15 aylık bir yazısızlık döneminden sonra artık tak etti ve yazıyorum ulan diye siteye girdim ve gözlerime inanamadım. Bundesliga gibi bir lig boş bırakılmış. Ben de olmaz böyle şey deyip yazmaya koyuldum. Bu sene bu köşede Bundesliga’yı yorumlarız. Hazır şu E2 de canavar gibi girmişken olaya. Digiturk’e bu sene üye olmayıp Avrupa Ligi maçlarına odaklanıyorum. Türkiye ligi’ni sadece stattan izlemeye Digiturk hırsızını da terk etmeye karar verdim zira üye olduğum bayiinin tarifeleri bilmemesi yüzünden kazık yemiş oldum. Her neyse biz Bundesliga’ya geçelim.
Baktım da en son 2 Mayıs’ta köşeye yazı yazılmış. Geçen sezonu herkes biliyor zaten Schalke’nin aptallığı, Stuttgart’ın aradan sıyrılışı ve müthiş sürpriz bir sonuç.(bu arada ekleyeyim: HASTA SCHALKELİYİM) Tam şampiyon olcaz derken saçma sapan bir Bochum mağlubiyeti olayları değiştirdi ve ezeli rakip Dortmund’a da yenilip bir de onlara rakiplerini sabote edip mutlu olma imkânı tanıdık. Bayern’in kriz yaşadığı bir sene bu olmamalıydı.
2006/2007 Sezonu için rayından çıkmış ve alışılmamış bir sezon diyebiliriz çünkü Bayern Münich ortalara çıkmadı. Ne kadar Hitzfeld ile bir çıkış yakalamış da olsalar bu sezon onlar için tam bir felaketti.
BAYERN MUNICH
Sezon bitimiyle Hitzfeld’in eski dönemindeki o şaşalı Bayern tekrar ortaya çıkmaya başladı. Luca Toni, Franck Ribery, Miroslav Klose, Marcell Jansen, Hamit Altintop, Jose Ernesto Sosa ve Jan Schlaudraff transferleri ile şu an değil sadece Almanya’nın Avrupa’nın en çok ses getiren kulübü durumundalar belki de. Hitzfeld’in ideal 11’inin şu an için Kahn (GK… Sanki yazmama gerek varmış gibi) – Lahm (DR) - Marcell Jansen (DL) – Lucio (DC)-Demichelis (DC) - Sosa (MR)- Ribery (ML) - Ze Roberto (MC )- Van Bommel (MC ) - Toni (FC) –Klose (FC). Hitzfeld’in şimdilik kafasındaki 11’in bu yönde şekillendiği iddia edilse de ben Schweinsteiger’in kendine bir yer bulacağını, Podolski’nin de o kadar kolay dışlanabilecek bir isim olmadığını düşünüyorum. Her durumda sezona girilirken favori Münih... Hitzfeld’in demeçleri orta sahanın ortasını defansif olarak güçlü tutacağını ve hücumu kanatlara odaklayacağını gösteriyor. Lahm ve Jansen gibi iki bek oyuncusu ve Toni-Klose forvet duosuyla bunu yapmamak ayıp olurdu bence. Yıllardır Bayern’in stoper mevkiine kadro genişliği getirmesi gerektiğini söylerdim ama Hitzfeld Demichelis’i orda kullanarak sorunu çözmüş. Van Buyten ve Ismael’in yanı sıra genç Hummels de kadroda destek görevi yapıyor. Bayern’de misyonunu tamamlamış olan Salihamidzic, Makaay gibi oyuncuları bırakmak da bence doğru karar. Hargreaves’in satılmasını da yanlış bulmuyorum. Başka bir zamanda o kadar para etmez bence Hargreaves. O mevkide sıkıntı çekmeyeceklerdir. Bir başka nokta da UEFA Kupası’nda oynayacak olmaları. Bu lig açısından onlara avantaj sağlayacaktır diye düşünüyorum. Nitekim Şampiyonlar Ligi ile UEFA arasındaki ‘toughness’ farkını görmemek imkansız.
SCHALKE
Gelelim başkanının demeçlerini Alman gazetelerinden çok Fanatik ve Fotomaç’ta okuyabileceğimiz kulüp Schalke’ye. Lincoln geldi, Başkan Appiah’ı istedi, Kuranyi Fener’de yok GS’ de falan filan. Peki, Schalke ne durumda. Aslında pek bir değişiklik var denemez. Altyapısına haklı olarak güvenen bir takım Schalke. Mesut Ozil’in ve kaleci Neuer’in 06/07 sezonunda gösterdiği performanslar bunu kanıtlamaya yeter. Schalke tam da bu 2 mevki de takımın 2 ağır topuyla yolunu ayırdı. Frank Rost Hamburg’a Lincoln de GS’ ye gitti. Transfer edilen iki oyuncudan biri Basel’den Rakitic. Bu sarı kafalı şirin adama bayağı da para verdiler. İzlemedim ama Schalke’nin hücum oyuncusundan anladığını düşünüyorum. Yine de unutmamak gerek ki Mesut Özil antrenör Slomka’nın çok güvendiği bir isim ve bu sene onu çok izleyeceğiz diye düşünüyorum. Diğer bir transfer Frankfurt’un simge isimlerinden Jermaine Jones. Adıyla bir Alman futbolcudan çok D-League oyuncusunu andırsa da önemli bir takviye. Çok enerjik ve 26 yaşında bu da demektir ki kariyerinde zirve yapmak istiyorsa Schalke TYTZ. (of çok kötüyüm ya her neyse). Mainz ile 04/05 de çıkış yaptıktan sonra Schalke’ye gelen ve milli takıma yükselen kanat oyuncusu Mimoun Azaouagh da sakatlıklardan kurtulmuş ve bu sene çıkış yapmasını beklediğim isimlerden. Hannover’de kiralık geçen yıllardan sonra 85 jenerasyonunun kaptanı Michael Delura’da bu sene dikkatle izlenmesi gereken isimlerden bence. Boenisch, Happke, Höwedes, Kunert gibi isimler de altyapıdan gelen ve profesyonel kontrat imzalayan diğer isimler. Gecen sene Neuer ve Mesut’un yaptığı benzeri bir çıkışı bekleyebileceğimiz oyuncular. Lincoln’un ve Hamit’in gidişiyle takım içinde daha huzurlu bir sezon geçireceklerini düşünüyorum. Potansiyeli çok ama tecrübesiz bir takımlar. 11 tecrübeli var evet ama sezon boyu şans bulan gençlerin performansları ve geçen sene çıkış yapanların bu çıkışı bu seneye taşıyabilmeleri kilit nokta. Slomka bu tür bir oluşum için uygun. Maceraperest yapısı ve ofansif anlayışı ile Schalke taraftarına yine enteresan ve drama dolu bir sezon yaşatacak bence.
STUTTGART
Gelelim şampiyona… Geçen seneki kaostan sıyrılıp şampiyon olmaları onlar için bir rüyaydı belki de. Sene başında onlara şampiyon olacaksınız deseler hadi oradan! derlerdi diye düşünüyorum.
YİNE DE STUTTGART’IN ŞAMPİYONLUĞUNDA ALMAN FUTBOLUNA DAİR GÜZEL BİR İPUCU VAR. Bayern Münih bir kenara tüm takımlar altyapılarına bağlılar. (biraz önce Schalke için de benzerini söyledim.) Bu yıl Stuttgart’ın şampiyonluğunda Mario Gomez ve Serdar Taşçı’nın çıkışlarının ne kadar önemli olduğunu kimse yadsıyamaz. Gomez’in 14 golle bir altyapı oyuncusu olarak takımın en golcü oyuncusu olması bence bu şampiyonluğu daha da manidar kılar.
Gelelim transferlere… Geçen yıl ki aşının tuttuğunu biliyoruz ve üzerine Yıldıray, Ewerthon iki önemli transfer var. Lauth, Streller, Tomasson gibi hücum oyuncularıyla yollarını ayıran Stuttgart bu sene Bundesliga’yı çok çok iyi tanıyan 2 tecrübeli isimle anlaştı. Bence iyi de yaptı. Streller ve Lauth sıradan isimler, Tomasson da kariyerinin zirvesinden aşağı doğru hızla inişte zaten. Kadro iskeletini ve kariyerinde sürpriz bir çıkış yakalayan antrenör Armin Veh’i koruyan Stuttgart az bütçeyle neler yapılabileceğini bu sene gösterdi. Pardo ve Osorio gibi 2 Meksikalıyı Dünya Kupası’nın hemen ardından transfer ettiler ve gerçekten iyi hamlelerdi. Dünya Kupası’nın belki de en flaş sol beki Boka’yı da aldılar. Bu şampiyonlukta Stuttgart’ın Dünya Kupası gibi 4 yılda bir açılan bir piyasayı iyi kullanmış olması da etkili.
Şampiyon lakabıyla girmek zor iştir. Bunu kaldırmaları için tecrübeye ihtiyaçları var ve Yıldıray, Ewerthon bunu sağlayabilir. Yine de aynı başarıyı tekrarlamaları zor görünüyor ama tabiî ki en büyük favorilerden biri Stuttgart.
BREMEN
Gelelim geçen yılın ilk 4’ünü tamamlayan Bremen’e. Klose’nin gidişi sportif açıdan gedik yaratabilir (her ne kadar buna inanmasam da…gedik yaratsa bile idari ve mali açıdan mükemmel bir karar olduğu konusunda ısrarcıyım) ama bu transferde bence TURKIYE’DEKİ KULÜPLERİN DERS ÇIKARMASI GEREKEN ÇOK ÖNEMLİ BİR NOKTA var. Bu da basitçe şu: Eğer oyuncun gitmek istiyorsa ve iyi bir teklif gelmişse futbolcunu paraya döndürmek doğru hamledir. Ne kadar o oyuncu takım için hayati önem taşısa bile. Tabi transfere getirilen sınırlamalar (Türkiye’deki yabancı sınırına atıfta bulunuyorum) örneğinde bu politikanın önüne taş koyuluyor ama yine de geçmişte yapılmış (özellikle Galatasaray tarafından) hataların tekrarlanması lazım. Bremen’in forvet hattına bakarsak Aaron Hunt, Klasnic, Rosenberg ve Almeida gibi 4 tane çok iyi golcü görüyoruz. Hiç biri Klose gibi kariyerli Dünya yıldızları değiller ancak bu forvet hattının herhangi bir başarı için yetersiz olduğunu söylemek doğru değil.
Gelelim Bremen’in bu gelen parayla ne yaptığına. 7.9 milyon avro ile kulüp rekorunu kıran yeni transfer Carlos Alberto’yu Morinho’nun Porto’sundan ve Şampiyonlar Ligi finalinde attığı golle hatırlayacağız. Şimdi uzamış saçları (2 sene Brezilya’da geçirdi 2005’ten sonra) ile farklı bir görünüme de sahip olsa çok iyi bir orta saha oyuncusu. Hızlı, teknik, kuvvetli ve sonuca katkı yapmakta başarılı. Tam bir Morinho oyuncusu. Avrupa’da topu karşı yarı sahada dolaştırmak ve top yerdeyken hücumu organize etmek, bunu hızlı tempoda ve efektif yapmak ve gole ulaşmak konusunda Schaaf’lı Bremen son 4 yıldır Avrupa’nın en iyi 2 takımından biri. (Diğeri kuşkusuz Barcelona). Klose hava toplarındaki etkinliğiyle bilinse de Klose’nin ayaklarının da iyi olduğunu bu sistem meydana çıkardı zaten. Diego Dünya futbolu’ndaki en iyi oyun kuruculardan biri belki de. Sonuç olarak şunu diyorum ki: KLOSE’NİN GİTMESİ BUNDESLİGA’DA BREMEN’İN HÜCUM GÜCÜNDE GÖZLE GÖRÜNÜR BİR EKSİKLİK YARATMAYACAKTIR. İddia ediyorum ki geçen senekinden daha fazla gol atacaklar.
Schaaf’ın kulübedeki istikrarı bana göre çok önemli. Bu sebepten dolayı hep favorilerimden biri Bremen son yıllarda. Şampiyon oldukları 2004 yılından sonra bu başarıyı tekrarlayamamalarını da Avrupa kupalarında ilerlemeleri ve dar ve rakiplerine (özellikle Bayern’e) göre 2 kulvarda yarışmakta tecrübesiz kalmalarına bağlıyorum. Geçen sene yine UEFA’da yarı final oynayarak Nisan ayına kadar 2 kulvarda mücadele etmek durumunda kaldılar. Bu zorluk hala var ama kadro daha geniş ve tecrübeli. Bu sene Bayern’in transferleri uyum yakalayamazsa şampiyonluk için adayım Werder Bremen.
Bir sonraki yazıda bir başka 4 takımı; BAŞALTI TAKIMLARI (Bu tabiri hiç sevmem aslında) inceleyerek sezon öncesi yorumlara devam edeceğim. Eğer önceki yazılarda değerlendirdiğim takımlarda önemli gelişmeler olursa gelecek yazılarda eklerim..Şimdilik Bundesliga’dan bu kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder