Bütün bir kupayı Can Evrenle hiç maç seyredemeden geçirdikten sonra ilk ve muhtemelen son maçımız için dün akşam Can'la İmam Adnan sokaktaydık. Her bir kafe dışarıya LCDleri yerleştirmiş, sokakta toplam 7 tane televizyon vardı.
Hem İngiltere maçında, hem de Arjantin maçında Almanya'nın beni yanıltmadan dörder dörder atarak turu geçmesinden sonra yine beklentim, panzerlerin kimseyi tatmin etmeyen İspanya'yı da geçmesiydi.
Bir tarafın sırf Bundesliga, öteki tarafın da sırf La Liga'dan oluşan bir kadroyla sahaya çıkması neticesinde, Şampiyonlar Ligi kalitesinde bir maç izledik. Del Bosque, Torres'in yerine Pedro'yu oynatarak sahadaki Barcelonalıların sayısını artırıp, orta sahadaki top çevirme ve böylece rakibi yorma yoluna gitti ki oldukça başarılı oldu.
Maç öncesinde Can'la, Müller'in yerine kimin oynayacağını düşünüyorduk. Trochowski ismini bildik ancak, onun göbekte oynayıp Schweinsteiger'in sağda oynamasını bekliyorduk. Bu durum olmayınca, Almanya'nın sağ kanadı Kroos girene kadar işlemedi. Schweinsteiger de o İspanya'nın pas trafiği arasında kendini kaybetti. Hücuma çıkamadı. Mesut ileride yanlız kalınca da Busquets ile Xabi Alonso'nun arasında kayboldu ve Almanya hiçbir şey üretemedi.
Esasında İspanya tarafında da her ne kadar topa sahip olma oranı yüksek olsa da oyun orta sahanın ilerisine kolay taşınamadı. Sürekli dikine oynama çabaları hep Almanya kademesine takıldı. Sonuç olarak ortaya temposu yüksek, ancak pozisyonun fazla olmadığı bir maç çıktı.
2006 Dünya Kupası'ndaki gollerin %35'i duran toplardan gelmiş. Bunun neticesinde iki takım da çok az faulle, rakibe çok az duran top imkanı vermeye çalıştı. Yine de gol duran toptan geldi. Sonuçta öyle ya da böyle turnuvanın en büyük favorisi İspanya hiç çaktırmadan finale geldi.
Dip not: Yakındakiler biliyor, iş değiştirdim. En azından bir süre eski ofisimdeki kadar rahat değilim, sürekli yazamıyorum. Şu postu yazabilmek için sabah 7'de uyandım. Benim tarafımdan postların seyrekleşmesinin sebebi budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder