İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

12.02.2006

İtalyanlar ve İngilizler

Özkan* haklı, tabii İtalya hariç..

Çünkü son 25 senede Çizme’den gelen 11 farklı takım da, toplamda 23 defa, en az bir yarı final görmüş ve 8 şampiyonluk kazanmış, 3’ü birbirlerine karşı 14 defa final oynamış..

Ama bütün televizyon kanallarının en çok izlenen kanal olmasını sağlayan istatistiği burada da amaca uygun kullanmak mümkün; bu yarı final, final, şampiyonluk muvaffakiyetlerinin takriben yarısı Inter’e ait..

Şampiyonlar Ligi’nin, yani A sınıfının kalabalıklaşmaya başladığı dönemde Serie A’da oluşan B takımı profili genellikle, beklenmedik bir anda sükse yapıp üst sıraları zorlayan sürpriz takımlar ve kadro kalitesine yakışmayacak düşüşler geçiren büyük takımları kapsıyor. Bu B sınıfı bizim için önemli, çünkü bunlar genelde UEFA Kupası’na katılıyor. Bunun hemen öncesinde zaten, yukarıda bahsettiğimiz üzere, gedikli Inter var..

İtalyanlar’ın bu kupada hakimiyetlerini yitirdiğini göreceğimiz son üç sezona bakalım..

2002/2003

İtalyanlar kupaya 3 takımla başladı. Hiçbiri ön eleme oynamayan bu takımlardan lig beşincisi Chievo, kupayı başladığı yerde Kızılyıldız’a elenerek bitirdi.. Kupa finalisti Parma ise bu turda CSKA Moskova’yı eledi ama ikinci turda Wisla’ya uzatmalarda yediği iki golle boyun eğerek kupaya veda etti. Lig altıncısı Lazio, çeyrek finalde tarihinin en iyi Avrupa derecesini elde eden Beşiktaş’ı elese de, yarı finalde şampiyon Porto’ya kolay teslim oldu. Geçen yazıya gönderme yapalım; sezon, Denizlispor’un da dördüncü turda Porto’ya elendiği sezondur; Mourinho’nun Porto’suna canım..

2003/2004

Birinci tura Udinese, Parma ve Roma (Kupa finalisti)’nın yanında Intertoto’dan gelme Perugia takviyesiyle başlayan İtalyanlar, Udinese’yi hemen bu turda kaybetti. Üçüncü turda Şampiyonlar Ligi’nden Inter takviyesi geldi ama bu sefer de Perugia ve Parma gitti. Hem de Parma kime elendi derseniz, iki maçta da yenilerek Gençlerbirliği’ne... Kalanlardan da Roma bir sonraki dördüncü turda, Inter de daha bir sonraki çeyrek finalde elendi.

2004/2005

Lig beşincisi Parma, Lig yedincisi Udinese ve Kupa şampiyonu Lazio üçlüsüyle kupaya başlayan İtalyanlardan Udinese birinci turda, Lazio grup maçlarında (Son maçında Gençlerbirliği’ni eleyen Egaleo’nun yegane puanını almasını sağlayarak) elendi. Parma ise Beşiktaş’ın grubunda son maçta Beşiktaş’ı yenerek son 32’ye, uzatma golleriye Stuttgart’ı yenerek son 16’ya, Sevilla’yı eleyerek çeyrek finale, kılpayı Austria Wien’i eleyerek yarı finale kadar yükseldi. Ama şampiyon CSKA’ya 0-0’ın rövanşında 3-0 yenilerek kupaya noktayı koydu…

Gelelim bu sezona..

İtalyanlar kupaya 3 takımla başladılar: Lig beşincisi Sampdoria, lig altıncısı Palermo ve kupa finalisti Roma.

İlk turda Roma Aris’i, Palermo da Trabzon gazisi Anorthosis’i kendi evlerinde aldıkları farklı galibiyetlerle kolay geçerken, Sampdoria Setubal karşısında zor da olsa gülen taraf oldu.

Grup aşamsında Roma, içinde bulunduğu kötü duruma tezat, şeker gibi bir kura çekti ve Basel, Kızılyıldız, kendisinden daha iyi durumda olmayan Starsbourg ve G.saray’ı eleyen Tromso ile eşleşti. İşini kağıt üzerinde zora soktu görünse de grupta ikinci sırayı alıp bir üst tura yükseldi ve Şampiyonlar Ligi’nden gelme Brugge’un rakibi oldu.

Palermo; Espanyol, L. Moskova, Brondby ve Maccabi’nin arasında işi çok kolay gözükmese de, içerde ve dışarda eşit şekilde aldığı birer galibiyet ve birer berabeliğin ardından Espanyol ile kardeş payı yaparak grup lideri oldu ve üst turda Slavia ile eşleşti.

Garibim Sampdoria’ya gelince.. İlk maçta kendi sahasında Steau ile golsüz berabere kaldı, ikinci maçta Halmstad’ı deplasmanda 3-1’le geçti, üçüncü maçta içerde Hertha ile yine golsüz berabere kaldı ve final niteliğindeki Lens deplasmanında son dakika golüyle 2-1 kaybedince; dört maçta sadece bir gol atıp üç maçını 0-0 berabere bitiren Hertha’nın gerisinde kalıp elendi..

İtalyanlar Sampdoria kaybını, Şampiyonlar Ligi’nden gelen Udinese ile telafi ederek yine üç takımla yollarına devam edecekler. Udinese’nin rakibi ise ilahi adalet gibi; Lens..

İngilizler, bu son 25 sene hususunda bir hoş.. Nottingham Forest’in yarı finalde elenip, Tottenham’ın kupayı aldığı 1983-84 sezonundan, Galatasaray’ın kupayı aldığı 1999-2000 sezonuna kadar, tam 15 sene yarı finale takım sokamamışlar. Hepimizin çok iyi hatırladığı bu sezonda, klasik İngiliz futboluna biraz olsun aykırı işler yapan iki takımdan Leeds yarı finalde, Arsenal de finalde Galatasaray’a kaybetmişti. Sonraki sezon da kupayı, 4 sene sonrasının Avrupa Şampiyonluğu’nun altyapısıyla, bir başka aykırı takım Liverpool kazandı.

Aynı 15 senelik dönemin son üç sezonuna girilene kadar İngilizler Şampiyonlar Ligi’nde de “pause”ye basmış. 1996-97’nin yarı finalinde şampiyon Dortmund’a kaybeden Manchester, iki sene sonra dramatik finalin ardından Bayern’in adeta ağzının içinden kupayı almıştı; bunu herkes hatırlar.. Artık tedavülden kalkmış Kupa Galipleri’nde, 90’ların başında bir Manchester, bir de Arsenal zaferi var, gerisi keza aynı..

Ama bizim konumuz bu kupalar değil tabii. Son üç sezona bakalım:

2002/2003

Sezon, UEFA Kupası’nın ülke başına takım adedi bakımından kalabalık sayılabileceği bir sezondur. Şöyle ki, biz dahi bu sezonda bu kupanın ilk turunda, ikisi elenen beş takımla boy göstermiş bulunmaktayız.

İngilizler kupanın ilk turuna, ön elemede Avenir Beggen’i iç sahada sekizleyen Ipswich ve Intertoto’dan teşrif Fulham ile birlikte beş takımla girerler; diğerleri Chelsea, Leeds ve Blackburn’dür. Henüz Abramovic Rusya’dadır ya, Chelsea ilk turda Norveç ekibi Viking’e 2-1’in rövanşında 4-2 yenilerek elenir. Geri kalanlar nispeten kolay rakipleri güç bela geçip ikinci turu görürler..

İkinci turda, Blackburn Celtic’e kolay teslim olurken (Ne ayıp!) Ipswich Liberec’e penaltılarla elenir. Leeds ve Fulham, nispeten biraz daha zor rakipleri bu sefer kolay geçerler..

Üçüncü turda rakipler biraz daha zorlaşır, ama sıra yeniden teslimiyettedir, ayrıca Şampiyonlar Ligi’nden Liverpool takviyesi gelir: Leeds Malaga’ya, Fulham da Hertha’ya aynı neticelerle kılpayı kaybederlerken, Liverpool Vitesse’yi 1-0’lık çifte tarifeyle safdışı bırakır.

Liverpool, dördüncü turda Auxerre’i de iki maçta yenerek çeyrek finali görür ama karşısında, sonunda kupada final da oynasa, bundan ziyade iki İngiliz takımını elemekten memnunluk duyacak Celtic vardır; ve Celtic Liverpool’u, hemi de deplasmanda yenerek eler..

2003/2004

Kupanın ilk turunda, Ligi beşinci ve altıncı bitiren Liverpool ve Blackburn, FA Cup’dan gelen Southampton, Fair Play ödüllü Man. City ve Şampiyonlar Ligi eleme grubundan terk Newcastle beşlisi vardır. Southampton Steau Bükreş’e, Tugay’lı Blackburn da hatırladığımız üzere Gençlerbirliği’ne teslim olur ilk turda. Diğerleri aslında sağlam takımlarla eşleşmelerine rağmen rahatça ruru geçerler..

İkinci tur da Man. City’nin stop ettiği yerdir; o şeref de Polonya’nın Groclin Dyskobolia takımına aittir (Adını bir daha duydunuz mu, düzeltin beni, Kızılyıldız gibi bilindik bir şey çıkmasın, Crvena Zvezda kabilinden). Kalanlardan Liverpool, Steau karşısında Southampton’un hesabını zor da olsa görürken, Newcastle da Basel’i iki maçta yenerek yola devam eder.

İkili, üçüncü turda da fire vermez (Liverpool Levski’yi, Newcastle Valerenga’yı eler) ama dördüncü turda Liverpool Marseille’ya takılır. Newcastle ise Mallorca’yı iki maçta da ezer, çeyrek finalde PSV ile dengi dengine sayılabilecek iki mücadelenin ardından yine gülen taraf olur ama yarı finalde Liverpool’un daha önce Steau’ya yaptığını, Liverpool için Marseille’ya yapamaz..

Olsun yine de İngilizler kupada gitgide yükselmektedir..

2004/2005

Kupanın başında iki İngiliz takımı vardır, Lig Kupası’ndan M’brough ve yine Newcastle (Lig beşincisi).. Birinci turda sıradan rakipleri safdışı bırakan ikiliden Newcastle, Sochaux, Sporting, Panionios ve Dinamo Tiflis ile aynı gruba düşüp, 3 galibiyet 1 beraberlik ile lider olarak bir üst tura çıkarken (Bu beraberlik grubun da tek beraberliği ve içerde Sporting ile 1-1); M’brough da Villareal, Partizan, Lazio ve Egaleo’nun bulunduğu gruptan yine lider ama beraberlik yerine deplasmanda Villareal’e 2-0 yenilerek çıkmayı başarır..

İkili bu turu da beraberce geçtikten sonra, Round of 16’da M’brough, Newcastle’ın grupdaşı Sporting’e elenir, Newcastle ise Olimpiakos’u rahat geçtikten sonra çeyrek finalde karşısında yine yeni yeniden Sporting’i bulur ve haliyle elenir..

Evet, geldik bu sezona..

İngilizleri Kupa’nın birinci turunda üç takımla görüyoruz: M’brough, Bolton ve Şampiyonlar Ligi üçüncü ön elemesinden gelen (Villareal’e elendiler) yaralı Everton.. İlk ikisi zorlanmadan gruplara kalırken, Everton geçen sezonu mumla aratacağının ikinci sinyalini de verdi Dinamo Bükreş karşısında..

M’brough; Alkmaar, Litex, Dnipro ve Grashopers’dan oluşan nispeten kolay bir gruba düştü, ve bir önceki sezon gösterdiği performansı, hatta biraz daha iyisini tekrarladı; sadece deplasmanda Alkmaar ile berabere kaldı, gol de yemedi..

Bolton, zaten yakın bir yerdeydi; Beşiktaş’ın grubunda. İçerde güç bela, puan tablosunda arkasında kaldıkları Zenit’i yenmeyi başardılar ve bu onlara kendilerinden daha basiretsiz Beşiktaş’ın önünde bir üst tura çıkma şansı verdi..

Bu iki takımın genel vaziyeti de pek sürpriz değil: Avrupa arenasına yabancı Bolton, kendi liginde iyi giderken UEFA’da biraz şaşkın; şimdiki rakibi de bu alanda kendinden daha tecrübeli Marseille.. M’brough ise ligde düşme potasının hemen üstünde, alttakilerin kendisinden daha iyi takımlar olmamasına duacı sadece. Ama tecrübeli uluslar arası yıldızları sayesinde UEFA’da Bolton’dan daha iyi bir grafiği var ama rakibi de sanki buna göre, Stuttgart. Gerçi Stuttgart da İtalyan olmuş inceden, çok mu iyiler? Değiller..

Bir tespit: İngiliz takımlarından bahsederken devamlı aynı rakiplerin ismi geçip durmakta, İngilizler bazen birbirlerinin intikamını alırken, bazen de komik durumlar ortaya çıkmakta (Sporting örneğinde olduğu gibi)..

Evet, grup maçları Şampiyonlar Ligi’nde olduğu gibi tamamlandı. Bu demek ki, UEFA’dan torpilli misafirlerimiz var.. İlker Dalgıç’ın markajından benim kucağıma düşen 8 takım şunlar: Udinese, Schalke, Betis, Brugge, Lille, Rosenborg, Thun, Artmedia..

O halde bir sonraki yazıda genel değerlendirme ile beraber bu sekizliye bir parantez açalım.

Dipnot:

* Özkan kim? Almanlar ve İspanyollar hakkındaki yazıda Almanlar’a başarısız dediğimizi düşünüp, “İtalyanlar hariç, kim başarılı o zaman” diye soran arkadaş

Hiç yorum yok: