-Cezayir-Slovenya maçı ile başladı gün. Pek çoklarının aksine Cezayir'in daha iyi oynayacağını tahmin etmiştim. Özellikle forvetteki Djebbour çok etkili bir isim. Panionios'tan AEK'e geldi ve gününde oldu mu çok etkili ve tehlikeli bir forvet. Dün gününde değildi o ayrı. Maç Cezayir adına hızlı başlasa da sonra duruldular. Maç gerçekten çok tatsız tutsuzdu, 1-2 pozisyon haricinde orta saha mücadelesi şeklinde geçti. Şampiyonlar Ligi'nde ne kadar zevkli orta saha mücadeleleri olduğunu biliyoruz, bu tabii ki öyle bir maç değildi. Birsa'nın ilk yarı sonunda çok iyi bir şutu var. 2. yarıda da Cezayir'in cılız atakları. Ghezzal'ın, Uruguay'lı Lodeiro gibi oyuna girdikten sonra iki sarı kart görüp kırmızı ile dışarıya gelmesi bile oyunun kontrolünü Slovenya'ya getirmedi. Ancak Koren bir boşluk anında ceza sahası dışında normal bir şut çıkardı ve kalecinin büyük hatasıyla Slovenya 1-0 kazandı maçı. Açıkçası Rusya'yı eleyip gelen Slovenya'dan çok daha iyi bir oyun bekleniyordu. En azından Cezayir'e karşı. Ancak bu gerçekleşmedi. Cezayir ise bu mağlubiyetle gruptan çıkamamayı garantiledi. Bougherra'nın 65-70 arasında yanlış hatırlamıyorsam, ceza sahası içinde yaptığı faul es geçildi, unutmadan belirteyim.
-Slovenya deyince aklıma Zlatko Zahovic gelir. Zahovic deyince de Euro 2000'de Slovenya'nın Yugoslavya ile oynadığı 3-3 biten grup maçı. Hatırlıyorum da o maç için bir arkadaşımla iddiaya girmiştim. Ben "Slovenya kazanır." derken, o Yugoslavya'cıydı. Zahovic'in 2 golüyle Slovenya 3-0 öne geçtiğinde mutlu bir şekilde yatağa girmiştim. Küçüktüm tabii, yüreğim yetmedi maçı bitirmeye. Sabah babam uyandırmıştı beni, uyandığım gibi ağzımdan çıkan ilk cümle "Maç kaç kaç bitti?" oldu. "3-3"ü duyunca üzüldüm pek tabii. Canlı olarak Yugoslavya'nın 3 gol attığını göremesem de benim için unutulmaz bir maçtır, böyle bir anımı anlatayım dedim.
-Günün 2. maçı birçoklarının sürpriz olarak gördüğü Sırbistan ile Gana arasında oynandı. Sırbistan'ın kadrosuna baktığımızda pek de sürprizlik bir kadro olarak görmüyoruz aslında. Hani adı yüzünden sürpriz diyor herkes ama bir yarı final neden olmasın ki şu kadroyla da diyenler var. Stoperde Vidic-Lukovic, bekte Ivanovic-Kolarov, orta sahada Stankovic gibi bir dinamo, kanatlarda Krasic ve Jovanovic gibi çok hareketli iki isim ve ileride hava toplarında çok etkili bir Zigic ve golü sürekli koklayan bir Pantelic. Hani şampiyonluk bile sürpriz değildir belki diyeceğim neredeyse. Ancak top yapamadı bu arkadaşlar dün Gana karşısında. Ömer Üründül'ün dediği gibi fizik mücadelesinde sınıfta kaldılar. Ya da Gana çok başarılıydı o konuda. Krasic maç içerisinde kayboldu adeta. Yine de 2. yarı çok önemli bir gol pozisyonu var, atsa maçı kurtaracaktı, Kingson'a takıldı. Gyan Asamoah çok etkiliydi Gana'da. İlk yarı Sırbistan'ın duran top organizasyonları ve Gana'nın kontratakları vardı. 2. yarı karşılıklı ataklarla geçti. Önce Lukovic'in kırmızı kartı, sonra Kuzmanovic'in ceza sahası içinde elle oynaması Sırplar'ın sonu oldu. Asamoah turnuvanın ilk penaltısını gole çevirdi. Son dakikada da müsait bir pozisyonda topu direğe nişanladı. Gana 1-0 kazanarak bu zor grupta 2. tur için büyük avantaj yakaladı.
-Gana ile ilgili ilginç bir anekdot vermek istiyorum. Yahudi asıllı Gana'lı futbolcu John Paintsil ile ilgili. Evet Paintsil bu adamın soy adı. Pantsil değil bir çoklarımızın bildiği gibi. Şöyle ki Fulham'dayken sırtında Paintsil yazıyordu, West Ham'a transfer olduğunda 2 yıl Pantsil yazdı ilginç bir şekilde. Çok daha ilginci ise dünkü maçta Panstil yazması. Bunun bir "Sarbi" vakası olduğunu düşünmüyorum. Ama neden Panstil yazdığını da bilmiyorum açıkçası. Paintsil-Pantsil-Panstil... Aralıklarla değişiyor adamın ismi, eheh.
-Akşam yemeğinde Almanya ile Avustralya'nın maçını izledik. Daha ilk dakikada Avustralya çok net bir gol pozisyonundan yararlanamadı kornerde. TRT Spikeri sürekli Neuer'in kurtarışı diye bahsetti ama topun kaleye gitmesini Lahm engelledi. O pozisyondan ne kadar zevkli bir maç izleyeceğimizi anlamıştık. Zaten hemen ardından Podolski'nin golü geldi. Klose'nin kafa golü bizlere Euro 2008'de Türkiye-Almanya yarı finalinde yine aynı Klose'nin Rüştü'yü avladığı pozisyonu hatırlattı. İlk yarı Avustralya defansı, onların yarı sahasındaki yan hakeme çok itiraz etti, "Ofsayt, ofsayt!" diye ama kendileri çok kötü bir ofsayt taktiği yaptılar ve yan hakem de ofsayt pozisyonlarını süzmede çok başarılıydı. 2. yarı başında Avustralya'nın net penaltısı verilmezken, hemen arkasından Cahill'in müdahalesini ağır bir karar çıktı. Antonio Rodriguez, direk kırmızı kartla oyundan attı Cahill'i. Ardından Almanya Müller ve Cacau ile 2 gol daha buldu ve maçı 4-0 kazandı. 4'ü bulduktan sonra frene bastılar. Pek tarzı değildir Almanlar'ın frene basmak ama sonraki maçları düşündüler herhalde. Turnuva takımı klişesi gerçekleşti bir kez daha ve ilk 3 gün sonunda en hazır takım Almanya gözüktü. Tabii Mesut'a da değinmek lazım. Maçın yıldızıydı Türk asıllı futbolcu. 2 tane karşı karşıya kaçırmasına rağmen takımı harika yönetti. Pas trafiğinde başrolü oynadı ve yükün altından çok iyi ve çok rahat kalktı. Ona ve diğer gurbetçilere gösterilmeyen ilgiye ise İlker değinmiş, gerçekten yazık.
-Cezayir'den Ghezzal, Sırbistan'dan Lukovic ve Avustralya'dan Cahill. 3 maçta 3 kırmızı kart çıktı. Aynı zamanda Dünya Kupası Tarihi'nde bir ilk gerçekleşmiş ve ilk defa bir gün boyunca oynanan bütün maçlarda kırmızı kart çıkmış. İlk gün, Lodeiro'nun gördüğü kırmızı kartı da hesaba katarsak 8 maçta 4 kırmızı kart. Hani Almanya 4 tane atmasa, neredeyse kırmızı kart sayısı gol sayısından fazla diyeceğiz. TRT'nin ara ara girdiği HD reklamındaki müzik de ne berbattır öyle!
2 yorum:
Wikipedyadan baktım.
Pantsil İsrail'de oynarken Maccabi Tel Aviv yöneticileri kazayla adamın Paintsil olan soyadını "Pantsil" diye yazmışlar.
Eleman buna itiraz etmiş. "Düzeltecez" demişler. Tam o sırada İngiltere'ye transfer olmuş. Çalışma izninin çabuk çıkması için adamın dökümanlarını felan yollamışlar. Orada da eski dökümanlar yüzünden "Pantsil" gözükmüş.
Ondan sonra da çocuğun ismi Pantsil kalmış. Kendisi de durumdan baymış olacak ki işin ucunu bırakmış. Millet sorduğunda gülümseyerek "evet, Pantsil" diyomuş.
hmm fulham'da da "pantsil" yazıyormuş demek, yanlış hatırlıyor olabilirim..
acaba gana'da neden "panstil" yazıyordu, çok ilginç gerçekten de ya..
Yorum Gönder