İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

31.05.2007

Olympiacos is the King of Alpha Ethniki

Yaklaşık 3 aydır ilk defa yazıyorum sevgili ortakafagol.com okuyucuları, bunun ilk nedeni benim yoğun bir dönem geçirmem, diğer bir nedeni ise Yunan Ligi’nin yıllardır süregelen monotonluğu… Bu yılda aynı duyguları yaşadık, Olympiakos’un şampiyon olacağını lig başlamadan herkes biliyordu, AEK ile Pana’nın da 2.lik mücadelesi yapacağını, nitekim öyle oldu, Olympiakos 3 hafta öncesinden şampiyonluğu ilan etti, AEK 2. ve Panathinaikos 3. oldu..Böylelikle Olympiakos ve AEK, Şampiyonlar Ligi vizesi aldılar.

Puan durumunu vererek başlayalım;

National League Teams Pld Pts

1 Olympiacos 30 71

2 AEK 30 62

3 Panathinaikos 30 54

4 Aris 30 46

5 Panionios 30 45

6 PAOK 30 45

7 OFI 30 42

8 Atromitos 30 40

9 Ergotelis 30 39

10 Xanthi 30 36

11 Larissa 30 36

12 Kalamaria 30 35

13 Iraklis 30 35

14 Kerkyra 30 35

15 Egaleo 30 28

16 Ionikos 30 4

Şampiyon takımla başlayalım, geçen sene 69 puanla şampiyon olmuşlardı, bu sene de aynı görüntüyü sergilediler son 11 yılda 10.kez şampiyon oldular, toplamda ise 35.şampiyonluklarını ilan ettiler, bundan 3 hafta önce Kerkyra’yı 3-1 yenerek şampiyonluklarını ilan ettiler. Seneye direkt olarak Şampiyonlar Ligi’ne katılacaklar. Söyleyecek fazla bir şey yok aslında bildiğiniz Olympiakos…

Geçelim AEK’ya, onlarda 2.lik yarışı için Panathinaikos ile çekiştiler ve galip gelen taraf oldular, seneye Şampiyonlar Ligi’ne katılacaklar tabi 3.turu geçebilirlerse…

Panathinaikos bu sene diğer senelere oranla daha kötü bir sezon geçirdi fakat UEFA Kupası’na katılmaya hak kazandılar Aris ve Panionios ile birlikte…Lige yeni katılan Aris’in UEFA Kupası’na katılması takdir topladı. Burada özellikle son hafta çok çekişmeliydi, Bu senenin flaş takımı Panionios son hafta AEK’yı 3-1 yenerek puanını 45e yükseltti, Aris, Atromitos’a yenildi 46da kaldı, PAOK ise OFI Crete’yi 1-0 yenerek puanını 45 yaptı fakat PAOK ile Panionios’un aralarında yaptığı maçlarda ikili averajda üstün olan taraf(1-1, 3-1) Panionios olduğu için UEFA Kupası’na son bileti Panionios aldı, PAOK takımı ise isterse Intertoto kupasına katılabilecek ki Yunan takımları genelde es geçmiyor bu kupayı.

Geçen sene son maçla ligden düşmekten kurtulan OFI 42 puanla 7. sırayı, Atromitos 40 puanla 8.sırayı, ligin yeni yüzü Ergotelis ise 39 puanla 9. sırayı aldılar.

Xanthi ve Larissa’nın arasında oynanan iki maçı da evsahibi takımlar 1-0 kazandı, averaja bakılınca Xanthi’nin +2 ye -8 önde olduğu görülüyor. Ayrıca Xanthi’nin bu sezon tam 8 maçı 0-0 berabere bitti, toplamda ise 24 gol atıp, ligin en az gol yiyen takımı oldular yedikleri 22 golle. Larissa ise ligde inişli çıkışlı performansına rağmen Yunan Kupası’nı kazanarak UEFA Kupası’na katılmaya hak kazandı.

Kalamaria, Iraklis ve Kerkyra takımları küme düşmeme mücadelesi yapıyorlardı, bu sene UEFA Kupası’nda oynayan Iraklis son hafta da Xanthi’yi 2-1 yenerek paçayı kurtardı, aynı puanlı 3 takımdan Kerkyra diğer rakiplerine karşı ikili averajda üstünlük sağlayamayınca bir alt lige düşme üzüntüsünü yaşadı.

Egaleo takımı 3 hafta öncesinden düşmeyi garantiledi ve ligin son sıradaki takımı Ionikos ise yaklaşık 7-8 hafta öncesinden küme düşmeyi garantilemişti, bu sezon 9 puan toplayan Ionikos’un 6.haftada oynanan 2-0 yenildikleri Kerkyra maçında başkanları hakeme saldırınca 3 puanı silindi, 14.haftada ise Iraklis ile 2-2 berabere kaldılar fakat çıkan olaylar yüzünden 2 puanları da o hafta silindi, toplam 5 puanları silindi ve ligi 4 puanla son sırada tamamladılar, 1927 yılından beri oynanan 80 yıllık Yunan Ligi’nin en kötü performansını sergileyen takımlardan biri ve hatta takımı oldular.

Bütün bir sene böyle geçti gelelim Yunan Kupası’na… En son çeyrek finalde kalmıştık ilk maçlar ve ikinci maçlar sonucunda yarı finale çıkan takımlar Yianninna, Larissa, Xanthi ve Panathinaikos oldu. Larissa Yianninna’yı iki maçtada 2-0 yendi, Pana ise Xanthi’yi 0-0 ve 1-0 yendi finale çıktı. Yunanistan 2.Ligi(Beta Ethniki) takımlarından Niki Volou’nun stadında oynanan 64. Yunan Kupası finalini Larissa 2-1 kazandı. Bu onların tarihlerindeki 2. Yunan Kupası oldu ve bu sonuçla 11. bitirdikleri ligde UEFA Kupası’na katılmaya hak kazandılar.

-Olympiakos Yunanistan’da son üç yıldır şampiyon oluyor, üst üste şampiyon olma rekoru da 7 şampiyonlukla yine Olympiakos’a ait.

-AEK takımı teknik direktörü Serra Ferrer ile 4 yıllık anlaşma yaparak kontrat uzattı, transfer çalışmalarına hemen başlayan AEK takımının koçu şimdiden 4 oyuncuyla anlaştı, Villareal’den Arruabuarna, Benfica’dan Gustavo Manduca, Botafogo’dan Edson Ramos Silva ve Panionios’tan Tamadani Nsaliwa ile anlaşan AEK şimdide Olympiakos’tan ayrılan Rivaldo’yu almanın planlarını yapıyor.

-Olympiakos ise Rivaldo ile açılan koltuğu Tuncay Şanlı ile kapatmaya çalışıyor, Fenerbahçe’ye resmi teklif götüren Olympiakos takımı şu an bekletiliyor…

-Yunanistan Ligi’nin gol kralı 18 golle AEK takımının golcüsü Nikos Lyberopoulos oldu, 2. sırayı ise 17 golle Rivaldo aldı.

*1.ligin(Alpha Ethniki) kralı Olympiakos

Yorumlarınızı bekliyorum,şimdilik bu kadar,sağlıcakla kalın…

29.05.2007

Bwin Liga: Sezon Sonu

Portekiz Ligi'nde sezonu bitirdik ve bu sezonun bir özetini yapmak isterim. Ligin zirvesinde -beklenileceği üzere- üç büyükler Porto, Sporting Lisbon ve Benfica yer aldı. Üç büyüklerde ise üst sırayı Porto aldı. Üç büyükleri izleyenler Braga ve Belenenses olurken, diğer takımlar fazla puan farkı olmadan sıralandı ortalarda. Ligin altlarında ise dört takım çekişti ve Beira-Mar ile Aves aşağı düşen takımlar oldular...

Ligin tepesinden başlayalım değerlendirmeye. Sezon başından beri bir iddiam vardı: ''Porto ligi rahat alır, ikincilik kapışması olur'' diye... İkincilik kapışması doğru çıktı ama Porto, lig şampiyonluğunu son haftaya bırakarak bizi şaşırttı. Porto 69, Spl 68, Benfica 67 ile bitirdiler ligi. Ligin son haftalarına doğru en yakın rakibiyle arasını 5-6 puan farkta tutan Porto, son haftalara doğru form düşüklüğüne kapıldı. Deplasmanlarda bocalayan Porto, işi son maça bıraksa da, mutlu sonla bitirmeyi başardı. İçerideki maçlarının çoğunu kazanan Porto'nun en büyük handikapı deplasman maçları idi. Büyük maçlarda da çok iyi performans veremediler. Benfica'yı içerde yendiler, dışarıda berabere kaldılar. Sporting Lisbon'a ise içerde kaybettiler, dışarıda berabere kaldılar. Porto kadrosuna bakıyoruz: Jesualdo Ferreira teknik direktörlüğündeki takımda; kaledeki Helton'un müthiş performanslarını izledik. Sağ bek Bosingwa'yı da çok beğendim bu sezon. Savunmacı Pepe, büyük ihtimalle takımdan ayrılacak. Sağlam bir orta sahası olan takımda, ileriye yönelik kaptan Lucho Gonzales, Ricardo Quaresma, Jorginho ve Anderson var. Genç Anderson'un geleceğin en büyük yıldızlarından biri olması muhtemel. Onu kazanarak büyük bir adım attılar. Forvette ise Lisandro Lopez, Helder Postiga ve Adriano var. Diğerlerinden az maç oynayan Adriano'nun onlara göre daha fazla golü olması ilginç. Porto, Şampiyonlar Ligi'nde zorlu grubundan çıkmayı başardı, Chelsea'yi elinden kaçırdı. Umut vaad eden bir kadro var, önemli bir tecrübe yaşadılar. Gelecek sezonlarda Avrupa'da başarılı olmaları büyük ihtimal...

İkinci Sporting Lisbon'a bakıyoruz. Bu sezon beni en çok şaşırtan takımlardan biri oldular. Ligin ilk yarısında bocalayan Sporting Lisbon, ligin son dokuz maçında sekiz galibiyet ve bir beraberlik aldı. Bir beş hafta daha olsa, büyük ihtimalle şampiyon olurlardı. Teknik direktör Paulo Bento'nun ekibinde dünya starı sayılabilecek bir isime rastlamak zor. Tecrübeli kaleci Ricardo, kalede güven veriyor. Orta sahada forma giyen Joao Moutinho yine gelecek için büyük bir kazanım. Takımda yaş ortalaması düşük, hepsi de yetenekli gençler. Takımın en büyük yıldızı 30 yaşındaki Liedson. Bu sezon Avrupa'ya Şampiyonlar Ligi gruplarında veda ettiler. Gelecek sezon da bu hızla devam ederlerse, Porto'nun işi zor açıkçası. Sporting Lisbon'un gelecek sezonlarda doğru hamleler yapılması durumunda Avrupa'da adından söz ettirmemesi zor olur...

Üçlünün son basamağında ise Benfica yer alıyor. Benfica, üç büyükler arasında belki de en iyi kadroya sahip olanı. Sezonun son beş maçında dört galibiyet alan Benfica, yine de üstteki ikiliyi geçemedi. Fernando Santos teknik direktörlüğündeki takımda; gerçekten büyük yıldızlar var: Katsouranis, Simao, Karagounis, Rui Costa, Miccoli, Nuno Gomes ve diğerleri. Kaptan Simao ve Miccoli dışındaki isimler, bu sezon potansiyellerini gerçekleştiremediler, gerçekleştirselerdi özellikle Avrupa'da başarılı olabilirlerdi. Şampiyonlar Ligi'nden aşağıya inen Benfica, çeyrek finalde Espanyol'a elendi. Diğer iki takımın aksine -aynen Türkiye'dekilerle ilgili düşündüğüm gibi- gelecekle ilgili pek bir ümidim yok. Yine de, doğru adımlar atılırsa; belki...

Dört ve beşinci sıralara bakıyoruz. Son yıllarda üç büyükleri takipte Boavista'nın yerini alan Braga, 50 puanla dördüncü bitirdi. Beşinci ise 49 puanlı Belenenses oldu. İç sahada büyüklere karşı başarılı olan Braga, UEFA Kupası'nda son altıya kalmayı başardı. Kadrosunda önemli isimlere sahip olmayan Braga, gelecek sezonlarda da bu çizgide devam edecek gibi...Beşinci Belenenses ise geçen sezon 15. olduktan sonra büyük aşama kaydetti ve bu sezonun beşincisi olmayı başardı. Portekiz Kupası'nda finale kalmaları da başka bir büyük başarı. Onların kadrosunda da yıldız isimler yok. Geçmişlerine baktığımızda da aynı durumu görüyoruz: İnişli-çıkışlı sezonlar geçiriyorlar. Gelecek sezonu da 5-10 sıraları arasında bitirmeleri sürpriz olmaz...

Ligin orta sıralarıan bakıyoruz. Leiria sezon başında iyiydi ama düşüşe geçtiler ve yedinci bitirdiler. Paços Ferreira ise yukarıya çıktı. Nacional, Boavista, E.Amadora, Naval, Maritimo sıralanıyorlar. Boavista, geçmiş sezonlardaki başarılarını tekrarlayamadı ve ortalarda yer aldı. Son sıralarda Academica, Setubal, Beira-Mar ve Aves yer aldılar. Setubal son haftaki deplasman galibiyetiyle ligde kalmayı başardı. Academica da diğerlerine şükretti. Beira-Mar'ın iç saha galibiyetleri yetmezken, Aves de son üç maçını kaybederek ipini çekmiş oldu...

Bu sezon da böylece bitmiş oldu. Ligin ortalarında gelecek sezon da fazla birşey değişeceğini düşünmüyorum. Merak ettiğimiz; tepede nelerin olacağı. Üç büyükler arasındaki mücadele ve Avrupa Kupaları'nda neler yapacakları... Gelecek sezondan hemen önce buluşmak üzere...

28.05.2007

Olimpiyakos Sevindi Aris Üzüldü

Ve nihayet Yunanistan ligi de sona erdi.Gülen taraf 33.kez Olympiakos oldu.İlk yazımda, Yunanistan liginin ne kadar kıran kırana geçtiğini belirtmiş ve 27.hafta sonunda,lider Panathinaikos'un üç puan gerisinde,üçüncü sırada bulunan Olympiakos'un bile,şampiyonluk şansının bir hayli fazla olduğunu yazmıştım.Sonuçta dediğim oldu ve 28. ve 29.haftalarda puan kaybeden Panathinaikos ve AEK,şampiyonluğu Olympiakos'a hediye ettiler.Her ne kadar hediye ettiler desem de,bence bu sezon zaten şampiyonluğu hakeden Olympiakos'tu.Geçen sezonun şampiyonu Panathinaikos,20. şampiyonluğuna çok yakındı ama olmadı.01-02 sezonunda AEK-Olympiakos çekişmesi,02-03 sezonunda Olympiakos-Panathinaikos çekişmesi unutulmayacak cinstendi.Bu iki sezonda da şampiyonluğu Olympiakos, averajla kazanan taraf olmuştu.Bu sezonun da Yunan futbolseverlerin kalbinde ayrı bir yeri olacak gibi,özellikle de Olympiakosluların.

Yunanistan liginde, bu üç güçlü takımdan sonra en fazla şampiyonluğu bulunan takım Aris(3).İlk şampiyon Aris'in Yunan futbolundaki yeri gerçekten ayrı.Saygı duyulan bir ekip.Ancak bu ekip,malesef bu sezon taraftarlarını hüsrana uğrattı.Ligde kalabilmeleri için;son iki hafta kazanmak zorundalardı ve Kalamaria'nın veya OFI'nin puan kaybetmesi gerekiyordu.Ancak kendi evinde oynadıkları Iraklis maçında 2-0 geriye düşünce,taraftarlar belkide öfkelerini daha fazla gizleyemedi ve sahayı şişe yağmuruna tuttup,sahaya girdiler..Bundan sonra bir gol bulan Aris'te taraftarlar,nedense yine çılgına döndüler ve taşkınlıkları devam etti.Bunun sonucu hakem maçı tatil etti ve Aris yenik sayılarak küme düştü.Açıkçası hem küme düşmesi hem de küme düşüş şekli,Aris'in tarihine hiç yakışmadı.Aris'in yanı sıra küme düşen diğer takımlar ise,Ergotelis ve Kerkyra.

Yunanistan Kupası finali,iki ezeli rakibin çekişmesine sahne oldu.Şampiyon Olympiakos,küme düşen Aris'le,en azından bir sene için,son kez karşılaştı.Küme düşerek taraftarlarını hayal kırıklığına uğratan Aris,hiç değilse kupayı kaldırmak istiyordu.Ancak;Olympiakos,ilk yarısı 0-0 biten maçta,biri Predrag Djordjevic'in,ikisi de Rivaldo'nun ayağından olmak üzere üç gol kaydederek,kupayı 3-0'la müzesine götürdü.Bu Olympiakos'un 21. zaferi oldu.

Şampiyonlar ligine gidecek takımlar;Olympiakos,Panathinaikos ve AEK.UEFA kupasına ise Aris,Xanthi ve PAOK katılacak.Ligde karşılaşmalar %47'ye yakın bir oranla evsahiplerinin üstünlüğü ile geçti.Gol ortalaması 2.32 olan Yunanistan'da en gollü maç 6-3'lük Panathinaikos-Chalkidona maçıydı.Gol kralı 16 golle Xanthi forması giyen Luciano oldu.Zaten takımının UEFA kupasına katılma başarısı da,bu ismin yüksek performansı sayesinde gerçekleşti.Panathinaikos'lu Konstantinou ise,ligi 15 golle tamamladı.

Bakalım 2005-2006 sezonunda,takımlar ne gibi değişiklikler yapacak.Özellikle üç önemli klübün,Şampiyonlar ligi performansı yine merak konusu.Sanırım önümüzdeki sene,daha iyi bir grafik çizecekler ve en azından biri gruptan çıkmayı başaracak.Bunun dışında,diğer Yunan klüplerinin, Olympiakos'u yakalamak için biraz daha fazla para harcaması ve biraz daha fazla efor sarfetmesi gerekecek.

27.05.2007

Bu sezonun en mutluları: Katalanlar

La Liga’da 2005-2006 sezonu tamamlandı. 38 haftalı sezonun en mutluları hiç kuşkusuz Katalanlar. Barcelona kentinin iki takımı bu sezon ligdeki iki kupayı da aldılar. Barcelona lig şampiyonu olurken, Espanyol da kral kupasını kazandı. Ayrıca Barcelona Şampiyonlar Ligini kazanma başarısını gösterdi. Espanyol’un mutluluğunu da taçlandıran son hafta yaşadık. 90+1 de Coro’nun attığı golle ligde kalmayı başardı. Sezona damgasını Katalanlar vurdu diyebiliriz.

Sezonun başından itibaren Barcelona en üste yerleşti ve bu üstünlüğünü sürekli hissettirerek şampiyonluğa ulaştı. Real Madrid, Valencia ve Osasuna ligi ilk dört içinde bitirerek şampiyonlar ligine katılma hakkını elde ettiler. Sevilla, Celta ve kral kupası sahibi Espanyol seneye UEFA kupasında, Lig yedincisi Villarreal ise intertoto kupasında yer alacak. La Liga’ya veda edenler ise Alaves, Cadiz ve Malaga. Şimdi takımlar nasıl bir sezon geçirdiler bir bakalım.

Barcelona:

Bu sezonun İspanya’da ve Avrupa’da en iyisinin Barça olduğu aşikar. Hem İspanya ligini hem de Şampiyonlar ligini kazandılar. Sezon başında da herkesin favorisiydi Barça. Sadece ligde değil Şampiyonlar liginde de önemli bir favoriydi ve her iki kulvarda da favori olmalarını boşa çıkarmayarak mutlu sona ulaştılar. Kazandıkları her iki başarının yanı sıra futbolseverler açısından oynadıkları göze hoş gelen futbolla da tam anlamıyla bir numara olduklarını kanıtladılar. Barça için gerçekten harika bir sezondu. Tek kötü olan sanırım sezon boyunca Atletico’ya her iki maçta da yenilmiş olmaları olsa gerek. Ronaldinho ve Eto’o hiç kuşkusuz takımları adına bu sezon harika işler çıkardılar. Messi’de sezonun ortasından itibaren onlara önemli bir katkı yaptı. Bunların dışında Puyol her zamanki gibi takımı için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu tekrar tekrar gösterdi. İniesta özellikle Xavi’nin olmadığı dönemlerde takıma çok önemli bir katkı sağlayarak son derece değerli bir oyuncu olacağının ipuçlarını verdi.

Real Madrid:

Real Madrid kötü geçirdiği sezonu ikinci sırada tamamlamayı bildi ve Ş. Ligine direk katılma hakkı elde etti. Sezon başında yapılan yanlış transferler, oyuncular arasında meydana gelen sorunlar ve yaşlanan kadro Real’i zor durumda bıraktı. Sezon ortasında Luxemburgo yerine Lopez Caro göreve getirildi. Bu bir süre takıma ilaç oldu ama çok sürmedi. Real Madrid şampiyonlar liginde de ikinci turda Arsenal’e elendi. Bu kötü sezonu ligde ikinci bitirebilmeleri yine de bir nebze olsun başarı olarak görülebilir. Sezon içinde Real ile ilgili birçok tespitimiz olmuştu. Aslında sezon başında Real’den önemli beklentiler içinde de değildik. Bu takım hala transfer politikasını anlamlı hale getiremedi çünkü.

Valencia:

Sezona Kluivert, Edu, Villa gibi transferlerle giren Valencia inişli çıkışlı bir grafik çizince ligi istediği gibi tamamlayamadı. Valencia Real ile giriştiği lig ikinciliği mücadelesinde de son maçta Osasuna’ya kaybederek ligi üçüncü tamamladı. David Villa İspanya’da sezona damgasını vuran isimlerin başında geldi. Özellikle önceki yılların aksine kendi sahasında kötü maçlar çıkarması Valencia’yı şampiyonluk mücadelesinden etti.

Osasuna:

Bu sezonun La Liga’da sürprizini ise Osasuna gerçekleştirdi. Mütevazi kadrosuna rağmen, her sezon olduğu gibi bu sezona da iyi başlayan Osasuna bu yıl farklı olarak zaman zaman düşüşe de uğrasa sezonun sonunu çok iyi getirdi. Son maçlarında da Valencia’yı 2-1 yenerek her iki maçta da yendikleri Sevilla’nın averajla üzerinde kalarak Şampiyonlar ligine katılma hakkını elde ettiler. Teknik Direktör Aguirre bu başarının mimarı elbette. O bu sezon Atletico Madrid’de çalışacak. Raul Garcia ve Milosevic de takımın başarısında önemli rol oynayan oyunculardı. Osasuna’nın gelecek sene şampiyonlar ligi ön elemesini geçip geçmeyeceği, geçse bile herhangi bir başarı elde edip edemeyeceği soru işareti. Kadrolarına mutlaka belli takviyeler yapmak zorundalar. Betis, Sociedad, Celta gibi takımlar hem ligde hem de şampiyonlar liginde oynamayı becerememişti. Bakalım Osasuna bunu yapabilecek mi?

Sevilla:

2005-2006 sezonunu harika geçiren takımlardan biri de Sevilla. Son maçlarda Osasuna puan kaybetmiş olsaydı, özellikle Nisan ve Mayıs aylarında fırtına gibi esen Sevilla dördüncü olarak şampiyonlar ligine de katılacaktı. Bu gerçekleşmemiş olsa da UEFA kupasını kazanan Sevilla ligde de iyi maçlar çıkardığı sezonu beşinci bitirdi ve yeniden UEFA kupasına katılacak. Gelecek yıl da sanırım kupasının en önemli favorisi olacaklar. Şampiyonlar ligine katılamayacak olmaları kuşkusuz onların geleceği açısından, Editörümüz İlker Dalgıç’ın daha önce belirttiği gibi zor durumda bırakacaktır. Gelecek yıl tüm gayretlerinin ligi ilk iki-üç takım arasında bitirmek olduğu söylenebilir. Daniel Alves ve Jesus Navas hiç kuşku yok ki bu sezonun Sevilla adına en çok dikkat çeken isimleri oldular. Sevilla takımının genç olması da kuşkusuz önemli bir avantaj gelecek yıllar için.

Celta Vigo:

La Liga’ya bu sezon yükselen Celta Vigo için de sezon oldukça iyi geçti. 64 puan toplayan Celta ligi altıncı bitirerek UEFA kupasına katılma hakkını elde etti. Sezona iyi başlayan Celta özellikle kendi sahasında etkili olarak sezonu tamamladı. Fabio Baino, Silva ve Borja sezon içinde Celta takımında öne çıkan isimler oldular.

Villarreal:

Bu sezon tarihinde ilk kez oynadığı Şampiyonlar liginde yarı final oynayan Villarreal ligde aradığını bulamamasına rağmen bu yılın en başarılı takımlarından biriydi. La Liga’yı yedinci bitiren Villarreal UEFA kupasına katılabilmek için İnterToto kupasında oynayacak. 45 bin nüfuslu bu kentin harika takımında Riquelme, Forlan, Jose Mari gibi oyuncular sezon içinde inişler çıkışlar yaşamalarına rağmen iyi bir sezon geçirdiler. Ancak Senna, Javi Venta, Rodriguez, Pena isimleri Villarreal için bu sezonun en çok dikkat çeken isimleriydi.

Deportivo:

Bu sezonun istikrarsız takımlarından Deportivo ligi topladığı 55 puanla sekizinci bitirdi. Sezon başında takımın başına Caparros’u getiren El Turco’da Valeron’un sakatlığı takımı çok fazla etkiledi. Tristan’ın da artık hiç eskisi gibi olamaması önemli bir kadro zafiyeti içinde oldukları gösteriyor. Takıma önemli ilaveler sağlayamazlarsa son on yıla damgasını vuran Deportivo sıradanlaşmaya devam edecek.

Getafe:

Schuster’in takımı sezona harika başlamış ve bir müddet liderde olmuştu. İlerleyen haftalarda düşen performanslarını son maçlarda artırarak ligi ilk on içinde bitirdiler. Mütevazi bir takımla Atletico’nun önünde yer alarak ligi dokuzuncu bitirmeleri de anlamlı karşılanması gerekir. Pernia, Gavilan, Paunovic ve Riki Getafe’de sezonun dikkat çeken isimleri oldular.

Atletico Madrid:

La Liga’nın hayal kırıklığı tam anlamıyla Atletico Madrid oldu. Sezon içinde sıkça değindiğimiz Atletico kötü başladığı sezonu, Bianchi’nin gidip Pepe Murcia’nın gelmesiyle altı-yedi haftalık iyi bir dönem yakaladı ama bu durum uzun sürmedi ve kötü Atletico geri döndü. Ligi onuncu sırada tamamlamış olmaları da ne kadar başarısız olduklarını göstermek açısından yeterli olsa gerek. Galletti, Petrov, Kezman, Maxi gibi çok önemli oyuncular transfer ederek başladıkları sezonda kadrolarıyla orantılı futbolu çok az maçta sergileyebildiler. Barça maçlarında izlediğimiz Atletico’yu sezon boyunca maalesef pek göremedik. Torres’de kendisinden beklenileni çoğu zaman ortaya koyamadı. Bu atmosferde bir oyuncunun çok iyi işler yapabilmesi de kolay değil elbette.

Real Zaragoza:

Kral kupasında final oynayan Zaragoza bu sezona kupada Barça ve Real’i eleyerek damgasını vurdu. Bunun dışında Zaragoza için beraberliklerle geçen bir sezon oldu diyebiliriz.

Everthon, Milito ve Cani Zaragoza takımının önemli isimleri oldular bu sezon.

Athletic Bilbao:

Son Barcelona maçını kazanarak ligi onikinci sırada bitiren Athletic oldukça zor ve kötü bir sezon geçirdi. Ligin büyük bölümünde düşme hattında yer alan Athletic ikinci yarının ortalarından itibaren vites yükseltip ligde kaldı. Bask takımı sadece Basklılar oynar anlayışıyla devam ettiği sürece eski günlerini sıkça yad edecek gibi.

Mallorca:

Mallorca da neredeyse her sezona kötü başlıyor, düşecek takım adayları arasında hep ön planda gidiyor ama son maçlarını kazanarak hep ligde kalıyor. Bu yılda aksi olmadı ve Mallorca kötü geçirdiği sezonu son maçlarda iyiye dönüştürdü ve ligde kaldı.

Real Betis:

Geçen sezonun dördüncüsü çok kötü ve şansız bir sezon geçirdi. En önemli oyuncularından Ricardo Oliviera’nın sezon başında sakatlanmasıyla hem ligde hem de şampiyonlar liginde çok zorlandılar. Chelsea’yi mağlup ederek sükse yarattılar ama o kadar. Neredeyse Celta’nın başına gelenler onlarında başına gelecekti. Celta hatırlanacağı üzere şampiyonlar liginde oynarken ikinci lige düşmüştü. Betis’e bu olmadı ve 42 puanla ligi ondördüncü bitirdiler.

Espanyol:

Sezonu mutlu kapayan bir başka Katalan’da Espanyol oldu. Kral kupasını finalde Zaragoza’yı 4-1 yenerek kazanan Espanyol, ligde kalmayı uzatma dakikalarda attıkları golle başararak ligi mutlu bitirdiler. Geçen sezonki iyi performanslarını yıl boyunca arattı onlar da. Luis Garcia Espanyol adına bu sezon en çok sivrilen oyuncu olarak dikkat çekti.

Racing Santander:

Sezon başında eldeki önemli oyuncularını kaybederek sezona başlayan Santander düşme adaylarının başında geliyordu. Onlar ligin genelinde orta sıralara yakın seyrettiler. Ancak son haftalarda alttaki takımların aldıkları galibiyetlerle ligde kalma mücadelesini derinliklerine kadar hissettiler. Osasuna’yı mağlup ederek ligde kalmayı başardılar.

Real Sociedad:

Nihat’ın San Sebastian günleriyle birlikte Türk kamuoyunun hep yakın markajında olan Socieadad kötü sezonlar geçirmeye devam ediyor. Bu sezonda yine kötü bir sezon geçiren Bask takımı alt sıralardan hiç kurtulamadı. Kovacevic’in sakatlığı, Nihat’ın da eski günlerini aratması Sociedad’ı bir hayli zorladı.

Alaves:

Lige yeni yükselen üç takımdan biri olan Alaves ligde kalıcı olamadı bu kez. Sezon boyunca istikrarsız ve genelde kötü bir performans ortaya koyan takım son haftalarda kazansa da bu onların ligde kalmasına yetmedi.

Cadiz:

Yukarıda Alaves için söylediklerimizi kopya ederek onlar için de söyleyebiliriz. Yeni çıktılar, kalıcı olamadılar, hep kötüydüler son haftalara kadar. Düşmeyi hak etmişlerdi diyebiliriz.

Malaga:

La Liga’nın bu sezon en kötüsü hiç kuşku yok ki Malaga’ydı. Tam anlamıyla felaket bir sezon geçiren Akdeniz takımı ligden de haftalar önce düştü.

La Liga’ya yükselecek üç takım Segunda Liga’daki dört maç sonunda belli olacak. Recrativo ve Gimnastic yükselmeye çok yakın. Levante, Almeria, Lorca, Ciudad, Numancia arasında da kıyasıya bir yarış var.

25.05.2007

UEFA U17: Yedinci Kez İspanya

Mayıs ayı içerisinde UEFA’nın gençler düzeyinde gerçekleştirmiş olduğu önemli organizasyonlardan biri olan U-17’nin bu sezon ki şampiyonası yapıldı. İspanya’nın finalde İngiltere’yi 1-0 yenerek şampiyon olduğu U-17’ye biraz göz atalım şimdi.

Öncelikle bu organizasyon hakkında biraz detay vermek istiyorum. UEFA tarafından ilk olarak 1980 yılında düzenlenmeye başlayan 17 yaş altı Avrupa Şampiyonası, ilk iki organizasyonda iki yılda bir gerçekleştirildikten sonra 1985 yılıyla birlikte her yıl düzenlenmeye başlandı. 25. si bu yıl düzenlenen U-17’de Türkiye’nin de iki şampiyonluğu bulunuyor.

1982 yılında İtalya’nın şampiyon olmasıyla başlayan U-17’de İspanya en fazla şampiyonluk kazanan ülke. İspanyollar, 1986, 1988, 1991, 1997, 1999, 2001 ve son olarak 2007 yılında olmak üzere bu kupayı yedi kez kazandı. İspanya’nın ardından U-17’deki en başarılı diğer takım ise İber yarımadasının küçük ülkesi Portekiz. Onlarda 1989, 1995, 1996, 2000 ve 2003 yıllarında olmak üzere tam beş kez şampiyon oldular. Bu iki İber ülkesinin ardından ise ikişer şampiyonluğu bulunan İtalya, Almanya, Rusya(birisi SSCB olarak) ve Türkiye geliyor. İtalya 1982 ve 1987’de, Rusya 1985 ve 2006, Almanya ise 1984 ve 1992 yıllarında şampiyon oldular. Fransa, Çekoslavakya, İrlanda Cumhuriyeti ve İsviçre birer kez şampiyon oldular.

Türkiye ise ilkini 1994 yılında gerçekleştirdiği şampiyonluğun ikincisini, 2005 yılında yaptı. 1994 yılında şampiyon olan o takımdan daha sonra çok önemli oyuncular çıkmadı. Takımın en dikkat çeken oyuncusu Trabzonsporlu Akın Sağlam’dı. O’nun da adı pek duyulmadı futbol camiamızda. Türkiye 1994 yılındaki finalde Danimarka’yı 1-0 yenmiş ve ilk kez bu kupayı kazanmıştı. 2005 yılında yani bundan iki yıl önce şampiyon olan gençlerimiz arasında ise Nuri Şahin, Leverkusen’de oynayan Tevfik Köse, Galatasaray’lı Özgürcan, geçtiğimiz aylarda Rusya’ya transfer olan Caner Erkin gibi oyuncular performanslarıyla dikkat çekmişlerdi. Nuri turnuvanın en değerli oyuncusu oldu.

Biz gelelim bu yıl ki U-17 şampiyonasına; Şampiyona Belçika’da düzenlendi. 15 Eylül-22 Kasım tarihleri arasında 12 grupta yapılan ilk elemenin ardından, 19-31 Mart tarihleri arasında 7 grup halinde ikinci elemeler gerçekleştirildi ve grup birincileri Belçika’da yapılacak şampiyonada yer almaya hak kazandılar. Türkiye ilk elemeyi geçmiş ancak daha sonra 4. Grupta Hollanda ve Belarus’un ardından üçüncü olarak elenmişti.

2-7 Mayıs tarihleri arasında Belçika’da gerçekleştirilen turnuvaya ev sahibi Belçika ile birlikte İngiltere, Hollanda ve İzlanda B grubunda. İspanya, Fransa, Almanya ve Ukrayna ise A grubunda yer aldı. Grup maçlarının ardından A grubunda İspanya 7 puanla birinci, Fransa ise 4 puanla ikinci olarak yarı finalist oldular. B grubunda ise İngiltere 7 puanla birinci, Belçika ise beş puanla ikinci oldular. Yarı finalde kupanın favorisi İspanya, Pichu’nun ikinci yarının başında kırmızı kartla oyun dışı kaldığı ve bir kişi eksik oynamak zorunda olduğu maçta 1-0 yenik durumdan, turnuvanın yıldızı Bojan Krkic’in mükemmel golüyle beraberliği yakalayıp, rakibini penaltı atışları sonucunda elemeyi başarmıştı. Diğer maçta ise İngiltere, Fransa’yı 1-0 yenip finalist oldu. Final maçında ise İspanya, İngiltere’yi Bojan Krkic’in golüyle 1-0 mağlup ederek şampiyon olmayı başardı. Böylece favori İspanya kupayı kazanmış oldu.

İspanyol takımı 2006 yılında da favori olmasına rağmen, yarı finalde sürpriz bir şekilde elenmiş ve 3. olmak zorunda kalmıştı. 2001 yılındaki şampiyonluğun ardından, 2002 ve 2006 yıllarında yarı final, 2003 ve 2004 yıllarında ise final oynayan İspanya böylece özlediği başarıyı elde etmiş oldu.

2007 U-17 Şampiyonasının dikkat çeken bazı oyuncularına değinmek istiyorum. Eurosporttan yayınlanan maçlardan bazılarını izleme imkanı buldum. Birçok İspanyol oyuncu performanslarıyla ve yetenekleriyle dikkat çekti. Örneğin İspanya takımının kalesinde yer alan Atletico Madrid’li De Egea başarılı bir kaleci olacağının sinyallerini verirken, Bojan Krkic turnuvanın en iyisi olarak gözüktü. Barça’lı bir başka isim Iago Falque’de oldukça yetenekli bir oyuncu. İspanyol savunmasında iki maç kaçırmasına rağmen Pichu, orta sahada ise Ximo ve kaptan Camacho dikkat çeken diğer isimler oldular. Belçika’nın 10 numarası Eden Hazard dünya futbolunda adını zikrettirebilecek bir başka oyuncu. Belçikalı bir başka oyuncu da Dimitri Daeseleire. Kaptan enerjisiyle dikkat çekti. İzlandalı Holmar Örn Eyjolfsson, Ukrayna’lı Artur Karnoza, Hollandalı Nacer Barazite, Alman Toni Kroos, İngiliz Victor Moses, Daniel Rose ve Rhys Murphy, Fransız Damien Le Tallec ve Thibault Bourgeois isimleri turnuvanın en fazla konuşulan oyuncuları oldular.

U-17 şampiyonasında performanslarıyla dikkat çeken bir çok oyuncu sonraki yıllarda adından bahsettirdiler. 2002 yılından itibaren verilmeye başlanan Golden Player ödülüne, 2002’de Wayne Rooney, 2003 de İspanyol David Rodriguez, 2004’de Cesc Fabregas, 2005’de Nuri Şahin, 2006 yılında ise Bojan Krkic layık görülmüştü. Bu kez yine Bojan bu ödülü alacak isim olacaktır diye düşünüyorum. 2001 yılında İspanya şampiyon olurken Fernando Torres turnuvanın yıldızıydı. Sinama Pongolle yine o yılın bir başka yıldız ismiydi.

Gençler düzeyinde yapılan bu şampiyonaların ileriki yıllarda çok önemli sonuçları olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Bu şampiyonlarda sadece sivrilen, gelecek vaat eden oyuncular değil, gelecek yıllarda Milli takım düzeyinde de takımlarla ilgili ipuçları veriyor. 2002 yılında şampiyon olan İsviçre takımı, 2004 yılında finalde kaybeden ama 2006 yılında U-19’u kazanan, bu yıl da Fifa U-20 şampiyonasının favori takımlarından biri olan İspanya takımı, 1995-96 yıllarında şampiyon olan sonraki 10 yılda dünya futbolunda önemli yer edinen Portekiz takımı gibi örneklendirebileceğimiz durumlar söz konusu.

Son olarak Türkiye’nin durumuyla ilgili birkaç şey söylemek gerekir. Genellikle biz bu gibi şampiyonalarda iyi sonuçlar almamıza rağmen, A Milli takım düzeyine geldiğimiz zaman gerek takım olarak gerekse oyuncular açısından başarılı olamayan bir ülkeyiz. Böyle şampiyonalarda başarılı olmuş da ilerleyen yıllarda önemli performanslar gösteren oyuncularımız çoktur demek neredeyse imkansız. Bu uzun bir konu kuşkusuz, derinlemesine analiz gerektirdiğini düşünüyorum.

20.05.2007

Yine Anderlecht

Uzun bir aradan sonra tekrar beraberiz sevgili ortakafagol okurları.Avrupa çapında bazı ligler son maçlara kadar kaldı bazı ligler son iki haftaya girilmeden belli oldu. Ama en zevkli yarışlardan biri Belçika’daydı. Son bir haftaya kadar tam bir at yarışı gibi Anderlecht ve Genk burun buruna gittiler. Galibi ise tecrübe farkı belirledi.

Son 5 haftaya kadar Genk daha avantajlı görünürken gerilimli maçlar gelindiğinde tecrübe yine kendini gösterdi ve mor beyazlılar ipi göğüslediler. Bunu geçen yazımda da söylemiştim. Böyle gerilimli zamanlarda başarı geleneği olan tecrübeli takımlar gerilimli anlarda daha sakin kalıyorlar ve üzerilerindeki baskıyı çok daha rahat atıyorlar.

Genk takımı sezon başından beri bu ligin en büyük sürprizlerinden biriydi.Herkes Anderlecht’i Brugge’ ün veya Standard Liege’ in takip edeceğini düşünürken onlar kısıtlı kadrolarına rağmen oldukça başarılı oldular.32. haftaya kadar bir adım önde olsalar da 32. haftada deplasmanda Brussels’e 3-1 yenilince şampiyonluğu Anderlecht’ e kaptırdılar. Bu başarıları sayesinde gelecek sezon Şampiyonlar Ligi 3. Ön Eleme turunda ne yapacakları malum? Eğer sadece bu sezonluk bir başarı ise gelecek sene onlarla karşılaşacak takım rahatlıkla Şampiyonlar Ligi’ne katılacaktır. Bu sezon tam bir takım görüntüsü gösterdiler ve bu taraftarlarını oldukça mutlu etti eğer bu başarılarını gelecek sezon da sürdürürlerse başarı gelenekleri çok güçlenecektir.

Gelelim şampiyona.Sezona temsilcimiz Serhat Akın’ la başlayan başkent ekibi milli oyuncuyla ara transferde yollarını ayırdı.Bunda Serhat’ın sakat olduğu dönemde onun mevkisinde oynayan Mbark Boussafa’nın rolü büyük. Mor beyazlıların bu sezonu zirvede kapatmasında iki oyuncunun payı oldukça büyük. Bu iki oyuncu takımın ileriki ikilisini de oluşturuyorlar. Geçen sezon dikkat çeken oyuncular bölümümde bu iki oyuncuyu da işlemiştim.Takımlarının bu kadar çok gol bulmasında bitiriciliklerinin rolü oldukça büyük. Bu iki oyuncu Mohammed Tchite ve Nicolas Frutos. Arjantinli oyuncu Frutos 14 gol atarken Tchite’de 20 golün altına imzasını attı.

Şampiyonluk yarışını bitirdikten sonra gelelim geri kalan takımlara. Başarı geleneği olarak Anderlecht’in hiç de gerisinde kalmayan Standard ve Brugge bu sezon tam anlamıyla hayal kırıklığıydılar. Standard Liege özellikle ilk yarıda berbat performans sergilerken ikinci yarıda biraz daha atak yaptılar ve üçüncü sıraya kendilerini atmayı başardılar. Bu performanslarıyla gelecek sezon UEFA Kupası’nda boy gösterecekler. Club Brugge ise bu sezon taraftarlarını en çok üzen kulüp oldu.Ligi 6. sırada bitirdiler ve gelecek sezon sadece ligde boy gösterecekler.İntertoto biletini ise 4. sırayı kaparak AA Gent takımı kaptı.

İkinci ligin bulanık sıralarına düşen takım ise uzun zamandır ligin sonuna demir atan Beveren takımı oldu.Bu performanslarıyla gelecek sezon için de umut vermediler ve gelecek sezon da o bulanık sularda kalacaklar gibi görünüyor. Beveren’ in yanı sıra play out sonrası bir takım daha ligden düşebilir. Belçika’da ligin sonuncusu direkt olarak ikinci lige düşerken 17. takım ikinci ligde ikinci, üçüncü ve dördüncü sırayı alan takımlarla play out oynayacak.Burada şampiyon olan takım birinci ligde kalacak veya birinci lige adım atacak. Bana göre bu sezon 17. sırayı alan Lierse takımı geçen senelerde yaptığı gibi ligde kalacak.

Dikkat Çeken Oyuncular

Geçen sezon bu köşemde bir kere daha kendisini tanıtmıştım ama bu sefer büyük Avrupa külüplerinin kendisini transfer edeceğini düşündüğüm için bir kez daha onu buraya alıyorum. Anderlecht kısmında onu zaten size tanıtmıştım bu sezon ki 20 gollük performansıyla gol kralı Sterchele’ nin ardından ikinci sırayı aldı. Gelecek sezon santrafor ihtiyacı olan bütün takımların Anderlecht’in kapısını çalacağını düşünüyorum.

İkinci dikkat çeken oyuncum ise ligde bu sezon gol kralı olan Françoise Sterchele.Belçikalı oyuncu bu sezon oynadığı 34 maçta 21 golle krallık tacını aldı.Belçika Ligi’nin emektar oyuncularından biri olan Sterchele bu onura kariyerinde ilk kez ulaşıyor.

Bir sezonun ve bir yazının daha sonuna geldik sevgili ortakafagol okurları. Umarım sizin için okunması zevkli bir yazı ortaya çıkarmışımdır.

18.05.2007

Eski Aşk Mutluluk Getirir Mi? (Part II)

Serimize Fatih Terim ile hüzünlü bir aşk hikâyesi ile başlamıştık. Sürekli hüzünlü şeyleri anlatıp arabesk yapmak istemiyorum. O yüzden şimdi sıra sevinenlerde olacak…

Hernan Jorge Crespo: Arjantin futbolunun son yıllarda yetiştirdiği en önemli golcülerden. Gerek hareketliliği olsun gerek son vuruş yeteneği olsun gerekse golü koklama özelliği olsun her T.Direktörün kadrosunda görmek isteyeceği bir forvet.

Bu uzun kıvırcık saçlı kardeşimizin futbol serüveninden bahsedelim biraz. Arjantinli olduğu için doğal olarak ilk olarak sivrilmeye River Plate’de başlar. Oradan sonra İtalya’nın başaltı kulüplerinden Parma’nın yolunu tutar bu tangocu kardeşimiz. Parma da öyle bir futbol oynar ki Crespo bütün büyük kulüplerin gözlerini kamaştırır. O sırada bütün beğendiklerini alan Lazio ya 54 milyon dolara transfer olur. Lazio sezonları dikkat çekicidir.

Lazio batınca Crespo da o zamanların kaybeden takımı Inter’e geçer. İlk günlerde Vieri ile pek anlaşamasa da daha sonra birliktelikleri mutlu ilerler. İkisi de bolca gol atarak sezonu sona erdirirler.

Aynı yıllar içerisinde Chelsea’yi Roman Abramoviç isimli bir Rus satın alır. Önüne gelen bütün topçuları almakla mükellef olduğunu düşünen bu akıllı insan kadrosuna Crespo’yu da katmayı düşünür. Inter ile konuşulur anlaşılır. Artık Tangocu için yeni bir macera başlar Ada futbolu. Gidince tabi Inter’de kıyamet kopar Vieri onu niye sattınız keşke beni satsaydınız der. Tabii ki bir sonuç çıkmaz evli evinde köylü köyünde kalır.

Crespo İngiltere’de top koşturmaya başlar Ranieri yönetimindeki Chelsea ilk sezon istediği başarıları pek yakalayamaz. Sezon sonu Ranieri Abramoviç ile beraber yediği bir öğle yemeğinden sonra işsiz kalır. Yerine dönemin parlayan teknik direktörü Jose Mourinho getirilir.

Mourinho takımın başına geçer geçmez bismillah deyip şu tarihte şu saatte kampta olunması gerektiğini bütün oyunculara bildirir. Beklenen gün gelir herkes kampta hazır ve nazırken bir kişi ortalıkta yoktur bu da ne yazık ki yazı konumuz olan Crespo’dur

Takıma disiplinini göstermek için altın bir fırsat yakalayan Josecan hemen Crespo’yu takımdan postalar. Crespo bir yıllık kiraya verilir başka bir Milano ekibi olan Milan’a. Milan da sezon iyi başlar ancak kazanılacak bütün kupalar son bir ayda kaybedilir. Scudetto San Siro’daki Juventus mağlubiyetinden sonra Juventus’a teslim edilirken. Kupaların kupası Şampiyonlar Ligi ise trajik bir biçimde Liverpool’a teslim edilir.

Sezonun sonu geldiğinde Josecan Crespo’yu İngiltere’ye geri çağırır. Crespo için İngiltere’de yeni bir başlangıç vaat etmektedir. Crespo geri döner ama nafile bu sezon da Crespo için kayıp bir sezon olur.

Yine bir sezonun sonunda transfer düşkünü kardeşimiz Abramoviç takıma bir forvet katkısının gerekli olduğunu görür ve Crespo’nun eski takım arkadaşı Ukraynalı gol makinesi Shevchenko’yu takıma yaklaşık 50 milyon Euro karşılığında dahil eder. Alınan genç forvet Kalou da tuz biber olur. Artık Crespo’nun takımda kalma şansı kalmamıştır. Kendisine yine Milano yolu gözükür. Crespo eski kulübü Inter’e geri döner.

Moratti’nin takımı sezona flaş transferlerle girmiştir. Geçen sezonu Juventus’un karıştığı şike skandalları sayesinde şampiyon tamamlamıştır. Ama bu şampiyonluk kimsecikleri tatmin etmez. Bu sebeple bomba transferler ardı ardına gelir. Önce küme düşen Juventus’tan İbrahimovic’i ve Vieira’yı alır. Sonra gelen Crespo transferi ile kadro tamamdır. Inter sezona çok iyi başlamasa da sonra gösterdiği efsane performansla 17 maç üst üste kazanıp bu alandaki rekoru kırar. Şampiyonluk rahat gelir. Crespo’nun bu şampiyonluktaki payı büyüktür. Tam 18 kez fileleri havalandırır Tangocu.

Tangocu mutlu olduğu yere kiralık olsa da dönebilmiştir. Umarım orada kalır çünkü İngiltere’de mutlu değildir olamayacaktır da. Bu büyük golcüyü 32sinden sonra istemediği bir yere götürmek hoş olmayacaktır.

İşte gidip geri dönenlerden bir mutluluk örneği. Sıra mutlu olamayanlarda olacak tabii ki diğer yazıda. Görüşmek üzere esen kalın.

16.05.2007

Eski Aşk Mutluluk Getirir Mi? (Part I)

Part 1

Futbol dünyası değişik bir dünyadır dünya içinde. Gidersin gelirsin yine gidersin yine gelirsin. Dön baba dönelim hesabı. Topçu gider döner hoca gider döner başkan gider döner. Velhasılı kelam burada işler pek belli olmaz.

Ben bu yazımda Avrupa futbolunda gidip geri gelenler konusuna değineceğim. Çok isimi tartışacağız burada uzun bir dizi olacak.

—Fatih Terim: Türk futbolunun yetiştirdiği en büyük hoca olduğunu tartışmanın gereksiz olduğunu biliyorum. Hakikaten motivasyon bazında dünyada rahat ilk 10 a girer o derece iyi bir motivasyoncu. Teknik bilgisi de iyidir ama onu öne çıkaran motivasyonel yeteneğidir.

Türk futbolunda bir devrim olan UEFA kupası zaferinden sonra herkes Fatih hocanın gidip kalacağını konuşur. Fatih hoca gider hem de nereye. Dünyada en az yabancı hoca olan memleketlerden birine. Hatırlıyor musunuz Sven Goran Erikson ve Zdenek Zeman dışında İtalya’da yabancı hoca. Zaten bir ton hocaları olur birkaçını yurt dışına gönderirler gerisi dön baba dönelim.

Fatih, hoca Fiorentina ya kapağı atar. Kadro fena değildir ancak çok üst sıraları da zorlayabilecek kapasitede bir kadro yoktur Mor Menekşelerde. Her neyse haftalar geçer Fiorentina iyi kötü sonuçlar alır. Fatih Hoca Fiorentina’yı kupa finaline çıkarır ancak, bir süper ego insanı örneği olan başkan Cecchi Gori ile anlaşamaz ve sezon ortasında takımdan ayrılır. Yarım sezon işsizdir Fatih Hoca.

Sonra sezon sonu Fatih Hocaya kanca atılır hem de büyük bir kanca. Kanca’nın sahibi bir başka büyük megaloman Silvio Berlusconi’dir. Fatih Hoca artık dünyanın en büyük takımlarından birinin başındadır. İstediği transferlerin birçoğu gerçekleştirilir. Rui Costa ve Filippo İnzaghi gibi önemli isimler önemli meblağlara Milan kadrosuna katılır. Fatih Terim’in Milan macerası iyi başlar galibiyetler falan derken takım ağalarının rahatsız olması sebebiyle Fatih Hoca Filippo İnzaghi’nin kaçırdığı penaltı sonucunda Torino maçı sonrası Milan’dan sepetlenir. Galliani çıkar bundan sonra Milan’ı Milanlılar yönetecek der ve Ancelotti takımın başına geçer. Fatih Terim için ise bir sürelik tatil yapmak düşer.

Zaman geçer Galatasaray’ın şampiyon olduğu bir sezonun sonunda başkan Özhan Canaydın Mircea Lucescu’yu gönderir yerine Fatih Terim’i getirir. Sonuç ne mi olur gönderilen Lucescu Beşiktaş’ı şampiyon yapar. Terim’in ilk yılı başarısızdır. İkinci sezon da yeni transferlerle girilir sonuç hüsrandır. Tabi burada tüm suç Fatih Hoca’ya da atılamaz. Fair Play demekten başka hiçbir şey yapmayan Özhan başkanda hatalıdır

Fatih Terim efsane olduğu takımdan istifa etmek zorunda kalır. Bir efsane hüzünlü olarak ayrılır yurdundan yuvasından. Bence Fatih Terim’in kariyerindeki en büyük hatasıdır Galatasaray’a dönmek. Fatih hoca şu anda daha önce oldukça başarılı olduğu bir yerde bakalım tarih tekerrür mü edecek yoksa giden hocanın dönüşü yine hüzün mü getirecek.

İlk olarak geri gelip hüzünlenenlerden bir tane inceledik sıra sevinenlerde olacak.

En Zevkli Mücadele

La Liga’nın 34. Haftası oldukça ilginç sonuçlara sahne oldu. Barcelona’nın Betis karşısında iki puan bırakmasıyla, şampiyonluk yarışı çok daha heyecan verici bir hal aldı. Düşme hattında ise Nastic artık lige veda ederken, Celta Vigo ise Levante karşısında sahasında mağlup olarak ligde kalma şansını oldukça zayıflattı.

La Liga’da 34. haftayı Barcelona lider bitirdi ancak lig böyle sona ermiş olsaydı, kendileriyle aynı puana sahip Real Madrid şampiyon olacaktı. Yani gizli lider Real Madrid diyelim. Son haftalarda iyi futbol oynamayan, Nou Camp’da bile gol bulmakta zorlanan hatta skor avantajını erken kazandığı maçlarda bile farkı açamayan görüntüsü, Pazar gecesi de Betis karşısında tekrar etti. Bu kez çok şanslı değillerdi ve 89. dakikada Sobis Betis’e beraberliği getirdi. Hafta arası Kral Kupası rövanşında Getafe’ye 4-0 gibi ağır bir skorla elenen, Betis’e de iki puan vererek, Real Madrid karşısında şampiyonluk yarışında bir adım geriye düşen Barcelona için gelecek haftalar oldukça stresli olacak. Özellikle de gelecek hafta karşılaşacakları Atletico Madrid maçı, Barcelona’nın kaderini tayin edecek.

Cumartesi gecesi ise yine çok ilginç bir maç izledik. Dört gün sonra UEFA kupası final maçına çıkacağı için as oyuncularını bu maçta dinlendiren Espanyol 20 dakikada 3-1 öne geçtiği maçta üstünlüğünü koruyamadı ve Real Madrid’e son dakikada Higuain’in golüyle 4-3 mağlup oldu. Real Madrid’in bu galibiyeti kendilerini zirveye çıkardı. Sezon başında ve ortasında gol noktalarında zorlanan Real Madrid’in son üç maçta 11 gol atması ve yine son sekiz maçının yedisini kazanması taraftarlarını bir hayli mutlu ediyor. Real Madrid’in 3-1’den gelerek bu maçı kazanması gelecek dört haftada onları önemli ölçüde motive edecektir.

UEFA kupasının diğer finalisti Sevilla ise Recreativo karşısında maçı fazla zorlamadan 2-1 kazanarak, Barça’nın da puan kaybıyla birlikte şampiyonluk şansını yeniden artırmış oldu. Sevilla takımı ardı ardına final maçlarına çıkacak. UEFA, Lig ve Kral Kupasında sona yaklaşırken Sevilla takımı üç kupayı da kaldırmanın hayalini kuruyor.

Zaragoza’yı 2-0 yenerek liderle arasındaki puan farkını dörde indiren Valencia ise şampiyonluk yolunda haftalar sonra tekrar umutlandı. Önlerinde üç takım var ve aradaki fark dört. İşleri elbette çok kolay değil ama puan kayıplarının çok fazla yaşandığı La Liga’da son dört maçını kazanacak bir Valencia’da şampiyonluğa ulaşabilir.

Valencia’ya 2-0 kaybeden Zaragoza’nın ise artık ş.ligi şansı kalmadı. 55 puanlı Zaragoza kalan dört haftada UEFA kupasına gitme yolunda herhangi bir sorun yaşamak istemeyecek. Haftanın en dikkat çeken maçı ise bu sezon evindeki 17 maçta sadece 6 gol yemiş olan Getafe’nin Atletico Madrid karşısında almış olduğu 4-1’lik mağlubiyetti. Tabiî ki bu mağlubiyetin 4-0’lık Barça maçından hemen sonra olması hem şaşırtıcı hem de anlaşılır bir şey. Kral Kupasında finale yükselerek asıl hedefine yeniden ulaşan ve hem de çok önemli bir skorla bunu başaran Getafe’nin Atletico karşısında bu kadar kötü olması pek sürpriz olmadı. Atletico böylece puanını da 54’e yükselterek UEFA kupası mücadelesinde tekrar avantajlı hale geldi.

Ligde 7-11. sıralar arasındaki beş takım ise sadece iki puan farkla sıralanmış durumdalar. Buradaki beş takımdan Getafe hariç diğer dört takımın Avrupa Kupalarına katılmak gibi bir hedefleri var. 50’şer puanlı Recreativo ve Villarreal, 49’ar puanlı Getafe ve Racing, 48 puanlı Mallorca. Son dört maçında 10 gol atıp, 1 gol yiyerek 12 puan alan Villarreal’in yakalamış olduğu form bu takımların arasından sıyrılma şanslarını önemli ölçüde artırdı. Yine içerde dışarıda son haftalardaki maçlarını kazanan Mallorca’da kalan haftalarda oldukça zor maçlarına rağmen gösterdiği performansla büyük bir başarı yakalamış durumda. Ligin iki sürpriz takımı dediğimiz Santander ve Recreativo ise son haftalarda düşüş gösteriyorlar.

45 puanlı Espanyol ve 44 puanlı Deportivo ise ligin bitmesini bekliyor kuşkusuz. Düşme bölgesinde ise Levante, Celta deplasmanından galip gelerek son dört maç öncesi ligde kalma şansını hayli artırdı. Deportivo’yu Athletic’in yenememesi, Nastic deplasmanından üç puanla dönen Sociedad’ın da umutlarını artırdı. Levante’ya kaybeden Celta’nın işi ise bundan sonra çok daha zor olacak. Nastic ise artık La Liga’ya veda etti.

Bir önceki yazıda ligde kalma mücadelesini analiz etmiştim. Gerçekten de ilginç sonuçlar alındı bu haftasonu ve öngörü yapmanın ne kadar zor olduğu bir kez daha anlaşıldı. Celta’nın kaybetmesi, Athletic’in kazanamaması, Sociedad’ın galibiyetiyle yarış biraz boyut değiştirdi. Artık Osasuna’nın bile da acilen puana ihtiyacı olacak.

Şampiyonluk yarışı da müthiş bir hale gelmiş durumda. Real Madrid, Barcelona, Sevilla ve Valencia son dört maça adeta kol kola girecekler. Bu dört takımın da kalan maçlarına bir göz atalım ve ne olabilir diye biraz beyin jimnastiği yapalım.

Barcelona gelecek hafta fikstüründeki en zor maça gidecek. Maç sadece son dört hafta içindeki değil 38 haftalık lig fikstüründeki de en zor maç Barça için. Rakipleri Atletico Madrid ve Atletico’nun son yıllarda Barcelona karşısında inanılmaz bir üstünlüğü var. Barça Atletico karşısında Madrid’de galibiyeti en son 2000 yılında aldı. İki takım arasındaki son beş maçta da galip gelemedi Barcelona. Atletico’nun Getafe’yi de farklı mağlup etmesi morallerini de hayli yükseltti. Formsuz Barcelona’nın o maçta galibiyeti yakalaması gerçekten çok zor olacak. Barcelona, o maçın ardından iki maç üst üste evinde Getafe ve Espanyol ile karşılaşacak. Bu maçlar da çok kolay maçlar değil ama en azından kağıt üzerinde Barcelona’ya yakın maçlar. Barça’nın son maçı ise ligden düşen Nastic deplasmanı.

Asıl lider Real Madrid ise bu dört hafta boyunca Barça’nın Atletico deplasmanına benzer bir deplasmana gidecek. O da Zaragoza deplasmanı. Bu hafta ise Recreativo deplasmanları var. Ardından büyükleri bu sene hayli terleten Deportivo ile evlerinde karşılaşacaklar. Sonra Zaragoza deplasmanı ve ligi Mallorca ile evlerinde oynayacakları maçla kapatacaklar.

Sevilla ise biraz daha zor maçlar oynayacak. Bu hafta ligin sahasında en az gol yiyen takımı olan ancak kupada deplasmanda 3-0 kazandıkları Deportivo maçını oynayacaklar. Zaragoza ile içerde, sonrasında ligin en formda takımı Mallorca ile deplasmanda oynayacaklar. Son hafta ise yine çok formda bir başka takım Villarreal’i ağırlayacaklar. Maçları biraz daha zor gibi ancak UEFA finalini atlatacak olan Sevilla tüm dikkatini lige verecek ve daha iyi sonuçlara imza atacaktır diye düşünüyorum.

Son üç maçını kazanarak tekrar potaya giren ama şansı biraz daha az olan Valencia ise en kritik maçını bu hafta oynayacak. Rakipleri Mallorca. Mallorca deplasmanında puan kaybı yaşarlarsa lig onlar için biter ama kazanırlarsa da muhtemel puan kayıplarını da düşünürsek şansları artacaktır çünkü sonrasında oynayacakları üç maç da Valencia’da olacak. İçerde Villarreal ve Real Sociedad, deplasman maçları ise bir başka Valencia takımı Levante. Tabi bu takımların ligde kalma yarışında olmaları maçları zorlaştıran bir etken. Ne var ki Mallorca deplasmanından üç puanla dönen bir Valencia kalan maçlarını da kayıpsız bitirebilir.

Çok zevkli, heyecan verici bir lig yaşıyoruz. Son dört maçta da bu heyecan daha da artacak ve bütün kulvarlarda son hafta kazananlar belli olacak diye umuyorum.