İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

30.12.2006

Bana Irkçılığın Resmini Yapabilir Misin Abidin?

Çemişgezek sınırları içinde doğmamış hiçbir oyuncuya kutsal saydığı pembe – lacivert formayı giydirmeyen FC Çems, sahasında ilk galibiyetini Perslerden eziyet görmüş Moğolların oluşturduğu, tamamı kızılderilerden kurulu Cengizhan United karşısında aldı. Bu maçlar sonucunda Pontus Rums en yakın rakibi Laz Madrid’in 3 puan önünde Irkçılığa Karşı Tükürük Bezini Tüketinceye Kadar Küfür Etme Liginde liderliğini korudu. Ligde gelecek haftanın en önemli maçı Tekirdağ Rakının Dibi ile ezeli rakibi Anason Yeni Rakıdır arasında oynanacak derbi.



Irkçılık şu an için UEFA tarafından tanımlanmış ve tedbir alınmış bir tehlike. Avrupa arenasında ciddiyeti ve şiddeti çok fazla olan bu tehlike henüz güzel yurdumun statlarında fink atmaya başlamadı. Hatta tam tersine, anti ırkçılık olarak adlandırılabilecek “hepimiz zenciyiz” pankartları ile protesto bile edildi. Fakat kendi küçük, sorunları büyük Avrupa kıtasında ciddi bir mesele ırkçılık… Sosyolojik nedenleri olduğu gibi maymun sesi çıkartan veya sahaya fıstık atan kişi açısından düşünüldüğünde psikolojik altyapısı da olan bir problem.



Yazının girişindeki paragraf, biraz es geçilmiş bir alanın, bazı takımların sadece belli etnik kökene sahip oyuncu seçmelerinin, hayal mahsulü, komplo teorisi tadında geleceğinin tasviridir. Yani etnik köken ayrımcılığının son noktasıdır. Olay şu an, bu takımların eziyet gördükleri etnik kökene karşı bir tepkisi olarak nitelendirilebilir. Fakat ırkçılık her zaman ırkçılık ve asla etkin bir protesto biçimi değil. Irkçılığı, ırkçılıkla veya etnik kökencilikle protesto edemezsiniz.



Ayrıca Sociedad’ın internet sayfasındaki bir anket başarı isteğinin, etnik kökenlere bağlı kalma isteğinin önüne geçtiği yönünde sonuçlar verdi. Yani sıkı sıkıya bağlı olduğumuz değerlerin bazılarından vazgeçebilirliğimiz artık sorgulanabiliyor. Marx amcam “katı olan her şey hızla buharlaşıyor” diyordu, haklı çıktı herhalde.



Genel olarak yukarıda bahsedilen etnik kökene dayalı ayrımcılık durumu, sempati uyandıran bir durum olmuştur. Özellikle ülkemizde... Bizim kuşağımız tepkisizliğe yönlendirilmiştir, istese de tepki gösteremez, ama marjinal olana ve tepkili doğanlara saygı göstermesini bilir. Bu yüzdendir ki, çok arkadaşım Athletic Bilbao’yu helal olsun adamlara hissiyatı ile desteklerdi. Fakat bu düşüncenin temellerine inildiğinde hoşgörüsüzlük ve ırkçılık kolayca görülebilir.



Yalnız esas mesele olan ırkçılık yukarıda bahsedilen değildir. Yazıyı yazmaya tetikleyen geçen sene Etoo’nun yaşadığı “bırakın beni gidicem” haletiruhiyesi, DiCanio’nun saçma sapan gol sevinci ve Aragones’in İspanyolcasının, Reyes’i motive ederken başka bir kelime bulamayacak kadar kısıtlı olmasıdır. Nedir insanlara saha içinde kendi takımında aynı deri rengine sahip bir futbolcu varken, aynı deri rengine sahip rakip takım oyuncusuna küfür ettiren güç ve Lazio taraftarları DiCanio’nun gol sevincinde herhangi bir gol sevincinden daha mı fazla orgazm olmuşlardır, o selamı verdiğinde DiCanio.



Tüm bu meseleler, insanların kafasındaki ırkçılık düşüncesinden feyz almaktadır. Irkçılık düşüncesinin en temel anlatımı, insanların doğuştan getirdikleri nitelikleri ile sınıflandırmaktır. Bilimsel açıdan ırk kavramı ıskartaya çıkarılmıştır, ama ırkçılık tedavüldeki yerini korumaktadır. Çünkü ırkçılık türetilmiş bir ırk kavramından insanlığa hediye edilmiştir ve insanoğlu bu hediyeyi geriye çevirmemiş, gerektiği zaman kullanmış, gerekmediği zaman oda ısısında gayet güzel saklamıştır, ta ki çıkarlar ırkçılığı gerekli hale gelinceye kadar. Irkçılık, insanın içindeki şiddet duygusunu açıkça ortaya çıkartır ve bunun en kolay dışa vurulabileceği yer olan tribünde bu tip davranışlarla karşılaşmak çok da şaşırtıcı değildir. Yoksa Etoo, Zaragozanın ezeli rakibinde top koşturan bir oyuncu değil ve tepki koyulacak bir davranışı da raporlara geçmiş değil. Ama ırkçılık bunlardan beslenmez, ırkçılık insanların içinde söndürülmeye çalışan bir volkan ama fırsat bulursa çok çabuk dışarı çıkabilen bir magma tabakasına da sahip.



Irk kavramı, ırkların kendi içlerindeki çeşitliliklerinin, kendi aralarında gösterdikleri çeşitliliklerden fazla oluşu, ırksal farklılıkların tarihsel koşulların ve kültürel farklılığın çeşitlemesi olduğu görüşünün önlenemez yükselişi ile eski popülaritesini kaybetmiştir. Hitler ırkçılığı benimsediğinde “milliyetçiliğin sonu ırkçılık, ırkçılığın sonu ise faşistlik ve vandalizmdir” tezi doğruluğunu açıkça onayladı. Hitlerden önce çağdaş ırk ilişkileri köle ticareti ile başladı. Tarih boyunca ırkçılık en çok zencileri, Kızılderilileri, Yahudileri ve göçmen işçileri etkiledi. Bu kadar çok insanı etkileyen ve insanlara bu kadar acı çektiren bir metanın toplumsal hayatın ortasında olan ve halkın kendini rahatça ifade edebildiği bir ortam olan futbolda görülmemesini beklemek hayalcilik olurdu.



Bilinen bir gerçek de, özellikle gelişmiş ülkelerin ırkçı politikaları uyguladıkları ve eğer kendi çıkarları gerektirirse tekrar bu politikaları uygulamaktan kaçınmayacaklarıdır. Irkçılık uygun şartlarda, yani milliyetçilik dalgası bütün Avrupa’yı sararsa tekrar hortlayabilir. Bu konuda hünerli Avrupa, hücrelerindeki bu ırkçılık safrasını, masanın altına sümük yapıştırma şeklinde gizleyerek atamaz. Çeşitli alanlarda sınırladığı bu duyguyu tamamen kontrol altına alamaz ve bu uğurda çok da istekli oldukları söylenemez. İtalya ve Almanya’daki acılarda unutulmuşa benziyor ki, yandaşlar selam çakmayı özlemiş. O zaman nerden başlamalı insanları irrite etmeye, tabiî ki futboldan.



Tüm bunlar ışığında şu tip durumlar ileride bu gözlerin tanıklık edebileceği hadiseler;

Yıldıray ve Altıntop biraderlerin tepkilere dayanamayarak ilk uçak ile ülkemize dönmesi, Diyarbakırspor’un başka bir ligin lokomotif takımı olması, Fransa’daki göçmenlerin gemiler ile aldıkları galibiyetin ertesi günü ülkelerine doğru meçhul bir yolculuğa çıkmaları.



Yeşil sahalar bazen oynanan oyunun çok dışında işlerin odak noktası olabiliyor. Bu işlerden biride ırkçılıktır. Yoksa ben gene komplo teorilerimi ürettim kafamdan. Eto’o’ya karşı çıkarılan garip sesler bir grup ırkçının hareketi değil de, bir meczubun zırvalıklarımıydı.



Tuvaletteyken gol oldu da, yine ben mi kaçırdım.

Hiç yorum yok: