İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

31.07.2008

Belçika Transfer Dönemi - 2

İlk dosyasını hazırladığım Belçika Jupiler Liginde transferler son hızıyla devam etmekte.

Daha önce yazdığım transferlere ek olarak Club Brugge'deki hareketlilikten söz etmemiz gerekiyor.Forvette ısrarla sıkıntısı olduğunu belirttiği Brugge kulübü bu açığı geçtiğimiz sezon Charleroi ile gol krallığı yaşamış olan Josehph Akpala ile kapatmaya çalışacak.Takımda isteneni veremeyen Ibrahim Salou'nun Duisburg a gönderilmesi de yeni transfer Akpala'ya ne kadar güvenildiğinin bir göstergesi olsa gerek.

İlk yazımdaki kulüplerden sonra geri kalan kulüplerin transferlerine göz atalım;

KV Mechelen

Gelenler:
Wouter Biebauw (Roeselare), David Grondin (Moeskroen), Giuseppe Rossini (FC Utrecht), Yannick Thoelen (Geel), Joachim Mununga (Tubeke), Julien Gorius (Brussels)

Gidenler:
Wouter Goris (Wilrijk), Anis Bouissaidi (Salzburg), Nicolas De Lange (Hamme), Ruben Gomez Garcia (terug naar Metallurg Donetsk), Pieter Crabeels (Waasland), Kevin Kempeneer (Waasland), Issame Charai (STVV)

Jupiler lige geçen sezon yükselen ve de özellikle evindeki performansla ligde kalmayı başaran Mechelen ekibi kadrosunu Rossini dışında Belçika liginden yaptığı transferlerle güçlendirdi.Bu isimler arasında pek flaş isimler bulunmasa da Mechelen ekibi bu transferlerle dar kadrosunu biraz daha genişletmeyi başardı.Tek göze çarpan transferi Hollanda'nın Utrecht takımından yaptıkları Rossini transferi oldu.Belçika ve İtalya vatandaşı Rossini 1.93 boyunda bir forvet oyuncusu.Utrecht takımında zaman zaman şans bulan oyuncu 21 yaşındaki oyuncu 46 maçta 1089 dakika şans buldu ve 7 gole imza attı.Mechelen formasıyla ondan bir patlama bekliyorum.

KV Kortrijk

Gelenler:
Karim Belhocine (Virton), Ebrahima 'Ibou' Sawaneh (Beveren), Adlène Guédioura (US Créteil), William Xavier Barbosa (Botafogo), Jo Vermast (MVV), Tristan Lahaye (Amiens), Glenn Verbauwhede (Club Brugge), Yves Vanderhaeghe (Roeselare), Vincent Ramaël (Monaco)

Gidenler:
Nicolas Timmermans (Westerlo), Vincent Provoost (Roeselare), Ernest Nfor (terug naar Gent), Mohammed N'Diaye (Gent), Arne Vanneste (Roeselare), Ben Mestdag (Roeselare), Frederik Declercq (Deinze), Jessy Lebsir (Roeselare), Cédric Bétrémieux (Roeselare)

Ligin yeni ekibi Kortrijk geçen seneki kadrosunun önemli bir kaç ismini kaybetti.Ancak Fransa ağırlıklı transfer politikasıyla bir kaç iyi ismi de kadrosuna katmayı başardı.Fransa 2. liginden transferi sağ bek Lahaye iyi bir oyuncu.Kaleye Brugge'den transfer edilen Verbauwhede ise bence biraz soru işaretleri taşıyor.Özellikle 2. ligde oluşturuduğu kemikl kadroyu kaybetmeleri ve bu kadroya yaptıkları transferlerin tutup tutmayacağı onlar için problem yaratabilir.Özellikle bu isimlerden Provoost'un yerini doldurmaları zor gözüküyor.Sonuç olarak Kortrijk i zor bir sezon bekliyor.

Lokeren

Gelenler:
Avi Strul (Maccabi Netanya), Ertan Demiri (Rabotnicki), Ahmed Touré (Afante Kotoko)

Gidenler:
Madi Saidou Panandetiguiri (SV Wehen Wiesbaden), Preben Delclef (St. Wetteren), João Carlos (Genk)

Lokeren takımı bu sezon transfer konusunda Jupiler Lig'in en durgun takımlarından oldu.Yaptıkları transferler bazı soru işaretleri içeriyor ancak özellikle geçen sezon başlayan İsrailli oyuncu transferine Lokeren'in de uyduğunu söylemek gerekir.Kötü bir kadrosu olmayan Lokeren takımı eğer bu sezon iyi yönetilirse ilk 8 e girebilir.

Excelsior Mouscron

Gelenler:
Christophe Lepoint (Tubeke), Bassalia Sakanoko (Peruwelz), Mamadou Diakité (Metz), Chemcedine El Araichi (Roeselare), Jaycee John Akwani (Al Muharraq)

Gidenler:

Steve Dugardein (OH Leuven), David Grondin (KV Mechelen), Alexis Allart (Sedan), Geoffray Toyes (Brussels), Alin Stoica (?), Jean-Philippe Charlet (Brussels), Adolf Tohoua (Brussels), Bertin Tomou (Westerlo), Mickael Niçoise (Xamax), Hamdi Harbaoui (Wezet)

Mouscron takımı bu sezon transfer konusunda taraftarlarını pek mutlu edemedi.Roeselare'den alınan El Araichi dışında aldıkları oyuncular ucuz ancak kapalı kutu transferler.Bunun dışında Dugardein,Grondin,Stoica,Niçoise,Tomou gibi isimleri de kaybettiler.Bence bu kayıpların yerlerini bir an önce doldurmaları gerekiyor.Aksi takdirde kötü günler onları bekleyebilir.


Racing Genk

Gelenler:
Daniël Tözser (AEK Athene), Hans Visser (Heerenveen) ,João Carlos (Lokeren), Adam Nemec (Zilinia), Daniel Pudil (Liberec)

Gidenler:

Jo Coppens (Cercle), Nemanja Tubic (terug naar Cukaricki), Arne Nilis (PSV Eindhoven), Faris Haroun (Germinal Beerschot), Barak Itzhaki (Beitar Jeruzalem)

Genk takımı son yıllarda yaptığı büyük çıkışlardan sonra geçtiğimiz sezon önceki sezonlarına oranla kötü bir sezon geçirdi.Hugo Broos'la yakaladıkları o iyi form grafiği sona erdi ve Hugo Broos ile de yollar ayrıldı.

Bu sezon Genk takımı iyi transferlerle taraftarlarına umut aşıladı.AEK dan alınan bir dönem Galatasaray forması da giymiş Daniel Tözser iyi ve potansiyeli yüksek bir isim.Defansa Lokeren takımından transfer edilen Joao Carlos ligin en iyi savunma oyuncularından.Sol tarafa alınan Çek Pudil ile forverte alınan Slovak Nemec de liglerinin iyi oyuncularından.Kaybettikleri oyunculara gelirsek bence tek kayıpları Ithizaki oldu.Faris Haroun'un yerini bu sezon Nemec dolduracaktır.

Roeselare

Gelenler:
Thomas Troch (Aalst), Björn De Wilde (Francs Borains), Bart Goossens (Hamme), Vincent Provoost (KV Kortrijk), Ben Mestdagh (KV Kortrijk), Arne Vanneste (Kortrijk), Jessy Lebsir (Kortrijk), Jonathan Bourdon (Couillet), Nasser Daineche (Istres), Boubacar Dembélé (Beauvais), Yanis Papassarantis (Standard), Mourad Jalliti (US Quevilly), Jimmy Mulisa (Hamme), Janne Hietanen (Troyes), Cédric Bétrémieux (Kortrijk), Alexandre Tokpa (Beveren), Gunther Van Handenhoven (Al-Ahli)

Gidenler:
Wouter Biebauw (KV Mechelen), Paul Kpaka (Germinal Beerschot), Serhiy Kovalenko (contract ontbonden), Koen De Vleesschauwer (Oudenaarde), Chemcedine El Araichi (Moeskroen), Lorenzo Staelens (Cercle Brugge), Kenny Thompson (terug naar Gent), Sebastien Dufoor (Tienen), Daan Vaesen (STVV), Yves Vanderhaeghe (Assistent, KV Kortrijk), Davy Oyen (KVSK United)

Sezonun en hareketli transfer politikasına sahip kulüplerinden Roeselare bu sezon daha iyi yerlere gelmeyi hedefliyor.Ancak yaptığı transferin çokluğu ve de uyum problemi onları ilk haftalarda zorlayabilir.Çok üst düzey transferler yapmasalar da yine de iyi sayılacak isimleri kadrolarına kattılar.Kovalenko,Kpaka,El Araichi isi bence en büyük kayıpları.

Standard Liege

Gelenler:
Laszlo Bölöni (Al-Jazeera), Joaquim Rolao Preto (Al Jazeera), Wilfried Dalmat (Bergen), Frans Masson, Jean-François Lecomte, Bejamin Nicaise (Bergen), Mehmet Sarper Kiskaç (Ankaragücü), Tomislav Mikulic (Dinamo Zagreb)

Gidenler:

Xavier Fred (Dender), Michel Preud'homme (Gent), Stan Van den Buys (Gent), Manu Ferrera (Gent), Jérôme Nollevaux (Brussels), Miguel Dachelet (Zulte Waregem), Yanis Papassarantis (Roeselare), Vittorio Villano (Tubeke)

Son yıllarda yatırımlar yapan ancak bir türlü istediği şampiyonluğu yakalayamayan Liege takımı geçtiğimiz sezon genç kadrosu ve de Anderlecht'in zayıf kalması sayesinde aradığı şampiyonluğa sonunda ulaştı.Artık en büyük soru işareti bu sezon yakaladıkları şampiyonluğu koruyabilecekler mi ?
Ancak bu bence biraz zor gözüküyor.Nedenlerine gelirsek takımı şampiyon yapan Preud'homme'u Gent'e kaptırdılar.Onun yerine Al-Jazeera'nin teknik direktörü Rumen Boloni'yi getirdiler.Yaptıkları transferlere bakarsak geçen sezon küme düşmemeyi son anda kurtaran Mons takımının 3 oyuncusunu almaları biraz ilginç gözüküyor.Ancak yine de Dalmat ve Niçaise takımda rotasyonda yer alabilirler.Bu transferin dışında defansa alınan Mikulic defanstaki açığı kapatabilir.

Ayrıca son günlerde takımın önemli golcüsü Jovanovic'in PSV 'ye 7 milyon euro ya transfer olması söz konusu.Eğer Jovanovic'i de kaybederlerse şampiyonluk yarışında çok zorlanırlar.Bence bu sezon en büyük güvenceleri genç yeteneklerini kadroda tutmaları ve de Onyewu gibi Jupiler Lig'in en iyi savunmacılarından birine sahip olmaları olacaktır.

Tubeke

Gelenler:
Julien Pinelli (Brussels), Michael Jonckheere (Brussels), Albert Cartier (Bergen), Vittorio Villano (Standard), Alan Haydock (Brussels), Jérémy Perbet (Straatsburg), Thiago (Rio Claro), Santiago (Rio Branco)

Gidenler:
David Vandebrouck (Charleroi), Christophe Lepoint (Moeskroen), Julien Pete (Braine), Kevin Stuckens (Woluwe-Zaventem), Thierry Berghmans (Willebroek-Meerhof), Philippe Saint-Jean (Bergen), Joachim Mununga (KV Mechelen)

Jupiler Lig'e bu sezon ayak basan Tubeke için zor bir sezon olacak.Cartier'i takımın başına getirdiler ve de Pinelli,Villano gibi genç isimlerle kadrolarını güçlendirdiler.Eğer Cartier bu genç isimleri kadroya monte edebilirse sürpriz bir Tubeke izleyebiliriz.Aksi takdirde ligde kalma konusunda çok uğraşmaları gerekebilir.

Westerlo

Gelenler:
Bart Deelkens (Beveren), Nicolas Timmermans (KV Kortrijk), Johan Sotil (José Galvez), Jaime Alfonso Ruiz (Alianza Atletico), Bertin Tomou (Moeskroen), Sergio Hellings (Leicester City)

Gidenler:
Nabil Dirar (Westerlo), Bernt Evens (Club Brugge), Bart Van den Eede (Dender), Enzo Neve (Waasland), Ronny Gaspercic (stopt) Marc Wagemakers (STVV), Getulio (einde contract), Toon Vervoort (Hoogstraten), Gianni Convalle (Hoogstraten)

Westerlo her sezon olduğu gibi bu sezon da orta sıralarda yer alan zaman zaman sürpriz yapan bir takım olabilir.Gerçi geçtiğimiz sezonlarda genç isimlerle yaşlı ve tecrübeli isimleri iyi monte etmişlerdi bu sezon da bunu başarırlarsa ligin tuzu biberi olan bir Westerlo izleyebiliriz.

Zulte Waregem

Gelenler:
Steve Colpaert (Brussels), Stijn Van Der Kelen (AA Gent), Thomas Matton (OH Leuven), Franck Berrier (AS Cannes), Miguel Dachelet (Standard), Markus Neumayr (Duisburg), Chapi (Deportivo La Coruna), Zahir Zerbad (Stade de Reims)

Gidenler:
Nikica Jelavic (Rapid Wenen),Frederic Dindeleux (KV Oostende), Jonas Vandermarliere (Hamme), Geert De Vlieger (Club Brugge), Matthieu Verschuere (?), Nathan D'Haemers (SK Beveren), Rudison Ferreira (Oostende)



Sonuç olarak bu sezon her sezonki gibi bir Jupiler Lig olacağını düşünüyorum.Standard Liege gençleriyle yine sürpriz bir takım olabilir ancak bu bence teknik direktörü Böloni'ye bağlı.Eğer gençlerle iyi bir bağ kurarsa Anderlecht ile sıkı bir şampiyonluk yarışı verebilirler.Ancak yaptığı iyi transferlerle Anderlech bence kuşkusuz şampiyonluğun en büyük adayı olacaktır.
Club Brugge ise Mathijsen ile tehlikeli olabilecek bir takım da olsa bence şampiyonluktan ziyade 2. liği kovalayacaktır.

Düşme adayları arasında yine sürprizler yaşanabilir.Bu yüzden alt sıralarda da son haftalara kadar mücadele sürecektir.

Belçika Transfer Dönemi - 2

İlk dosyasını hazırladığım Belçika Jupiler Liginde transferler son hızıyla devam etmekte.

Daha önce yazdığım transferlere ek olarak Club Brugge'deki hareketlilikten söz etmemiz gerekiyor.Forvette ısrarla sıkıntısı olduğunu belirttiği Brugge kulübü bu açığı geçtiğimiz sezon Charleroi ile gol krallığı yaşamış olan Josehph Akpala ile kapatmaya çalışacak.Takımda isteneni veremeyen Ibrahim Salou'nun Duisburg a gönderilmesi de yeni transfer Akpala'ya ne kadar güvenildiğinin bir göstergesi olsa gerek.

İlk yazımdaki kulüplerden sonra geri kalan kulüplerin transferlerine göz atalım;

KV Mechelen

Gelenler:
Wouter Biebauw (Roeselare), David Grondin (Moeskroen), Giuseppe Rossini (FC Utrecht), Yannick Thoelen (Geel), Joachim Mununga (Tubeke), Julien Gorius (Brussels)

Gidenler:
Wouter Goris (Wilrijk), Anis Bouissaidi (Salzburg), Nicolas De Lange (Hamme), Ruben Gomez Garcia (terug naar Metallurg Donetsk), Pieter Crabeels (Waasland), Kevin Kempeneer (Waasland), Issame Charai (STVV)

Jupiler lige geçen sezon yükselen ve de özellikle evindeki performansla ligde kalmayı başaran Mechelen ekibi kadrosunu Rossini dışında Belçika liginden yaptığı transferlerle güçlendirdi.Bu isimler arasında pek flaş isimler bulunmasa da Mechelen ekibi bu transferlerle dar kadrosunu biraz daha genişletmeyi başardı.Tek göze çarpan transferi Hollanda'nın Utrecht takımından yaptıkları Rossini transferi oldu.Belçika ve İtalya vatandaşı Rossini 1.93 boyunda bir forvet oyuncusu.Utrecht takımında zaman zaman şans bulan oyuncu 21 yaşındaki oyuncu 46 maçta 1089 dakika şans buldu ve 7 gole imza attı.Mechelen formasıyla ondan bir patlama bekliyorum.

KV Kortrijk

Gelenler:
Karim Belhocine (Virton), Ebrahima 'Ibou' Sawaneh (Beveren), Adlène Guédioura (US Créteil), William Xavier Barbosa (Botafogo), Jo Vermast (MVV), Tristan Lahaye (Amiens), Glenn Verbauwhede (Club Brugge), Yves Vanderhaeghe (Roeselare), Vincent Ramaël (Monaco)

Gidenler:
Nicolas Timmermans (Westerlo), Vincent Provoost (Roeselare), Ernest Nfor (terug naar Gent), Mohammed N'Diaye (Gent), Arne Vanneste (Roeselare), Ben Mestdag (Roeselare), Frederik Declercq (Deinze), Jessy Lebsir (Roeselare), Cédric Bétrémieux (Roeselare)

Ligin yeni ekibi Kortrijk geçen seneki kadrosunun önemli bir kaç ismini kaybetti.Ancak Fransa ağırlıklı transfer politikasıyla bir kaç iyi ismi de kadrosuna katmayı başardı.Fransa 2. liginden transferi sağ bek Lahaye iyi bir oyuncu.Kaleye Brugge'den transfer edilen Verbauwhede ise bence biraz soru işaretleri taşıyor.Özellikle 2. ligde oluşturuduğu kemikl kadroyu kaybetmeleri ve bu kadroya yaptıkları transferlerin tutup tutmayacağı onlar için problem yaratabilir.Özellikle bu isimlerden Provoost'un yerini doldurmaları zor gözüküyor.Sonuç olarak Kortrijk i zor bir sezon bekliyor.

Lokeren

Gelenler:
Avi Strul (Maccabi Netanya), Ertan Demiri (Rabotnicki), Ahmed Touré (Afante Kotoko)

Gidenler:
Madi Saidou Panandetiguiri (SV Wehen Wiesbaden), Preben Delclef (St. Wetteren), João Carlos (Genk)

Lokeren takımı bu sezon transfer konusunda Jupiler Lig'in en durgun takımlarından oldu.Yaptıkları transferler bazı soru işaretleri içeriyor ancak özellikle geçen sezon başlayan İsrailli oyuncu transferine Lokeren'in de uyduğunu söylemek gerekir.Kötü bir kadrosu olmayan Lokeren takımı eğer bu sezon iyi yönetilirse ilk 8 e girebilir.

Excelsior Mouscron

Gelenler:
Christophe Lepoint (Tubeke), Bassalia Sakanoko (Peruwelz), Mamadou Diakité (Metz), Chemcedine El Araichi (Roeselare), Jaycee John Akwani (Al Muharraq)

Gidenler:

Steve Dugardein (OH Leuven), David Grondin (KV Mechelen), Alexis Allart (Sedan), Geoffray Toyes (Brussels), Alin Stoica (?), Jean-Philippe Charlet (Brussels), Adolf Tohoua (Brussels), Bertin Tomou (Westerlo), Mickael Niçoise (Xamax), Hamdi Harbaoui (Wezet)

Mouscron takımı bu sezon transfer konusunda taraftarlarını pek mutlu edemedi.Roeselare'den alınan El Araichi dışında aldıkları oyuncular ucuz ancak kapalı kutu transferler.Bunun dışında Dugardein,Grondin,Stoica,Niçoise,Tomou gibi isimleri de kaybettiler.Bence bu kayıpların yerlerini bir an önce doldurmaları gerekiyor.Aksi takdirde kötü günler onları bekleyebilir.


Racing Genk

Gelenler:
Daniël Tözser (AEK Athene), Hans Visser (Heerenveen) ,João Carlos (Lokeren), Adam Nemec (Zilinia), Daniel Pudil (Liberec)

Gidenler:

Jo Coppens (Cercle), Nemanja Tubic (terug naar Cukaricki), Arne Nilis (PSV Eindhoven), Faris Haroun (Germinal Beerschot), Barak Itzhaki (Beitar Jeruzalem)

Genk takımı son yıllarda yaptığı büyük çıkışlardan sonra geçtiğimiz sezon önceki sezonlarına oranla kötü bir sezon geçirdi.Hugo Broos'la yakaladıkları o iyi form grafiği sona erdi ve Hugo Broos ile de yollar ayrıldı.

Bu sezon Genk takımı iyi transferlerle taraftarlarına umut aşıladı.AEK dan alınan bir dönem Galatasaray forması da giymiş Daniel Tözser iyi ve potansiyeli yüksek bir isim.Defansa Lokeren takımından transfer edilen Joao Carlos ligin en iyi savunma oyuncularından.Sol tarafa alınan Çek Pudil ile forverte alınan Slovak Nemec de liglerinin iyi oyuncularından.Kaybettikleri oyunculara gelirsek bence tek kayıpları Ithizaki oldu.Faris Haroun'un yerini bu sezon Nemec dolduracaktır.

Roeselare

Gelenler:
Thomas Troch (Aalst), Björn De Wilde (Francs Borains), Bart Goossens (Hamme), Vincent Provoost (KV Kortrijk), Ben Mestdagh (KV Kortrijk), Arne Vanneste (Kortrijk), Jessy Lebsir (Kortrijk), Jonathan Bourdon (Couillet), Nasser Daineche (Istres), Boubacar Dembélé (Beauvais), Yanis Papassarantis (Standard), Mourad Jalliti (US Quevilly), Jimmy Mulisa (Hamme), Janne Hietanen (Troyes), Cédric Bétrémieux (Kortrijk), Alexandre Tokpa (Beveren), Gunther Van Handenhoven (Al-Ahli)

Gidenler:
Wouter Biebauw (KV Mechelen), Paul Kpaka (Germinal Beerschot), Serhiy Kovalenko (contract ontbonden), Koen De Vleesschauwer (Oudenaarde), Chemcedine El Araichi (Moeskroen), Lorenzo Staelens (Cercle Brugge), Kenny Thompson (terug naar Gent), Sebastien Dufoor (Tienen), Daan Vaesen (STVV), Yves Vanderhaeghe (Assistent, KV Kortrijk), Davy Oyen (KVSK United)

Sezonun en hareketli transfer politikasına sahip kulüplerinden Roeselare bu sezon daha iyi yerlere gelmeyi hedefliyor.Ancak yaptığı transferin çokluğu ve de uyum problemi onları ilk haftalarda zorlayabilir.Çok üst düzey transferler yapmasalar da yine de iyi sayılacak isimleri kadrolarına kattılar.Kovalenko,Kpaka,El Araichi isi bence en büyük kayıpları.

Standard Liege

Gelenler:
Laszlo Bölöni (Al-Jazeera), Joaquim Rolao Preto (Al Jazeera), Wilfried Dalmat (Bergen), Frans Masson, Jean-François Lecomte, Bejamin Nicaise (Bergen), Mehmet Sarper Kiskaç (Ankaragücü), Tomislav Mikulic (Dinamo Zagreb)

Gidenler:

Xavier Fred (Dender), Michel Preud'homme (Gent), Stan Van den Buys (Gent), Manu Ferrera (Gent), Jérôme Nollevaux (Brussels), Miguel Dachelet (Zulte Waregem), Yanis Papassarantis (Roeselare), Vittorio Villano (Tubeke)

Son yıllarda yatırımlar yapan ancak bir türlü istediği şampiyonluğu yakalayamayan Liege takımı geçtiğimiz sezon genç kadrosu ve de Anderlecht'in zayıf kalması sayesinde aradığı şampiyonluğa sonunda ulaştı.Artık en büyük soru işareti bu sezon yakaladıkları şampiyonluğu koruyabilecekler mi ?
Ancak bu bence biraz zor gözüküyor.Nedenlerine gelirsek takımı şampiyon yapan Preud'homme'u Gent'e kaptırdılar.Onun yerine Al-Jazeera'nin teknik direktörü Rumen Boloni'yi getirdiler.Yaptıkları transferlere bakarsak geçen sezon küme düşmemeyi son anda kurtaran Mons takımının 3 oyuncusunu almaları biraz ilginç gözüküyor.Ancak yine de Dalmat ve Niçaise takımda rotasyonda yer alabilirler.Bu transferin dışında defansa alınan Mikulic defanstaki açığı kapatabilir.

Ayrıca son günlerde takımın önemli golcüsü Jovanovic'in PSV 'ye 7 milyon euro ya transfer olması söz konusu.Eğer Jovanovic'i de kaybederlerse şampiyonluk yarışında çok zorlanırlar.Bence bu sezon en büyük güvenceleri genç yeteneklerini kadroda tutmaları ve de Onyewu gibi Jupiler Lig'in en iyi savunmacılarından birine sahip olmaları olacaktır.

Tubeke

Gelenler:
Julien Pinelli (Brussels), Michael Jonckheere (Brussels), Albert Cartier (Bergen), Vittorio Villano (Standard), Alan Haydock (Brussels), Jérémy Perbet (Straatsburg), Thiago (Rio Claro), Santiago (Rio Branco)

Gidenler:
David Vandebrouck (Charleroi), Christophe Lepoint (Moeskroen), Julien Pete (Braine), Kevin Stuckens (Woluwe-Zaventem), Thierry Berghmans (Willebroek-Meerhof), Philippe Saint-Jean (Bergen), Joachim Mununga (KV Mechelen)

Jupiler Lig'e bu sezon ayak basan Tubeke için zor bir sezon olacak.Cartier'i takımın başına getirdiler ve de Pinelli,Villano gibi genç isimlerle kadrolarını güçlendirdiler.Eğer Cartier bu genç isimleri kadroya monte edebilirse sürpriz bir Tubeke izleyebiliriz.Aksi takdirde ligde kalma konusunda çok uğraşmaları gerekebilir.

Westerlo

Gelenler:
Bart Deelkens (Beveren), Nicolas Timmermans (KV Kortrijk), Johan Sotil (José Galvez), Jaime Alfonso Ruiz (Alianza Atletico), Bertin Tomou (Moeskroen), Sergio Hellings (Leicester City)

Gidenler:
Nabil Dirar (Westerlo), Bernt Evens (Club Brugge), Bart Van den Eede (Dender), Enzo Neve (Waasland), Ronny Gaspercic (stopt) Marc Wagemakers (STVV), Getulio (einde contract), Toon Vervoort (Hoogstraten), Gianni Convalle (Hoogstraten)

Westerlo her sezon olduğu gibi bu sezon da orta sıralarda yer alan zaman zaman sürpriz yapan bir takım olabilir.Gerçi geçtiğimiz sezonlarda genç isimlerle yaşlı ve tecrübeli isimleri iyi monte etmişlerdi bu sezon da bunu başarırlarsa ligin tuzu biberi olan bir Westerlo izleyebiliriz.

Zulte Waregem

Gelenler:
Steve Colpaert (Brussels), Stijn Van Der Kelen (AA Gent), Thomas Matton (OH Leuven), Franck Berrier (AS Cannes), Miguel Dachelet (Standard), Markus Neumayr (Duisburg), Chapi (Deportivo La Coruna), Zahir Zerbad (Stade de Reims)

Gidenler:
Nikica Jelavic (Rapid Wenen),Frederic Dindeleux (KV Oostende), Jonas Vandermarliere (Hamme), Geert De Vlieger (Club Brugge), Matthieu Verschuere (?), Nathan D'Haemers (SK Beveren), Rudison Ferreira (Oostende)



Sonuç olarak bu sezon her sezonki gibi bir Jupiler Lig olacağını düşünüyorum.Standard Liege gençleriyle yine sürpriz bir takım olabilir ancak bu bence teknik direktörü Böloni'ye bağlı.Eğer gençlerle iyi bir bağ kurarsa Anderlecht ile sıkı bir şampiyonluk yarışı verebilirler.Ancak yaptığı iyi transferlerle Anderlech bence kuşkusuz şampiyonluğun en büyük adayı olacaktır.
Club Brugge ise Mathijsen ile tehlikeli olabilecek bir takım da olsa bence şampiyonluktan ziyade 2. liği kovalayacaktır.

Düşme adayları arasında yine sürprizler yaşanabilir.Bu yüzden alt sıralarda da son haftalara kadar mücadele sürecektir.

30.07.2008

Hep Mükemmelin Peşinde: Peter Scmeichel

Tam tarihi bulmak biraz zor olsa da bir çok yerde “son dakikada” diye bahsedildiğine göre 1992 yılının Mayıs ayının son günleri ya da Haziran ayının ilk günleri olsa gerek... İsveç’te düzenlenecek olan 1992’ye katılacak sekiz takım son hazırlıklarını tamamlamakla meşguldürler. Bunlardan birisi de henüz bir sene önce dağılan Sovyetler Birliği’nin çoğu ülkesini barındıran Bağımsız Devletler Topluluğu’dur. Takım, hazırlık maçı için Danimarka’dadır ancak bu maç, tarihi belirlendiğinde sadece BDT için bir hazırlık maçıyken, oynandığı gün her iki takım da sahaya Euro 92 hazırlığı için çıkar.

Avrupa’da ligler bitmiş ve Danimarka Milli Takımı’nın çoğu yıldız oyuncusu tatildedir, hatta teknik direktör Richard Moller Nielsen, BDT maçından sonra evinin mutfağını yenilemeyi planlıyordur. Tarihini bulamadığım o “son dakika” gününde de BDT maçında oynayacak kadro sabah antrenmanını tamamlamıştır. Öğle yemeği sırasında UEFA’nın iç savaş nedeniyle Yugoslavya’yı Euro 92’den ihraç edebileceği ve yerine 4. eleme gruplarında Yugoslavya’nın bir puan gerisinde kalan Danimarka’yı çağırmayı planladığı fısıltısı yayılır. Öğleden sonra yapılan ikinci antrenmanın ardından ise fısıltı gerçeğe dönüşmüştür. Danimarka, Yugoslavya’nın yerine Euro 92’e davet edilir. Heralde o gün akşam bayan Nielsen’in suratı mutfak işi gecikeceği için bir karış olmuştur.

Ev sahibi İsveç’in yanı sıra İngiltere ve Fransa ile birlikte A grubunda yer alan Danimarka’ya ilk başta kendileri de dahil pek kimse şans vermez. Doğru dürüst hazırlık yapmamışlardır ve takımın en büyük yıldızı Michael Laudrup, yaz tatilini kesip kupaya katılmaya bile gerek görmemiş ve kardeşi Brian’ı göndermiştir. İlk maçta İngiltere’yle berabere kalıp, ikinci maçta da İsveç’e yenilince bavullar da toplanmaya başlanır. Şampiyona tarihinin en büyük sürprizlerinden birisi ise grubun son maçından itibaren başlar. Fransa’yı 2-1 yenen Danimarka, grup ikincisi olarak yanı finale çıkar. Yarı finalde 4 sene öncesinin şampiyonu Hollanda vardır. Vikingler iki defa öne geçtikleri maçın 86. dakikasında Van Basten’in golüyle Hollanda’ya ikinci defa yakalanır ve maç uzatmalar ve hatta penaltılara gider. Maç içerisinde golü atan Van Basten, seri penaltıların tek başarısız ismi olur ve Danimarka finalde bir başka son şampiyon Almanya’nın karşısına çıkmaya hak kazanır. Panzerler iki sene önce yapılan son Dünya Kupasını kazanmıştır ve her zaman olduğu gibi bu kez de olağan şüphelidir. Ama Danimarka bu engeli de her iki yarıda uzak mesafeden bulduğu iki golle geçer ve 26 Haziran 1992 günü kupayı kaldırır.

Bugün UEFA’nın resmi sitesinde Euro 92’yle ilgili sayfayı açtığımız zaman turnuvanın tarih yazan oyuncusu olarak Danimarka Milli Takımının kalecisini görüyoruz: Peter Boleslaw Schmeichel. Dev kaleci, sadece yarı final maçında Van Bhasten’in penaltısını kurtarmamış, bütün turnuva boyunca yaptığı kurtarışlarla takımını sırtlayan isim olmuştur. Nitekim 1992 ve 1993 yıllarında hem UEFA hem de Uluslararası Futbol Tarih ve İstatistik Federasyonu tarafından yılın kalecisi seçilmiştir. Aslında Schmeichel efsanese baktığımız zaman yavaş yavaş ancak istikrarlı bir şekilde oluşan ve 1991/92 sezonunda Manchester United’a transfer olmasının ardından bir anda bütün parlaklığıyla ortaya çıkan bir kariyer görmekteyiz. Ama önce başlangıca dönmek lazım.

Baltık denizinden esen soğuk nemli bir rüzgarın Kopenhag’ın dış semtlerinden Gladsaxe’ı kırbaç gibi dövdüğü bir gün olsa gerek 18 Kasım 1963 günü. Peter Schmeichel, Polonyalı bir baba ve Danimarkalı bir annenin oğlu olarak dünyaya gelir. İlginç bir not: profesyonel piyanist olan baba Schmeichel, Peter 7 yaşına gelene kadar Danimarka vatandaşlığına geçmemiş ve bizim oğlan da o yaşa kadar Polonya pasaportu taşımış. Bir sene sonra da futbola başlamış. İlk başta stoper ve hatta forvet bile oynamış ama zamanla görülmüş ki bu sarışın çocuk en büyük geleceği kalede vaadediyor. Bilimum genç takım deneyimlerini LedØje-SmØrum ve Gladsaxe/Hero gibi gerçekten bizim için hiçbir şey ifade etmeyen isimli klüplerde geçirdikten sonra 1981 yılında Gladsaxe/Hero’nun A takımında oynamaya başlar. Aradan henüz 3 sene geçmeden ve Peter 21 yaşını bitirmeden Danimarka 1. Lig ekibi Hivdovre’ye transfer olarak profesyonel kariyerine başlar ve geçimini sağladığı halı döşemeciliği işini bırakır.

Schmeichel’ın Hivdovre’deki ilk sezonunda pek göze çarpan bir şey yok. İkinci yılda ise (1985), takım 40 maçta 30 golle ligin en az gol yiyen 5. takımıdır ama maalesef bütün ligler gibi Danimarka’da da toplanan puanlara bakılmaktadır ve sezonu 14. tamamlayan Hivdovre ligden düşer. İkinci Lig sürgünü sadece bir sene sürer ve Hivdovre bir sonraki sezon yeniden birinci lige yükselir. Ancak bu yükselişin kendilerine maaliyeti büyüktür çünkü, 1. lige dönüşte büyük paya sahip Peter Schmeichel bir sonraki sezon ülkenin belki de en büyük takımı olan Brondby’ye transfer olmuştur.

1987 sezonu, Schmeichel için unutulmaz olmuştur heralde. Önce Kasım 1986’da kendi doğum gününden iki hafta önce oğlu Kaspar’ı kucağına alır, daha sonra ise Brondby ile yaşadığı ilk 1. Lig şampiyonluğu ve bu şampiyonluğa katkısı sayesinde Mayıs 1987’de ilk defa giyilen milli forma gelir. Sonrasında 1991 yılına kadar süren Brondby yıllarında 3 lig şampiyonluğu daha kazanacak, milli takımın değişmez kalecisi olacak ve 1991 UEFA Kupası’nda final şansını, Rudi Voller’in son saniye golüyle Roma’ya kaptıracaktır. Ama Schmeichel için bundan sonraki 10 yılda yaşayacakları, bu üzüntüyü fazlasıyla unutturacaktır.

1991 yazında (belki de daha öncedir ama bilirsiniz transfer hikayeleri böyle yazılır) Manchester United’dan teklfi aldığı gün belki de Schmeichel’ın en mutlu günüdür. Peter, çocukluğundan itibaren ManU. hayranıdır ve hatta futbola ilk başladığı sıra idolü, 80’lerde United’de oynayan stoper Gary Bailey’dir. Tarihin en büyükleri arasına gireceği dönemin başlangıcında sadece 500,000 sterlin’e imza atar. Sir Alex Ferguson daha sonra bu transferi “yüzyılın en kelepir fırsatıydı” diye hatırlayacaktır.

Schmeichel’ın İngiltere’deki ilk yılı olan 1991/92 sezonu aynı zamanda Birinci Lig’in son yılıdır çünkü sonraki seneden itibaren adı Premier Lig olacaktır. ManU, son 1. Lig’i ikinci bitirir ama Schmeichel’ın ligdeki ve Euro 92’deki başarısı ona “Yılın Kalecisi” ödülünü getirir. Sonrası ise zaten çoğumuzun hemen hemen kendi gözleriyle takip ettiği bir tarihtir. Kırmızı Şeytanlar, 1992/93 sezonunda 26 yıl aradan sonra ilk lig şampiyonluğuna kavuşurken Schmeichel 42 maçın 22’sinde gol yemeyerek üzerine düşeni fazlasıyla yapar ve üst üste ikinci defa dünyada “Yılın Kalecisi” seçilir. Şuraya sıkıştırıverelim; Peter Schmeichel, İngiltere Ligi’nde geçirdiği yıllar boyunca oynadığı toplam maçların % 42’sinde gol yemeyerek deyim yerindeyse kalecilik için bir standart oluşturur. Aslında bu başarısını sadece muhteşem yeteneklerine borçlu değildir. Sürekli en iyiyi mükemmeli isteyen yapısı, rekabetçiliği, hırsı ve defansıyla olan iletişimi Manchester United defansını gerçekten geçilmez hâle getirmiştir. Bakın, eski kaptanı Steve Bruce ne diyor; “Peter mükemmeliyetçiydi. O kadar ki birisine şut imkanı verirsek ve bir kurtarış yapmak zorunda kalırsa sonradan bizi azarlardı”. Tabi sadece bu değildi Schmeichel’ı büyük kaleci yapan. 1.93 boyu ve XXXL bedeniyle özellikle cepheden geçilmez bir duvar hâline gelirdi. Ona gol atabilmek için ya topu gerçekten “dünyanın bütün Michael’ları gelse kurtaramaz” bir noktaya göndermek ya da defansın ayağından sekerek kusursuz bir şandele dönüşen şutlar gerekirdi. Schmeichel ayrıca, bire birde kollarını ve bacaklarını iyice açarak, top ayağında kaleye doğru gelen zavallıya kabir azabı çektirmesiyle de ünlü olmuştur. Bir de topu sonu golle biten ilk paslar atmasıyla ve maçların sonunda eğer gerekiyorsa rakip kalede gol aramasıyla.

Peter Schmeichel’ın , Manchester United kariyeri, 1994 yılında neredeyse bitiecekti. Ocak ayında oynanan Liverpool maçından sonra Sir Alex, maçın 3-0 galibiyetten 3-3 beraberliğe gelmesinin sorumluluğunu Peter’a yüksler ve iki isim sonunda Ferguson’ın kalecisini takımdan kovduğu çok ciddi bir tartışma yaşar. Schmeichel, olaydan birkaç gün sonra arkadaşlarından özür diler ancak Ferguson’ın da bu konuşmaya kulak misafiri olduğundan haberi yoktur. Sir Alex, Schmeichel’ın takımda kalmasına (belki de çok memnun olduğunu çaktırmadan) müsaade eder ve Kırmızı Şeytanlar o sene bir kez daha Premier Lig’i kazanır. Bu kısmı hiç uzatmayalım efendim; Schmeichel, ManU yıllarında 5 Lig, 3 FA kupası kazanır ve klüpteki son yılında (1998/99) ise futbol tarihine geçen bir başarıda pay sahibi olur ve aslında bu sezon da kariyerinin doruk noktasıdır.

Bir Manchester United taraftarı herhalde kendisini unutur da 14-26 Mayıs 1999 arasında geçen günleri unutmaz. Takım önce 14 Mayıs günü, FA cup yarı finalinin tekrar maçında Arsenal’in karşısında çıkar. Belki de Schmeichel olmasa, belki de 22 Mayıs tarihinde Wembley’de yapılacak finalde Newcastle’ın siyah-beyaz çubuklu formalı oyuncularının yanında seramoniye Londra’nın krımızıları Arsenal çıkacaktı. Ama Danimarkalı kaleci, Arsenal maçının son dakikalarında Bergkamp’ın penaltısını kurtararak maçı uzatmaya taşır ve uzatmaların sonunda gülen taraf Manchester United olur. Kırmızı şeytanlar, sadece iki gün sonra 16 Mayıs’ta Totenham’ı 2-1 yener ve Premier Lig şampiyonluğunu kazanarak, 1 puan geride kalan Arsenal’in kalbini bir kez daha kırar. Bir hafta sonraki FA Cup finalinde rakip Newcastle United 2-0’la geçilerek duble tamamlanır. Ancak henüz ManU. oyuncuları için sezon bitmemiştir.

Alex Ferguson ve takımı Bayern Münih’i yenerek Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak ve dubleyi triple’ye çevirmek için 26 Mayıs tarihinde Nou Camp’in güzelim çimlerine açıkarlar. Collina’nın hemen arkasında takım kaptanları olarak iki büyük kaleci Schmeichel ve Kahn yürümektedir. Heralde bu an kalecilik mesleğinin zirve noktalarından birisi olsa gerek. Her neyse, Alamanlar maça çok hızlı girer ve henüz 6. dakikada Mario Basler’in golüyle öne geçer ve koca maç boyunca heyecan dozu hiç azalmasa da taraflar bir daha gol atamazlar. Artık uzatma dakikaları gelmiştir ve işin kötüsü hızla da geçiyordur. ManU.’nun kazandığı kornerde, daha önceki maçlarda defalarca olduğu gibi Schmeichel koşarak rakip ceza sahasına gelir. Dev kalecinin varlığı ortalığı karıştırmıştır ve defansın bir anlık zaafından faydalalan Teddy Sheringham golü yapıvermiştir. Bayernli oyuncular daha birkaç saniye önce kulbundan tuttukları kupanın 30 dakika uzağa kaçıverdiğini görmüşlerdir. Bunun getirdiği konsantrasyon eksikliğinin faturası çok çok daha ağır olacaktı ve Collina bitiş düdüğünü çalamadan bu kez Ole-Gunnar Solskjaer topu Bayern filelerine asıverecekti. Bayern santra bile yapamadan maç bittiğinde, bütün dünya şaşkınlıkla olan biteni idrak etmeye çalışırken, Manchester United’lı oyuncular ya donup kalmış ya da olduğu yere yığılıvermiş Bayern’li meslektaşlarının aralarında koşup zıplayarak Avrupa Şampiyonuluğu’nu kutlamaya başlamıştı. Dünya futbol tarihine geçen maç için Macnhester’lı bir taraftar “hayatımın en kötü 90 dakikasının üzerine en güzel 3 dakikasıydı” derken, Bayern Münih’li Effenberg ise “Futbol bu kadar gaddar olabilir mi.?” diye isyan etmektedir. Manchester United’ın bu seneki ŞL şampiyonluğunu da benzer bir zalimlikle anabiliriz heralde. Kişisel olarak Manchester United’ı da Chelsea’yi de sevmem (You’ll never wall alone diyeyim, siz anlayın) ama penaltılarda ayağı kayan John Terry olmamalıydı. Her neyse, yeniden Nou Camp’a dönersek, Peter Schmeichel’ın bir efsane hâline geldiği Manchester United’daki son maçında Şampiyonlar Ligi kupasını kaptan olarak kaldırdığını görüyoruz.

Manchester United taraftarları hayatlarının en unutulmaz dönemini geçirdikten birkaç hafta sonra bu defa üzüleceklerdir. Çünkü Schmeichel, onları bırakıp Portekiz gibi önemsiz bir lige trasnfer olmuştur. Neden olduğunu anlamak için kalecinin mükemmeliyetçi yapısını hatırlamak gerekir. Artık yaşı 35’e gelen Schmeichel, yılda 60 maç oynaması gereken İngiltere’de eski formunu koruyamayacağından endişe etmiştir ve çok daha az maç oynayacağı Sporting Lizbon’u tercih etmiştir. İki yıl kalesini koruyacağı bu takımla ilk yıl Portekiz Ligi’ni kazanarak, şampiyonluklarla dolu kariyerine bir sayfa daha ekler. Ama heralde ismini hâlen İngiliz futbol tarihine yeterince kazıyamadığını düşünmüştür ki, 2001-02 sezonu için Aston Villa’ya geçerek adaya geri döner. 20 Ekim 2001’de bir Premier lig maçında gol atan ilk kaleci olarak tarihe geçer ama bu sezonun sonu muhteşem kariyerindeki belki de tek falsodur. Schmeichel’ın kontratında, oynayabilecek durumda olduğu sürece her maç sahaya çıkmasını öngören bir madde vardır ve peş peşe gelen birkaç kötü maç sonrasında takım yedek kaleciyi oynatabilmek için Schmeichel’ın sözleşmesini feshetmek zorunda kalır. Dev kaleci yeşil sahalardaki son sezonunda ise Manchester şehrine geri dönecek ancak bu defa şehrin daha göz ardında kalan takımı City’nin formasını giyecektir. Burada ilginç bir not düşmek gerekiyor; Schmeichel, ister United ister City formasını giydiği Manchester derbilerinde hiç yenilgi yüzü görmez.

Schmeichel’ın milli takım kariyeri ise 1992 Avrupa Şampiyonluğu dışında, muhteşem klüp kariyerine kıyasla sönük sayılabilir. İlk defa Mayıs 1987’de giydiği milli takım formasını tam 128 defa daha sırtına geçirerek, bugün de süren ülke rekorunun sahibi olmuştur hatta Euro 2000 hazırlık maçında Belçika’ya penaltından bir de gol atmıştır.Danimarka, şampiyon olduğu Euro 92’dışında 1988, 1996 ve 2000’de de Avrupa Şampiyonası’na katılır ancak bunların hiçbirinde ilk turu geçemez. Hatta Schmeichel’ın uluslararası alanda son defa boy göstediği Euro 2000’de Fransa, Hollanda ve Çek Cumhuriyeti’nin bulunduğu grupta gol bile atamadan, 3 mağlubiyetle sonuncu sırayı alır. Schmeichel Dünya Kupaları’nda ise sadece bir kez oynayabilir ve 1998’de Danimarka, önce Fransa’nın ardından ikinci tura çıkar ve burada kupanın sürprizlerinden Nijerya’nın façasını bozduktan sonra çeyrek finalde Brezilya’ya 3-2 yenilir. Kimbilir belki de Danimarka’nın 80’lerin ortasındaki kadrosuna Schmeichel yetişebilseydi birkaç başarıdan daha bahsedebilirdik.

Schemichel, futbolu bırakmasından sonra ortalıktan kaybolmaz. Aktif olarak futbol oynarken 1999 yılında satın aldığı çocukluk takımı Hivdovre’yi 2002 yılında elinden çıkarır ve o günden bu yana BBC ve Danimarka televizyonlarının aranan yorumcuları arasındadır. 2007 yılında ise, Brondby’yi satın almak için teklif veren bir grup yatırımcının içerisindedir ve takımın sportif direktörlüğüne getirilmesi planlanmaktadır ancak bu girişim, Brondby’nin teklifin süresinin dolmasından önce cevap verememesinden dolayı başarısız olur.

Bu siteye takılan herkesin bildiği gibi Premier Lig’de bugün ikinci nesil Schmeichel sahalardadır. Oğlu Kaspar’ın ilk maçını tribünden izleyen Peter, maçtan sonra çok heyecanlanmadığını ama fazlasıyla gururlandığını söylemiş. Kaspar’ın işi gerçekten zor. Üzerinde sürekli olarak efsane bir kalecinin gölgesi olacak ama benim izlediğim kadarıyla kumaşı oldukça iyi. Nitekim İngilizler adamı kapmak istemiş ama o sadece Danimarka formasını giyeceğini söylemiş.

Schmeichel bizim yazılara konu olan 20. yy’ın en iyi kalecileri arasında 7. sıradadır ancak 2001 yılında Reuters’in anketine katılan 200,000 kişi onu gelmiş geçmiş en iyi olarak seçmiştir. Tabi burada eskiye hürmet etmeyi pek seven bendeniz burada “geriye dönük hatırlama hatası”na atıf yapmak istiyorum. İnsanlar en yeni geçmişi daha iyi hatırlar ayrıca 200,000 gibi bir rakamın büyük ihtimalle internette sağlandığını düşünüyorum ki eski efsanelere oy verebilecek dedelerin ne kadarı internete giriyodur o da ayrı konu. Ama tabi burda Schmeichel’ı küçümsediğim düşünülmesin. O kesinlikle 1990’ların en büyüğüydü ve kalecilik mesleğini 21. yüzyıla taşıyan isimlerden başında geliyordu. Adam İngiliz futboluna katkıları nedeniyle 2000 yılında Kraliyet Nişanı almış, ben daha ne diyebilirim ki...!?

Dört aya yakın bir aradan sonra deyim yerindeyse kurtlarımı döktüm ve gene uzuuuuun bir yazı oldu. Bir daha ki sefere şu Peter Shilton’ı yazayım da kurtulayım diyorum.....

21.07.2008

Hesap Kitap Zamanı

1-)Milli takımımız gruptan çıkamayacak. Terim ders almayacak ders verecek

Belki de turnuvanın en büyük sürprizi idi Türkiye. Hakikaten hiçbir teknik taktikte yer almayan bir strateji ile oynadık. İlk maç haricinde iyi hücum yaptık denebilir ancak böyle bir yapının uzun süre sürdürüleceğine inanmadığım için kendimizi başarılı bulmuyorum. Ne yazık ki günümüz futbolu sistemlere ve sağlam taktiklere dayanıyor ve biz bu iki şeye ne yazık ki hiçbir zaman tam olarak sahip olamadık.

2-)Panzerler yine en fazla yarı final görecek

Yarı finalde bol eksikli olan Milli takımımız ile karşılaşmasalardı bu kehanetim tutacaktı. Gerçekten takım olarak birkaç kişi halinde yaratıcılıktan çok yoksunlar sadece makine gibi çark döndürmeyi biliyorlar ve oyun sıkışınca açabilmek için herhangi bir fikirleri bile yok. Löw’ün de böyle bir konum için yeterli olmadığını düşünenlerdenim.

3-)Fransa başarılı olamayacak Raymond Domenech kapı dışarı edilecek.

Ne kadar başarılı bir tahmin. Domenech kovulmadı ancak bu kadroya bu imkânlara rağmen nasıl bu kadar rezil bir futbol oynadı anlayabilmek mümkün değil. Zaten bu gruptaki tüm takımlar teknik direktörlerden baya çektiler. Romanya hocası Piturca cesaretsizliğinden Donadoni yeteneksizliğinden bu da beceriksizliğinden gitti. Van Basten’in dişi yılların kurdu Hiddink’e geçmedi.

4-)Turnuva gol krallığını yine ve yine Klose alacak

Turnuva boyunca bir türlü isteneni veremeyen bir görüntü çizdi. Zaten böyle tahminlerin bilimsel bir yanı olmadığı için fazla bir yoruma da gerek yok.

5-)Bay Zeplin Ronaldo bu turnuvada yokları oynayacak

Gelelim değerlendirmesi şahsımca en zevkli olan maddeye. Daha önce de tartışmalarda belirttiğim gibi bu balonun numarası anca Premiership’in ağır bek ve stoperlerine yürür Kıta Avrupa’sında hiçbir şey yapamaz diye. İlk örneği Barcelona maçıydı ve Ronaldo bu maçlarda çok etkisiz kaldı Zambrotta ve Abidal karşısında. Bu turnuvada da önem taşıyan tek maç olan Almanya maçında sahada gezip top ezmekten başka hiçbir şey yapmadı ki eline iyi pozisyonlar da geçmişti. Hiçbir zaman büyük maçlarda sorumluluk alabilecek yetenek ve kaliteye sahip değil bence Alex Amca hemen bu adamı Real’e okutmalı çünkü birkaç yıl içerisinde bu düzensiz hayatıyla beraber onun da çöküşünü izleyeceğiz.

6-)Final müsabakasını Alman Hakem Herbert Fandel yönetecek

Finalistlerin biri Almanya olunca bu tahmin direk suya düştü finali İtalyan hakem Roberto Rosetti başarıyla yönetti.

7-) Marco Materazzi turnuvayı kırmızı kart görmeden bitiremeyecek.

Tüm takım olarak berbat olan İtalya’da fazla göze batmadı zaten sakat olduğu için de oynamadı. Kariyerinin son Uluslar Arası şampiyonasını kavgasız geçirmeyi bildi.

Buna ek olarak

Turnuvanın şıkı

Sarah Bradner(Bastian Schweinsteiger’in kız arkadaşı)

Turnuvanın rüküşü

Luca Toni ve iğrenç bıyıkları

Bir turnuvanın ve onun kehanetlerinin sonuna geldik. Bir başka müsabakaya kadar hoşça kalınız

Efsanenin Dönüşü

Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yürütülen, bu topraklarda yaşayan herkesin gururu olan İstiklâl Savaşı’nın bitmesiyle Ankara Başkent ilan edilmişti. Yeni Cumhuriyet’in modern yüzünü ortaya koymak için, sıfırdan başlayan başkent inşasında dünyaca ünlü mimarlar sırayla davet edildiler Ankara’ya. Başkente yapılan ilk binalara bugün sırayla bakıldığında aslında ne kadar güzel bir devletin kurulduğu ortaya çıkıyor. İlk Meclis, Ankara Garı, Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi ve diğer hem devlet ciddiyetini hissettiren hem de harika estetiğe sahip bir sürü mimari harikası. Laik cumhuriyet böylesine modern ve batılı bir şehir inşa etmeye çalışırken aslında Ankara’ya gelen memurlardan ziyade Ankaralıların laik yaşama pek uzak olmadığı, doğu batı sentezine ta o zaman başlandığı görülmektedir.

Ankara’nın diğer sakinlerine göre en az birkaç kuşak Ankaralı olanların yaşadığı Kayabaşı, Hamamönü, Samanpazarı, Hacettepe civarında her şehirde olan yasadışılık merkezi oluşmaya başlamıştı. Bugün adı sadece bir üniversiteden ibaret zannedilen Hacettepe Mahallesi’nde kendine özgü kuralları olan Hacettepeliler oturmaktaydı. Henüz kalabalıklaşmayıp mahalle kültürünün en hızlı zamanlarını yaşadığı yıllarda Hacettepe Ankara’ya korku salan, kabadayılarıyla ünlü, racon lafını kimse bilmezken en sağlam raconların kesildiği bir merkez haline gelmişti. Ankara’yı seçkinlerin merkezi yapmaya çalışan idareye inat Hacettepeliler kendi seçkinciliğini oluşturup Cumhuriyet’i “anladıkları gibi “ yaşamaya başlamışlardı. Ankara’nın ilk yıllarında yerleştirilmeye çalışılan kültürün tersine Hacettepe ortama hakim oluyordu. Batı müziği çalan ve kadınlı erkekli gidilen pastane, gazinonun yerine bol sarımsaklı mezelerin hüküm sürdüğü, rakı bilemedin şarap içilen ve utla kanunun geri döndüğü meyhaneler açılmaya başlamıştı Hacettepe’ye.

Ankaralıların laik yaşama uygun olduğundan bahsetmiştik. Hacettepe’nin gençlerinden olan anne tarafından dedem lakabıyla “Albay Cemal” Cuma namazlarına neden gitmediklerini soran mahallenin yaşlılarının Hacettepeli gençler tarafından “cumartesi gidiyoruz biz tenha oluyor” diye cevaplandıklarını söylemiş ve rahmetli olana kadar bu iddiasını sürdürmüştür. Artık ölmek üzere olan ve belikli kurtarma yazılısına giden ihtiyarlar dışında pek camiye gidenin oruç tutanın olmadığı ender mahallelerden biriydi Hacettepe.

Hacettepe kabadayılarıyla ünlü art arda açılan meyhanelerde yaşamın sürdüğü meydandaki büyük havuzun kenarında hep beraber pikniklerin yapıldığı en önemli mücadelenin futbol olduğuna inanılan bir mahalle olarak yükselmiştir. Sırf bu yüzden bu mahalleyle başa çıkmak kolay olsun diye mahallenin yakınına “Yıldırım Ekipler Amirliği” kurulmuştur. Aynı zamanda fakir insanların yaşadığı bir semt olduğundan sol fikirlerin serpilmesi karşısında bu tedbir şart olmuştur. İdam cezalarının infaz edildiği yıllarda bu cezalar için hemen Hacettepe’nin yanında bulunan “At pazarı”nın seçilmesi ve Adliyenin Hacettepe çıkışına yapılması “ensenizdeyiz” mesajını Hacettepelilere hissettirmiştir.

BİR GARİP KURULUŞ HİKAYESİ

Hacettepeliler sadece mahallelilerden oluşanlarla ve Hacettepe Parkı’ndaki menekşelerden rengini alan “menekşe mor – beyaz” renklerle Hacettepe Spor Kulübü’nü kurmak için mahallenin büyüğü Fahri Apça’ya müracaat ederler. Fahri Apça’da resmi başvuruları yapıp kulübü kurmaya çalışırken 1. Şube tarafından evinden alınıp merkezde bir güzel sopa yer. Bu örgütü hangi amaçla kurmaktasın vs diye. Niyetini anlatana kadar bir çok yeri morarmış biçimde geri döner. Ardından dönemin valisi Nevzat Tandoğan’a başvurulur ve kötü niyetli bir başvuru olmadığı anlaşılınca 28 Temmuz 1945’te Hacettepe Spor Kulübü kurulur.

Parlatır Mustafa, Karagöz Kemal, Dişi Bakkal, Diksaç Nevzat, Japon Ali, Orley İhsan, Albay Cemal diye bilinen ünlü simalar takımın nasıl taraftarları olduğunu gösteren isimlerdir. İçki içmeyenin mahalleye sokulmadığı Hacettepe bir de futbol takımıyla Ankara’da başarı kazanmaya başlayınca, kabadayılığa özentinin artmasından korkan idare bu mahalleye bir çözüm bulmayı düşünmeye başlamıştır. 1959 da deplasmanlı Türkiye Ligi kurulunca Hacettepe’de 1962 yılında lige yükselmiş ve 1968 e kadar mücadele etmiştir. Ancak Hacettepe maçlarındaki olaylar ve sık sık fair-play e aykırı hareketlerin görülmesi bardağı doldurmaya başlamıştır.

HARBİYE-HACETTEPE MUHAREBESİ

Kabadayılığı ülke çapına şamil olan Dündar Kılıç henüz Hacettepe Kabadayısı iken, Harp okulu’nda okuyan bir kaç öğrenci Hacettepeli bir kıza laf atmışlardır. Sarı Veli ve Karagöz Kemal bu grubu takip edip bir rivayete göre Sus Sineması’nda bir rivayete göre “Pala’nın Kahvesi”nde sıkıştırıp dövmüşlerdir. Bunun üzerine Harbiyeliler toplanıp Hacettepe’yi basmaya karar vermişler ve otobüslerle Hacettepe’ye gelmişlerdir. O dönemin bir çok tanığına göre bu laf duyulunca herkes sopa, silah, bıçak, balta, keser gibi aletlerle silahlanıp müdafaaya geçmişler ve Harbiyelileri biraz fena benzetmişlerdir. Bu olay hem Harp Okulu Komutanlığı’nda hem de Ankara Mülki İdaresi’nde infial yaratmıştır. Zaten istimlak planları sürerken böyle bir olay süreci hızlandırmış ve Hacettepe’nin tam ortasına benim yıllar sonra dünyaya geleceğim hastane dikilmiştir.

Ankara’nın başına bela olmuş olan Melih Gökçek Keçiören Belediye Başkanlığı döneminde 1988 de artık amatör kümedeki Hacettepe’yi alıp Keçiörengücü ile birleştirmiş ve Hacettepe ismi tarihten silinmiştir.

Yazarın futbola adım attığı ASAŞ Spor’un sonradan OFTAŞ haline gelmesi ve şimdilerde adını Hacettepe olarak değiştirmeye karar vermesi hem garip bir bağlantı hem de bütün Hacettepelilerin yattıkları yere güzel haberler gitmesini sağlayan bir olay olmuştur.

Şimdi İsmetpaşa ve Sakarya civarında görebileceğiniz eski Hacettepelilerin benim tanıdığım son iki kişisinden bir tanesi olan Büfeci Avni’nin sevincini ve Albay Cemal’in öldüğünde odasında asılı duran Mor-Beyaz flamanın hüznünü düşündüğümde bu yazının yazılması kaçınılmaz oldu. Artık Ankara’da Hacettepe maçına gitmek denen yarı dini töreni bizde yaşayabileceğiz diye düşündükçe sezonun bir an önce başlamasından başka bir temennim kalmıyor.

KAYNAKÇA

1-Sanki Viran Ankara(İletişim-1.baskı 2006) kitabında Levent Cantek’in yazısı

2-Çünkü Biz Ankaragüçlüyüz…-Ziya Adnan-İletişim Yay.

3-20 Temmuz 2008 tarihli Hüriiyet Gazetesi

16.07.2008

Avrupa'da Transfer Dönemi - İngiltere

Dünyanın en önemli ligi olan ve Avrupa Şampiyonlar Ligi'ni de son iki yılda domine eden takımlara sahip olan İngiltere Premier Ligi'nde yapılan transferlere göz atalım.

         Geçen sezonu lig şampiyonu ve Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olarak tamamlayan Manchester United bugüne kadar transferde sessiz kaldı. Savunmacı Gerard Pique'yi Barcelona'ya gönderen Manchester United'ın en önemli hamlesi dünyanın en iyi futbolcularından birisi olan Cristiano Ronaldo'yu ellerinde tutmaları oldu. Ronaldo er ya da geç Real Madrid'e transfer olacak gibi dursa da en azından bu sezon Manchester'da kalacak. Takım için ismi geçenler Portekizli orta saha oyuncusu Miguel Veloso ile Euro 2008'in yıldızı Andrei Arshavin ve Hollanda Ligi gol kralı Klaas-Jan Huntelaar. Sporting Veloso'yu, Ajax da Huntelaar'ı satmaya niyetli olmadıklarını açıkladılar. Arshavin ise gitmek istediğini belirtti ama adresinin İspanya olmasını istiyor. Sir Alex'in felsefesine bakacak olursak, bir hafta içinde transfer olmazsa bu dönemlik transfer hikayesi kapanabilir.

         Geçen sezon hem ligde hem Şampiyonlar Ligi'nde Man Utd'in arkasında kalan Chelsea takımın başına Portekiz'in teknik direktörü Luis Felipe Scolari'yi getirdi. En önemli transfer ise Barcelona'nın 30 yaşındaki orta saha oyuncusu Deco oldu. Sekiz milyon ile on milyon arasında bonservisi olduğu söylenen Deco'nun Premier Lig'e ne kadar sürede uyum sağlayacağı soru işareti. Bir diğer transfer PSV'den alınan 23 yaşındaki savunmacı Alcides. Alcides'in Ricardo Carvalho'nun yerini alması bekleniyor. Chelsea'nin bir diğer önemli transferi de Porto'dan yirmi milyon euro'ya gelen sağ bek Jose Bosingwa oldu. Orta sahada oynayan Steve Sidwell Aston Villa'nın yolunu tutarken, Inter'in ısrarla istediği Frank Lampard kulübünde kaldı. Andriy Shevcenko'nun ise kiralık olarak eski takımı Milan'a dönmesi bekleniyor.

         Geçen sezonun üçüncüsü Arsenal her sezon olduğu gibi önemli futbolcularını gönderiyor. Tecrübeli kaleci Jens Lehmann Stuttgart'a giderken, geçen sezonun yıldızı orta saha oyuncusu Mathieu Flamini de bedelsiz olarak Milan'a transfer oldu. Bana göre takımın en iyi oyuncularından Belaruslu Aliaksandr Hleb Barcelona'ya gidecek gibi. Milan'ın istediği Adebayor kulüpte kalacak. Arsenal'in en önemli transferi Euro 2008'de Fransa'da oynayan genç Fransız Samir Nasri oldu. Bir diğer genç transfer de Cardiff'ten gelen 1990 doğumlu orta saha oyuncusu Aaron Ramsey.

         Dört büyüklerin sonuncusu Liverpool teknik direktör Rafa Benitez'le yola devam ediyor. Liverpool, Dortmund'un başarılı savunma oyuncusu Philip Degen'i bedelsiz olarak, Udinese'li sol bek Andrea Dossena'yı 7 milyon sterline kadrosuna kattı. Riise Liverpool'a, Crouch Portsmouth'a, Kewell ise Galatasaray'a transfer oldular. Liverpool'un transfer etmek istediği Gareth Barry ve Robbie Keane takımlarında kaldılar. Yeni hedefler Valencia'nın süper ikilisi David Silva ve David Villa.

         Dört büyükler dışındaki önemli transferler ise şunlar: Giovani dos Santos Tottenham'da, CSKA Moskova'lı forvet Jo 38 milyon euro karşılığında Manchester City'de, PSV'nin kalecisi Artur Gomes Tottenham'da, Luka Modric de yine Tottenham'da.

         Şu ana kadar gerçekleşen transferler ışığında en başarılısı Tottenham gibi gözüküyor. Yine de dört büyükleri zorlayıp zorlayamayacaklarını göreceğiz. Jo da aldığı parayla heyecanlı bir bekleyişe neden oluyor..

14.07.2008

Avrupa'da Transfer Dönemi - İspanya

İspanya geçen sezon Şampiyonlar Ligi yarı finaline bir takım taşımayı başarmıştı. En önemlisi ise daha çok İspanya Ligi'nde forma giyen futbolcuların yer aldığı İspanya Milli Takımı'nın Euro 2008'i kazanması oldu. Geçen sezon ligi Real Madrid kazanırken, Villarreal ve Atletico Madrid çıkış yapan ekipler oldu, Valencia ise hayal kırıklığı yarattı.

Şampiyon Real Madrid Racing Santander'in savunma oyuncusu Garay ile Osasuna'nın orta saha oyuncusu Ruben de la Red'i transfer etti. Balboa'yı Benfica'ya, Soldado'yu ise Getafe'ye gönderdiler. Real Madrid için söylentiler hızla devam ediyor. Man Utd'li Cristiano Ronaldo Real Madrid'e transfer olmak istediğini belirtirken, yine bu takımda oynamak isteyen Rafael van der Vaart'ın durumu kesinleşmiş değil. Julio Baptista ise geçen sezon olduğu gibi bu sezon da gönderilecekler listesinde. Robinho ise Chelsea yolunda. Real Madrid geçen sezon şansın fazlaca yanında olduğu bir takımdı. En az dört tane üst düzey transfer yapmadan başarısız olacaklarını düşünüyorum.

Geçen sezonun ikincisi Villarreal transfer sezonunun en hareketli takımlarından birisi. Forvete geleceğin en büyük yıldızlarından biri olan Amerikalı Jozy Altidore ile beraber geçen sezon La Liga'nın yıldızlarından Joseba Llorente'yi transfer ettiler. Orta sahaya Mallorca'dan tecrübeli Ibagaza ve Barcelona'dan Edmilson transfer edildi. Savunmacı Josemi Mallorca'ya, orta sahacı Somoza Velez'e transfer oldular. Gelecek sezon Şampiyonlar Ligi'ne dönecek olan Villarreal'den daha önce başardığı yarı final kadar olmasa da turnuvaya heyecan verecek bir renk katmasını bekliyoruz.

Geçen sezonu kupasız kapatan Barcelona yeni sezona fazlaca iddialı hazırlanıyor. Teknik direktörlüğe eski futbolcusu Josep Guardiola'yı getiren Katalanlar, transferde çok hızlı. Deco'yu Chelsea'ye satan takımdan Ronaldinho da Milan'a transfer olacak gibi duruyor. Eto'o da kısa vadede ayrılması beklenen isimlerden. Zambrotta Milan'a transfer olurken, Thuram ve Edmilson bedelsiz ayrıldılar. 2006 Şampiyonlar Ligi Şampiyonu takımın neredeyse tamamı takımdan ayrılmış oldu. Sağ beke herkesin peşinde olduğu Sevilla'lı Dani Alves, orta alana da takım arkadaşı Seydou Keita transfer edildi. Savunmanın ortasında da Caceres oynayacak. Barça Villa'yı alamazken, David Silva'yı istiyor. Arshavin için de yanıt bekleniyor. Barcelona'nın sakatlık gibi sorunlar yaşamazsa 2005-2006 gibi bir sezon yaşamasını beklemek hayal değil.

Atletico Madrid savunmaya Heitinga ile Ujfalusi'yi, orta alana Paulo Assuncao ile Diego Costa'yı transfer etti. Kaleci Gregory Coupet ile forvet Sinama Pongolle da Atletico yolunu tutanlardan. Bu transferlerin yanında kanatları çok iyi olan takımın orta alanın ortasına da transfer yapmak istediğini biliyoruz. David Silva/Van der Vaart/Mikel Arteta üçlüsünden birisi Atletico'ya transfer olabilir. Takımın yumuşak karnı ön libero mevkiinde ise Assuncao'nun yeterli olup olmayacağını göreceğiz.

Ligin bir başka güçlü takımı Sevilla da hareketli bir yaz geçiriyor. En büyük yıldız Dani Alves'in satılması büyük gelir kaynağı yarattı. Sol beke Fernando Navarro, ileriye Le Mans'tan Romaric ve geleceğin yıldızlarından Arjantinli orta saha futbolcusu Acosta transfer edildi. Poulsen'in ise Juventus'a transfer olduğu belirtiliyor. Poulsen-Keita ikilisinin ayrılmasından sonra o bölgeye ne transferler yapılacağını merakla bekliyoruz.

Geçen sezonu onuncu bitiren ve kupayı kazanan Valencia şu ana kadar transferde hareketsiz kaldı. David Villa'yı ve David Silva'yı ellerinde tutmaya çalışıyorlar.

İtalya Ligi transferleri ile devam edeceğiz. Görüşmek üzere...

12.07.2008

Belçika Jupiler Lig Transfer Dosyası - 1

AA Gent

Gelen Oyuncular:
Phiri (Brussels), Benoit Ladrière (La Louvière), Pedro Rivas (Fernando de la Mora), Michel Preud'homme (Standard), Stan Van den Buijs (Standard), Manu Ferrera (Standard), Roy Myrie (Alajuelense), Ernest Nfor (terug van Kortrijk), Kenny Thompson (terug van Roeselare), Ekpoki Mohammed Abdulrazak 'Raza' (Hit Gorica), Valery Sorokin (Brussels)

Giden Oyuncular:
Djordje Svetlicic (G. Beerschot), Stijn Van Der Kelen (Zulte Waregem), Trond Sollied (Heerenveen), Chris Van Puyvelde (Heerenveen), Khalilou Fadiga (Germinal Beerschot), Steve De Ridder (De Graafschap), Mehmedalja Covic (Interblock Ljubljana), Dennis Wittesaele (Dender)



Geçen sezonu 6. bitirerek artık bir istikrar sağlamaya başlayan Gent takımında köklü değişiklikler yaşandı.Onlar için transferin en hareketli kulüplerinden biri diyebiliriz.
Öncelikle teknik direktör Trond Sollied Heerenven kulübüne gitti.Onlar da bu boşluğu Standard Liege ile şampiyonluk yaşayan Michel Preud'homme ile doldurdular.Bu bence onların yaptığı en önemli transferdi.Ayrıca Preud'homme en büyük özelliği olan genç oyunculara yönelmeyi burda da sürdürecektir.

Yapılan trasnferlere bakarsak..Takıma Brussels'den kazandırılan Sorokin gerçekten önemli bir transfer.Rusya Ümit milli takımında da oynayan yetenekli ve Preud'homme ile patlama yapabilecek bir oyuncu.Gent'in hücum hattına önemli bir güç kazandıracaktır.Ayrıca Bryan Ruiz'in tavsiye ettiği Kosta Rikalı Roy Myrie'den de bir şeyler bekliyecekler.

Kaybettiği oyunculara bakarsak çok da önemli isimleri kaybettiklerini söyleyemeyiz.34 yaşındaki Svetlicic ve takıma fazla katkı sağlayamayan Fadiga yerleri doldurulabilecek oyuncular.Ancak geçen sene 2. ligde 17 gol atan genç isim De Ridder'i takımda tutabilirlerdi.


Anderlecht

Gelen Oyuncular:
Mattias Suarez (Belgrano), Rubenilson dos Santos da Rocha 'Kanu' (Barueri), Arnold Kruiswijk (Groningen), Hernan Losada (Germinal Beerschot), Nemanja Rnic (Partizan Belgrado), Besnik Hasi (Cercle), Jakovenko (Genk), Gil Servaes (Dender), Roland Lamah (Roda JC), Cheikhou Kouyaté (Brussels)

Giden Oyuncular:
Ahmed Hassan (Al Ahly), Mbo Mpenza (Larissa), Serhat Akin (?), Luigi Pieroni (Valenciennes), Cyril Théréau (Charleroi), Cheik Tioté (Twente), Mark De Man (Roda JC), Christian Leiva (terug naar Argentinië)



Anderlecht geçen seneki başarısız sezonun ardından bu sezona hedeflerine göre transferleri yapmaya başladılar.Özellikle takıma büyük uğraşlarla kattıkları Mattias Suarez bu sezon Anderlecht'te patlama yapabilir..Arjantin 2. liginde Belgrano'da oynamasına rağmen bir çok kulübün gözüne girmeyi başaran Suarez için Arjantin'in yeni yeteneklerinden diyebiliriz.Geçen sene bu oyunuyla ön protokol yapmışlardı ama Belgrano daha fazla para koparmaya çalışmıştı.Ancak Arjantin'de iyi bir oyuncu araştırma ekibi olan Anderlecht Frutos ve Biglia transferinde olduğu gibi Suarez'de de mutlu sona ulaştı.Uzun boylu pivot santrafor Frutos'un yanında 1.75 lik Suarez ile Anderlecht bu sezon çok can yakabilir.Tabi Frutos yine sakatlıklarla dolu bir sezon geçirmezse.

Bu transfer dışında defansın göbeğinde sürekli soru yaşayan Anderlecht Groningen'den Belçikalı oyuncu Kruiswijk i transfer etmeyi başardı.Kruiswijk i defansa katarak bence önemli bir iş başardılar.Ayrıca orta sahaya Germinal'dan kattıkları Losada'da kadroya bir derinlik kazandırdı.
Bu transferlerin dışında genç isimler Jakovenko ve Kanu da takıma kazandırıldı.Jakovenko'nun yetenekleri gerçekten iyi ancak Brezilyalı Kanu için 1 senelik deneme kontratı yapıldığını söyeleyebilirm.

Kaybettikleri isimlerden en önemlisi ise tecrübeli oyuncu Ahmed Hassan oldu.Bu isimlerin dışında bence gönderilmesi gereken isimlerle yolları ayırdılar.


Mons-Bergen

Gelenler:
Mustapha Jarju (Lierse), Jérôme Van Der Zijl (Lierse), Ivica Dzidić (Zrinjski Mostar), Philippe Saint-Jean (Tubeke), Thierry Pister, Ludovic Buysens (Deinze), Steven De Pauw (Tienen), Cédric Collet (Brest), Grégory Delwarte (Doornik)

Gidenler:
Albert Cartier (Tubeke), Charly Konstantinidis (Salamina), Johan Cavalli (?), Michaël Wiggers (Dender), Wilfried Dalmat (Standard), Francois Zoko (Genclerberligi), Mo Dahmane (Eskishirspor), Aliyu Datti (Einde contract), Ilja Stolica (Einde contract), Benjamin Nicaise (Standard)



Mons takımı geçen sene kabus gördüğü sezondan sonra çok kaliteli isimleri kadrosuna katamadı ancak zaten kötü bir kadroları yok.Takımın başına geçen senenin Belçika 2. ligi şampiyonu takımı Tubeke'nin antrenörü Philippe Saint-Jean'ı getirdiler ve Cartier de Tubeke'nin başına geçti.Yani bir nevi antrenör değişikliğine gittiler :) Ayrıca Dalmat ve Nicaise'yi Standard'da, Zoko'yu Gençlerbirliğine,Dahmane'yi de Eskişehir'e satarak takımın kadrosunun gücünün de düştüğünü söyleyebiliriz.


Cercle Brugge

Gelenler:
Jo Coppens (Genk), Lorenzo Staelens (Roeselare), Arnar Vidarsson (Twente), José Carlos Fernandez (Odessa), Thomas Buffel (Glasgow Rangers)


Gidenler:
Tom Van Mol (Sint-Niklaas), Besnik Hasi (Assistent, Anderlecht), Rubin Dantschotter (Beveren), Slobodan Slovic (?)

Cercle geçen senekli büyük başarısından sonra takımı korumayı başardı.Çok önemli isimler kaybetmediler.Bunun dışında önemli de transferler yaptılar.Glasgow'dan Thomas Buffel gibi Belçika milli takımın önemli golcüsünü kapmayı başardılar.Bu transferle birlikte Tom de Sutter gibi önemli bir forvet arkasında Buffel ile birlikte lig standartlarının üstünde bir hücum hattı oluşturabilirler.Ayrıca forvete alınan Jose Carlos Fernandez'de Rusya tecrübesinden sonra Cercle'da iyi işler yapabilir.


Charleroi

Gelenler:
David Vandenbrouck (Tubeke), Cyril Théréau (definitief overgenomen van Anderlecht), Mohsine Yajour (FC Chiasso)

Gidenler:
Juan Pablo Pino (terug naar Monaco), Christian Leiva (terug naar Argentinië), Filippo Porco (terug naar Bergen), Ulens (Club Luik), Moreaux (Union), Laurent Ciman (Club Brugge), Damien Lahaye (Namen), Steve Verelst (Namen), Michaël Blanc (Namen), Loïc Thomas (Namen), Gregory Christ (Duisburg)

Charleroi geçen sene takım için en önemli isim teknik direktör Mathijsen'i Club Brugg e kaptırdıktan sonra en azından kadrosunu koruyarak ligde orta sıralarda tutundu.Ancak bu sezon kadrosundan da önemli isimleri kaybettiler.Savunmanın önemli ismi Ciman'ı Brugge'e , orta sahanın önemli oyuncusu Gregory Christ'i Duisburg'a kaptırarak büyük güç kaybettiler.Ayrıca kiralık oyuncularda takımlarına döndüler.Transferler'de ise pek bir şey yaptıklarını söyelyemeyiz.Thereau'yu Anderlecht'ten kiraladılar ancak başka doyurucu isimler alamadılar.
Bu sene de orta sıralarda oynamaya devam edecektir Charleroi.

Club Brugge

Gelenler:
Nabil Dirar (Westerlo), Bernt Evens (Westerlo), Ronald Alejandro Vargas (FC Caracas), Geert De Vlieger (Zulte Waregem), Laurent Ciman (Charleroi), Jared Jeffrey (Dallas)

Gidenler:
Brian Priske (Vejle BK), Joos Valgaeren (Emmen), Sven Vermant (?), Birger Maertens (Heracles), Gaëtan Englebert (Tours), Timothy Dreesen (Lierse), Stephan Kucera (Sparta Praag), Olivier De Cock (vrij)

Club Brugge geçen sene iyi bir performans gösterdi.Anderlecht'in de kötü bir sezon geçirmesiyle ligde 2. sırada yer aldılar.Takımın başına benim beyendiğim isim Mathijsen'i geçirdiler ancak bir türlü transfer konusunda Anderlecht gibi cömert olamadılar.Bu yüzden bu sezon Anderlecht'in de tekrar güçlenmesiyle şampiyonluktan yine uzak kalacaklardır.

Transferlere geçersek pek tatmin edici oyuncular almadılar.Savunmaya Evens ve Ciman gibi bu ligi tanıyan tecrübeli isimler aldılar.36 yaşındaki kaleci De Vlieger'i neden aldıklarını bende bilmiyorum.Ancak Dirar ve Vargas orta sahada takıma faydalı olacaklardır.Bütün bunlara rağmen forvete bir türlü takviye yapmadılar.Geçen sezon Sterchele'nin de hayatını kaybetmesiyle iyice güçsüz kalan hücum hattına hiç bir transfer yapılmadı.Hala Sonck'un Genk'deki gol krallığı performansını bekliyorlar ancak bu durumda o seçenek biraz zor gözüküyor.

Dender

Gelenler:

Steve Jacobs (Borussia Mönchengladbach), Christophe Copel (Namen), Bart Van den Eede (Westerlo), Xavier Fred (Standard), Siebe Blondelle (VVV Venlo), Sulejman Smajic (Zrinjski Mostar), Michaël Wiggers (Bergen), Dennis Wittesaele (Gent)

Gidenler:

Henri Munyaneza (G. Beerschot), Marcin Zewlakow (APOEL Nicosia), Sebastien Dufoor (Tienen), Dieter Malfait (Oudenaarde), Gil Servaes (Anderlecht)

Dender takımı ligde kalmayı geçen sene 2. yarıdaki performansıyla hak etti.Devre arasında iyi oyuncuları kadrolarına kattılar ve de sonuç olarak iyi futbol da ardından geldi.

Bu sezon da takıma orta kalitede isimler de kattılar.Genç Jacobs'u Mönchengladbach'dan aldılar.Defansa Standard'ın genç Brezilyalısı Fred'i aldılar.Tecrübeli Wiggers ve Van den Eede gibi isimlerle de kadrolarını daha da tecrübelendirdiler.
Gerçi Munyaenza,Zewlakow,Dufoor,Servaes gibi oyuncuları kaybetseler de yine de bu sezon ligde kalabilirler.

Germinal Beerschot

Gelenler:
Henri Munyaneza (Dender), Bartholomeo Ferrara (Sochaux), Paul Kpaka (Roeselare), Djordje Svetlicic (AA Gent), Gustavo Tormena (Juventude), Khalilou Fadiga (Germinal Beerschot), Rocky Peeters (STVV)

Gidenler:
Arsène Né (Metallurg Donetsk), Mor Diop (Metallurg Donetsk), Hernan Losada (Anderlecht), Tim Vleminckx (Hamme), Gustavo Colman (Trabzonspor), Jasper Vermeerbergen (Beveren), Junior (contract ontbonden), Emmanuel Okoduwa (Dynamo Kiev), Jan Moons (?), Sébastien Chabaud (Charleroi)


Başarılı bir sezonun ardından GBA'nın oyuncu kaybetmesi de gayet normal oldu.Losada-Colman lı orta saha 2 lisini kaybetmelerinin yanı sıra daha bir çok önemli oyuncuyu da bşka takımlara kaybettiler.Ancak Munyaenza,Kpaka,Svetlicic,Tormana,Fadiga,Peeters,Ferrera gibi iyi isimler de alarak seneye yine iyi şeyler yapmaya çalışacaklar.


Diğer takımların da transferleri ve de son durumlarını da diğer yazımda aktarmaya çalışacağım..