Avrupa’da sezonlar sona erdikten sonra da geçtiğimiz bir ay içersinde de futbol konusunda günlerimiz pek boş geçmedi. Dilerseniz son 2 hafta içersinde futbol gündemimizi meşgul eden konulara bir bakalım:
Konfederasyon Kupası
Görüldü ki Konfederasyon Kupası 2 yılda bir yerine 4 yılda bir, Dünya Kupası’ndan önce yapılmalı. 2 yıl önce bizim Fransa ile final oynadığımız gazozuna kupa ile bu yıl ki kupa arasında dağlar kadar fark var. 2 yıl önce Dünya Kupası sonrası milli takımları yenileştirme çabaları kapsamında bir araç olan organizasyona takımlar yedek kadroları ile çıkmışken, bu yıl Dünya Kupası öncesi son hazırlık turnuvası olarak bakıldığından tüm takımlar nerdeyse tam kadro olarak turnuvaya katıldılar.
Brezilya ile başlayalım. Adriano’nun arkasına Ronaldinho – Kaka – Robinho destekli forvet hattı kuşkusuz Dünya’nın en iyisi. Ancak savunmada çok ciddi problemleri var. Açılış maçı olan Yunanistan karşılaşması hariç tüm maçlarda gol yediler. Hücumu tamamen doğaçlama oynuyorlar, belli bir organizasyonları yok. Bunun iki sonucu var:
1- Organize hücumlara karşı organize savunma yapan Yunanistan’a karşı 3 gol attılar ki, Yunanistan 3 yıldır ilk defa kalesinde 3 gol gördü.
2- Yalnız olmayınca da olmuyor. Meksika karşısında savunmayı delmekte çok zorlandılar ve devamlı dışardan şut çekmek zorunda kaldılar. Ronaldo da seneye takıma katılıp çift santraforla oynarlarsa karşılarında kimse duramaz, ama dediğim gibi Brezilya yediğinden fazlasını atmaya çalışıyor. Böyle bir durumda örneğin olası bir İtalya eşleşmesinde işleri pek kolay olmayabilir. Robinho’nun bu yıl Avrupa’ya transfer olması onlar için önemli çünkü Robinho Avrupa’daki gibi hareketli hücum etmesini bilmiyor. Bu arada Çiçero’yu da çok beğendim.
Arjantin’in finale çıkmasına karşılık gösterdiğinden daha fazla potansiyeli olduğuna inanıyorum. Ayala, Burdisso, Coloccini, Heinze, Placente, Walter Samuel gibi savunma oyuncularını barındıran Arjantin’in gelecek yıl bu kadar gol yemeyeceğini düşünüyorum. Figueroa’yı beğenmedim, umarım gelecek yıl onun yerinde Crespo’yu görürüz. Tevez geçen yıl olimpiyatlarda seyrettiğimiz Tevez değildi. Saviola’nın hala gerçekte ne olduğunu anlamış değilim. Adı şu aralar Espanyol için geçiyor zaten. Eğer öyle bir şey olursa zaten kıtasal seviyeden de aşağılara düşecek.
Şubat ayındaki bir yazımda Almanya’nın bir potansiyel gösterdiğini söylemiştim. Nitekim, ev sahibi olması, turnuva takımı kimliği ve Alman ekolü ile disiplini sayesinde yine Dünya Kupası’nda yükseklerde yer alacaklardır. Unutmayın ki bundan çok daha kötü bir takımla bundan önceki kupada bu adamlar final oynadılar.
Meksika da gayet başarılı bir turnuva sergiledi, bireysel olarak belki bir tek Borgetti ön plana çıksa da takım olarak iyi mücadele ediyorlar. Benim için turnuvanın hayal kırıklığı Avustralya oldu. Emerton, Viduka, Cahil gibi oyuncuları barındıran Avustralya’nın en azından Tunus’u yenmesini umuyordum. Forumda da konuşulduğu gibi, zaten Avrupa’nın apayrı köşelerinde oynayan oyuncuların bir araya gelip Solomon Adaları gibi ekiplerle oynayarak bir takım haline gelmesi oldukça güç.
Dünya Gençler Şampiyonası
Dünya Gençler Şampiyonası’ndan aklımızda kalacak olan elbette ki Leo Messi. 18 yaşında Barcelona’da oynadığını görünce tek kaygım bu turnuvada 4 yıl önce yıldızlaşan vatandaşı Saviola ile aynı kaderi paylaşmaması. Onun dışında, geçen yıl Güney Amerika U19’da şampiyon olup bu yıl ki FM’de Guarin, Aguilar, Arenas gibi süper oyuncular çıkartan Kolombiya’yı da izledik. Onlar da iyi takımdı, gruplarda 3’te 3 yaptılar ama onların da şanssızlığı, Arjantin’in sürpriz bir şekilde ABD’ye yenilip henüz ikinci turda karşılarına çıkması oldu. ABD demişken en sonunda Freddy Adu’yu da izleyebildik. İyi bir kanat oyuncusu olma potansiyeli var. Hızlı ve driplingi iyi. Top ayağına yakışıyor. Ancak fiziksel açıdan son derece yetersiz. 16 yaşındaki bir çocuk daha uzar mı bilemiyorum. Ayrıca haddinden fazla sorumluluk veriyorlar bu çocuğa. Kaçırdığı iki penaltı bunun göstergesi.
Akdeniz Oyunlarında tamamen fasulyeden bir kupaydı. Bana verdiği tek şey Cafercan’ın frikik golleri oldu.
Dünya Kupası Elemeleri: Afrika
Son olarak Afrika elemelerine değinelim. Haziran’ın sonunda yapılan maçlar sonunda 2 maç kala Afrika’da hala Dünya Kupası’na katılmayı garantileyen ekip yok ve ortada çok ilginç tablolar var. Angola, Gana ve Togo tarihlerinde ilk defa Dünya Kupası’na katılmanın eşiğindeler.
Gana, Essien ve Appiah’ın liderliğinde deplasmanda Güney Afrika’yı yenerek liderliğe çıktılar. Togo’nun Sengal karşısında ve Angola’nın Nijerya karşında aldıkları beraberlikler, onları zirvede tutmaya yetti. Bu üç ekip de ya averajla ya da bir puanla lider durumdalar. Yani kalan iki maçta yapacakları bir puan kaybı onların Almanya hayallerinin yıkılması demek olacaktır. Üçüncü grupta ise Drogba ve Dindane önderliğindeki Fildişi Sahilleri, Kamerun’un iki puan önünde lider durumda. İki takım, eylül ayında lider takımın evinde final nitelğinde bir maça çıkacaklar. Son olarak 5. grupta iki Kuzey Afrika ülkesinin çekişmesi var. Her ne kada Fas, Tunus’un 2 puan önünde olsa da Tunus’un bir maçı eksik ve iki takım ekimde Tunus’da karşılaşacaklar.
Haziran ayındaki maçlar sonucunda Asya’dan Dünya Kupası’na katılacak takımlar belli oldu. Buna göre Japonya, İran, Güney Kore ve Suudi Arabistan; Almanya’da yerlerini alacaklar.
Yazıya başlarken amacım gündem köşesine yazmaktı ancak milli takımlarla ilgili haberler çok olunca yazı içersinde Dünya Kupası köşesine döndüm. Bu köşede yeniden görüşmek üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder