-Dünya Kupası'nın 4. günü herkesin büyük işler beklediği Hollanda'nın maçıyla başladı. Portakallar son yıllarda Van Basten ile oyun tarzlarını değiştirdiler. Total Futbol'dan çok garantici futbol oynamaya başladılar. Euro 2008'de gruplarda Fransa ve İtalya'yı ezmişlerdi ancak gollerin çoğu kontrataklarla gelmişti. Hani yine iyi top tutmuşlardı, verkaçlarla kale önüne iyi gelmişlerdi ama tam olarak Total Futbol denemezdi buna. Daha sonra Bert van Marwijk ile oyun sistemini iyice değiştirdi Hollanda ve bu sistemin üzerine koyarak devam etti. Dün de Robben'siz Hollanda'nın eskisi kadar pozisyon bulamadığını ve çok iyi savunma yaptığını gördük. İlk yarı Danimarka da çok iyi savunma yaptı ve az ama öz çıkıp pozisyon buldu. 2. yarı başında gelen gol Hollanda'yı çok rahatlattı, daha sonra Bendtner'in de çıkmasıyla Danimarka ileride hiç top tutamadı, oyun orta saha mücadelesine döndü. O dakikadan sonra futbolseverlerin uykusunu açan, futbolseverleri tek heyecanlandıran isim Elia idi. Elia çok iyi sinyaller verdi Hollanda'nın turnuvadaki akıbeti açısından. Direkten dönen topunu Kuyt tamamladı ve 2-0 yaptı. Hollanda kazandı ama ilk maç itibariyle tat vermedi. Elia ilk 11'de başlarsa aynı performansı sergiler mi emin değilim ama bence böyle oyuna sonradan girip takıma yeni bir hava katması daha iyi olur. Robben de dönünce Hollanda çok daha güçlü bir takım olacaktır.
-İkinci maça fazla değinmek istemiyorum zira şu an hatırlamıyorum bile.
-Hatırladım, hatırlamaz olaydım: Japonya-Kamerun. Cezayir-Slovenya maçından bile kötü maçtı kabul edelim. Japonya kalecisi Kawashima iyiydi. 85 dakika orta saha mücadelesi şeklinde geçti. Arada Matsui'nin ortası, Kamerun'un savunma hatası ve arka direkte boş kalan Honda'nın golü var. Ondan sonraki ilk pozisyon da 90. dakikada Mbia'nın uzaktan şutunun üst direkte patlaması oldu herhalde. Hamidou'nun bir kez daha maç içerisinde kolay bir topu elinden kaçırması güldürürken, Tansu Polatkan'ın ruhsuz anlatımı tam manasıyla uyuttu efendim.
-21.30 maçı yoğun yağmur yağışı altında başladı. Yine günün diğer 2 karşılaşması gibi ilk yarısı neredeyse pozisyonsuz geçti ancak mücadele gücü üst düzey olduğu için ekran başındaki futbolseverleri diğer maçlara oranla memnun etmiştir diye düşünüyorum, en azından ben memnundum ilk yarı sonunda. Tabii bu Paraguay'ın ilk yarıyı 1-0 önde kapatmasından dolayı da olabilir. Alcaraz'ın duran topta araya kafasını sokmasıyla geldi gol. 2. yarı Vera ile önemli bir pozisyon daha yakaladı Paraguay ancak Vera kaleye yakın bir noktadan yaptığı vuruşta başarısız oldu. Daha sonra köşe vuruşunda kaleci Villar hatalı çıkarak bizlere Murat Şahin'i hatırlattı. Arka direkte De Rossi dokundu ve durumu 1-1 yaptı. Bu dakikadan sonra yine orta saha mücadelesine döndü maç. Son 10 dakika Paraguay çok yoruldu ve oyundan düşmeye başladı. İtalya solda Pepe, sağda Camoranesi ile yüklendi, Di Natale hamlesinden umduklarını bulamadılar ve maç 1-1 sona erdi. Ha bir de, bu maçı yazıp Levent Özçelik'ten bahsetmemek olmaz. Sanıyorum Levent Özçelik'in bu maçta isimlerini doğru söylediği futbolcular, isimlerini yanlış söylediği futbolculardan azdı. Montolino ne yahu?
-4 günde oynanan 11 maç. İddaa tabiriyle 11 maçın 10'u alt. 11 maçta atılan 18 gol, maç başına ortalama 1.63 gol. Almanya'nın Avustralya'yı 4-0 yendiği maçı çıkarsak, 10 maçın 10'u da alt. 10 maçta atılan 14 gol ve maç başına ortalama 1.4 gol. Evet...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder