İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

16.06.2010

Türkiye'deki yabancılar!

-Türkiye'deki yabancıların günü oldu turnuvanın 5. günü. Günün açılışını Slovakya-Yeni Zelanda ile yaptık. Slovakya'nın kadrosunda Türkiye'de oynayan ve oynayacak olan tam 4 oyuncu var; Ankaragücü'nden Sapara ve Vittek, Beşiktaş'tan Holosko ve Fenerbahçe'nin yeni transferi Miroslav Stoch. Stoch, hafif sakatlığı nedeniyle, Holosko da nedenini bilmediğim bir şekilde yedek başladı. Milli marşlardan sonra Yeni Zelanda'nın Haka dansı yapmaması beni hayal kırıklığına uğrattı açıkçası, her Rugby maçından önce Haka dansı yaparlar. Bildiğim kadarıyla basketbol maçlarında da yapıyorlar. Bu maçta da bekledim ama olmadı, eheh. Slovakya'nın rahat kazanmasını bekliyordum açıkçası ama çok durağan oynadılar. 2 takım da birbirine çok benzer bir futbol ortaya koydu. Yavaş ve ayaklarına hakim olamayan oyunculardan oluşan orta sahalar çok top kaybı yaptı. Gözüme batan tek isim Slovakya'dan, teknik direktörün oğlu Weiss'tı. Bir de Yeni Zelanda kalecisi Paston inanılmaz hatalar yaptı ilk yarı. 2. yarı başında Sestak'ın ortasına Ankaragüçlü Vittek'in kafası Slovakya'yı 1-0 öne geçirdi. Slovakya göze hoş gelmeyen futboluna devam etti. Cezayı ise 90+3'te kesti Yeni Zelanda. Smeltz'in içeriye bakmadan, dönerek açtığı harika ortaya Reid çok güzel dokundu ve durumu 1-1'e getirdi. Bu beraberlik şüphesiz İtalya'ya çok yaradı. Slovakya'nın bir üst tura çıkması için bu maçı mutlaka kazanması gerekiyordu ama kazanmak için de pek bir şey yaptıkları söylenemez açıkçası.

-Günün 2. maçı ilk turun bana göre en önemli karşılaşmasıydı tüm gruplar dahil. Ölüm Grubu olarak adlandırılan G Grubu'nun açılış maçıydı. G Grubu'nda Brezilya, Portekiz, Fildişi Sahili ve Kuzey Kore var bildiğiniz gibi. Brezilya'nın gruptan 1. sırada çıkacağı tahmin ediliyor ve Kuzey Kore grubun zayıf halkası olarak görülüyor. Dolayısıyla bu maç, kazananın 2. tura yükseleceği maç gibi bir maçtı. İki takım da kontrollü başladı, turnuvadaki ilk maçların %94'ünde olduğu gibi. İlk yarı Portekiz çok sert oynadı, Ronaldo'nun uzaktan vuruşunda direkten dönen top haricinde fazla pozisyon yoktu. 2. yarı dakikalar ilerledikçe Fildişi Sahili ağırlığını koydu. İleride Dindane, Kalou gibi oyunculara Drogba ve Keita da eklenince maçın sonuna doğru, bu hızlı ve güçlü oyunculara karşı koymakta çok zorlandı Portekiz ve oyundan düştü. Son dakikalarda üst üste Fildişi atakları izledik ama gol gelmedi. Drogba'nın kaçırdığı çok önemli bir pozisyon var, klasına yakışmadı. Sven Goran Eriksson, Keita ile başlasaydı ve Keita sağ kanatta genç Coentrao'nun karşısında oynasaydı, eminim Fildişi çok daha fazla pozisyona girer ve maçı kazanabilirdi. Bu beraberlikle gruptan çıkacak 2. takımı belirleme görevi "averaj"a kaldı.

-Katıldığı her turnuvada 1 numaralı favori olan Brezilya, bu sene nispeten o kadar da yüksek favori gösterilmiyordu otoritelere göre. Dunga'nın Ronaldinho ve Pato'yu almaması çok eleştirilmişti ve Brezilya'nın son zamanlarda oynadığı futbol, eski tadı vermemişti pek çoklarına. Yine de Kuzey Kore maçını rahat geçmesi bekleniyordu. Kuzey Kore teknik direktörünün turnuva öncesi açıklamasını dinlemiştim; "Bizi çok küçümsüyorlar ama bu turnuva için çok özel çalıştık, değişik sürprizlerimiz olacak." Bu ilk başta, klasik güçsüz olanın söylemek zorunda olduğu inandırıcı olmayan bir söz gibi gözükse de Kuzey Kore'nin ne kadar disiplinli olduğunu bilen biri için ciddiye alınması gerek olan sözdü aslında. Milli marşlar esnasında gözyaşlarına hakim olamayan Jong Tae-Se gözlerden kaçmadı. Ülkesinde çok değişik işler olmuştu bu zamana kadar. Çok kötü bir yönetim vardı başlarında, halk susuz, aç, fakirdi. Dünya Kupası'nı bile 1 gün gecikmeyle izliyorlardı. Adeta dış dünyaya kapalı bir kutu olarak yaşıyorlardı ama o an bunların hiçbirisi önemli değildi. Önemli olan, herkesin önünde ülkelerini temsil etmekti. Çok katı bir savunma anlayışıyla başladılar ve ilk yarı boyunca Brezilya'ya bir tek net gol pozisyonu vermediler. Kilidi açan isim Maicon oldu. Elano'nun pasında, sağ kanattan 0'a inen Maicon, çok akıllı bir vuruşla, bilerek kaleye vurdu ve kalecinin hiç beklemediği bir şekilde top ağlara gitti. 1-0 olduktan sonra Kore'nin dağılmasını bekliyorduk ama istiflerini bozmadılar. Brezilya ilk yarıya nazaran çok daha etkiliydi ama kaleci Ri Myong-Guk'u geçemediler. 72. dakikada Robinho'nun harika ara pasına ilk golün asistini yapan Galatasaray'lı Elano ayak koydu ve durumu 2-0'a getirdi. Genelde "ezilenin yanında olma" gibi bir durumum yoktur çoğu zaman. Ancak Dünya Kupaları'nda Afrika'yı tutmam da ilginç bir şekilde bu yüzdendir. Maç öncesi ağlayan Jong Tae-Se'yi görünce ve bir de Kuzey Kore'nin hali hazırdaki hikayesini bilince onları tutmamak elde değildi bu maçta benim açımdan ve 88. dakikada Ji Yun-Nam'ın attığı golde öyle bir sevindim ki, 2002'de Hasan Şaş'ın Brezilya'ya attığı golde bu kadar sevinmemiştim. Sonuç olarak Brezilya galibiyetle başladı, turnuva ilerledikçe daha iyi oynayacaklardır diye düşünüyorum. Kuzey Kore ise Portekiz ve Fildişi Sahili'ne karşı da elinden geleni yapacak, fark yemeyecek ve belki de puan ya da puanlar alacaktır.

Hiç yorum yok: