İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

1.07.2010

2. turda neler oldu?

Uruguay 2-1 Güney Kore

Uruguay ilk tur itibariyle, turnuvanın Brezilya, Hollanda, İspanya, Almanya gibi güçlü takımlarından hemen sonra gelen bir takım görüntüsü çizdi. Çok iyi defansları var ve gerçekten onlara gol atmak çok zor. Bunun dışında ileri uçtaki Cavani-Suarez-Forlan üçlüsüyle de rakip defanslara korku salıyorlar. Güney Kore ise Yunanistan karşısında dominant bir oyun oynayıp Arjantin tarafından paspasa çevrildi. Nijerya karşısında ise beraberlik alıp bir üst tura çıkmayı başardılar. 2002'deki gibi disiplinli bir Kore takımı izledik genel olarak. Maça Uruguay hızlı başladı ve neredeyse Forlan'ın yoktan var ettiği bir pozisyondan Suarez ile golü buldular. Forlan'a Cavani'den çok kötü bir pas geldi, Forlan orada topu çok kötü bir açıda kontrol etti, düzeltti, çalım attı ve çok iyi bir yere ortaladı. Kore defansı ile kaleci Jung Sung Ryong anlaşamayınca Suarez'e boş kaleye golü atmak kaldı. Bu dakikadan sonra Uruguay orta sahası her geçen dakika çöktü, sindi, kayboldu. Bunun bir benzerini Fransa maçında da görmüştük. Üç forvet oynuyor Uruguay, bu yüzden orta saha zaman zaman geri dönüşte zorluklar çekiyor. 1-1 olana kadar oyunun hakimi Güney Kore'ydi. Kore'nin 0-0 iken direkten dönen frikiğini de atlamayalım Chu Young Park ile. Golde de ortayı açan isim Chu Young Park, kaleci Muslera ve Lugano'nun hatasıyla da golü atan isim Lee Chung Yong. 1-1 olduktan sonra ise Güney Kore'nin direnci düştü, yoğun bir baskı kurmuşlardı ve sağanak yağışın da etkisiyle çok yoruldular. 80. dakikada kornerden önüne gelen topu iyi kontrol edip çalım attıktan sonra harika bir gol attı Suarez ve takımını 2-1 öne geçirdi. Gerçekten mükemmel bir goldü ve maç bu skorla bitti. Suarez'in müthiş golüyle çeyrek finale çıkan takım Uruguay oldu.

ABD 1-2 Gana (Uzatma)

Çok dramatik bir şekilde grup 1.si olarak çıkmıştı ABD, ilk maçlarında İngiltere karşısında 1-0 geri düşüp, 1-1'i yakaladılar. 2. maçta Slovenya karşısında 2-0 geri düşüp, 2-2'yi yakaladılar. Son maçta ise Cezayir karşısında 90. dakikada golü bulup tur atladılar. Gana ise ilk maçında sürpriz bir şekilde Sırbistan'ı yendi, 2. maçta Avustralya karşısında ilk yarıyı 1-1 berabere kapadı ve 2. yarı 10 kişi Avustralya'ya gol atamayarak açıkçası beni şaşırttı, son maçında Almanya'ya 1-0 yenilse de 2. olarak gruptan çıktı. Maça hızlı başlayan da Gana oldu, 5. dakikada Clark'ın orta sahada kaptırdığı topu Kevin Prince Boateng taşıdı ve düzgün bir vuruşla Gana'yı 1-0 öne geçirdi. İlk yarı bitene kadar ABD sahada o kadar çaresiz gözüktü ki, hani ilk 2 maçta da geri düşmüşlerdi ama oynadıkları oyun, golü atabileceklerinin bir göstergesiydi. Ancak bu maçta Gana çok koştu, çok iyi pres yaptı ve ABD'ye umut vermedi. İlk yarı bittikten sonra ise ABD kendine geldi ve 2. yarı başında pozisyonlar bulmaya başladı. Gana defansında özellikle S.O.S. veren isim Jonathan'dı. 1-2 hatası pahalıya patlayabilirdi, Kingson engel oldu. Bunlarla yetinmedi Jonathan, Dempsey'i ceza sahası içinde yere düşürdü ve 62. dakikada penaltı kazandı ABD. Donovan'ın penaltısına Kingson engel olamadı bu sefer ve ABD bir kez daha geriden geldi. 1-1'den itibaren maçın sonuna kadar net bir pozisyon yok her iki tarafta da, uzatmalara gitti maç. Uzatmaların henüz başında Ayew'in kendi yarı sahasının ortasından gelişigüzel vuruşunu ABD ceza sahasının önünde Gyan göğsüyle kontrol etti. Bocanegra'nın darbesine rağmen ayakta kaldı ve sol ayağıyla nefis vurup Gana'yı yeniden öne geçirdi. Dakikalar ilerledikçe ABD yoruldu ve gol atacak halleri kalmadı, genç ve güçlü Gana uzatmalarda 2-1 kazanarak çeyrek finale çıktı ama Uruguay karşısında çeyrek finalde işleri çok zor. Boateng sakatlandı maç içerisinde, durumu ciddi olabilir. Ayew ve Jonathan ise kart cezalısı. Unutmadan, Appiah'ı sarı kırmızı forma içerisinde görmek ilginç bir deneyim oldu, ancak belirtmeliyim ki şu Gana takımında en aklı başında oyunu oynayan da oydu 2-1'den sonraki 26-27 dakikalık bölümde.

Almanya 4-1 İngiltere

1966'da İngiltere'de düzenlenen Dünya Kupası Finali'ni 4-2 kazanmıştı İngiltere, Batı Almanya'ya karşı. İngiltere'nin kazandığı ilk ve tek Dünya Kupası'dır bu. Wembley'de Geoff Hurst'un hat-trick yaparak İngiltere'ye kazandırdığı bu final, bugün bile 3. golüyle hatırlanır esas olarak. 2-2'den sonra Geoff Hurst'un çizgiyi geçip geçmediği bugün bile tartışılan golü ile İngiltere 3-2 öne geçmiş, sonra da 4. golü bularak kupayı kaldırmıştır. İşte, kimilerine göre 2010 yılı Almanya'nın rövanşı aldığı yıldır. Şöyle ki, kaleci Neuer'in asisti ve Klose'nin Upson karşısında yıkılmamasıyla ilk golü 20. dakikada bulmuştur Almanya. 12 dakika sonra ise futbol okullarında ders niteliğinde gösterilebilecek bir gol buldu Almanlar. Mesut ile başlayan pas trafiği Klose ve Müeller ile devam etti. Müeller'in Podolski'ye harika pası ve Podolski'nin bitirişi durumu 2-0 yaptı. 5 dakika sonra kaptan Gerrard, Upson'ın kafasına nişanladı ortayı, ilk golde büyük hatası olan Upson durumu 2-1 yaptı. Açıkçası bu gol İngiltere'yi tutmamama rağmen beni bayağı sevindirdi. Bu gol olmasıydı, İngiltere'yi tamamen West Ham'ın 2 oyuncusu yakmış olacaktı çokça. İlk maçta Green, bu maçta Upson. 2-1'den bir kaç dakika sonra ise, başta bahsettiğim 66'nın rövanşı alındı. Lampard'ın şutu, üst direkten yarım metre içeri girmesine rağmen ne yan hakem, ne de orta hakem gördü pozisyonu. Eğer durum 2-2 olsaydı muhtemelen maç sonunda ortaya çıkan skor ortaya çıkmayacaktı, hatta İngiltere maçı kazanmak adına avantajlı konuma geçecekti bence yakaladığı havayla. İlk yarı bu skorla bittikten sonra 2. yarıda Lampard'ın frikiği üst direkten dışarı çıktı. 67. dakikada bir frikik daha kullandı Frankie. Barajdan dönen top kontratak oldu ve yine futbol okullarında gösterilecek nitelikte bir kontratak golü buldu Almanya Müeller ile. 3 dakika sonra ise Mesut'un harika hızlanıp yakaladığı top, asisti ve Müeller'in 2., Almanya'nın 4. golü. Almanya, 66'nın ve 5-1'lik maçın rövanşını aynı anda almış oldu böylece. Capello'nun İngiltere'si turnuvaya veda ederken, Löw'ün turnuva takımı çeyrek finale çıkmış oldu. Maçın adamı ise 2 gol, 1 asist ile 'overrated' görülen ama aslında büyük bir 'underrated' olan Thomas Müeller. Müller isimli oyuncular iyi oynuyor zaten genelde.

Arjantin 3-1 Meksika

Arjantin, Hollanda ile birlikte ilk turun en başarılı 2 takımından biriydi. 3 maçını da kazandı ve 9 puanla 2. tura çıktı. A Grubu'ndan 2. sırada çıkan Meksika dikildi karşılarına. İlk maçta Güney Afrika'yı geçmeleri bekleniyordu ama 1-1 berabere kalarak şaşırttılar ama 2. maçta Fransa'yı 2-0 yendi Aguirre'nin takımı. Son maçında Urugay'a 1-0 yenilmesine rağmen, Güney Afrika'nın Fransa'yı 2-1 yenmesiyle bir üst tura çıktı. Maça hızlı başlayan takım Meksika oldu. Uzaktan şutlarla bayağı bir zorladılar Arjantin'i. Özellikle Salcido'nun füzeleri çok etkiliydi ve 1'i de üst direkten döndü. 26. dakikada Messi, Tevez'i kaçırdı. Kaleci Perez'in zamanlaması iyiydi ama şansı kötü. Messi içerdeki Tevez'e doğru yükseltti topu, yarım metre ofsaytta olan Tevez'i görmedi hakem ve 1-0 öne geçti Arjantin. Aynı günde 2 büyük hata! Böyle büyük bir organizasyonda! Artık video tekrarı sisteminin getirilmesi lazım futbola da. Ruh muh ölmez, saçmalamasın FIFA. Bir kaç dakika sonra Osorio büyük bir hata yaptı kritik bölgede, Higuain araya girdi, kaleciyi geçti ve boş kaleye golü atıp maçı kopardı. 2. yarı da Tevez'in ayağından harika bir gol buldu Arjantin. Sanırım bu vuruş, Suarez'inkinden bile daha iyiydi ve maç bitti orada. Sonrasında Salcido'nun çabaları var yine Meksika'da. Salcido'nun ortasına Barrera'nın volesi, kaleciyi geçti, defansa takıldı 3-1'den bir kaç dakika önce. Sonra Sir Alex'in yeni öğrencisi Hernandez harika dönüp harika vurdu ve 3-1 yaptı durumu. Maç bu skorla bitti ve 4 yıl önce Kanal 1'deki "Kupa da Kupa" programında Ahmet Çakar ile yine bir Arjantin-Meksika maçı öncesi Arjantin adına konuşarak "En az 3 farkla alırız!" diye iddiaya giren Tolga Alpaslan, yatağına biraz daha rahat girdi.

Hollanda 2-1 Slovakya

Takımım Hollanda, Arjantin ile beraber ilk turda 3 maçını da kazanan 2 takımdan biri. 2008'de Van Basten ile başlayan, Bert Van Marwijk ile de pekiştirilen yeni sistemleriyle artık total futbol yerine kontrol futbolu oynuyorlar. Slovakya ise buraya tek maçta gelen bir takım. 3-2 kazanılan İtalya maçından bahsediyorum çünkü ilk 2 maçlarında hiç bir şey oynamadı Slovaklar. Robben'in geri dönüşüyle daha da güçlenen Hollanda, maça hızlı başladı. Aslında hızlı başlamak değil, maç iki takımın da birbirini tartmasıyla başladı fakat Hollanda golü erken buldu. Kamerun maçında, 1-1 iken Sneijder bir uzun top göndermiş, Robben bu topu kontrol edip vurmuş ve vuruşu direkten dönmüştü. Hemen hemen aynı pozisyonda Sneijder yine mükemmel bir uzun top gönderdi Robben'e. Robben kontrol etti ve imza golünü attı Slovakya kalesine. Birçokları maçtan sonra "Robben turnuvadaki ilk şutunda gol buldu." dedi ama sanırım Japonya-Danimarka maçını ya da Aşk-ı Memnu finalini izlemişlerdi geçtiğimiz perşembe. İlk yarı bu skorla bittikten sonra 2. yarı Robben ilk golün benzeri bir pozisyonda golü kaçırdı, bir kaç dakika sonra da soldan yerden ortasına Mathijsen ayak koydu ama kaleci Mucha'yı geçemediler. Hollanda farkı 2'ye çıkaramadı ve Slovakya bunun cezasını kesiyordu az kalsın. Stoch ve Vittek ile gole 2 kez çok yaklaştılar ama bu sefer de başarılı olan kaleci Stekelenburg'tu. 80. dakikada bulunduğum semtte elektrikler gitti ve 87 gibi geldiğinde durum 2-0 olmuştu. Kuyt'ın golde rolü büyük. Son dakikada temdit penaltısı kullandı Slovakya, Vittek attığı gol ile skoru 2-1 yapmakla kalmadı, Slovakya tarihinin de en golcü oyuncusu olmayı başardı. Hollanda çeyrek finale çıktı bu sonuçla.

Brezilya 3-0 Şili

En iyi futbolunu oynadı Brezilya. Hiç şüphesiz darmaduman ettiler Şili'yi. Şili, bittikten sonra bu Dünya Kupası'nın en çok tutulan "favori olmayan takım"ı olacaktır muhtemelen. Oynadıkları hücum futboluyla Johan Cruyff'un bile gözdesi oldular. Honduras'a ilk maçta fark atamamalarının cezasını çektiler Brezilya ile eşleşmekle. Halbuse biraz becerikli olsalar 3-4 atabilirlerdi. İsviçre'yi de aynı skorla 1-0 yendikten sonra İspanya'nın elinden zor kurtuldular, yenildiler ama fark yemedikleri için 2. olarak çıkmasını bildiler. Brezilya ise her zamanki gibi Dünya Kupası'nın favorilerinden. Dunga, Ronaldinho, Pato gibi isimleri çağırmayarak eleştiri topladı ama tarihin en yenilmez kadrolarından birini yarattı bana göre. Çok sağlam bir defans hattı var Brezilya'nın. Hücumlarıyla değil de savunmalarıyla kazanıyorlar maçları. Tabii Şili açık bir oyun oynadığı için Brezilya gole kolay ulaştı bu maç. Juan'ın kornerden gelen topa kafasıyla vurması kilidi açtı, hemen ardından Robinho-Kaka-Luis Fabiano üçlemesi geldi. Kaka'nın pası müthiş, Fabiano yapılacak en doğru şey olan kaleciyi çalımlamayı yaptı ve boş kaleye bıraktı. 2. yarı ise takımın işçisi Ramires harika getirdi ceza sahası çizgisine kadar ve Robinho'nun nefis bitirişi... Sonrası Valdivia ve Suazo'lu Şili'nin cılız atakları, şeref golü bulma çabası. Brezilya rahat bir oyun sonucu Hollanda'nın rakibi oldu ve bitmiş Almanya-İngiltere'den ve henüz oynanmayan Arjantin-Almanya'dan sonra 3. erken final maçı olan Hollanda-Brezilya maçını izleyeceğiz çeyrek finalde. Brezilya'da Ramires kart cezalısı, sakatlığı süren Elano da muhtemelen oynamayacak. Yine de bu eksiklere rağmen çok küçük bir adım önde görüyorum sambacıları.

Paraguay 5-3 Japonya (Penaltılar)

Çeyrek finalin en sıkıcı maçıydı açık ara. İki takımda hücum takımı değil, orta sahaları ve savunmaları kuvvetli ve oyunu sürekli kontrol altında tutmak istiyorlar. İki takım da 120 dakika boyunca birbirine diş geçiremedi. Bırakın 10-15 dakikayı, 5 dakikalık seri bir baskı bile izleyemedik. Ara sıra cılız pozisyonlar oldu, mesela ilk yarıda Barrios bir pozisyon buldu, Kawashima'yı geçemedi. Japonya kontratakta ceza sahası dışında Matsui ile buluşturdu topu. Bu oyuncunun güzel vuruşu, üst direkten auta çıktı. Japonya buraya Danimarka'yı frikiklerle geçerek geldi. Paraguay ise dersine çalışmamıştı bu maç adına. Ceza sahası çevresinde bol bol faul yaptılar Japonlar'a. Fazla etkili olmasa da Japonya bu frikiklerde, bu rakibiniz Japonya ise alınmayacak bir risk. Ya da alınmaması gereken. Beraberlik takımı Paraguay, bir kez daha berabere tamamladı 90 dakikayı. 30 dakikalık uzatma bölümünde de yine 90 dakikadaki gibi bir kaç cılız pozisyon hariç bir numara yoktu. Bol bol Muhsin Ertuğral dinledik biz de. Ömer Üründül'den sonra ilaç gibi geldi Muhsin Hoca açıkçası. Güney Afrika'yı bildiği için bize Güney Afrika'dan da bahsetti. "Tam bir kapalı kutu!" demeden oyuncu da tanıttı. Bir tek fazla "Dikkatimi çekti." demesi dikkatimi çekti. Levent Özçelik de öznel görüşlerini minimuma indirse ve "Kardoza" yerine doğru telaffuzu kullansa, güzel bir ikili olacaklardı. Neyse, penaltılarda Japonya takımı daha takım gibiydi, daha çok inanmıştı ama maalesef penaltılarda şans da çok önemli bir faktör. Maçın favorisi Paraguay'dı ama bana Japonya nedense daha yakın geliyordu, takımın iyilerinden Komano üst direğe nişanladı. Paraguay'da topun başına gelen 5 oyuncu da (Barreto, Barrios, Riveros, Valdez, Cardozo) penaltıyı gole çevirdi ve Paraguay çeyrek finalist oldu. Japonya'nın en iyi oyuncusu ise bana göre stoper Tulio Tanaka oldu.

İspanya 1-0 Portekiz

2. turun ana yemeği İspanya-Portekiz'di. Almanya-İngiltere maçını bir kenara koyuyorum tabii ki. Son gün, son maç! İspanya turnuvanın 1 numaralı favorisi, Portekiz ise süperyıldız Ronaldo'nun sürüklediği takım. İki takımın da savunması kuvvetli ama İspanyollar orta sahalarıyla rakiplerinden ayrılıyor. Portekiz orta sahasının bir önlem alması gerekiyordu İspanya'ya ve ilk yarı bozdular da. Coentrao'nun soldan etkili çıkışları ve Ronaldo'nun uzaktan şutlarıyla da etkili olmayı başardılar. Maça hızlı başlayan İspanya'ydı aslında Torres ve Villa'nın uzaktan şutlarıyla. Ancak sonrasında orta sahada top yapamayınca duruldular. Ömer Üründül turnuvadaki en haklı yorumlarını bu maçta yaptı sanırım. Tek forvet Torres ile, ve hatta sakatlıktan yeni çıkmış, formsuz, hatta hatta Rooney'den sonra benim için turnuvanın en büyük hayal kırıklığı bu Torres ile olmayacağı belliydi. Bir pivot santrafora ihtiyacı vardı İspanya'nın, Del Bosque'de bunu gördü ve Torres-Llorente değişikliğine gitti. Queiroz ise iyi oynayan Almeida'yı çıkarmakla hata yaptı. Oyun bir anda İspanya'ya döndü. Llorente girdiği gibi yazıyordu Sergio Ramos'un ortasına kafa koyarak, Eduardo refleksleriyle kurtardı topu. İspanya'nın golü gecikmedi. Sol çizgide oynayan Villa, güzel bir organizasyonla golü buldu. Hafif ofsayt kokuyordu ama anlamadığım bir şekilde tekrarı hiç göstermedi reji. Ya da ofsayt kamerasından tekrarı hiç göstermedi diyelim. Golde yine Llorente'nin payı büyük. Golden sonra ise topun tek hakimi İspanya'ydı maç bitene kadar. Bu turnuvada hiç bu kadar dominant olmamışlardı, Euro 2008'den bu yana gelen süreç içerisindeki gibi. Belki, İsviçre maçının ilk yarısında. O rakibin inanılmaz sinirleneceği, topu kapmanın imkansız olduğu kusursuz oyun. Çeyrek final biletini 1-0 ile aldı İspanyollar. Portekiz ise 4 maçın 3'ünde gol bulamadı ama 7 gol ile bitirdi turnuvayı. 4 maçın 3'ünde de gol yemediler ve yedikleri tek gol, onların elenmesine sebep oldu. Elenmenin sebebi mi? Onu Queiroz'a sorun, Ronaldo Bey'imiz öyle diyor...

Hiç yorum yok: