Premier Lig'de ikinci hafta maçlarının bazıları haftaiçi oynanırken, üçüncü hafta maçları da haftasonu oynandı. Televizyondan canlı olarak yayınlanan beş maçın ikisini kaçırdığım için bu yazıda maç değerlendirmesinden çok genel değerlendirmelere girmek istiyorum...
İlk iki-üç maç sonrasında galibiyet oranı %100 olan tek takım var, o da Manchester City. Devrik Tayland Başbakanı Thaksin Shinawatra'nın takımı satın almasından sonra, takımın başına Sven-Göran Eriksson'u getiren ve transfere para saçan Manchester City, ilk haftalarda çok iyi bir grafik çiziyor. Ligin ilk maçında deplasmanda West Ham'ı devirdikten sonra Derby ve son olarak da derbi maçta United'ı yenerek rakiplere iyice gözdağı verdiler. Sir Alex'e göre ''İlk üç garanti, şampiyonluk neden olmasın?'' Manchester City'nin bu kadar hızlı bir gelişim içinde olmasını beklemiyorum ama dünkü maçta izlediğim gibi oynamaya devam ederlerse hiç de fena bir yerde bitirmezler ligi. Takımın düzeni 4-5-1 gibi. Kalede babasının yüzünü kara çıkartmayan Kasper Schmeichel var. Savunma kaptan Dunne dışında genç isimlerden oluşuyor. Corluca-Garrido-Micah Richards üçlüsü kolay kolay hata yapmıyorlar. Geçen sene çıkış yapan '88 doğumlu Micah Richards gerçekten tavan yapmış durumda. Bu performansla City'de ne kadar kalır, bilemem. Ortasahada ''yeniden keşfedilen adam'' Geovanni'nin yanında oynayan Martin Petrov, Dietmar Hamann, Michael Johnson çok tecrübeli isimler. Forvete yakın oynayan '81 doğumlu Elano'nun takıma daha fazla ısınması durumunda olabilecekleri tahmin edebiliyoruz. Genç Bulgar Valeri Bojinov dün erken sakatlandı ama arkasında tecrübeli Emile Mpenza, yeni sürüm İtalyan Rolando Bianchi, genç Yunan Samaras gibi süper isimler var. Yeni transfer hedefinin Guti olduğu söyleniyor. Guti'nin bu çok tempolu takımın aradığı isim olduğunu düşünüyorum. Takımın en büyük sorunu orta sahada kadro derinliğinin olmaması olarak gözüküyor. Birçok yaşlı futbolcunun bulunması sezon sonuna doğru sorunlar yaratabilir. Bu yüzden, Guti gibi isimlerin transferi daha fazla önem kazanıyor...
Derbiyi kaybeden Manchester United ise sezona korku filmi gibi bir başlangıç yaptı. İlk maçta Reading'e iki puan ve Wayne Rooney'i kaybeden son şampiyon, hafta içinde de Portsmouth'a iki puan ve Cristiano Ronaldo'yu kaybetti. Manchester derbisinde sakat/cezalı vermediler ama puan kaybı bir puan daha arttı. Geçen sezon 38 maçta 25 puan kaybeden Man Utd ilk üç maçta yedi puan kaybederek felaket bir şekilde başladı. İşin daha kötüsü, bu süreçte ligin orta sıra takımları denebilecek Reading-Portsmouth-ManCity gibi takımlara puan kaybedilmiş olması. Bu sonuçlarla ligin dibine doğru demir atan son şampiyon Manchester'ın doğal olarak yükselişe geçmesini bekliyoruz. Peki bu takımda yanlış giden ne? ManUtd'de yanlış ortamdan çok rehavet ortamı bulunduğuna inanıyorum. Sezona geçen sezonun klasik kadrosuyla başlayan ManUtd, ilk maçta sert bir rakip buldu ve aşamadı. İkinci maçta Nani ile beraber Tevez de sahne aldı ama olmadı. Derbi maçta ise çok ciddi bir kadro vardı sahada. Savunma kurgusu zaten sağlam olan takımda, göbekte Hargreaves-Carrick, ön tarafta Scholes-Nani, onların önünde kaptan Giggs ve en ilerde Carlos Tevez. Nani'nin takıma çabuk uyum sağladığını görüyoruz, Owen Hargreaves de sahanın yıldızı sayılabilirdi dünkü maçta. Arjantinli ise beklenildiği kadar iyi değil gibi. Arkasındaki üçlüye uyum sağlaması zaman alabilir. Ronaldo takıma dahil olduğunda Tevez'in performansı ne olur, soru işareti. Kafamı daha çok kurcalayan ise Wayne Rooney hazır olduğunda, Carlos Tevez oynayacak mı, oynamayacak mı? İkisi beraber oynayacaksa, kim kesilecek? Manchester'in Chelsea maçına kadar üç maçı var. Bu maçlarda puan kaybı yapmaları affedilemez.
Zirvenin diğer iki ortağı bu hafta Anfield'da karşılaştılar. Liverpool, ilk maçında zorlu bir galibiyet almıştı. Chelsea ise ilk iki maçını kazanmayı başarmıştı. Anfield'da sezonun en önemli maçlarından birine çıkılırken; Liverpool ilk maçtaki kadrosunu değiştirmedi. Chelsea ise tek forvet Drogba ile beraber rüya ortasahası ve formda kanat adamları ile Essien'i sağa çekti, savunmada ise kaptan Terry ile beraber Ben Haim'i tercih etti. Maça hızlı başlayan Rafa'nın ekibi oldu. Fernando Torres, İsrailli'yi çok rahat geçip golünü attı. Böylece, Rafa Benitez'in ''Savunmada Alex oynamazsa rahatız.'' kehaneti de tutmuş oldu. Golden sonra ilk yarıda çok ciddi tehlikeler oluşmadı. John Terry'nin ilk yarının sonuna doğru bir kafa topunu kaçırdığını da belirtelim. Chelsea, ikinci yarıya Pizarro-Kalou değişikliyle başladı -ki çok yerinde oldu-. Pizarro sağ çizgide taşıdığı topu içeri çevirdi, Malouda düştü, hakem biraz da tartışmalı bir penaltı kararı verdi, gol geldi. Kalan bölüm taktik savaşı olarak geçti. Ryan Babel, yine çok etkili oldu ama gol gelmedi. Crouch'a karşı Alex hamlesi maçı beraberliğe götürdü. Sezonun ilk önemli maçı berabere bitmiş oldu.
Cumartesi günü oynanan maçta Newcastle ile Aston Villa karşılaştılar. İlk maçını kazanan ''Big Sam''in takımı sahaya oldukça ilginç bir dizilişle çıktı. Martins-Viduka ikilisinin arkasında oynayan Milner-N'Zogbia ikilisi ve üçlü savunmayla işleri epey zor gibiydi. Villa ise ilk maçtakinin aynısı olarak oynadı. Maçta üstünlük Newcastle'da gibi dursa da ciddi pozisyonları Aston Villa yakaladı. Carew'in şutu, Laursen'in kafası, Reo-Coker'in plasesi; gol bir türlü gelmedi. Newcastle da golü bulamadı ve bu zevkli maç golsüz bitti.
Üç maçta altı puan yapan Wigan ve Everton fena başlamadılar. Reading ve Sunderland üç maçta dört puanla ligin ortasındalar. Tottenham bu hafta puanla tanıştı. Ligin dibindeki üçlü ise Birmingham-Derby-Bolton. En ilginci ise tabii ki geçen sezonun yedincisi Bolton Wanderers. Şu ana kadar puanla tanışamayan Bolton üç yenilgi aldı. Toparlanmak için önlerinde iyi bir fikstür var. Geçen sezona kıyasla kötü olmalarını bekliyordum ama bu kadarı da fazla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder