Manchester City, sezona flaş bir değişiklikle girdi ve kulüp, yasaklı ve aranan başkan Thaksin Shinawatra tarafından Abu Dhabi grubuna satıldı. Gün geçmeden Robinho transfer edildi ve zaten öncesindeki Kompany, SWP ve Zabaleta gibi transferlerle güçlenmiş olan City’yi Robinho’nun bir üst seviyeye taşıyacağı öngörüldü. Ancak çoğu teknik adam ve kulüp sahibi bunun zaman alacağını Chelsea örneğiyle verdiler ki City’nin şu andaki durumu da bunu doğrular nitelikte. Robinho’nun inanılmaz performansına rağmen City 13.sırada ve kesinlikle kadrosunun hakkını vermiyor. Hatta Stephen Ireland dahi bu sene müthiş bir performans sergiliyor ve ligin en çok gol atan takımlarından biri City.
Ancak defansif anlamdaki başarısızlık City’nin istediği noktaya çıkmasına engel oluyor. Bu başarısızlıktaki en büyük pay bana göre Mark Hughes’a ait. Yaptığı gereksiz Ben Haim transferiyle Richard Dunne’ın özgüvenini sarsan teknik adam Robinho, SWP, Elano ve Ireland gibi hücumcu ortasahalarla oynarken ortasahayı sadece Kompany’ye emanet etti. Önceki sezonların en sağlam bölgesi olan defansı bu seçim kevgire çevirmeye yetti de arttı bile. Öyle ki dört sene üst üste kulübün en değerli oyuncusu seçilen Dunne’ı dahi taraftarlar protesto etmeye başladı. Kompany’nin beş sarı kart görmesi, Gelson’un bu hafta üst üste iki sarı kart görmesi ortasahadaki defansif oyuncuların orta sahada her yere koşamayacağını gösterir gibi. UEFA kupasına ilk kez katılmaları tecrübesizliklerini gösterebilir ancak grup maçlarına kalırken dahi adı sanı duyulmamış FC Midtjylland’ı penaltılarla geçebildi.
Martin Petrov’un, Bojinov’un, Michael Johnson’ın ve bu hafta düzelen Vassell ve Benjani’nin sakatlıklarının önemli ölçüde etkisi oldu ancak şu ana kadarki izlediğim City maçlarındaki hem dizilişlerin hem de oyuncu değişikliklerinin yerinde olmadığını düşünüyorum. Dunne, Richards, Onuoha, (sezon öncesi) Corluka gibi dört kaliteli stoperi ve takımda o zamanlar önemli bir şekilde sol bek ve sağ kanat problemi varken Ben Haim gibi sıradan bir defans oyuncusunu alması hakikaten çok saçma bir karar.
Daha önce de dediğim gibi bu olayın Dunne’ı etkilediği bariz çünkü daha önce defansın belkemiği olan Dunne şimdi inanılmayacak hatalar yapmaya başladı . Yani Hughes sadece bir transferle geçen senelerin en başarılı bölgesi olan defansın yapısını allak bullak etti. Yine haftalardır SWP’in performansında bariz bir düşüş var çünkü takımın yıldızı şu anda Robinho. Halbuki SWP transfer edildiğinde takımın liderinin ve yıldızının o olacağı düşünülüyordu haklı olarak. Bunun sebebiyse SWP’in ayrılırken takımın yıldızı olarak ayrılmasıydı.
Robinho transfer olduktan sonra gün geçtikçe takımdaki etkinliğini ve performansını arttırırken, SWP’in haftalardır performansı pek iç açıcı değil ne yazık ki. Belki bunda Abu Dhabi grubunun bir etkisi vardır ancak menajer olarak Hughes, Robinho transferinin daha sonraya ertelenmesini savunmalıydı. Çünkü şu andaki dengesizliğin en büyük nedeni takımdaki görev dağılımının belli olmaması. Zaten menajer de bu dengeyi ayarlayacak kişi olmalı. Takım şu anda tamamen bireysel yeteneklere bakıyor ve istatistikler de bunu doğruluyor.
Açıkçası Hughes takımın başında kaldıkça da City’nin çok daha ilerilere gideceğine ihtimal vermiyorum. City eğer dünya çapında bir kulüp olmak istiyorsa aynı Chelsea’nin yaptığı gibi dünya çapında bir teknik direktör getirmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder