İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

27.03.2010

Başarı Etiği



Fatih Akyel, şike soruşturması kapsamında tutuklanınca öğrendim ben, Tepecikspor'da oynuyormuş.

Tepecikpsor, 9 takımlı 2. Lig 2. Klasman grubunda 8. sırada. Bulunduğu ligin kademesi, Süper Lig'e 1 numarasını verip aşağıya doğru devam edersek 4.
Fatih Akyel ise malum, eski milli futbolcu; UEFA Kupası ve Avrupa Süper Kupası'nı kazanan Galatasaray'ın ve 2002 Dünya Kupası'nda 3. olan milli takımın bankolarından idi. 2000'li yılların başında pek kısa bir Avrupa seferi ve hemen arkasından yurda dönüş, Fenerbahçe'ye imza atıp bir türlü Fenerbahçeli olamama... Sonrası tepetaklak..

Futbol dünyası bu türden hikayelerle dolu. Bir çırpıda akla gelenler; Tarık Daşgün, Berkant Göktan, Elvir Baliç, Okan Koç, Okan Yılmaz, Zafer Biryol... Hemen hepsinin futbol kariyerinde bir kırılma noktası var. Giriş örneğimizden yola çıkarsak, Fatih Akyel'in tatil havasında geçen Mallorca seferi ve dönüşünde, fena da oynamamasına rağmen Fenerbahçe'de kendini kabul ettirememesi mesela. Bu noktadan sonrası ayrı bir analiz konusu zaten.


Aklıma bir kaç hafta önce okuduğum bir Alper Görmüş yazısını getiriyor; ilgili kısımları aşağıya kopyalıyorum:
"Dikkat ediyor musunuz, “başarı, başarmak” gibi kelimeler akla otomatik olarak iş hayatını ya da onunla bağlantılı başka rekabet alanlarını getiriyor. Birinin “başarılı” olduğundan söz ettiğimizde, aklımıza mesela o kişinin çocuklarıyla ilişkisindeki başarı gelmiyor. Zaten etrafımız çocuklarıyla ilişkisini başaramamış “başarılı” erkekler ve kadınlarla dolu değil mi?

Yine soracağım: Dikkat ediyor musunuz, eskiden, işini kaybeden birinin birincil endişesi, bu dönemin ne kadar süreceği ve bu süre boyunca nasıl geçineceği olurdu. Oysa şu son 15-20 yılda işin kaybedilmesi, insanlara bir tür “aşağılanma”, varoluşuna bir saldırı gibi görünmeye başladı... Bu yeni ruh hali, hiç kuşkusuz “hep kazanmayı” va’zeden başarı etiğinin bir türevi...

Bu etiğin sonuçları, yönetici konumundakiler ya da toplumda daha yüksek mertebede görülen pozisyon sahiplerinde daha berrak görülebilir. Eskiden bu kategoriden kişiler işlerini kaybettiklerinde çoğunlukla insanlıklarını kazanırlardı (tabii geçici bir süre için); iş hayatındaki canavarlıklarının çok da anlamlı olmadığına dair belli belirsiz bir hissiyat geliştirirler, sakinleşirlerdi (tabii yeni bir yönetici konum elde edene kadar).

Artık öyle olmuyor. İnsanlar iş kaybını ya da iş hayatında “mağlubiyet” sayılan her şeyi varoluşunun inkârı gibi, adeta bir yokoluş gibi algılıyor..."

Hiç yorum yok: