İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

15.06.2006

İlk Maçlar Sonunda Dünya Kupası

Turnuvanın başlamısında itibaren 1 hafta geçmiş ve tüm takımları birer kez izlemişken kendi gözlemlerimi yazayım dedim. Elbette tek maçlık performanslar, daha önce izlemediğimiz takımlar için bir ölçü olmayabilir ancak 3 maç içinde bu takımların yarısının evine dönececeğini düşünürsek, tüm takımların daha ilk maçtan neleri var neleri yoksa ortaya koymaları gerekir. Neyse kafamda oluşan düşünceleri madde madde yazayım:

- Bir kere 32 takım çok fazla bu turnuvaya. 24 takım hayli hayli yeter. Ne yazık ki ben de biliyorum artık böyle bir geri dönüşün mümkün olmadığını. Ülke sayılarının fazlalaştığı bahanesiyle, daha fazla maç oynansın, daha fazla ülke pazara dahil olsun, daha fazla para kazanalım anlayışının var olduğunun elbet bilincindeyim. Yine de her ne kadar ilk maçından beraberlik alsa da, İstanbul deplasmanında oynayan Anadolu takımı zihniyetinden farksız olan Trinidad burada olmayı haketmiyor öncelikle. Yorke’un orta saha oynaması konusunda Can Özenç’in tespitini buraya almadan edemeyeceğim. Bu tarz üst düzey turnuvalara katılan tecrübesiz takımların, uluslararası tecrübesi en yüksek oyuncuyu takımın zayıf olduğu bölgede oynatması doğaldır ki bu fikre katılıyorum. Trinidad’ın bu haliyle 10 kişi ile savunma yapmasını anlamlandırabiliyorum, ancak bunu yaparken rakibi kasap gibi biçiyorlar, sakatlamasına dalıyorlar. Maçta kırmızı kartın çok geç çıktığını düşünüyorum.

- Afrika takımları beklentilerimizi boşa çıkarmadı. Şubat ayında Afrika Kupası’nda izlediğimiz gibi Fildişi Sahili dışında (Gana maçını izlemedim, yorum yapmayayım) bütün izlediklerim oldukça kötüydü. Daha doğrusu kötüden öte, çok cahil oynuyorlar. Kupanın başladığı gün teknik direktörü istifa eden, maç günü yeniden işinin başına dönen Togo’dan zaten bu turnuvada puan beklemiyordum. Güney Kore gibi gayet kötü bir takıma karşı skoru koruyamayıp yenilmeleri mental açıdan ne kadar zayıf olduklarını gösterir. Her ne kadar 1-0 yenilseler de Angola’da gayet kötüydü. Daha doğru düzgün alan paylaşımını beceremiyorlar. Angola – Portekiz maçı gerçekten garip bir maçtı bence. Her daim kapanmaya çalışan takımların oynadığı maçlardan sonra iki takımın da patates tarlası kadar geniş boşluklar bırakması ilginç geldi açıkçsası. 5 takım arasında maça favori olarak çıkan tek takım olan Tunus’un da öne geçtiği maçta, beraberliği uzatmalarda kurtarması bu turnuvada da Afrika takımlarından pek bişi beklemememiz gerektiğini gösteriyor. Birilerinin şu Afrikalılara, futbol zekası öğretmesi gerekiyor. Son takım Fildişi Sahili’ne gelirsek bence gayet iyi mücadele ettiler. Kale önündeki cahilikleri yüzünden kaybettiler. Açıkçası hem Sırbistan’dan hem de Hollanda’dan yetenek olarak daha iyiler ancak futbol zekaları gayet yüksek olan bu iki futbol ülkesine karşı, zekalarının yetmeyeceğini düşünüyorum.

- Fifa’nın şu Dünya Sıralaması işine bi katsayı falan koyması lazım. Bu ABD takımını nasıl Dünya Sıralaması’nda 6. sırada olur gerçekten anlamıyorum. Çekler 2004’te bıraktıkları yerden aynen devam ediyorlar. 2. olanın muhtamelen Brezilya ile karşılaşacağı grupta İtalya – Çek Cumhuriyeti maçı tüm grup maçlarının en önemli maçı olacağa benziyor. Brezilya demişken, Ronaldo’dan geçmiş artık. Kıçını kaldıracak hali yok. Doğru olan, Adriano tek santrafor oynar, Kaka ve Ronaldinho’nun yanına bir Juninho ya da Robinho oynar. Ama tabi ki bu olmayacak. Parreira ta 3 ay önce önceden kadroyu açıkladığı için tükürdüğünü yalamayacak, hele ki Ronaldo’nun bu 3 gol atıp efsane olma amacı sürdükçe.

- Ukrayna büyük hayal kırıklığı idi. Bahsetmek istediğim 4 gol yemesi değil. Hadi ikinci yarıyı 10 kişi oynamalarını da bir bahane kabul edelim ama koca bir devre boyunca tek bir kere rakip kaleye gidememeleri, turnuvanın sürprizi sıfatını hakettikleri konusunda ciddi şüpehlere yol açtı. Diğer Avrupalılara gelirsek, Fransa ne kadar erken elenirse sanırım kupa için bir o kadar iyi olacak. Aynı şeyler Polonya için de geçerli tabi ama onlar zaten elendi. Celtic’de 20 gol atan Zurawski ve Dordmund’da 13 gol atan Smolarek ve yanlarında Şimek ve Kryznowek’den oluşan orta sahaları ile bu kadar kötü bir hücum sergilemelerini beklemiyordum. Ekvador maçını gördükten sonra Almanya maçında gol atmalarını beklemiyordum zaten. Daha da kötüsü beraberliğe razı olup Ekvador’un puan kaybetmelerini ummaları zaten onların 2. tura çıkmadığını göstermişti ki, futbolun adaleti +91’de ortaya çıktı. Son olarak İngiltere diyorum. Kolay kolay gol yemezler ama forvet hatları bir rezalet. Owen Paraguay önünde çok kötüydü. Crouch’dan zaten adam olmaz. FM dili ile adamın Strength’i bir. Rooney iyileşmezse golü ancak orta saha oyuncularının ceza sahası dışından gollerle bulabilirler

- Son olarak ilk maçlarını yıldızını seçmek gerekirse, maçı alan ama çok bencil oynayan Robben, son 5 dakikada maçı getiren Cahill, 90 dakika çok iyi direnen Hislop, orta sahada tüm Hırvat ataklarını kesip, takımı hücuma çok iyi çıkartan Emerson’da bu ödüle aday olabilir ama ben oyumu harika iki gol atan Tomas Rosciky’den yana kullanıyorum.

Hiç yorum yok: