, Serie A ve Ligue 1 gibi rakiplerinden çok daha sonra kuruldu. Bunun sebebi 1963 yılına kadar Almanya’da hala daha amatör seviyede oynanmasıydı. 1963 yılı öncesinde Alman takımları Operliga’da, ( üst lig) bölgesel seviyede mücadele eder, daha sonra da play-offlarla ulusal şampiyon belirlenirdi. 1962 Dünya Kupası’nda Alman milli takımı çeyrek finallerde Şili’ye elendikten sonra, artık profesyonel futbolu kabul etmeleri gerektiği ortaya çıktı. Böylece 1963 yılında bölgesel liglerden çeşitli takımların katılımıyla Almanya profesyonel futbol dönemini açmış oldu.
Bundesliga, türkçesiyle federal lig, bugünkü konumunu 1994 yılından sonra; Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden sonra aldı. Buna göre Bundesliga her kümede 18 takım olmak üzere iki takımdan oluşuyor.
Ekonomik başarı ve sürekli artan popülaritesi ile Bundesliga 2005/2006 sezonunda 1.52 milyar euro kazanan bir kurum haline geldi. Bu haliyle profesyonel futbol sektörü sadece ödediği 460 milyon euro vergi ile ülkenin en önemli vergi ödeyen sektörlerinden biri değil; aynı zamanda sektör içersinde 34 bin çalışanın bulunması ile önemli bir işveren konumuna yükseldi.
Bundesliga’nın bu kadar büyük bir sektör haline gelmesinde en önemli etken ligin geniş kitleler tarafından takip edilmesi. Bundesliga 2007 raporuna göre futbol %53 ile en çok ilgilenilen spor dalı konumunda. Onu %40’lık oranlarıyla Kış sporları ve Formula 1 takip ediyor. Elbet “takip etmek” sözcüğü finansal değerleri açıklamak için yeterli değil.
Alman futbol seyircisi yüksek katılım oranıyla ligin en önemli gelir kalemlerinden birini oluşturuyor. 2006-2007 yılının rakamlarına göre sezon boyunca oynanan 306 maçı 11.9 milyon biletli seyirci izledi. Bu da maç başına ortalama 38.888 seyirci demek. Bu şekilde Bundesliga, NFL’in ardından tüm dünyada en çok izlenen 2. ülke içi profesyonel spor organizasyonu oluyor. Alman futbol seyircisinin ilgisi sadece 1. lige değil, aynı zamanda Bundesliga 2. ligi de oldukça büyük ilgi topluyor. Yine bu sezonun sayılarına göre Bundesliga 2. ligi, 16.815 seyirci ortalaması ile sezonu kapattı. Böylece, Bundesliga 2; Türkiye Süper Ligi, Belçika 1. ligi, Portekiz 1. ligi gibi ülkeleri geride bıraktı. Sayı vermek gerekirse Türkiye Süper Ligi’nin 2006-2007 seyirci ortalaması 14bin 49 olurken, Galatasaray sezonu 16.307 seyirci ortalamasıyla tamamladı.
Bu katılım yüksekliğinin altında yatan temel sebep Bundesliga’da bilet oranlarının görece olarak çok daha düşük olması. Premierleague’de ortalama bilet fiyatı 48€, La Liga’da 32€, Serie A’da 24€ iken, Almanya’da bu fiyat 18€ .
Büyük seyirci oranlarına karşılık, bilet fiyatlarının düşük olmasıyla, bilet gelirleri Bundesliga’nın ancak 3. büyük gelir kalemi olabiliyor. Bu kalemlerden aslan payını %28’lik oranla reklamlar ve sponsorluk alırken, %25.21 ile televizyon yayınları ikinci sırada yer alıyor. Maç gelirlerin oranı ise %23.46. Bu üçlüyü %7.18 ile transferler; %4.41 ile ürün satışları takip ediyor.
Gelir kalemlerinin başını çeken reklam ve sponsorluk alanında en büyük geliri 2007 yılının başından itibaren Schalke kazanıyor. Rus doğalgaz devi Gazprom ile 2007 yılı itibariyle başlayan anlaşmaya göre Schalke ilk etapta 100 milyon € alacak. 2012’ye kadar devam edecek anlaşmada eğer Schalke, Şampiyonlar Ligi’ne katılırsa bu miktar 125 milyon €’ya kadar yükselecek. Anlaşmaya göre Schalke forma göğüs reklamı olarak Gazprom’un amblemini taşıyacak, Gazprom, stadın reklam panoları hakkına sahip olacak. Bununla birlikte bir tribünün adına da şirketin ismi verilecek.
Gazprom anlaşması ile birlikte, 1. ligdeki ana sponsorlarda enerji şirketlerinin sayısı beşe yükseldi. Bu sektörü, 4 şirketle seyehat, 3 şirketle finansal kurumlar, 2 şirketle telekomünikasyon ve birer şirketle içecek, spor bahis, tekstil ve otomotiv sektörleri takip ediyor. İkinci ligde de toplam 9 takımın sponsorları enerji ve finans sektörlerinden.
Bu 1.5 milyarı aşan gelirin aslan payı tabi ki 1.lig kulüplerine ait. Deloitte’in raporuna göre Bundesliga 1, 1.287 milyar euroluk senelik geliriyle PremierLeague (1.974 mir €) ve SerieA’nın (1.336 mir €) ardından Avrupa’nın en büyük 3. gelir sahibi ligi.
1.lig ile 2. lig arasındaki gelir dağılımı %85-%15 olunca, 1. ligde kalmak ve 1. lige çıkmak oldukça önemli bir hedef haline geliyor. Gerçekten de ligden düşen ve lige çıkan kulüplerin gelir-gider tablolarına baktığımızda bu iddianın doğruluğunu kanıtlıyoruz. 2004-05 yılında birinci ligden düşen üç kulüp ortalama olarak 29.4 milyon euro kazanırken 27 milyon euro harcamışlar. Ertesi sezon, 2005-06’da, 2. ligde gelir kaynaklarını neredeyse yarı yarıya kaybederlerken (19.8 mil €), giderleri sadece üçte bir oranında düşmüş (21.5 mil €) böylece kulüpler yaklaşık olarak 1.7 milyon € zarar etmişler.
Aynı şekilde 2004-05 sezonunda, 1. lige yükselen 3 takım ortalama olarak 21.8 milyon € gelir elde edip, 23.5 milyon € harcayarak yaklaşık 1.7 milyon euro zarar etmişlerken; 2005-2006 sezonunda 1. ligde gelirlerini %96 arttırıp (42.8 mil €) gider kalemlerindeki artışı %73.8 (40.9 mil €) seviyesinde tutarak ortalama 1.9 milyon € kar etmeyi başarmışlardır.
Bundesliga Harcama Dağılımları |
Maaşlar | 39.40% |
Ticari ve Yönetim giderleri | 5.19% |
Transferler | 11.10% |
Maç giderleri | 17.34% |
Altyapı yatırımları | 3.32% |
Diğer | 23.64% |
Bundesliga takımları altyapıya yatırımlarını da sürekli olarak arttırıyorlar. Alt yapı yatırımları 3 sezonda %26.78 oranında artarak 2005-2006 sezonunda 43 milyon € seviyesine ulaştı.
Alman kulüplerinin gelir ve gider tablolarını 2005-06 yılının puan tablosuna yansıttığımız zaman dağılımda büyük uçurumların olduğunu görüyoruz. İlk altı takımın oyuncularına ödediği maaşlar ortalama 45.9 milyon € olurken, sonraki 6 takımın bu harcaması yarısından bile daha az miktarda, 22.9milyon € olarak gerçekleşti. Ligin dibindeki altıya baktığımızda ise bu takımların maaş toplamları ortalaması 16.3 milyon € oldu. Bu tabloyu oranlarsak eğer; 1.lig ortalamasını 100 kabul edersek, ilk altının oranı 159, ikinci altının oranı 83, son altının oranı ise 59 oluyor.
Elbet bu oranlar gelirlere de yansımış durumda. Yine 1. lig ortalamasını 100 kabul edersek; ilk altının gelirleri 167, ikinci altının gelirleri 83, üçüncü altının gelirleri 61 oluyor.
1. lig takımlarının lig sıralamasına göre gelir dağılımı (mil €) |
| İlk 6 | İkinci 6 | Son 6 |
Bilet gelirleri | 26.1 | 13.2 | 11.0 |
Sponsorluk | 32.0 | 14.4 | 13.7 |
TV | 27.2 | 14.1 | 12.8 |
Transferler | 6.8 | 6.5 | 2.1 |
Ürün Satışları | 7.8 | 1.0 | 0.7 |
Diğer | 12.2 | 9.9 | 3.1 |
Toplam | 112.1 | 59.1 | 43.4 |
1. lig takımlarının lig sıralamasına göre gider dağılımı (mil €) |
| İlk 6 | İkinci 6 | Son 6 |
Maaşlar | 45.9 | 22.9 | 16.3 |
Yönetim giderleri | 7.2 | 2.1 | 1.9 |
Transferler | 12.7 | 7.0 | 4.3 |
Maç Giderleri | 19.5 | 8.2 | 9.8 |
Altyapı harcamaları | 3.3 | 1.7 | 2.2 |
Diğer | 25.6 | 17.6 | 7.9 |
Toplam | 112.2 | 59.5 | 42.3 |
Bundesliga’nın Zayıf Yanları
Bütün bunların yanında Bundesliga’nın zayıf yanlarını da belirtmemiz gerekiyor.
Bundesliga, Almanya içindeki takip edilme ve seyirci oranıyla diğer tüm ligleri geride bırakıyor. Ancak Bundesliga’nın yurt dışında rakiplerine oranla fazla payı bulunmuyor. Daha da açıkça söylemek gerekirse Bundesliga yurt dışında satmıyor. Bundesliga’nın yurtiçi yayın hakları arena adlı yayıncı kuruluşun elinde. 2009 yılına kadar sözleşmesi bulunan arena bu sözleşme için yıllık 240 milyon euro ödemekte. Bundesliga’nın maçları birçok ülkede yayınlanmasına karşılık buradan elde edebildikleri yıllık gelir ise ancak 140 milyon euronun biraz üzerinde. Buna karşılık Premierleague’in yurtdışı yayın haklarından kazandığı para yıllık 300 milyon euro.
Bunun yanında ligin rekabet yönünde iki açıdan eksiklikleri bulunuyor. Bunlardan birincisi yurtiçi rekabet. Almanya’nın birleşmesinden sonra Doğu Almanya takımları, Batı Almanya’nın daha zengin takımlarıyla baş etmekte oldukça zorlanıyor. Yüksek miktarlı sponsorluk anlaşmaları yapamıyorlar. Bunun sonucunda gerekli ücret ödeneği ayıramadıkları için yetiştirdikleri genç oyuncuları ellerinde tutamıyorlar. Öte yandan Batılı rakiplerine nazaran çok daha ilkel stat ve tesislere sahipler. Bundesliga’da bulunan 36 takımdan sadece 4 tanesi Doğu Almanya kökenli. Hansa Rostock ve Energie Cottubus, 1. ligde oynarlarken; Carl Zeiss Jena ve Erzgebirge Aue, ikinci ligde mücadele ediyorlar. 2006 Dünya Kupası hazırlıkları yapılırken, maçların oynanacağı şehirlerin belirlenmesi esnasında Doğu ile Batı arasında bir denge sağlanmak istendiyse de Doğu Almanya’nın otel, restoran, ulaşım gibi konularda altyapısının yetersiz olması neticesinde; Doğu Almanya, turnuvada sadece Leipzig ile temsil edilebildi.
İkinci olarak, finansal anlamda İngiltere, İspanya, İtalya gibi ülkelerle rekabet edebilmelerine karşın, bu rekabeti son beş sezondur sahaya yansıtamıyorlar. Son beş yılda Şampiyonlar Ligi’nde sadece Bayern Münih iki defa çeyrek finale çıkmayı başarabildi. Öte yandan UEFA Kupası’nda da durum pek farklı değil. Son 5 sezonun 40 çeyrek finalistinden sadece üçü Alman takımı. (2 kere Schalke ve 1 kere de Bayern Levekusen) Bunun altında yatan en büyük sebep Alman takımlarının, diğer liglerdeki takımlara oranla çok daha düşük ücret oranı vermesi. Deloitte&Touch’ın araştırmasına göre İtalya, İspanya, Fransa ve İtalya 1. ligindeki takımlar gelirlerinin %59 ila %64 arasındaki bir oranı oyuncu ücretlerine ayırırken, bu oran Bundesliga 1. liginde sadece %40. Bütçe oranının yüksek olmaması sebebiyle, kaliteli oyuncu getiremiyorlar bu da Alman takımlarının Avrupa karnesine yansıyor. Avrupa Kupaları’ndaki başarısızlık sebebiyle Almanya 2007-08 yılına UEFA sıralamasında, Romanya’nın bile arkasına düşerek 6. sırada başlayacak. Eğer kısa vadede, Bundesliga takımları Avrupa’da başarılı sonuçlar alamazlarsa, yakın zamanda Şampiyonlar Ligi’ndeki 3. takımlarını kaybetme tehlikesi ile karşılaşmaları içten bile değil.