İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

12.06.2010

Gol sesi çıkmadı!

-Sabah NBA Finali 4. maçı vardı, son çeyrek Nate ve Glen'e yenildi Lakers, seri 2-2 oldu (2-2 mi?) ve bir hüzünle yatağa girdim. Kalktığımda saat 16.30'du dolayısıyla izlemeyi çok istediğim açılış gösterisini kaçırmıştım. Uydudan yine şifreye girecek denildi TRT için. Internetten biss şifrelerini buldum ve yatmadan girdim şifreleri. Kalktığımda TRT açıktı, rahatladım. Maçın ilk düdüğüne kadar da kapanmadı ancak maçın ilk düdüğünden sonra vuvuzela sesleriyle beraber gelen "tırinkturunk" sesiyle ekranın görüntüsü gidince kahroldum. Bari kapatacaksınız, maçtan 10 dakika önce kapatın da heyecanlandırmayın adamı. Bizim biss şifreleri de yalan oldu tabii. İlk yarı boyunca uğraşmama rağmen halledemedim. Halbuse bu işleri de iyi yapabilen biriyim. La Liga için NTV'yi, Şampiyonlar Ligi için Star'ı ve Euro 2008 için ATV'yi kırmıştım. Hani bu tip şeyler illegal tabii ama öyle bir sansür zihniyeti var ki ülkede, bunları yapmak, böyle uluorta, hava atıyormuş gibi konuşmak çok normalmiş gibi geliyor. Neyse ilk yarıyı kaçırdık. Devre arası ve 2. yarının ilk 20 dakikası da "Ben 1 ay ne yapacağım? Nerede izleyeceğim? Kahveye mi gitsem? Ne yapsam?" derken "Tivibu" denen olay geldi aklıma. Bu vesileyle üye oldum ve daha önce neden üye olmadığıma pişman oldum. 70. dakikadan itibaren izlemeye başladık karşılaşmayı.

-Turnuvanın ilk golünü kaçırdım tabii. Tshabalala köşeden iyi vurmuş. Tabii izleyemediğim kısımlara değineyim biraz okuduğum ve özetlerden anladığım kadarıyla. Gio önderliğinde Meksika daha etkiliymiş az biraz. Yine de Parreira'nın alan savunmasını ve kaleci Khune'yi geçememişler. 2. yarı ise kontratakla golü bulduktan sonra Güney Afrika, benim izlediğim kısımlarda oyunun kontrolünü ele almış gözüktü ve 70-80 arasında 2'de net gol pozisyonundan yararlanamadı Modise ile. Meksika hiç bir şey üretemediği dakikalarda Güney Afrika savunmasının maçtaki tek hatasıyla golü bulduğu. Guardado'nun açtığı güzel ortada Marquez'in yapması gereken son şeydi kaleye vurmak. Kaleci Khune açıyı iyi kapatmıştı ve Marquez'in yanında iki takım arkadaşı vardı. İstediği gibi de vuramadı zaten Barcelona'lı oyuncu ve gol de bu yüzden oldu. Sonrası ise Khune'nin tam sahayı geçen pasında Mphela'nın topu direğe vurması son dakikada.

-İkinci maç ise Fransa ile Uruguay arasındaydı. 2002'de de karşı karşıya gelmişti bu iki takım, o maçta 0-0 bitmişti. Zaten diğer iki maçlarının da biri berabere bitti, birini de Fransa 1-0 kazandı kendi aralarında yaptıkları. Bir de şöyle bir istatistik var, Fransa 2002'deki açılış maçında Senegal'e 1-0 kaybetti, 2006'da oynadıkları ilk maçta İsviçre ile, 2008'de oynadıkları ilk maçta ise Romanya ile 0-0 berabere kalmıştı Fransa. Euro 2008'deki futbolları inanılmaz tatsız tuzsuzdu zaten. Ancak dünkü maçta ilk yarım saat etkiliydiler. Hani ilk yarının son 15 dakikası maç yine 0-0'a bağlanacakmış gibi bir görüntü verdi ama ben Fransa'dan ümitliydim 2. yarı öncesi. Olmadı. Lodeiro'nun 63. dakikada oyuna girmesi, 66'da ilk sarı kartını, 80'de de 2. sarı kartını görmesi ve otomatikman kırmızı kart görüp oyundan atılarak bizlere Nouma'yı hatırlatması sonrası son 10 dakika büyük baskı kurdu Fransa ancak bu sefer de Uruguay savunmasını geçemedi. Uruguay orta sahasız bir oyun oynadı, forvette Forlan ne kadar iyiyse Suarez o kadar hayal kırıklığı oldu. Fransa'da ilk yarı Gourcuff'ün frikikleri etkiliydi, Diaby'nin de iyi oyunu vardı ancak Anelka geri vites niteliğinde bir oyun oynayınca gol bulamadılar. Biraz da Japon hakem Nishimura'ya değinmek istiyorum. Gerçekten çok keyifliydi onu izlemek ama bir kaç pozisyonu iyi süzemediği kanaatindeyim. Evra 2. sarı karttan kırmızı kart ile atılmalıydı. Lodeiro'nun da yaptığı 2. müdahale direk kırmızı kartlıktı. Sagna güçlü bir futbolcu olmasa ayağı kırılırdı orada. Bir de kritik anlarda penaltı pozisyonu var, Henry'nin şutunda top Uruguay'lı oyuncunun eline çarptı ancak penaltı es geçildi. "El var!" diye itiraz eden Henry'de dünyadaki bir çok futbolseverin gönlüne su serpmiştir sanırım.

-Ha ben Henry'i İrlanda maçındaki hareketiyle yargılamam. Kimse tek bir hareketiyle yargılanmaz zaten. Bugün yıllarca Henry aşığı insanlar adamdan tiksinmiş durumdalar, hayretle izliyorum. Dünkü maçtaki itirazı da haklıydı gayet tabii. Adam eliyle gol attırdı diye, açık bir şekilde el olan bir pozisyona itiraz etmeyecek mi yani? Neyse...

-İlk gün dikkatimi çeken bir kaç unsur daha vardı. Tabii başta herkesin konuştuğu vuvuzela! Açıkçası vuvuzelayı çok seviyorum. Bilen bilir, Afrika'ya her zaman sempatim vardır benim. Oradaki her güzel şeye yani. Vuvuzela da bunlardan biri. Gerçekten vuvuzeladan hoşlanmayanları anlayamıyorum. Tek eksisi her maçın tek düze olacak olması. Yani 90 dakika sürekli o ses ile geçecek. Gol de bile vuvuzela çaldı adamlar, başlıkta ona bir gönderme. Ancak ses kötü değil, aksine beni rahatlatan bir ses. Bir özgürlük çığlığı gibi bir nevi. Bir yerde okumuştum bunu. Vuvuzeladan çok Jabulaniye sinirlenmesi gerek futbolseverlerin. Jabulani, gerçekten balon bir top. Yani balon mecazi anlamda kullanılmıyor burada. Mesela ilk maçtaki son pozisyon, Khune'nin şişirdiği ve Mphela'nın kaleciyle son dakikada karşı karşıya kaldığı pozisyon. Dikkatle izleyin, top nasıl sekiyor! 2. maçta da Lloris çok rahat tutacağı topu, sektiği için elinden kaçırdı mesela. Futbolcuları dikkatle izleyin. Hepsi futbola yeni başlamış gibi tedirgin oynuyor. Çok kötü bir top bu jabulani. Kötü demişken, Türkiye katılamadı ya Dünya Kupası'na, yayınlardaki kalitesizlik bundan. Türkiye'nin şu tip organizasyonlara katılmasını en çok da bu kalite olayı için istiyorum. Mesela Milliyet Gazetesi'nin Dünya Kupası eki inanılmaz boktan. Halbuse 2002'yi hatırlıyorum da 32 sayfalık bir dergi vermişlerdi resmen. Keza TRT1! Dün maçın başında logo hadisesi yaşandı. Bir de skorbord koymayı ancak 70'te falan akıllarına getirdiler, o da okunmuyordu zaten. Spikerler iyi hazırlanmamış, 2. maç yorumcu yoktu yahu. Koskoca kanalda Ömer Üründül'den başka yorumcu olmaz mı? Çok değişik başladı Türkiye'de Dünya Kupası, zamanla gelişeceğiz umarım.

4 yorum:

pirizcinuri dedi ki...

vuvuzela nın anlamı güzel olabilir kültür özgürlük vs. ama sahadakide futbol kardeşim taraftar sesinin topa vuruş sesinin özetle futbolun sesinin içine etmesinin mantıklı bir açıklaması yok. Sırf Afrikalıların ezilmişliğinin simgesi vs diye çoğunluğun kafasını s.ken bir aletin bu kadar abartılı kullanılması açıkça futbola zarar bana göre. Afrika'ya olan sempatimin büyük ölçüde azaldığı ve gerçekten dünyadan kendilerini neden sürekli ayrık tuttuklarını anlamamı sağlayan bir eğlence şekli

Beercholic dedi ki...

çok basit bir mantık ama, bugüne kadar premier lig'de anlık tepkileri dinledik, italya'da, almanya'da ve ispanya'da önemli ataklardan sonra yükselen tezahüratları dinledik, türkiye'de "90 dakika lalalalaylaylaaaay zaldır galatazaraayyyy"ı dinledik, 1 ay da vuvuzela dinleyelim, ölmeyiz..

pirizcinuri dedi ki...

ya verdiğin örneklerle boru sesi bir mi?öbürleri futbolun olmazsa olmazı. tezahürat aaa uu sesi vs bunlar 90 dakka maç zevkini baltalıyorlar birçok insanın bu kadar insan feryat ettiğine göre var bir rahatsızlığı demekki

Beercholic dedi ki...

ya rahatsızlığı olabilir tabii..
bugün bir çok insana çok güzel gelen şeyler bile başka bir çok insana rahatsızlık veriyor..
benim sinirim biraz da "vuvuzela kaldırılsın" diyenlere..
neyse, ben seviyorum dediğim gibi, eheh :)