Genlerimize işlemiş bir geleneğimiz var millet olarak; durum kötüye gidiyorsa kelle alınır. Bunu bilmeyen yok. Peki yine düzelmiyorsa işler?.. Cevap basit; bir başka kelle daha alınır.
Galatasaray'da bir türlü sağlanamayan randımanın sorumlusu olarak teknik direktör Frank Rijkaard'ın ipi çekildi. Yerine gelen Gheorghe Hagi ile ilk iki hafta sonunda suratlara tam bir sırıtma yerleşmek üzereydi ki, arka arkaya gelen iki mağlubiyet takımda esasen pek bir şeyin değişmediği intibaını kuvvetlendirdi. Yeni bir (takım) kelle(ler) daha lazımdı; Hagi neşteri eline alacak, kangreni kesecek ve -elbette- 2000 ruhunu diriltecekti.
Sonuç: Fatura 2,5 aydır bir türlü istenilen performansı veremeyen 8,5 milyon yöroluk Zvjezdan Misimovic'e kesildi. Belki 2,5 senedir bir halt oynamayan bir kısım zevata niyeyse hala ilişebilen yok.
Senaryo çok tanıdık: Misimovic koşmuyordu, çaba harcamıyordu, azmi yoktu, takım ruhuna (2000 ruhu mu bu acaba) aykırı hareket ediyordu vs.. Artık alışkanlık haline gelmiş olsa gerek ki Misimovic hadisesinde, Felipe, Sasa Ilic, Hakan Yakın, Lincoln gibi isimlere uygulanan prosedürün; basına malzeme edilme, takım içinde dışlanma, pas verilmeme, anlamsız dakikalarda oyundan alınma, teknik direktör tarafından alenen fırçalanma merhaleleri atlandı.
Ve olumlu bir gelişme: Sanıyorum Galatasaray yönetimi Misimovic'i kendilerine "mental açıdan çok kuvvetli", "ne yaparsanız yapın sorun çıkarmaz, her muameleye boyun eğer", "çok koşar, pres yapar, 90 dakika sahada basmadık yer bırakmaz", "sağ çizgiden yaptığı ortaya sol açıktan yetişip vole patlatır" diyerek pazarlayan menejerle bundan sonra çalışmayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder