Bir ortaçağ meraklısı için Toulouse çevresi gayet ilgi çekici. 13. yüzyılda gerek İspanya sınırında olması sebebiyle çok önem verilen kaleler ve aynı zamanda protestanlardan önce, Vatikan'a baş kaldıran Katarların yaşadığı memleket. O dönemde Fransa'da merkez bir devlet yerine toprak ağları olduğu için aşağıdaki haritada görebileceğiniz bölgede bu mezhep hızla yayılıyor.
Sonrasında Papa, Fransa kralına "git şunların kafasını ez" diyor ve Güney Fransa'ya haçlı seferi düzenlenerek 20.000 kişi; yaş, cinsiyet falan gözetmeksizin kılıçtan geçiriliyor. Sonrasında bölge İspanya sınırında olduğu için 4 yüzyıl boyunca önemini koruyor ancak 17. yüzyılda İspanya sınırı nihai şeklini alınca bölgenin pek bir önemi kalmıyor.
Oralara kadar gitmişken, Dünya Kupası elemelerindeki rakibimiz Andorra'ya da bir geçtim. Pirenelerin göbeğindeki bu mikro ülkenin üç özelliği var. 1) Bol bol kayak merkezi. 2) Avrupa'nın en büyük SPA'sına sahip olması. 3) KDV diye birşey olmadığı için 16 avroya 2 litrelik J&B alabilme şansı. Mevsim sebebiyle birinciyi yapamasam da 1000 m'den daha yüksek bir noktada açık havada havuza girmek güzel bir deneyim oldu.
Son olarak yönümüzü Akdeniz'e doğru, İspanya sınırındaki 3000'den az nüfuslu Collioure'a çevirdik. Daha önce Fransa Bask'ını duymuştum ama, Fransa Katalanya'sını ilk defa buraya gidince duymuş oldu. Bölge, katalanya diye geçiyor ve tüm tabelalar Fransızca ve Katalanca olmak üzere çift dilde. Ben bölgeyi ziyadesiyle Alaçatı'ya benzettim. Keyifli bir gece ve gün geçirdik.
Bayramda yönümüz Kuzey İtalya. Kısmetse sezonun açılış haftasında San Siro'da İnter - Lecce maçını izlemeyi umuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder