31.12.2010
Babalar ve Oğullar
Nasıl ki her futbolcu babanın, oğlu iyi futbolcu olmuyorsa; her iyi menajerin oğlu da iyi menajer olmuyor. Sir'ün oğlu Darren da takımı Preston'ın Championship'in son sırasına demirlemesiyle işinden oldu.
Bunun üzerine babası ne yaptı? Gitti, sezon başında oğluna verdiği kiralık 3 genci (King, de Laet ve James) geri çağırdı.
30.12.2010
HANGİ A.INA KOYDUĞUM KÜFRETTİ LAN!
Sporda şiddet önledik önleyeceğiz derken hiçbir şeyi önleyememiş olmanın siniriyle tribün olaylarını engellemek için mecliste harekete geçti.Cezalar düzenlenince işlerin düzeleceği düşüncesinde olanlar kanun çıktıktan sonra "uygulanmıyor polis ilgilenmiyor" diyecek bir iki işlem yapılınca "polis yakalıyor mahkeme salıyor" diyecek böyle müzmin muhalifliklerine devam edecekler. Bunlara alışkınız da karşı tarafta olna bazı yazarlara takıldım. "Hani" siz konuşamayan Mehmet Demirkol vay efendim küfür eden adama 6 ay hapis cezası olur mu diye çıkıştı geçenlerde. Şimdi şöyle bakalım. Yolda yürüken birine küfür etseniz zaten cezası 3 ay hapis, allahını kitabını dediniz mesela haşırt 1 sene vs vs. Peki sövdü diye içeri giren var mı. Yok. niye. E kardeşim bir küfüre hapishane olur mu. Para cezası var ertelemesi var var da var. Stadyumda edersen 6 ay olsun denmiş. Şimdi bakınca zaten küfür etmenin cezası böyleymiş şiddet önlensin diye de biraz caydırıcı bi miktar önerilmiş. Mehmet Demirkol havadan havadan konuşuyor yok hapishanelerde yer kalmazmış olur muymuş .Lan sen bi sus sanane cezanın miktarından bilmem neden. Nerede gördün küfür eden adamı hemen paketleyip hapse tıktıklarını (başbakan falan başka onu karıştırmayın şimdi). Adam maça gelmiş çocuğu ölen futbolcunun ölmüş çocuğuna küfür ediyor. E alsın işte ceza da para cezası bilmem ne ödesin yaptığının karşılığını bulsun. Stadyumların küfür edilmek için inşa edilmiş yerler olduğunu düşündüm hep. Ama son yıllarda büyüdüğümüzden midir nedir. Çok ağır küfür ediyorlar futbolculara eskiden bu kadar insanlık dışına çıkılmamıştı. Bunlarda uygulanabilecekse ceza alsın kardeşim hemen ya olmaz denge bozulur diye karşı çıkmanın anlamı ne. Buradan açıklıyorum eğer küfür edenlere ceza verilmesin görüşü üstün çıkarsan 19 mayıs satdına gidip mehmet demirkol'a küfür edeceğim. Soran olursa da e maçtayız amuğa goyum küfür etmeyelim mi diyeceğim. Günlük hayatta küfürlü konuşan küfürü de çok seven birisiyim ama sırf diğer takımın formasını giydi diye de açıkçası usturuplu düzgün küfür etse kızmayacağımız halde insanlık dışı sözler söyleyenleri de ancak küfrü yasaklayınca engelleyebileceğiz. Spor bu yav. Hayvanlaşmanın anlamı yok. Mal gibi topa vurdu belki adam doğru ayağını s.kiyim demek varken ölen çocuğunu .. demenin oha arkadaş artık. Maça gidemez oldum amk.
19.12.2010
Ex'ten Next olur mu?
18.12.2010
Ayın Golleri
17.12.2010
Ah Wenger Vah Wenger
16.12.2010
Geçmiş Zaman Olur Ki #2
A milli futbol takımımız, 1994 ABD Dünya Kupası elemelerindeki 4. maçında, Rijkaard, Gullit, Van Basten (Van Basten oynamıyor bu maçta) iskeletli efsane kadrosuyla Hollanda' yı ağırlıyor. İlk üç maçımızda Polonya deplasmanından mağlup dönmüş, içeride San Marino' yu yenmiş ve deplasmanda İngiltere' den standart tarifeyle 4 yemişiz. Teknik direktörümüz, bir sene kadar sonra içerideki İngiltere maçının ardından görevi devredecek olan Sepp Piontek.
Kalan maçlarında pek varlık gösteremeyen milliler (ilk maçta tarihinin ilk golünü bize atan San Marino, ikinci maçta tarihinin ilk puanını yine bizden aldı), son iki maç için takımın başına gelen Fatih Terim ile geç bir atak yaptı: İç sahada Polonya ve grup lideri Norveç' i yendik ama bu bizi 6 takımlı grubun 5. sırasında kalmaktan kurtaramadı.
"Bloklar arasındaki olumlu bağlantı ile sahayı iyi parsellememiz rakibe organize ataklar geliştirme ve tempoyu istediği şekilde ayarlama imkanı vermedi. (...) Bülent ile Van Vossen' e, Ogün ile Gullit' e adam adama markajlı bir alan savunması uyguladık. (...) Bu durumda Hollanda' nın defans - orta saha bağlantısı olumsuz yönde etkilendi. Biz de bundan faydalanarak hücum girişimlerimize ağırlık verme fırsatı bulduk."
Yeni Başlayanlar İçin Muhasebe #2: Borcu Alacağa Çevirmek
14.12.2010
Dejavu
- Portekiz Milli takımında 2 si düzenli 1'i arasıra olmak üzere oynayan 3 önemli futbolcu. 3'ü de takımın gerçekten ihtiyaç duyduğu mevkilere transfer edildiler ve taraftarın sevgilisi Q7 ile yakın arkadaşlar. Mümkün olduğunca kolay adepte olabilecek durumdalar. Ama bu adamların Bjk forması giymesi sanki dejavu dedirtiyor birçoklarımıza.
- Biz bu filmi görmüştük diyenler çoğunlukta. Keita, Baros, Kewell, Elano, Arda'lı kadrosu Rijkaard'lı Neeskens'li kenar yönetimi ile tarihinin en iyi ekibini kurmuştu GS. Sezon harika başlamış, hücum futbolundan güzel örnekler sergileyen takım gelene gidene 3-5 atıyordu, herşey toz pembe olmuştu. Ne olduysa 9. haftadan sonra oldu. Yıldızlar tek tek sakatlanmaya başladı puan kayıpları üstüste geldi derken devre arasında 2 flaş isim daha kadroya eklendi: Jo ve Dos Santos. Filmin devamı ortada. Değişen aktörler, değişmeyen skorlar, önlenemez düşüş.
- 1 sene arayla aynı yoldan ilerleyen bir Beşiktaş. Sezon başında tarihinin en iyi kadrosu kuruldu iddiası, 2 süper yıldız, parlak bir antrenör, ilk yarının ortalarına kadar iyi bir performans, sonra sakatlıklar derken puan kayıpları vs. vs.. Şimdi Bjk devre arasına ezeli rakibinin yanlış yolunda ilerlemeye devam ederek giriyor. Yapılan transferler daha şaşaalı ve daha fazla takımın ihtiyaçlarına yönelik ve gerçekten etki yapma ihtimalleri GS'deki meslektaşlarına göre daha fazla isimler.
- Peki Avrupa Ligi'nde oynayamayacak oluşları nasıl bir tablo yaratıyor. Beşiktaş yönetiminin bu transferlerdeki en büyük amacının kulübü CL'ye sokmak olduğu ortada. Uefa 'da istenilen noktaya çoktan gelindi gibi görünüyor. Bunun için masraftan kaçmadılar ama ya tutmazsa? Bu adamların parası ödenemez ise? Elimizdeki yabancıları da yok pahasına elden çıkardıktan sonra gelecekteki alacaklarına karşılık bonservisleri eline verilerek bu arkadaşlar da kaçırılırsa? Bu karanlık tabloda kopacak kelle çok ama olur da başarı gelirse Yıldırım'dan kralı yok. Bu da iyi mi kötü mü onu zaman gösterecek. Ama ben de dahil pek çok BJK'lı dışarıdan mutlu olsa da içten içe artık daha sıkıntılı, daha umutsuz ..
12.12.2010
Bir Koltuk da Bana Getirin
11.12.2010
Ve Bitti
Artık sağdaki ve hatta soldaki de tarihin tozlu yapraklarından hoş birer hatıra.
Şimdi Neredeler #1
9.12.2010
Geçmiş Zaman Olur Ki #1
8.12.2010
4-6-0
5.12.2010
Fenerbahçe - Karabük
4.12.2010
Yazıcı niye özür diliyor?
3.12.2010
2018 ve 2022 Dünya Kupaları
Bu seçimlerde delegelerin şahsi hesaplarına kaçar milyoncuk yatırıldı, kim kaç oyu neye karşılık satın aldı acaba?
Bir de şu Blatter ne zaman defolacak? Herif tam sinsi
2.12.2010
4-Peat Oldu Yiğen
1.12.2010
Şeytanın Avukatı
Adam kazanıyor kızıyorsunuz, kaybediyor kızıyorsunuz, ne yapacak mesleği mi bıraksın? Efenim kendisi bu sefer de Mosmourinho olmuş, rakibine saygı göstermediği için hakettiğini bulmuş, sportmenliğe kin derecesinde düşmanmış, kendisinden daha zayıf gördüğü rakipleri aşşağılamaktan zevk alıyormuş, egosu tavan yapmışmış.
Şimdi 5 yemiş Mourinho suratını görmek benim gibi bir fanboy için bile oldukça ilginç bir deneyim. Zira 3-0'a kadar hala Mourinho'nun birşeyler planlıyor olabileceğine inanmış kadar benimsedim bu adamın futbol fikrini ve tarzını ama 5-0'dan sonra o surattaki ifadeyi bir daha hiç görmeyeceğimize eminim, nitekim hırsını keşke bir sonraki maç yarın olsa diyerek ortaya koymuş bir adam.
Rakibe saygı göstermedi, Nou Camp'da kazanınca hopladı zıpladı deniyor. Arkadaş saygı duymadığın bir rakibi yendiğin için hoplayıp zıplar mı insan Allah aşkına? Mersin İdman Yurdu'nu yendi değil mi herif orda? Böyle mantıksız bir itham olabilir mi?
Kendisinden zayıf gördüklerini aşağılamaktan haz duyuyormuş. Arsene Wenger mesela kendisinden zayıf bir adam kesinlikle ve "neden 5 yıldır kupa kazanamadıklarını taraftarlara açıklaması gerekiyor" diyerek çok fena aşşağıladı kendisini. Yine kendisinden çok zayıf bir karakter olan Capello'ya "Futbolculara sadece bağırarak etki edemezsiniz, hele ki İngiltere'deki gibi birbirinden büyük egoya sahip oyuncular varken, onlarla tek tek ilgilenmelisiniz. Burda Real tesislerinde bile hala ondan korkan insanlar var" diyerek Don Fabio'yu yerin dibine sokmuş?
Yani forumlarda, sözlüklerde bloglarda Fm'de Kartalsporla CL şampiyonu oldum diye yaşadığınız ego patlamalarını bilmesek zannedeceğiz ki çok mülayim insanlarsınız. Adam 10 senelik teknik adamlık kariyerinde 17 tane kupa kazanmış, 2 defa alabileceği ne kadar kupa varsa almış bir adam egeo yapmasın, Kasımpaşa'ya Barcelona gibi top oynatıyorum deyip gelenden gidenden 5 yiyen Yılmaz Vural yapsın egoyu değil mi?
Haydi anlık duygularla konuşan ergen Katalanları anlıyorum da, spor yazarlarının bu seviyede bu adama düşman olmalarını kabul etmem mümkün değil. Özellikle Dağhan Irak isimli akadaşın kendisine sataşırken yaşadığı hazzı kınıyorum, destur demeden Jose Reyiz'in adını ağzına alanı MHP 40. yılında 40 defa kırbaçlar :)
Yeni Başlayanlar İçin Muhasebe #1: Zarardan Kar
30.11.2010
Seneye görüşelim
29.11.2010
Kimin Hatası?
Ben Cana'nın stoperde Servet'den daha iyi bir tarafını göremiyorum, biri de bana anlatsın karşılaştırmalı yahu..
Barış-Servet değişikliğinin sonucunda Guti'nin serbest oynamaya teşvik(!) edilmesi, maçın kadroları açıklanırken Beşiktaş'ın gerçek tek hücumcusunun Holosko olduğunu gördükten sonra o bölgeye stoperden devşirme sağ bek koyulması bile Hagi'nin daha çok ekmek yemesi gerektiğini, ancak o ekmeğin Türkiye'de olmaması gerektiği giderek belirginleştiriyor...
Maçı kesinlikle Beşiktaş kazanmadı. Çünkü Beşiktaş dün çok ama çok kötü bir top oynadı. Yazık, çok üzülüyorum. Maçın skoru kesinlikle bu olmamalı idi.
Bakmayın etrafta Beişktaş'ı övecek çok adam olacaktır, ama maalesef gerçek bu değil. Ne kadar teknik direktörü eleştirsek de GS'nın iki topu kaleye girseydi herkes Hagi'i övecekti, bunu da biliyorum.
Ersan'ın daha pişmesi gerekiyormuş, büyük maçlarda belli oluyor tabii bu durum.
Cenk'in, zaman geçirmek için yere yatma bahanesi ile koluna çarpan topun kaleye girmesi de umarım herkese ders olur...
Tabata'nın bu takımdaki işi nedir, birisi bana anlatsın...
Aurelio'u çok beğendim, sanki 3. stoper gibi oynadı.
Bak yine sinirlendim, sen Baros'u oyuna alırken bu adama top atabilecek takımdaki 2 kişiden birisi olan Elano'yu neden taça attın ki?
Neill'e saygılar, Nobre'nin kartını engellemek istemesi çok hoş bir davranış idi... Ama sanırım Nobre'ye daha önceki pozisyonlardan pusuyu kuran hakem affetmedi...
Guti neden penaltı atıyor ki?
24.11.2010
Akatlar'a Nasıl Gidiyoruz Abi?
Gerek Iverson'ın ülkeye gelişi, gerek artık Akatlar'ı görmem gerektiği hissine kapılmam ve en çok da Beşiktaş'ın bizimle oynaması beni bu maça gitmeye iten faktörler. Çağrı isimli, Beşiktaşlı arkadaşımla bu maça ailelerimizin ortak girdiği dananın kesiminde karar verdik. Hemen ertesi gün İstanbul'a akraba ziyaretine giderken, Kanyon Biletix'ten aldım 40 TL'lik biletleri. En ucuz biletler 30 TL'ydi ve onlar bitmişti, biz de 40 TL'lik biletlerden aldık. Salona girdiğimizde ise gördüğümüz görüntü şoka uğramamıza yetti. Futbolda bileti alırsın ve tribüne girip istediğin yere oturursun. Ama basketbolda genelde böyle değildir bu, özellikle de küçük salonlarda. Biletimizde yazan yere oturmak istedik başta ama imkansız. Maçtan 25 dakika önce salona girmemizin çok yanlış bir karar olduğunu farkettik çünkü 3.500 kişilik salonda yaklaşık 5.000 kişi vardı. Hani erkenden gelsek ve 150 TL'lik yer olan bench arkasına otursak kimse bir şey demeyecek gibi bir ortam. Herkes her yerde. Biz de biletimizle hiç alakalı olmayan bir yere sıkıştık. Protokol karşısı, 2. kat...
Gelin maçtan 3 saat öncesine dönelim. Kadıköy'de Beşiktaş vapurunu bekliyoruz. İlk olarak Beşiktaş formalı bir çocuk gördük ve yanındaki ürünsüz diğer çocuk yanımıza gelip (Çağrı'da Beşiktaş atkısı vardı) "Usta ben Galatasaraylıyım da, bu Akatlar'a nasıl gidiyoruz?" dedi. Çağrı'nın ilk söylediği ise "Arkadaş da Fenerbahçeli." oldu. Neden öyle dedin Çağrı, neden? Ben ki, fişlenmemek için aldığımdan beri sadece 1 kez çıkardığım Fenerbahçe bilekliğimi (1 yıl oldu aldığım ve çıkardığım tek gün yine bir Beşiktaş maçına gittiğim gündü, geçen sene İnönü, Beşiktaş-Sivasspor) çıkarmıştım sabah evden çıkarken. Ondan sonra "Biz de bilmiyoruz vallahi." geldi. Beşiktaş'a geçtik, herkes birbirine Akatlar'ın nerede olduğunu soruyor. Iverson'dan önce kimse gitmiyordu ki Akatlar'a. Bunun somut kanıtını Beşiktaş'ta buram buram hissediyor, hatta canlı tanık olarak görüyordunuz. Bundan önceki 3 yıl, seyirci ortalaması 50 falandı Akatlar'ın.
Burada bir parantez açalım ve Beşiktaş'ta durakta Akmerkez'e giden bir otobüs beklerken yaşadıklarımızı anlatalım. Hani böyle maça giderken görülen kirli sakallı, şişman ve uzun boylu abiler tehlikeli gelir ya hep size. Hele de muhabbete girersiniz ve karşıdakinden "Benim biletim yok." sesini duyarsınız. İyice tırsıp uzaklaşmak istersiniz oradan. Öyle bir abi bize salona nasıl gideceğimizi sordu. Yok yok, gülmekten anlatamıyorum ben, aynen diyalogları yazayım.
Abi: Selam gençler, ya benim biletim yok. Salona nasıl gidiyoruz?
Çağrı: Abi biz de bilmiyoruz, sora sora gideceğiz işte?
A: Ya ben aslında Beşiktaşlı değilim ama Iverson gelmiş, görelim dedik. Galatasaraylı'yım ben, Fenerbahçe düşmanıyım. Zaten bizim tribünün %80'i Beşiktaşlı'dır.
Biz: Eheheh, meheheh.
A: Nerelisiniz siz?
Ç: Kocaeli abi.
A: Kocaelililer sağlam tribün yapar. Bir besteleri var; "Körfez'im, işte bak, Hodri Meydan her zamanki yerinde". (Bu arada doğrusu; "Körfez'im, bak işte, Hodri Meydan her zamanki yerinde" olacak.)
Ç: Evet abi.
A: Hmm, grupta lider biziz ama.
(Çağrı burada abinin Elazığlı olduğunu anlıyor. TFF 2. Lig Kırmızı Grup'ta Elazığspor 1. sırada. Bense hiç sevmem Kocaelispor'u laf arasında.)
Ç: Haftaya bize geliyorsunuz abi.
(Ben nezaketen araya girip "Gel ağırlayalım abi." dedim burada, eheh.)
A: Ben de Elazığ'da olacağım, tüh.
Biz: Tüh.
Biz: Neyse abi biz kaçalım.
A: Haydi görüşmek üzere.
Sonra bindiğimiz otobüste gördük abiyi. Sonra maçtan sonra tekrar Beşiktaş'a döndük ve semtte gördük. Beşiktaş'ta yemek falan yedik. 1 saat geçirdik. Vapurla karşıya geçtik. Kadıköy'de yürürken bakkalın içinde yine aynı abiyi gördük. Şaka gibiydi. Yaşamanız lazım.
Biraz da salondan bahsederek bitireyim. Akatlar çok güzel bir salon. Küçük salonları her zaman sevmişimdir. Sırf bu yüzden Fenerbahçe Kadın Basketbol takımının Ataşehir'deki salon bitince Caferağa'dan ayrılmasını istemiyorum. Akatlar'daki atmosfer muazzam. Çok gürültülü bir maç yaşadık. Rakibi çok iyi baskı altına alıyorlar. Rakip çok kaliteli olduğu için bu baskıya bu sonuç anca. Üstelik Fenerbahçe'nin çok nadir galibiyetle çıktığı bir deplasmandır Akatlar. Iverson'a ilgi büyüktü. İlginin büyük olduğu kadar, Iverson'ın basketbol oynama niyeti düşüktü. Oynamadı demeyelim de oynayamadı diyelim. Ömer Onan çok iyi kilitledi onu, ondan ziyade uzun bir süre sonra yeni yeni basketbol oynuyor. Dolayısıyla form durumu, kondisyonu falan çok alt seviyede. Zamanla iyileşecektir Ivy. Ancak Beşiktaş taraftarının her maçı böyle doldurması gerek takımlarının başarılı olabilmesi için. Kötü bir kadronuz da olsa şu seyirci önünde maç kaybetmeniz çok zor gerçekten. Ancak seyirci de haddini bilecek ve 40 dakika boyunca rakibe küfretmeyecek. Bu bir derbi nihayetinde ve küfrü tabii ki anlarım. Bütün Beşiktaş seyircisine de mal etmiyorum bu olayı. Sadece protokol karşısındaki tribüne göre sağ pota arkasında kalan az sayıda Beşiktaş taraftarının amacı tamamen olay çıkartmaktı. Tamamen kendi egolarını tatmin ettiler. Basketboldan zerre anlamadıklarına ve işlerinin güçlerinin Fenerbahçe ile olduklarına eminim. Her tribünde var böyle azınlık ve açıkçası spor, onlar olmadan çok daha güzel.
İmkanı olan her basketbolsever Akatlar'ı görmeli.Maç girişinde arama yapılmasa da (Evet bozuk parayla girdim içeri.), herkes istediği her yere oturabilse de, maç çıkışında orta çıkıştaki kapıların açılmaması dolayısıyla turnikelerden geçtikten sonra geri dönemeyip, kapıların da kilitli olmasından dolayı bir 8-9 kişi, küçücük bölgede bir 10 dakika hapis kalsak da (2 de yabancı vardı yanımızda, hayır yabancılar ülkesine gidip ülkemizi kötüleyecekler geyiğine girmeyeceğim) Akatlar güzel salon. Ama her maç böyle dolduğunda güzel, 10 kişiyle değil...
Sen Kraldın be Abi
Herkes bir Bohemian veyahut Show Must Go On ile hatırlar ama bence bu adamı anlatan şarkı şudur:
http://fizy.com/#s/1lv0ff
Klibi için de :
http://www.youtube.com/watch?v=gjrQjA9DFEo&feature=related
22.11.2010
İngiltere
Stada gitmek metroyla 1 saatimizi falan aldı. Wembley'in devasalığını anlatmak için sanırım şunu söylemek yeterli olacaktır: Stadın içinde yürüyen merdiven var! 85 bin kişilik stad tamamen doluydu. Bu haliyle stad gayet keyifliydi ancak 75. dakikada skorun 2-0 olmasıyla insanlar yavaş yavaş çıkmaya başladılar ve Crouch'un golü geldiğinde stadın yarısı boşalmıştı ve kırmızı koltukları görmek pek de keyifli olmadı.
Capello, hiç ismini duymadığım oyunculara yer verdi. Maç sonrasında da, "her zaman bana 'gençlere şans ver' diyordunuz, şimdi de gelip skoru soruyorsunuz" dedi. Eyvallah da Arsenal'in yedek sağ bekini ilk 11 çıkarmanın, ikinci lig topçusunu oynatmanın mantığı nedir ki?
Fransa tarafında Gourcuff - Nasri ikilisi orta sahayı domine ettiler, çok iyi top çevirdiler. Maçın anahtarı da bu oldu. Staddan dönüş sıkıntılıydı. 85 bin kişi tek bir metro istasyonu ile evlerine dönmeye çalışınca, metroya ancak maçın bitiminden 1 saat sonra binebildim.
Cumartesi günü bir başka büyük deneyim vardı. Arsenal - Tottenham derbisinde 3D pubdaydım. Bu sene sürekli comebackler yapan Tottenham 2-0'dan maçı çevirip 17 yıl sonra Highbury/Emirates'de kazandı.
Sky, 3D için ayrı kameralar haliyle ayrı prodüksiyon kullanıyor. Pilot çekimde fazla birşey anlaşılmasa da zemin çekimleri inanılmaz. Zaten o yüzden sürekli zemin çekimi kullandılar. Avatar'ı maç olarak izlediğinizi düşünün. Barın çoğunluğu Tottenhamlıydı. 12.45'de Guiness eşliğinde keyifli oldu. Bale insan değil. 14.45'de maç bitti, maç keyfimizi aldık, şehrin diğer eğlencelerinin keyfini çıkardık. Güzel oldu
20.11.2010
Fatura
16.11.2010
Neslihan Darnel
İlk dördün içersinde 4 büyüklerin olmadığı bir lig fazlasıyla rekabetçi olsa da bir türlü henüz bu sezon futbol havasına giremedim. Bunda gittiğim Fener maçlarında sadece bir galibiyet almamızın da etkisi vardır sanırım. Birkaç saat sonra İngiltere'ye uçuyorum. Kalacağım 5 günde planlarım arasında 3D pub'da İngiltere - Fransa maçını izlemek, Wembley'i tavaf etmek ve QPR'ın haftasonu maçına gitmek var. O zaman işte futbol iştahım yeniden kabarır sanırım.
Şimdilik basketbol ve voleybol bana yetiyor. Fener Euroleague'de dörtte dört gidiyor ve Avrupa maçları evime 5 dakika mesafede oynanıyor. Kadınlarda Diana Taurasi önderliğinde takım son sürat gidiyor. Kadınlar voleybolda bu sene geçen seneden belki daha bile iyiyiz.
Sabah TRT'de Fener'in erkekler voleybol maçı vardı. Pek yavan geldi. Sanırım bizim memlekette kadınlarınkinden daha az erkeklere ilgi gösterilen yegane spor voleyboldur.
İngiltere anılarıyla gelecek hafta görüşürüz.
15.11.2010
2000 Sendromu
11.11.2010
Blog Dünyası
-Aceto Balsamico: Blog dünyasına kick-start vermesi ile zaten duruşu ayrı bir yerde. Son zamanlarda İtalya ağırlıklı yazıyor.
-Flying Dutchman: Sadece Benelüks tarafından haber verdiğini zannedenler çok yanılıyor. Ama 2010-2011 sezonunda, ekipten beklenen hızlı atakları göremiyoruz, biraz boşvermişlik mi var acaba?
-Noat Samisa: Bu blogun, detaylı maç analizleri çok başarılı. İnsanın maç izlerken aklının köşesinden geçenleri, onun yazıya dökebilmesi ve cesur fikirleri de ortaya atabilmesini çok takdir ediyorum.
-Borges: Alman futbolunun tescilli blogu. Şaka bir yana bu ligde öğrenmek istediğinizden çok daha fazlası burada her daim mevcut, eski hızını da koruyor üstelik. Bayern efsanelerine ise çok düşkün...
-Pennearabiata: Eski tadı yok maalesef. Bu sezona yavaş başlayanlardan.
-Griffin Bulvarı: Basketbol ağırlıklı olmasına rağmen her türlü spor alanında güzel enstantaneler yakalayan bir blog daha. Nedense bu tür blogları daha çok tutuyorum.
-Salsa Basket: Türkiye ligi ve Euroleague için biçilmiş kaftan. Ama blogun arka planını değiştirseler daha rahat okunacak..
-Konyalı Portlandlilar: NBA ile ilgili çok ama çok başarılı bir blog idi .Ancak NBA'in bu sezon açılışından sonra sanki analizler azaldı gibi. Ben kendilerini takibe devam ediyorum, ama Allah aşkına verdiğiniz bahislerden bazıları da tutsun yahu...
-Çağlar Yıldız: Son zamanlarda yakaladığım bir blog. Her türlü güzel konuya da temas eden (!!!!!) bir blog. Aslında biraz daha life style tarzı blogu gibi...
Favori listemde bulunanlar bu şekilde.Umarım bizim blogumuz da ileride başkalarının favorilerinde yerini alır...
Yeterince Kasap Yok Mu?
FB'nin ara transferde ilgilendiğini duyar duymaz tepkimi koymak istedim. Sadece yukarıdaki kasıtlı hareketi bile, FB gibi büyük bir kulübün bu futbolcu kılığındaki kasabı transfer etmemesi için yeterli olmalıdır.
Ön liberoların oyunu diğer mevkiideki oyunculara göre sert oynamaları kabul edilebilir, ama sadece yukarıdaki değil tüm kariyeri boyunca yaptğı aşırı sert müdahaleler (Xabi alonso'yu da unutmayalım) ile namı yürümüş bu oyuncu, Türk futbolu için de yarardan çok zarar getirecektir.
Adamın lakabı bile "Kung-fu" yahu....
9.11.2010
Organizasyon Yeteneği
NBA tarihinde MVP olmuş bir oyuncu ilk defa yurt dışında oynuyor. Bu bile transferin büyüklüğünün kanıtıdır da şu fotoğrafı verdirecek kadar de-organizasyonsuzluk da bize özgü.
Bunları Iverson'ın imza töreninin hemen akabinde yazıyorum. NBA tarihinin en çok sayı atmış 17. oyuncusunun sözlerini tam olarak çevirecek bir çevirmen bile getirmekten aciz bu yönetim organizasyon adı altında ne yaptı? Iverson'ı 3 tane çocukla ikiye iki maç yaptırdı. Yok artık lebron ceyms!
*Allen Iverson kılığında yurda sahte Rolex sokmaya çalışan Nijeryalı kaçakçı, Atatürk Havalimanı'nda yakayı eleverdi...(zaytung)
8.11.2010
72 galibiyet mi?
Şimdi Yorumlar
-Servet oyunu ciddiye alsa acaba Trabzon galip gelebilir miydi? Hiç zannetmiyorum
-Şu bir gerçek ki Hagi takımı, Lucescu ve M.Denizli tarzında defansa yatkın oynatıyor. Ne yapsın ancak kontraatak ile gol bulabileceğini görmüş adam..
-Arda, Baros ve Kewell sağlıklı oynadığı sürece bu taktik devam etmek zorunda.
-Servet'in acilen takım ile ilşkisi kesilmeli, belli ki olmuyor...
-Beşiktaş'ın Porto maçını yorumlarken Holosko'yu pas geçmişim...
-Bugün beşitaş Kasımpaşa'yı yenemeyecek gibi geliyor, umarım gelip geçici bir buhran anında yazıyorumdur...
-Fenerbahçe, ciddi rakiplere karşı böyle etkili oldu mu ligde tutulmaz gibi...
-Bursa için şunu diliyorum: Tüm yabancılarını göndersinler..
-Torres için Chelsea'nin kabusu diyebilir miyiz. Chucky Torres
-Edgar Davids kramponları tekrar asmış.. Yeter artık be abi kaç oldu bu emeklilik işi...
-PSG Marsilya maçını seyrettim, dişe diş bir maçtı. Mevlüt yine çaktı golünü...
-Bu arada Kezman'ın da kontratı fesih edilmiş durumda...
6.11.2010
Remember, Remember, The Sixth of November
Bugün 6 Kasım 2010. Bundan 8 yıl önce, Galatasaray maçı başladığında annem, 7 yaşındaki kardeşimle komşudaydı. Ben babamla oturma odasında televizyon izliyordum. İlk yarı bittiğinde TRT'nin teletext'ine bakmıştık. 2-0 önde kapamıştık devreyi. Babam şaşırmıştı, "Hayret yeniyoruz, hem de 2-0. 2. yarı atarlar, berabere biter." demişti. Hep karamsardı zaten babam, ya da kendince totem yapıyordu.
Bugün 6 Kasım 2010. Bundan 8 yıl önce, 2. yarı babamın adrenalinin yükselmesiyle 10 dakikada bir teletext'e bakar olmuştuk. Skor sürekli artıyordu. 3, 4, 5, 6. "Olamaz" dedi babam, "Böyle bir şeyin olacağına ihtimal vermiyorum. Teletext bozulmuştur." dedi. Der demez silahlar patladı. Olmuştu, ezeli rakiplerden biri diğerine 6 tane atmıştı ve ben o tarihi maçı canlı izleyememiştim.
Bugün 6 Kasım 2010. Bundan 8 yıl önce, Çağla Şikel, Şenol İpek'e "Tostumu yedim, odamda bekliyorum" diye bir sms yollamıştı. Moda olmuştu o sms. Galatasaray taraftarı, derbi öncesi son maçlarında "Tostunuzu yiyin, 6 Kasım'da geliyoruz." pankartı açmışlardı. 6 Kasım'da golleri Tuncay, Ortega, Serhat(2), Ceyhun ve Ümit Özat attılar. Bir sonraki maç Fenerbahçe tribünlerinde açılan pankart; "Tuncay Ortega SerhaT Ceyhun Umit, anladın sen onu anladın!" idi.
Bugün 6 Kasım 2010. Bundan 8 yıl önce, 1 gün sonra en akılda kalan gazete manşetleri "Tarih yazar Fener bozar", "6 Kasım 6 Gol", "Acımasız Fener", Fener rütbe söktü", "Tarih bunu da yazar, 6-0!", "Fener 6 attı, üstü kaldı", "Kadıköy Tarih Dersanesi", "Kadıköy'de iftar vakti", "Derbikatör Lorant" ve "Fener yarım düzine attı"ydı.
Bugün 6 Kasım 2010. Unutma, unutturma.
5.11.2010
Dayanamıyorum Artık
V for ??
Haaaa Kasım ayının 5'i geldi ya hatırladım ben seni...
Zamansızlığını, görselliğini ve oyunculuklarını beğendiğim bir film olmasına rağmen, bu filmin tam ne anlattığını anlayamadım bugüne kadar...
V gibi dövüş sanatlarında Neo kadar ilerleyip, başbakanları harcayıp parlamentoyu mu patlatalım, yoksa wingmen'imizi eğitmek için hapishaneye kapatıp işkence mi edelim?
Ersan ve Dadaşlar
4.11.2010
Vukuundan Beter
3.11.2010
Rüzgarın Oğlu
1.11.2010
Topun Ağzı
Üstad, Rizespor ve Antalyaspor'dan sonra üçüncü uzun soluklu projesinde de, istikrar kavramının öne çıktığı/çıkması gereken noktadan hüsrana doğru bir serbest düşüş yaşıyor.
Birincisi bir anlık gaflet, ikincisi kademeli bir iniş ile sonlanmıştı. Şimdi üçüncüsü, Vural'ın hafızalara nakşolunmuş o meşhur sekansına benzer bir yuvarlanış şeklinde vuku buluyor adeta.
Geçen sezon, öyle müthiş bir performans gösteremese de, zaman zaman oldukça yükselen bir ivme, büyüklerden koparılan puanlar ve gelecek vaadeden futbolu ile dikkat çeken Kasımpaşa; bu sezonun ilk 10 haftası itibariyle semere namına sadece iki beraberlik alabilirken, 7 golle ligin en az gol atan 3 takımından biri ve kalesinde gördüğü 28 golle ligin en fazla gol yiyen takımı.
Atılan-yenilen gol istatistikleri, taktik tahtası ile yeşil saha arasındaki uygulama farkı azaldıkça maç kazanan, arttıkça hüsran yaşayabilen Vural için çok önemli veriler değil elbet. Ama 10 maçta "hiç" galibiyet, kariyerini "maç planı" üzerine bina etmiş Vural için kabus tabirini şükür kılacak bir netice.
İstikrar alerjisinden muzdarip Vural'ı haftaya Beşiktaş sınavı bekliyor. Bir şekilde atlatabilirse arkasından gelecek Sivasspor, Gençlerbirliği ve Konyaspor triosu kağıt üzerinde kolay, ama aynı kağıdın dibine Vural'ın geçmişi not düşülecek olursa sırat köprüsü.
Daha Çok Hata Yapacak
31.10.2010
Semih'in Celtics'e Katkısı
Madem Youtube resmi olarak açıldı, hemen bir video ile bunu kutlayalım. Sezon başladığından beri henüz eşofmanlarını çıkarmak nasip olmayan Semih Erden'in takım içindeki görevi anlaşılan, itilip kakılarak takım arkadaşlarını motive etmek.
27.10.2010
Barcelona olmadan adam çarpmaya kalkmak ...
1.cisi Attacking Full back olayı zaten kısıtlı ülkemizde ve bunun belki de en önemli temsilcisi olmasını beklediğim İsmail'e ne hikmetse kimse güvenmiyor. Her gelen çocuğu oturtup günü kurtarma peşinde artık bu İbrahim ne yapıyorsa antrenmanlarda. Neyse sonuç itibariyle zaten sistemin ana gereksiniminden yoksunuz biz. Beklerimiz kötü. Oyuna genişlik katıyorlar ama bitiremiyorlar. Zaten bir maçta kaç orta fırsatı bulabilirsiniz ki? Biz buluyoruz ama isabet oranımız çok düşük. Buraya bir eksi ile başladık.
2.si 2 stoperden en az birinin Libero özellikleri ya da commending Center Back denen tarzda olmaları gerekiyor. Buna uygun elimizdeki tek stoper Ferrari'nin adam kovalamaktan artık kasları tutmuyor. Zaten yavaş ve set savunma adamı rolü ona daha uygun. Dolayısıyla iki tane düz stoperle oynayınca takımın açıkları daha net bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Burdan da hanemize bir eksi yazıyoruz.
Geldik orta sahaya. Kesinlikle en güçlü olduğumuz bölge zira Necip, Onur ve Ernst oyunu 2 yönlü oynayabilirken sadece savunmada Fink+Aurelio ve sadece hücumda Guti+Yusuf gereken derinliği sağlayabilirler. Şimdi Barca şablonuna baktığımızda Sergi Busquets'in dikine yer değiştirip hücuma destek verebildiğini hatta zaman zaman şık asistler yaptığını gerektiğinde savunmayı 3 lediğini görüyoruz. Bizde bu profile uygun adam aslında Aurelio ama yaşı ve sakatlık geçmişi itibariyle hücum yönünde beklenenden uzak, doğru olan burda Ernst'i kullanıp onun hücum ve top kullanma özelliklerinden faydalanmak gibi. Xavi'nin rolünü zaten Guti üstlenmeye çalışıyor. Pozisyon alma ve parselasyon konusunda takımdan 15 gömlek üstün olması ile az koşarak bazı şeyleri yapabiliyor. Gelelim Iniesta rolüne burda ki zaaf zaten sistemin işlerliğinin 2 kilit noktasından biri. Burda bir türlü istikrarı sağlayamadığımız ortada. Antalya maçında 2 asist yapan o süreçte neredeyse her maç araya bir top atan Ernst'in 4 maçlık yenilgi periyodunda kreatif olarak ortaya hiçbirşey koyamadığını görüyoruz. Sonuç orta sahada sağa sola yapılan 3 pastan sonra stoperlerden birinin yaldır yaldır hücuma çıkması yada topu saçma sapan biryere şişirmesi oluyor. Sezon başındaki savım aynen geçerli "Bjk Guti-Ernst ve Necip'in sağlıklı olarak oynadığı hiçbir maçı kaybetmez". Zira Barca sistemine en uygun orta 3lümüz bu ekip. Eğer bu arkadaşlar oynayacaksa buraya bir artı vermek gerek.
Sol kanatta sorunumuz yok Q7 oraya gerekli işlerliği kazandırıyor ama sağ kanatta aynı şeyi söylemek zor. Schuster çok denedi Holosko, Nihat, Tabata, Hilbert hatta Nobre'yi bile denedi ama olmuyor. O zaman sağ bek ve stoperin ardından yapılacak 3. transfer bu noktaya olmalı ve burdaki şişkinlik derhal azaltılıp yabancı sıkıntısı sona erdirilmeli. Bu durumda yarım işlerlikten buraya bir yarım artı veriyoruzki Q7 olmadığında çifte eksi yazabiliriz.
Forvette zaten 2 alternatif var Bobo ve Tekke. Tekke düzeldiğinde iyi bir alternatif olabileceğini gösterdi. Bobo zaten gol krallığında iyi gidiyor. Buraya bir artı verebiliriz.