İletişim

Twitter: @ortakafagolcom E-Mail: ortakafagol.com@gmail.com

20.06.2010

Kupada son 3 gün!

Arjantin 4-1 Güney Kore

Maradona'nın "Şampiyon olursak Buenos Aires'te çırılçıplak koşacağım." açıklamasını hatırlatır oldu babam bana 1-0'lık galibiyetten sonra sürekli. "Maradona'nın çatalı hafiften gözükmeye başladı." dedi, 1-0'dan sonra. Ben ise güzel bir şeyler izleyelim diye böldüm 14.30'da uykumu ama izlediğimiz şey yine Arjantin'in duran topları oldu. Adamlar Lexington Steele'den daha başarılı duran top konusunda. Ben Güney Kore bir beraberlik kopartır diye beklerken ilk yarıda iki duran toptan işi bitirdi Arjantin. Babama tam "Yalnız Arjantin'in defansı kötü, bu maç böyle bitmez." dedim, Kore defansın büyük hatasından yararlanıp golü atarak gitti devreye. 2. yarıda da 2 net pozisyondan yararlanamadılar. Sonrası iyi oynayan bir Arjantin, Higuain'in gol krallığı yarışında sivrilmesi. Kenarda oturan Milito'yu tercih ederim ben. Ömer Üründül'ün de deyimiyle "3 golden başka bir şey yapmadı." adam maç boyunca. Maç bitince babam "Popo biraz daha ortaya çıktı." dedi.

Yunanistan 2-1 Nijerya

Yine ilk maçlara baktığımızda savunması kötü olsa da ileride biraz becerikli olabilseler Arjantin'den puan alabilecek Nijerya ve Güney Kore'ye karşı hallaç pamuğu gibi dağılmış Yunanistan'ın maçında Nijerya'nın bir adım önde olduğunu düşündük. Öyle de başladılar ve duran toptan Tzorvas'ı avladılar. Ancak devrenin ortasında Kaita'nın yaptığı anlamsız hareket, hani değmese bile hakemin kararı doğru, bir anda maçın havasını değiştirdi ve belki de Yunanistan, o dakikadan devre sonuna kadar Euro 2004 dahil, hayatında yapmadığı baskıyı gerçekleştirdi ve golü buldu. Sanırım hiç bir maçta böyle bağıra bağıra gol atmamışlardı. Salpingidis, Dünya Kupaları'ndaki ilk golünü atan adam oldu Yunanistan'ın. 2. yarı ise Yobo'nun -sanırım- Gekas'a al da at dediği pas, Gekas'ın değerlendiremeyişi, dönen topta 10 kişilik Nijerya'nın Yunanistan'a kontratak yakalaması ve Yakubu'nun karşı karşıya kaçırması, Nijerya için şans anı ve kaleci Tzorvas'ın tokatladığı topun Obasi'nin önüne düşmesi ancak Obasi'nin, Güiza'nın bile atabileceği topu boş kaleye atamaması. Jabulani'nin de etkisi vardı 71. dakikada turnuvanın o ana kadar ki en iyi kalecisi Enyeama'nın hatasında. Torossidis affetmedi ve Yunanistan, kötü başladığı maçı kazanarak kötü başladığı turnuvada avantajlı konuma geldi.

Fransa 0-2 Meksika

Tek tek baktığımızda bir Pinot Noir, bir Medoc, bir Pouilly Fume, bir Cabernet, bir Rouge, bir Sauvignon, bir Ambre, bir Garrus görüyoruz Fransız kadrosunda. Yani kendi takımlarında bu görüntüde oynuyorlar. Ancak Horoz amblemli mavi beyaz forma altında bütün bunların karışımının verdiği iğrenç tadı alıyorsunuz. Bunun da en büyük sebebi şüphesiz bir Biricik olan Raymond Domenech. 0-0 biten ilk yarı sonunda Meksika teknik direktörü Javier Aguirre baktı Fransa'da iş yoktu, sürdü forvetleri sahaya. Önce Marquez'in harika pasında Sir Alex Ferguson'ın yeni öğrencisi, sonra da penaltıdan 38'lik Blanco attı ve 2-0 kazandı Meksika. Sonrası Fransa'da iç savaş. Twitter'dan biri dedi de hatırlayamadım şimdi, zaten en motive halinde bile başarısız olabilen bir adama, "Dünya Kupası bitince Blanc gelecek" dersen sonuç da bu olur. Son maçlarda Uruguay-Meksika berabere biter ve el ele çıkarlar deniyor ama Amerika takımı da olsa, Meksika'nın 2. bitirip Arjantin ile eşleşmek istediğini düşünmüyorum. Buna rağmen Fransa'nın işi çok zor. Bir de Anelka, Domenech'e soyunma odasında küfretmiş haberi düştü piyasaya. Anelka, kadrodan çıkarılmış ve ülkeye geri gönderilmiş, iç karışıklık falan. Güney Afrika yensin bari. Maç hakkında aklımda kalan bir diğer şey ise TRT spikerinin bir kaç saat önce sona eren karşılaşmayı ısrarla hatırlamayıp, sürekli "Şu ana kadar geriden gelip de kazanan takım yok!" demesi.

Almanya 0-1 Sırbistan

Lakers o sabah şampiyon oldu ve şampiyonluk turu, sevinç, kan, ter, gözyaşı derken bütün gece ayakta kaldıktan sonra uyumam 12'yi buldu. Dolayısıyla uyku uzun sürdü bu sefer ve ilk yarının uzun bir bölümünü kaçırdım. Klose iki sarı kart görüp kırmızıyla atılmış ve takımını 10 kişi bırakmış. Sarı kartlar için ağır karar diyorlar ama aynı hakemin diğer kartları da ağırmış zaten. Almanya 10 kişi kaldıktan hemen sonra da Sırpların yıldızı Jovanovic'ten gol gelince, olabilecek en kötü şey gelmiş turnuva takımının başına. 2. yarıda benim için ilk maçların yıldızı olan Mesut'un harika pası var Podolski'ye. Bununla beraber bir çok pozisyonda takım arkadaşlarının paslarını asist yapamadı takımın diğer Polonya asıllısı. Üstüne üstlük bir de penaltı kaçırdı. Bu 74'ten bu yana Almanlar'ın Dünya Kupaları'nda kaçırdığı 2. penaltı. Ondan daha ilginci de Sırbistan'ın ilk maçta yaptığı penaltının tıpa tıp aynısını bu maçta da yapmış olması. İlk maç Kuzmanovic, bu maç Vidic. Neyse ki kurtardı Stojkovic. Khedira'nın ve Jovanovic'in direkten dönen topları, Almanlar'ın 10 kişi kalmalarına rağmen Sırbistan gibi güçlü bir takıma karşı maçı berabere getirecek hatta öne geçebilecek fırsatları yakalamaları. Yine de ilk maçında hayal kırıklığı yaratan Sırbistan için çok önemli ve biraz da masalsı bir galibiyet, ilk maçların korkutan takımı Almanya'ya karşı.

Slovenya 2-2 ABD

Dünya Kupası'nın Türkiye'sini mi arıyorsunuz? İşte size Yankee'ler! İlker'in de dediği gibi, bir boy altı. Şimdilik... Slovenler çok iyi başladı, Birsa'dan da turnuvanın bana göre o ana kadarki en güzel golü gelince, skorda da üstünlüğü yakaladılar. Cezayir maçında da böyle bir şut çıkarmıştı Birsa, kaleci Chaouchi'ye takılmıştı. Slovenya golden sonra maçı istediği gibi kontrol etti. Tıpkı Uruguay'ın 1-0'dan sonra Güney Afrika'yı kontrol ettiği gibi. Devre sonuna doğru canlandı Amerika. Brecko'nun 43'te o kadar soğukkanlı bir müdahalesi var ki! Hemen ardından Slovenya atağını başlatan adam oldu ve Ljubijankic'in ayağında 2. golü buldu Slovenler soyunma odasına giderken. ABD için olabilecek en kötü şey olmasına rağmen yılmadılar. 2. yarıya başlarken teknik direktör Bob Bradley'nin Torres-Findley ikilisini çıkarıp Feilhaber-Edu ikilisini sokması oyunun havasını değiştirdi bir anda. 48. dakikada Donovan abimiz çaprazda Handanovic ile karşı karşıya kaldı. Vuruşu harikaydı üstadın ama Handanovic gibi bir kaleciye de toptan kaçmak yakışmadı. Sonrasında ABD saldırırken Slovenya kalesini savundu. Cezayir'e karşı çok kötü bir oyun oynayıp da kazanan Slovenya'nın şuradan 3 puan çıkarıp bir üst turu garantilemesini istemiyordum açıkçası. Onlar ise buna çok yaklaştılar ama 82. dakikada oğul Bradley, başta babası olmak üzere bütün Amerika'yı sevinç gözyaşlarına boğan golü attı. Hemen ardından 3. golü geldi Amerika'nın ancak kimsenin -hala- göremediği bir faulü gördü Mali'li hakem Coulibaly ve golü vermedi. ABD 2 maçı da geriden gelerek berabere biterdi ve son maç Cezayir'i yenerlerse bir üst tura çıkacaklar. Bunu yapabilecek güçleri ise fazlasıyla var.

İngiltere 0-0 Cezayir

Lakers'ın şampiyonluk kutlaması gün içinde içilen 5 Beck's ile devam etti kişisel olarak. E orada puro içiyorlar, ben dumana karşıyım. Şampanya patlatıyorlar, param yok. Beck's'e daldık, çıkamadık. Çakırkeyif izledim İngilizler'in maçını. Cezayir ilk maçı iyi oynamış, şanssız bir şekilde 10 kişi kaldıktan sonra şanssız bir gol yiyip kaybetmişti. Keza İngilizler'de şanssız bir gol yemişti. Bu maç yine bir çok insan İngiltere'nin rahat kazanacağını, bir çoğu da fark atacağını bekliyordu ama bu tip organizasyonlarda, özellikle son yıllarda gördüğümüz bir çoğunun beklentileri gerçekleşmedi yine. Cezayir'in ara ara maçı domine etmesi, İngilizler'i yarı sahalarına tıkması ne yalan söyleyeyim gözlerimi yaşarttı. Rooney iki maçtır kayıplarda, rakip defansın arasında kayboluyor. Gerrard-Lampard-Lennon-Barry'den oluşan İngiltere orta sahasının kontrolü Cezayir'e vermesi çok enteresan. Heskey ise hayal kırıklığı. Ne yalan söyleyeyim, Beckham sakat olmasaydı da şu kadroda olsaydı, ya da Capello Green'e arka çıkıp da kaleye James'i koymasaydı yine İngiltere'yi tutardım ama şu maçı Cezayir'in kazanmasını istedim, 0-0'lık sonuca da sevindim. Cezayir'liler de eminim çok mutlulardır keza gol atmalarına imkan yoktu bu maç, ilerideki o organizasyonlukla. Djebbour'un sakatlığı mı vardı, hala bilmiyorum ama ilk maçın 58. dakikasında kenara gelmişti, bu maçta da hiç oynamadı. Djebbour olsaydı belki gol de atardı Cezayir.

Hollanda 1-0 Japonya

Tribünler yine tupturuncu. Bu takımı total futbolundan önce taraftarlarının yarattığı bu ahenk için sevdim ben. Gerçekten bir gün turuncu formamı giyip onların arasından izleyeceğim bir Hollanda maçını. Neyse, sahaya geçelim. Danimarka maçından farklı olmayan bir futbol vardı sahada. Rakipte Danimarka'nın oynadığı futboldan farklısını oynamayan bir Japonya. Hatta onlara göre daha iyi bir performans ortaya koydu Japonlar. Hollanda, Danimarka maçının ilk yarısında pozisyon bulmuştu, bu maçta bulamadı. 2. bölgede yapılan baskı bozdu Hollanda'yı, 3. bölgeye taşıdıklarında ise top kayıpları geldi. İlk yarı sonunda Hollanda'dan gol gelecekse bu duran toptan, karambolden falan gelecek gibi gözüküyordu. Ya da Elia reis girecek, Japonya savunmasını açacaktı. 2. yarıya baskılı başladı Hollanda ve Sneijder reisin sert şutunda Jabulani'nin de etkisiyle golü buldu. Jabulani'yi bir kenara bırakalım da, kaleci de çok hatalıydı gerçekten. Sonra Japonlar Okubo ile etkili olmaya çalıştı. Oyuna son dakikalarda dahil olan Nakamura hayal kırıklığı yaratırken, oyuna son dakikalarda dahil olan Afellay, karşı karşıya iki net gol pozisyonunu harcadı. Son dakikada Japonya'nın kaçırdığı çok net bir gol pozisyonu var. Bir de hakemin aut verdiği pozisyonda bile heyecan yaşadık bizler. TRT spikeri staddan yayın yapmasına rağmen, hakem aut gösterdikten sonra Hollanda'lı oyuncuların gösterdikleri sakin sakin ileriye doğru yürüme reaksiyonunu görmeden "Penaltı! Penaltı!" diye bağırdı. Halbuki hakemin öne doğru çıkan o eli, aut değil de penaltı noktasını gösterse, Japonlar deliler gibi sevinir, Hollanda'lılar hakeme itiraz ederdi. Biz de böyle kalp krizleri geçirmezdik ekran başında. Tabii TRT spikeri kadar Afellay'da suçlu burada.

Gana 1-1 Avustralya

Tim Cahill, Almanya maçında cezalı duruma düşmüştü ve onun yerine Harry Kewell oynayacaktı bu maç. Dile kolay, tam yarım sezondur resmi bir maç oynamaya hasretti Daddy Cool aka Galatasaray'lıların sevgilisi. Maç içinde spiker, Neill'e yöneltilen "Bütün Galatasaray'lılar senin için Avustralya'yı tutuyor, bu konu hakkında ne düşünüyorsun?" sorusundan bahsetti ama Neill'e kim sormuşsa tam bilgi sahibi değil, Neill'den çok Kewell için bütün Galatasaray'lılar Avustralya'yı tutuyor diye düşünüyorum ben. Bir önceki maçta fark yiyen takım, bir önceki maçta sürpriz bir galibiyet alan takıma karşı maça hızlı başladı ve Bresciano'nun frikiğinde kaleciden dönen topu Holman tamamlayarak takımını 1-0 öne geçirdi. 24. dakikada sağ dip çizgide Andre Ayew'in güzel hareketleri ve içeri çevirmesi, Gana'nın şutunda Harry Kewell'ın kale çizgisi üzerinde koluyla topu kurtarması, Rosetti'nin penaltı ve otomatikman kırmızı vermesine yol açtı. Çok şanssız bir şekilde yarım sezon bekledikten sonra sadece 24 dakika sahada kaldı Kewell ve Avustralya muhtemelen eleneceği için çok oynamak istediği Dünya Kupası'nda sadece 24 dakika oynamış olacak. Gana'da Dünya Kupaları'ndaki 6. maçında 3. penaltısını ve 3. penaltı golünü attı. 2. yarı Gana saldırır ve maçı da alır diye bekledim ancak çok kötü hücum ettiler ve gol pozisyonuna girdiklerinde de çok beceriksizdiler. 10 kişilik Avustralya'da çok net bir gol pozisyonuna girdi ama Wilkshire'da topu kaleciye nişanlayınca maç 1-1 berabere sona erdi.

Kamerun 1-2 Danimarka

İlk maçların kaybedenlerinin karşılaşmaları her zaman heyecanlı olmuştur. İki takım da kazanmak için elinden geleni yapar, sahada inanılmaz bir mücadele olur. Maalesef dışarıdaydım ve eve girdiğimde durum 1-1'di. Eto'o perdeyi açmış, sonrasında ise Rommedahl'a gelen müthiş uzun pas, Rommedahl'ın içeri çevirmesi ve Bendtner'in dokunuşu. 40 ile 45 arasını izleyebildim ilk yarının, o 5 dakikada turnuvadaki bir iki maçtan daha çok gol pozisyonu oldu zaten. İki takım da inanılmaz kopuşlar yaşadı ve inanılmaz 2-3 gol kaçtı her iki takım adına. 2. yarı başında Kamerun daha etkili oynadı ama Rommedahl'a atılan bir uzun top, Rommedahl'ın Makoun'dan çok rahat sıyrılışı ve harika vuruşu Danimarka'yı 2-1 öne geçirdi. Kamerun'da Emana harika oynarken, maçın adamı tabii ki Rommedahl oldu. Ayrıca sanıyorum bu maç, iki takımın da en çok gol pozisyonu bulduğu maç oldu ve aynı zamanda Yunanistan'dan sonra bir takımın geriden gelerek kazandığı 2. maç oldu. Kamerun'un umutları tükenirken Danimarka'nın umudu Japonya ile oynayacakları son maça kaldı ve ben o maçın bu maçtan daha zevkli geçeceğini tahmin ediyorum.

1 yorum:

Mehmet Reşit dedi ki...

Levent abim yine kızacak bana ama ABD şu ana kadar turnuvanın en iyi futbolunu oynayan takım bence.