İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

14.09.2007

Tanrının Diğer Eli: Messi

İsa Mesih’lerini bekler gibi, yeni Maradonalarını bıkıp usanmadan bekleyen Arjantinlilerin yeni umudu, tanrının diğer eli: Messi. Futbol medyası tarafından yıldızlaştıkları gibi “Yeni Maradona” sıfatına layık görülen Arjantinli genç futbolcuların belki de hiçbiri, “Yeni Maradona” yakıştırmasına onun kadar yakışmamıştı.

24 Haziran 1987’de Arjantin’in Rosario şehrinde dünyaya gelen Lionel Andrés Messi, henüz beş yaşındayken babasının koçluk yaptığı Grandoli takımında top koşturmaya başladı. Sekiz yaşında Newell’s Old Boys takımına geçti. On bir yaşında, fiziksel gelişimini engelleyen bir hastalığı olduğu ortaya çıktı. O dönemlerde River Plate, Messi’yle ilgilenmeye başlamıştı. Hatta Messi burada denemelere de çıktı. Ancak kendisini parmak çocukluktan kurtaracak olan, pek ünlü hormon tedavisine bir an önce başlanılması gerekiyordu. Böylece Messi, 2000 yılında yıldızlaşacağı ülkede, İspanya’da, yeni bir hayata başladı.

Burada bir yandan tedavi olan, bir yandan da futbol oynayan Messi, çeşitli takımların altyapılarında kendini geliştirirken, Barcelona scoutları tarafından fark edildi ve tedavi masraflarının da karşılanması şartıyla Barcelona’yla anlaştı. 2000-2004 yılları arasında Barcelona’nın B takımında maç başına birden fazla gol ortalamasıyla oynadı. 2005 yılında İspanyol vatandaşlığını aldı ve yabancı oyuncu kotasını doldurmuş Barcelona A takımıyla Espanyol’a karşı ilk maçına çıktı. A takımındaki ilk golünü ise Albacete Balompié’ye 17 yıl, 10 ay ve 7 günlükken attı. Böylece Barcelona tarihinin en genç golcüsü unvanına da sahip olmuş oldu.

İspanya Milli Takımı’nda oynamayı reddeden Messi, Arjantin formasını ilk kez 2004 yılında, 20 yaş altı takımında giydi. 2005 yılında Hollanda’da düzenlenen ve Arjantin’in şampiyonluğuyla sonlanan U20 Dünya Şampiyonası’nın en golcü futbolcusu olarak Altın Ayakkabı ve en iyi futbolcusu seçilerek de Altın Top ödüllerine layık görüldü. Yaşıtlarıyla arasındaki farkı uluslar arası arenada da ortaya koymaya başlayan Messi, José Pekerman tarafından A Milli Takım’a davet edildi. Macaristan’a karşı oynadığı ve yedek başladığı ilk A Milli maçında, maçın hakemi Markus Merk’in tartışmalı bir kararı nedeniyle ancak 40 saniye oyunda kalabildi.

2005 Eylül’ünde Barcelona ile sözleşmesini 2014’e kadar uzattı ve aynı ay Barcelona’nın Şampiyonlar Liginde evinde ağırladığı Udinese’ye karşı forma şansı buldu. Bu maçta isabetli pasları ve özellikle Ronaldinho’yla yakaladıkları uyum sayesinde büyük ilgi topladı. Aynı yılın Aralık ayında, İtalyan gazetesi Tuttosport tarafından 21 yaş altındaki en iyi futbolcu seçildi.

2005-2006 sezonunda çıktığı 17 La Liga maçında 6 gol, 6 Şampiyonlar Ligi maçında ise 1 gol attı. Özellikle Chelsea ve Real Madrid’e karşı oynadığı maçlarda üstün bir performans sergileyerek bütün ilgiyi yine üstüne toplayan Messi, iyi başladığı sezonu Chelsea maçının rövanşında sakatlanarak erken kapatmak zorunda kaldı. Sakatlığı yüzünden üç ay sahalardan uzak kaldı ancak José Pekerman, sakatlığına rağmen Messi’yi 2006 Dünya Kupası kadrosuna dahil etti. Arjantin’in Sırbistan-Karadağ’ı farklı yendiği maçta Maxi Rodriguez’in yerine girerek, Arjantin’i Dünya Kupası’nda temsil eden en genç oyuncu oldu. Bu maçta bir gol atan, bir gol de Crespo’ya attıran Messi, böylece Dünya Kupalarına da hoş gelmiş oldu.

Bir röportajında milli takım formasının kendisi için çok özel anlamlar içerdiğini belirten Messi, kendisine sorulan “Şampiyonlar Ligi’nde oynamak Milli Takım’da oynamaktan daha mı zor sence?” sorusuna şöyle yanıt veriyor: “Evet, arada farklılıklar var. Ne kadar Şampiyonlar Ligi maçı oynarsanız, o kadar lehinize olur. Farklı ülkelerin en iyi takımlarına ve dünyanın en iyi oyuncularına karşı oynuyorsunuz. Çoğu Şampiyonlar Ligi takımı, bazı milli takımlardan daha güçlü diyebilirim.”

Messi, geride bıraktığımız sezonda ise attığı gollerle kendisinden yine çokça söz ettirdi. Mart ayında, Katalanlar’ın desteklediği Barcelona ile Kastilyalılar’ın desteklediği Real Madrid arasında oynanan maçta, bilinen adıyla El Clásico’da, hattrick yaptı ve El Clásico tarihinin en genç golcüsü unvanına sahip oldu.

18 Nisan 2007’deki Barcelona-Getafe maçında, kendisinin Maradona’nın veliahtı olduğunu iddia edenleri adeta doğrularcasına, Maradona’nın ‘86 Dünya Kupası’nda İngiltere’ye attığı, FIFA tarafından “Yüzyılın Golü” olarak adlandırılan unutulmaz golün bir kopyasını attı. Maradona, golünün ardından “Sadece İngilizler’e böyle bir gol atılabilirdi çünkü onlar dünyanın en centilmen oyuncuları.” demişti. Şimdi bu centilmen oyuncular listesine Getafe savunmasını da eklemek yanlış olmayacak. Zira bir top, bir adamın ayağından legal yollarla bu kadar uzun süre alınamazsa, faul yemesi normalde kaçınılmaz.

Messi, 9 Haziran 2007 gecesi ise La Liga şampiyonluğu için çok önemli olan Barcelona-Espanyol maçında, yine Maradona’nın ’86 Dünya Kupası’nda eliyle attığı golün bir benzerini atarak “Tanrı’nın diğer eli” olduğunu kanıtladı. Bu gol sonrasında, Maradona’yla futbolunun yanı sıra, olmayan sporcu ahlâkıyla da benzerlik gösterdiğiyle ilgili çokça eleştirilen Messi’nin gol hakkındaki yorumu ise şöyle: “İnsanlar bu gol hakkında konuşabilirler ancak futbolda böyle şeyler olur. Sonuçta bize sadece bir puan kazandırdı. Ayrıca beni Diego ile karşılaştırmanın hiçbir anlamı yok çünkü o eşsiz biri. Onun attığı gollerin aynısını atmaya çalıştığım da yok. Sadece olaylar benzer şekilde gelişiyor.”

İspanyol medyası tarafından Messidona, arkadaşları tarafından ise az konuşması nedeniyle El Mundo(dilsiz) olarak adlandırılan altın çocuk Messi’nin, umarım bundan sonraki hareketleri koluna Che dövmesi yaptırmak, Türkiye’ye gelip “Meraba Televole” demek ve ellisine gelmeden ölüp ölüp dirilmek olmaz. Son olarak, kendisini, defalarca izlediğim golünü anlatan Arap spiker gibi selamlıyorum: Ya selam ya Messi!

Futbol Extra dergisi 2007/08 Sayı: 29 'da yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: