İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

31.08.2007

Haddinizi Bilin

Bu yazıya hiç öyle “Her şeyden önce, iyi bir kuraydı ve umarım Türkiye’miz adına 2 takım da geçer.” diye başlamayacağım. Niye mi?



1) Takımlarımız iyi kuralar çekmediler. Sadece, bir halt olmamalarına rağmen kendilerini dev aynasında görüyorlar.



2) Ben bir Beşiktaş taraftarıyım. Son yıllarda takımımın kirli bağlantıları ve mafya kırması yönetimi yüzünden fanatiklikten iyice soğumuş olsam da Beşiktaş’ın geçmesini, Fener’in de geçememesini istiyorum.



Ama lütfen bu 2 antipatik fikrimden dolayı benden nefret etmeyin. Şimdi,

fanatiklikten gayet uzak bir şekilde, objektif olarak takımlarımızın tur şansını değerlendireceğim.





A Grubu:

Liverpool

Porto

Marsilya

Beşiktaş



Beşiktaşlı yöneticiler iyi bir kura çektiğimizi söylüyorlar. Neresi iyi bunun Allah aşkına? Liverpool, son 3 senede 2 kez bu kupada Milan’la final oynadı. 3 sene önce de yine aynı kupada şampiyon oldu. Üstelik bu sene Fernando Torres gibi dünya futbolunun en önemli yıldızlarından birini aldılar. Menajer Rafa Benitez, takıma her sene daha iyi ısınıyor ve özellikle Premier Lig’e geçmiş sezonların aksine çok pozitif bir başlangıç yaptılar. O finalist takımın tek sorunu hücum deniyordu, Kuyt ve Torres ikilisi bu sene İngiltere’de terör estiriyor. Kaldı ki, İngiltere’de zaman zaman istikrarsız bir grafik sergileseler de Avrupa’da hep çok başarılı oldular. Çok söze gerek yok diyorum

.

Porto ise 4 sene öncesinin Şampiyonlar Ligi, 5 sene öncesinin de UEFA Şampiyonu. Neredeyse her sene Şampiyonlar Ligi’ne katılıyorlar; yani ligin demirbaşlarındanlar. Gerçi bu iki şampiyonluğu da getiren, bugünkü Chelsea’nin hocası José Mourinho’ydu ve Mourinho sonrası aynı başarıları tekrarlayamadılar. Fakat bu art arda gelen iki önemli başarı ve müteakibindeki Euro 2004 Avrupa Şampiyonası (Portekiz’de yapılmıştı) sonrası gelen devlet yatırımı sonrası ciddi miktarda para kazandılar ve bu parayı stada ve altyapıya harcadılar. Sonuç olarak, özellikle Güney Amerika’dan zehir gibi oyuncuları alıp Avrupa’nın daha büyük kulüplerine astronomik fiyatlara satan, sağlam bir ekol takımı oldular. Beşiktaş, bu sene Anderson’la karşılaşmayacağı için şanslı, çünkü kendisi artık Man United’da. Brezilyalı stoper Pepe de Avrupa transfer rekorunu kırarak Real Madrid’e gitti. Fakat Cristiano Ronaldo’dan sadece fizik olarak biraz daha zayıf olan Quaresma gayet de yerinde duruyor. Anlatmak istediğim şu, bu takım her sene 30 milyon €’luk satış gerçekleştirebiliyorsa siz düşünün kadroda daha neler var. Belki de gelecek senenin rekor transferi BJK maçında parlayacak ve vitrin yapacak. Hiç de kolay lokma değil.



Marsilya, açıkçası çıkabilecek en iyi takımdı. Marsilya da süper köklü bir takım ve dünya kadar Avrupa ve UEFA ve Kupa Galipleri Kupası şampiyonlukları filan var. Fakat, o da biraz İngiltere milli takımı ya da Fenerbahçe gibi. Özellikle Fransa’nın göçmen nüfusu tarafından çok sevilen kulüp, yine bu yüzden sadece bir kulüp değil. Bir sosyal sembol... Bu yüzden hep vitrinde, hep kendini dev aynasında görmesi lazım, hep kapasitesinden çok şeyler bekleniyor ve mütemadiyen karışık. Krizlerin takımı... Geçen sene kiralık oynayan süperstar, orijinal Cissé’yi bu sene bonservisiyle aldılar. 2 sene üst üste 2 farklı ayağı da kırılan Cissé’nin artık sakatlık korkusuyla daha ezik bir oyun oynamasını ümit ediyorum. Zira, kendisi sağlıklı haliyle izlemekten en zevk aldığım oyunculardan biriydi. Bir de, Marsilya atletik özellikleri çok güçlü oyunculardan oluşuyor. Afrika kökenli ne kadar sprinter bozması zenci varsa takımda toplamışlar. Tam da Beşiktaş’ın en çok sorun yaşadığı takım tipi... Kontraya çıkmayagörsünler. İyi haber, Fransa’da lige çok kötü başladılar.



Tahminimce Beşiktaş bu gruptan çıkamaz. Hatta 3. olması da çok zor. Liverpool’la Porto ilk 2 sırayı paylaşır gibime geliyor. Diyeceksiniz, “Beşiktaş her Şampiyonlar Ligi’ne katıldığında dev bir takıma fena patlar.” Akla ilk 3-0’lık Barça galibiyetiyle, deplasmandaki 2-0’lık efsanevi Chelsea maçı geliyor. Fakat o Barça, son 10 senedeki en vasıfsız Barça’ydı. Chelsea’nin başında da Mourinho değil, Ranieri vardı ve Chelsea daha dev olma aşamasındaydı; bugünkü Chelsea’den çok uzaktı. Bu iki takımın da Beşiktaş’ı çok küçük gördüğünü söylememize gerek yok tabii ki. Rafa Benitez ise dünyanın en temkinli hocası olabilir ve Beşiktaş’ı asla küçük görmeyecektir, o yüzden sevinmemek gerek. Kaldı ki Beşiktaş, Ertuğrul’la beraber tam bir azim lise takımı havası yakalamış olsa da, defansta saçma sapan açıklar veriyor ve zaman zaman çok amatör bir takım görüntüsüne bürünüyor. Bir takım, bir senede tamamen değişemez ve geçen seneki takımın Tottenham’la oynadığı maçı İngiltere’de bir pub’da izlerken utancımdan yerin dibine girmiştim; İnönü’de 2-0 geride olmasına rağmen 85. dakikada skora razı bir şekilde, kişiliksiz hazırlık pasları yapan bir takımı tutuyordum. Etrafımdaki sarhoş İngilizler ise bu durumla dalga geçiyorlardı.





G Grubu:

Inter

PSV

CSKA Moskova
Fenerbahçe



Inter son iki sezonun Serie A şampiyonu. Forvetinde İbrahimoviç, Adriano ve Suazo var. Orta sahasında Vieira, Cambiasso, Recoba ve Figo ve Stankoviç var. Defansında Materazzi filan var. Daha ne istiyorsunuz? Bir spor otoritemiz “En iyi seribaşını çektik” gibi bir şey söylemişti de... Avrupa’da Milan kadar istikrarlı olamasalar da hiç fena gitmiyorlar. Üstelik içimdeki bir ses, arada bir dellenip saçma sapan kırmızı kartlar görme adeti bulunan Kezman’ın, bu işin profesörü Materazzi’yle bir maçta didişeceğini söylüyor. Allah kerim...



PSV’den her zaman korkacaksın. Bu sene defanstaki kaleleri Alex’i ve kıpırdak forvetleri Kone’yi satmış olabilirler ama yıllardır bu ligdeler, alyapıdan sürekli besleniyorlar ve ne yazık ki bir ekol oluşturmuş durumdalar. Gerçi Fener, geçen seneden tanıyor PSV’yi. İstanbul’daki maçta da galip gelmeyi bilmişlerdi. Fakat aynı maçta Hesselink cahil bir şekilde kırmızı kart görene kadar tablo çok da iç açıcı değildi.



CSKA Moskova ise bence grubun en tehlikeli takımı. Bırakın Inter’i, PSV’yi... Bu sene Şampiyonlar Ligi finali Moskova’da oynanacak. Yani CSKA ekstra motive olacak. 2 senedir UEFA Kupası’na ambargo koyan Sevilla’dan önce kim almıştı o kupayı? Bildiniz! 2 sene önce de finalde kaybettilerdi. Abramoviç’in Chelsea’den sonraki 2. takımı... Finansal olanakları sonsuza yakın. Rusya liginde oynamasalar daha kaliteli oyuncular çekecekler. Çok akıcı ve güzel futbol oynuyorlar. Fener’le Moskova’da oynayacakları maçın tarihi: 12 Aralık. O tarihlerde Moskova’da sıcaklık -20 ºC. Fenerbahçe’nin Brezilyalıları buz kesecekler.



Bütün bunlara rağmen, ben Fener’in tur şansının daha yüksek olduğunu iddia ediyorum. Fenerbahçe, özellikle bu 3 ekipten de Kadıköy’de puan çıkaracak kapasitede. Kadrosu oturmuş. Her şeyden önemlisi de yüzüncu yıl hezeyanı içerisindeler. 100. Yıl balosuna Beyonce’yi getiren Fener, gruptan niye çıkamasın? Bir de, Zico’nun, modern Avrupa futboluyla uzaktan yakından alakası olmayan garip ve sistemsiz futbol anlayışı, çoğu Avrupa takımını şoke ediyor. Şaka gibi, fakat fark ediyor musunuz bilmiyorum, Fenerli oyuncuların artık iyice Brezilya-Japonya ekolüne kaçan dağınık, bireyselliğe dayalı oyunu, hep yüksek tempolu takım oyununa alışık Avrupa takımlarını şaşırtıyor, onlar da dağınık oynamaya başlıyorlar. Bu iddiamın doruk noktası, geçen seneki Schalke, AZ ve Newcastle maçlarıydı. Zico, biraz daha sağduyulu oyuncu değişiklikleri yapsaydı Fener 3 maçı da rahat götürecekti. Buna ek olarak, Fenerbahçe’nin yan toplarda ve duran toplarda, klasik Türk takımı cehaletinden uzak olduğu da apaçık ortada. Bu topları iyi savunan bir takım Fener. Üstelik, hücumda ise Alex sayesinde ciddi bir frikik tehdidi var. Ben, bir sürpriz olmazsa, Fener’in bu grubu, yüksek ihtimalle 3. bitireceğini öngörüyorum.





İki takımımız için de çok ağır konuştuğumu düşünen arkadaşlar, zahmet olmayacaksa Avrupa’dan futbol, Eurogoals, Premier Lig, La Liga, Serie A, Bundesliga maçlarını filan izlesinler. Hatta bir deney yapsınlar. 1 ay boyunca kontrollü bir şekilde sadece Avrupa futbolu izlesinler. Erman Hoca, lig özetleri bile yok. Sonra hemen bizim ligi izlesinler. Futboldan soğuma etkisinin yanında, bizim ligimizin ultra yavaş bir lig olduğu. Temponun hak getirdiği, en ufak şeylere faul çalındığını ve defans denilen şeyin, özellikle takım savunmasının Türkiye’ye aşırı yabancı bir kavram olduğunu fark edeceklerdir. Yan top, duran toplar mevzularına hiç girmeyelim daha iyi...



Hoş olmayan şey ise, bütün bunlara rağmen halen medyamızın takımlarımızı dev aynasında gömre isteği ve halkımızı buna göre gazlaması. Rakiplerimizin hepsi de zamanında bu kupayı müzesine götürmüş ekipler. Beşiktaş’ın en iyi Avrupa derecesi UEFA’da çeyrek final, Fener’in ise öyle bir olayı bile yok. Ön eleme maçlarında Anderlecht’in 2 topu direkte patladı, Zürih’in zenci forvetleri, Hakan Arıkan’la kanka oldular. Hayal görmeyelim. Fatih Terim de hayal görmüyordu. O kendini çok iyi biliyordu, kendini çok iyi bildiği için çok çalışıyor ve realist kararlar alıyordu. Onun sayesinde Galatasaray Avrupa ve Süper Kupa’yı kazandı. Haddini bilmek, ona göre hazırlanmak çok da zor bir şey değil. Kayseri Erciyes bile yapabiliyor. Takımlarımızın yapacağı en akıllı iş, bütün Avrupa’nın kendilerini ezik rakip olarak gördüğü, Fener’i ve BJK’yi çekmekten çok mutlu olduklarını görmek ve hazırlıkarını buna göre yapmak. İşte o zaman, belki ezik takım olmayı, hor görülmeyi, tanınmamayı avantaja çevirip başarlılı olabilirler.

Hiç yorum yok: