İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

5.07.2010

Çeyrek Finaller

Hollanda - Brezilya

Gazetelerden bloglara, 1001 yerde tüm teferruatıyla yazıldığı için yeniden üstünden geçmeye gerek yok; total futbol yerini sağlam defansa bıraktı vs. vs.. Yalnız altının çizilmesi gerek; Hollanda defansı müthiş kendine güvenli ve cesur. Galip durumdayken ve rakip 3-4 kişiyle pres yaparken dahi geriden bekleri çizgi halinde tutarak değil, yelpaze gibi açılarak top çıkarıyorlar.

Brezilya'nın 2. golü yedikten sonra, bırakın baskı kurmayı, rakibin üstüne gidecek koordinasyonu yoktu; bu türden takımı ilgilendiren meziyetleri kupaya gelirken evde bırakmışlardı zira. "ama 10 kişiydiler" diyeceklere peşinen Brezilyalılar'ın 1
-1' den sonra, kırmızı karta kadar geçen 20 dakikalık sürede ne yaptıklarını sorarım. Mevcut çerçevede Brezilya için, grubu mağlubiyetsiz tamamlamak, ikinci turda Şili gibi etkin futbol oynayan bir takımı 3-0 yenmek ve çeyrek finalde Hollanda gibi güçlü bir ekol takımına 2-1 yenilerek elenmek başarı sayılmalı. An itibariyle eski teknik direktör sıfatına sahip Dunga için, kadroyu açıkladıktan sonrasına dair yapılan her eleştiri abartılı olur; şu takımı Mourinho'nun eline verseniz buraya kadar bile gelemezdi.

Ne demiş ünlü Türk düşünürü Hıncal Uluç?
"ben demiştim demeyi sevmem ama ben demiştim"... demeyi sevmem ama ben demiştim.

Uruguay - Gana

Grup maçları tamamlanması ve eleminasyon fikstürünün belli olmasıyla birlikte bir anda herkesin plasesi haline gelen Uuruguay, Gana'ya karşı beklenilenden çok daha fazla zorlandı. Gana için hayli trajik bir mağlubiyet oldu bu; son saniyelerde penaltı kaçır ve penaltılarla turu kaybet. Afrika takımları genelde çeyrek finalden öteye gidemez; garip bir şekilde bu noktada pilleri biter. Skordan değil, futboldan bahsediyorum; son maçında, ilk maçındaki gibi oynayarak elenen bir Afrika takımı ben görmedim. Gana her açıdan bu geleneği aşacaktı ki, ilahlar müsade etmedi.

Alakasız bir ek not gireyim; Forlan da herhalde Fantasy Football'ın en fazla defansif bonus kazanan forvetidir. Zaten çok kuvvetli bir orta sahası olmayan Uruguay'ın sahaya Cavani - Surarez - Forlan triosuyla çıkmasının kaçınılmaz neticesi.

Uruguay yarı finalde ilk ciddi maçına çıkacak. Muhtemelen baskı yiyecek ve kupa boyunca belki de bunu en az yapan takıma karşı bireysel hata kovalayacaklar. İşleri cidden çok zor.

Arjantin - Almanya

Gönüllerin şampiyonu Diego amcanın Arjantin'i taş gibi Almanya'ya tosladı. Ben zaten çok umutlu değildim; buraya gelene kadar futbol mutbol da oynamadıkları için çok üzüldüm de diyemem. Ha, Maradona'nın kupayı alması (dikkat edin, Arjantin'in değil, Maradona'nın) bizim nesle şampiyonluk turu dahi attırırdı ama olmadı, ne yapalım. 4 sene sonra, sanmıyorum ama, hala Arjantin'in başındaysa böyle kelepir bir kupa bulabilir mi acaba?

Şimdiki teknik direktörlerin ikisi de o zaman sahada olsa bir nebze anlarım ama şu çeyrek final maçını 20 sene önceki kupa finalinin rövanşı haline getiren zihniyetin hayal gücüne de hayran olmamak elde değil.

Messi ne oynadı? Açıkçası hiç bir şey. Hayır, Almanya maçından değil, kupadan bahsediyorum. Barcelona gibi makine intizamında futbol oynayan, Ferrari, Lamborghini ayarında bir takımın yanında Arjantin gazla çalışan traktör gibi. Bu da herhalde sistemin önemini tarifi gereksiz kılan bir unsur.

Sistem demişken; Löw'ün takımı ısrarla top kullanma becerisi ve oyun zekası yüksek adamlardan kurma çabası (Kuranyi'yi tüm kamuoyu baskısına rağmen takıma almayışı, defansif orta saha pozisyonuna, kadroya aldığı neredeyse her adam sakatlanmasına rağmen yeni bir isim eklemeyişi) bize belki de tarihin en pozitif futbol oynayan Almanya'sını izletiyor. Hiç bir şart altında baskı kabul etmeyen oyun yapıları, hiç bir şart altında baskı kuramayan Arjantin'i kolay geçmelerini sağladı. Şimdi karşılarında her şart altında baskı kurabilen bir İspanya olacak.

Sanırım bahsetmenin tam da zamanı; grup sıralamaları kesinleştikten sonra finale giden yolun şimdi Almanya ile İspanya'yı karşılaştıracak tarafı oldukça büyük maçlara gebe oldu. Almanya önce İngiltere ile oynadı, sonra Arjantin ile, şimdi de İspanya ile oynayacak. İspanya keza Portekiz ile oynadı, şimdi Almanya'nın karşısında. Yolun öbür tarafında ise dişe dokunur tek maç Hollanda Brezilya maçıydı, ki onu da takımlardan biri Brezilya olduğu için ben nimetten saymıyorum.

İspanya - Paraguay

İspanya, Torres'in ilk 11'de başlamadığı, dolayısıyla orta sahasının daha kalabalık olduğu ilk maçta açıkçası topa ve sahada oynanan oyuna daha hakimdi. Bu bir Torres eleştirisi değil tabii, sahaya iki üst düzey forvetle çıktığınızda ikisinin birden sistemin anahtarı olması ihtimali çok düşük, en azından biri ister-istemez Papin'leşiyor (Papin'leşmek veya 1'e karşı 11: Topu al, eksenin etrafında dön, rakip kaleye doğru topu kaybedene kadar gitmeye çalış). Bu da İspanya gibi oyun karakteri topu ve rakibi dolandırmak üzerine kurulu bir takım için fren demek. Ama öbür tarafta da şu var; İspanya, ironik bir şekilde Barcelona'nın milli versiyonu (Bkz. Katalanizm) ve evvelki sezon Chelsea, geride bıraktığımız sezon Inter, kupada da İsviçre bu sistemin nasıl kilitleneceğini çok açık ve net bir şekilde ortaya koydular. Teknik direktörlere düşen de yeni açılımlar denemek oluyor; örneklemimiz Del Bosque de kanatları iptal ediyor, sakatlıktan yeni çıkmış ve formsuz olmasına, sistemi bozmasına rağmen Torres'i sahaya sürüyor. Yapmasa belki de bu kupayla birlikte, evvelinde asrın sistemi olarak lanse edilen bir ekolün çöktüğü ilan edilmeye başlanacaktı. Bizim basın mesela, bir taraftan Chelsea'ye rekor ücretle transfer oluşunun haftasında Shevchenko'yu kiralık olarak Fenerbahçe'ye getirir ama öbür taraftan da böyle şeyleri sever.

Paraguay, fikstürün çeyrek finale kadar kolay, çeyrek final itibariyle zor tarafındaydı ve oynadıkları ortalama futbolla İtalya, Slovakya, Yeni Zelanda, Japonya çizgisi, atıyorum, Güney Kore, Gana vs. şeklinde devam edebilseydi belki de 6 ay daha kupadan elenmezlerdi. Ama onlar için buradan ötesi başka bir dünyaydı.

Hiç yorum yok: